- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
İhtiyar Adam Ve Karısı
İhtiyar adam ker*** damın içinde gezinip durdu. Duvardaki eşinin resimlerine takılıp kaldı gözleri bir süre
derin bir iç çekti
Hey gidi Ferhat Ali heyy! Hey gidi günler! Nerede o daldan dala atlayan gençlik yılları
kimsesiz. Sesine ses veren yok. Ölsen kim duyar?
Aynaya baktı bir süre
yüzü kırış kırıştı. Gözlerinde derin ve korkunç bir hüzün vardı. Yaşadığı mutlu günleri düşündü Ferhat Ali. Eşi Gülizar geldi gözlerinin önüne. Yüzünde acı bir ifade belirdi. Göz çukurlarından yanaklarına doğru damla damla yaşlar süzüldü biribiri ardına
Bir ömür bütün güzellikleri birlikte soluklamışlardı
bu yalan dünyada neler görmemişlerdi ki.
Ayırmaya kalktıklarında kimse onların yüreğini yakan tertemiz sevdalarını düşünmemişti. Oysa onların sevdaları her şeyin üstünde
daha önemlisi biribirilerine.
Gülizarsız hayat yoktu ihtiyar adam için
sevdası için yaşayacaktı. "Çocuğu olmuyorsa salt Gülizar mı suçluydu belki kabahat kendisindeydi de."
Her defasında İsraf ettikleri
sarsılmaz sevgilerinin sağlamlığına dayanarak üstesinden gelip sürdürmüşlerdi hayatını.
En zor koşullarda bile sevgiyi
yürekleriyle aynı yolu yürümüşlerdi. Hiç ihanet etmemişlerdi yüreklerine... Hiç ihanet etmemişlerdi sevgilerine...
... - İki ihtiyar yalnız kalınca tek bir şey söylemeden biribirine bakakaldılar: Yüreği kan ağlıyordu ihtiyar adamın. Yaşlı kadın gözleri açık hiç kıpırdamadan yatağına büzülmüş yatıyordu. İhtiyar adam bu ölümüne sevdiği kadının yanına uzandı. Yaşlı kadın boynunu uzatıp yüzünü okşayan eline değdirdi. Zavallı hayat arkadaşım benim artık ikimizde de iş kalmamış deyip derin bir iç geçirdi ihtiyar adam...
İhtiyar adam hayat arkadaşını bekleyen büyük acıyı düşünüyordu... Şimdiden bu acıyı yüreğinin taa derinlerinde duyuyordu. Perişan durumuna
inanmak istemiyordu bi-türlü bu sonuca. Ölüneceksede beraber öleceklerdi...
Dışarda durmadan şimşekler çakıyordu
çok gerilerde kalmış mutluluk günleri canlanıyordu.
Dalgınlığı dağılmıştı yaşlı kadının
bizden başka kimse yok içimizde biliyor musun dedi yaşlı kadın..
Ortalık kararmıştı. Günün
en bahtiyar insanlarını bile az çok gamlandıran bir saatti. Yıllarca her şeyini paylaştığı ve kalbinden bir parça demek olan bir insanı ölüme terketmek kolay değildi.
Bütün soruları yanıtsız bırakıyordu ihtiyar adam
eski bir yatağın içinde kıvrılmış olarak küçücük bedeniyle...
İhtiyar adam geçmişteki bütün bu güzelliklerin kıymetini ise Gülizarın hasta düştüğünde daha iyi fark etmişti. O ulaşılmaz temiz sevgileriydi ki; gönülleri arasında yıkılmaz köprüler kurmuş. Gözlerine fer
kapılar açmıştı mutluluklarına.
Hayat yolunda yalpaladıkları
sarsıldıkları olmamış mıydı? Olmuştu. Çok defa uçurumun kenarından dönmüşlerdi ama bütün bu engeller ve zorluklar vız gelmişti sevgilerinin gücüne.
Ama şimdi öylemiydi
ayıracaktı biribirinden.
-Yaşlı kadın her gün biraz daha hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Seven kalbi belliki artık bu hastalığa daha fazla dayanamayacaktı. Ker*** evinin o küçük odasında hergün biraz daha solmaktaydı. Gözü yaşlı
boynu bükük bir şekilde ölümü bekliyordu...
Gözlerini kapadı yaşlı kadın
hastalanınca kim bir sıcak çorba verecekti. Yaşlı kadın kendi ölümünden çok kocası evin deliğinde yapayalnız ve kimsesiz kalacağına içi yanıyordu.
"Bu dağ başında yapayalnız
anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu...
Eskiden köy ne kadar kalabalık
bir gün geri dönüp gelirler mi bilmem?
-İhtiyar adam
yerinde doğrulmaya çalıştı ama doğrulamadı. Elinin tersiyle ağzını kapayıp esneyerek: Ben de seni beklerken uyuya kalmışım. Bu gün bana bir hal oldu. Durduğum yerde dalıp dalıp gidiyorum.
Yaşlı kadın
endişe ve gerginlik geçti. Ama yaşlı kadının yanaklarında ağır bir hastalığın zehrinden yeni uyanmış insanlara mahsus bir solukluk dalgalanıyordu.
İhtiyar adam
sığar mı bu daracık yere? diyordu.
Dalıp gitmişti yine ihtiyar adam. Kar altında bir dağ köyü gibiydi şimdi anıları
bu kısacık ömründe. Yıllarca yazdığı şiirleri Gülizar özenlice saklamıştı. Yine de arada sırada bir şeyler karalamayı severdi.
Geç saatlerde yaşlı kadının rengi sapsarı kesilmişti. Göz kapaklarını zar zor açıyordu
konuşmak istedi konuşamadı.
O cıvıl cıvıl hep yaşama sevinci dolu
her şeye rağmen kendisini teselli etmeye çalışan Gülizarı bumuydu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu ihtiyar adam. Eli ihtiyar adamın elinde öylece uykuya dalmıştı yaşlı kadın.
Sabah bir telaşla uyandı ihtiyar adam
ama içi Gülizarın sevgisiyle dolu yüreği paramparçaydı şimdi
Vay benim kara yazgım vay!... Ne olacak şimdi benim halim! Bu daracık yerde tek başıma ne yaparım
vayyy...
........ -Arada günler geçmiş
ele güne karşı rezil olmayasın. Deyip kendi kendine konuştu.
İhtiyar adam derin bir yalnızlık duygusuna kapıldı. Taşlı yolda ayaklarını sürükleyerek dağ yoluna doğru yöneldi. Tasalı bir yürek ve karmakarışık düşüncelerle koca bir dünyada yapayalnızdı artık.
Sevmişti Gülizarını
uykusuzluklarını.
Askere gittiğinde hep Gülizarını düşlemişti
ne yapsa hep yanında taşımıştı. O dünyalara sığmayacak aşklarını küçücük yüreklerine sığdırmışlardı. Hep bir gün kavuşacağı günün hayaliyle avutmuştu kendini. Ayrı geçen her gününü yaşanmamış sayardı.
Gökyüzü zifiri karanlıkken
gösterişten uzak bir dünyaları vardı.
Bu kısacık ömürlerinde en güzel geceleri
içinde mutlu olabileceğini öğretmişti ona. Yaşamanın onunla güzel olduğunu göstermişti. Şimdi onsuz yaşamanın ne kadar mutsuz ve anlamsız olduğunu düşünüyordu ihtiyar adam.
Hep birlikte olmalıydık biz
o amansız hastalık halden hale sokmuştu onu.
İşte hayat nasıl onları bir araya getirdiyse
ayağını toprağa basmak gerek yine dediyordu ihtiyar adam...
İhtiyar adamın gözleri yaşarmıştı. Günün ışıkları sakalında takılıp bir kaç damla gözyaşını ışıldatmıştı. İhtiyar adam başını kaldırıp güneşin doğuşuna baktı bir süre. Uzakta bir kuş sürüsünün havalanışını gördü. Uçun diye geçirdi aklından
gidin dilediğiniz yere. .. Kanatlarınız yoruluncaya dek uçun!...
Can sıkıntılarını yüreğine doldurduğu acılı günleri yaşıyordu ihtiyar adam. Akşam olurken simsiyah kederler çöküyordu üstüne. İçinde biriktirdiği mutlu yıllardan teselli arıyordu.
Sağ eliyle yanaklarını ıslatan yaşlarını silip oturduğu yerden ayağa kalkarak bastonunun da yardımıyla ağır aksak yürümeye koyulmuştu Her ne kadar ağlamamaya çalışsa da
bir ömür beraber yaşadığı Gülizarı yoktu artık
Yürürken Gülizarı düşünüyordu hep ve ihtiyar adam zaman zaman
içinde hiç bir acı ve ümitsizlik hissetmiyordu sanki...
Ağlıyor ve arkasına bakmadan yürüyordu Evine mi? Köyüne mi? Hayır...
Gidiyordu işte gözyaşlarını geride bırakarak.... Darmadağın olan yüreğini vurup sırtına gidiyordu. Ama nereye gittiğini ne kendisi ne bir başkası biliyordu...
Derin bir göğüs geçirdi; dönüp son kez evine baktı ve dönmemek üzere yürüdü Munzura doğru. ..
Ardında sevdiği kadını ve binlerce hatırasını bırakarak
Hey gidi Ferhat Ali heyy! Hey gidi günler! Nerede o daldan dala atlayan gençlik yılları
Aynaya baktı bir süre
Bir ömür bütün güzellikleri birlikte soluklamışlardı
Ayırmaya kalktıklarında kimse onların yüreğini yakan tertemiz sevdalarını düşünmemişti. Oysa onların sevdaları her şeyin üstünde
Gülizarsız hayat yoktu ihtiyar adam için
Her defasında İsraf ettikleri
En zor koşullarda bile sevgiyi
... - İki ihtiyar yalnız kalınca tek bir şey söylemeden biribirine bakakaldılar: Yüreği kan ağlıyordu ihtiyar adamın. Yaşlı kadın gözleri açık hiç kıpırdamadan yatağına büzülmüş yatıyordu. İhtiyar adam bu ölümüne sevdiği kadının yanına uzandı. Yaşlı kadın boynunu uzatıp yüzünü okşayan eline değdirdi. Zavallı hayat arkadaşım benim artık ikimizde de iş kalmamış deyip derin bir iç geçirdi ihtiyar adam...
İhtiyar adam hayat arkadaşını bekleyen büyük acıyı düşünüyordu... Şimdiden bu acıyı yüreğinin taa derinlerinde duyuyordu. Perişan durumuna
Dışarda durmadan şimşekler çakıyordu
Dalgınlığı dağılmıştı yaşlı kadının
Ortalık kararmıştı. Günün
Bütün soruları yanıtsız bırakıyordu ihtiyar adam
İhtiyar adam geçmişteki bütün bu güzelliklerin kıymetini ise Gülizarın hasta düştüğünde daha iyi fark etmişti. O ulaşılmaz temiz sevgileriydi ki; gönülleri arasında yıkılmaz köprüler kurmuş. Gözlerine fer
Hayat yolunda yalpaladıkları
Ama şimdi öylemiydi
-Yaşlı kadın her gün biraz daha hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Seven kalbi belliki artık bu hastalığa daha fazla dayanamayacaktı. Ker*** evinin o küçük odasında hergün biraz daha solmaktaydı. Gözü yaşlı
Gözlerini kapadı yaşlı kadın
"Bu dağ başında yapayalnız
Eskiden köy ne kadar kalabalık
-İhtiyar adam
Yaşlı kadın
İhtiyar adam
Dalıp gitmişti yine ihtiyar adam. Kar altında bir dağ köyü gibiydi şimdi anıları
Geç saatlerde yaşlı kadının rengi sapsarı kesilmişti. Göz kapaklarını zar zor açıyordu
O cıvıl cıvıl hep yaşama sevinci dolu
Sabah bir telaşla uyandı ihtiyar adam
Vay benim kara yazgım vay!... Ne olacak şimdi benim halim! Bu daracık yerde tek başıma ne yaparım
........ -Arada günler geçmiş
İhtiyar adam derin bir yalnızlık duygusuna kapıldı. Taşlı yolda ayaklarını sürükleyerek dağ yoluna doğru yöneldi. Tasalı bir yürek ve karmakarışık düşüncelerle koca bir dünyada yapayalnızdı artık.
Sevmişti Gülizarını
Askere gittiğinde hep Gülizarını düşlemişti
Gökyüzü zifiri karanlıkken
Bu kısacık ömürlerinde en güzel geceleri
Hep birlikte olmalıydık biz
İşte hayat nasıl onları bir araya getirdiyse
İhtiyar adamın gözleri yaşarmıştı. Günün ışıkları sakalında takılıp bir kaç damla gözyaşını ışıldatmıştı. İhtiyar adam başını kaldırıp güneşin doğuşuna baktı bir süre. Uzakta bir kuş sürüsünün havalanışını gördü. Uçun diye geçirdi aklından
Can sıkıntılarını yüreğine doldurduğu acılı günleri yaşıyordu ihtiyar adam. Akşam olurken simsiyah kederler çöküyordu üstüne. İçinde biriktirdiği mutlu yıllardan teselli arıyordu.
Sağ eliyle yanaklarını ıslatan yaşlarını silip oturduğu yerden ayağa kalkarak bastonunun da yardımıyla ağır aksak yürümeye koyulmuştu Her ne kadar ağlamamaya çalışsa da
Yürürken Gülizarı düşünüyordu hep ve ihtiyar adam zaman zaman
Ağlıyor ve arkasına bakmadan yürüyordu Evine mi? Köyüne mi? Hayır...
Gidiyordu işte gözyaşlarını geride bırakarak.... Darmadağın olan yüreğini vurup sırtına gidiyordu. Ama nereye gittiğini ne kendisi ne bir başkası biliyordu...
Derin bir göğüs geçirdi; dönüp son kez evine baktı ve dönmemek üzere yürüdü Munzura doğru. ..
Ardında sevdiği kadını ve binlerce hatırasını bırakarak