Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Bireyin ve Toplumun İnşası: Kur'an'ın Tarihe Müdahalesi

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
İlahi İradenin Tarihe Müdahalesi

Yüce Allah, sadece yaratmakla yetinmemiş; ayrıca, yarattıkları için uymaları gereken yasaları da takdir etmiştir. Varlıklar ve olaylar bu yasalara göre vücut bulurlar. Hiçbir varlık veya olay kendisi için takdir edilen yasanın dışına çıkma güç ve iradesine sahip değildir. Bununla, halkın arasında yaygın kabul gören "Kader"i değil, Kur'an'da "sünnetullah" olarak tanımlanan ve bilimlerin araştırma konusu olan "varlık ilkeleri"ni kastediyoruz.

Her varlık veya olay kendisi için takdir edilen yasalara göre vücut bulmasına rağmen, özellikle insan söz konusu olduğunda, yüce Allah bazı zamanlar tarihe ve dolayısıyla insanlığın gidişatına ayrıca özel müdahalelerde de bulunur. Vahiy bu müdahalenin doğrudan gerçekleşen en önemli biçimini oluşturur. "Varlık ilkesiyle" ilgili yasalar varoluşun "olması gereken" nesnel şartlarını tesis etmesine karşılık; vahiyle mücadele de insanın inancını ve hayat tarzını doğru kılma amacı vardır. Fakat, vahiyle müdahalede inancın ve hayat tarzının doğru ölçütleri sadece teorik düzlemde anlam ifade eden bir bilgi paketi biçiminde sunulmaz; ilahi lütuf gereği uygulamadaki biçimiyle de insanlığa takdim edilir. Bu itibarla, vahiyle bilgilendirilip desteklenen her bir elçinin şahsında ve çevresinde inşa olunan örnek insan ve toplum, vahiyle müdahalenin uygulamadaki boyutu olarak anlam kazanmıştır. Kur'an ve Hz Muhammed (s) ise tarihe vahiyle müdahalenin sonucunu teşkil eder. Kur'an bu son müdahalenin bilgi, ilke ve gereklerini sunarken; Hz Peygamber ise müdahalenin amaçladığı inşayı gerçekleştirir. Birisi teoriyi, diğeri pratiği temsil eder ve bu ikili hiçbir şekilde birbirinden ayrı veya kopuk değildir. Süreç içerisinde Hz Peygamber "yürüyen Kur'an", Kur'an ise "okuyan peygamber" vasfına sahip olur.


Ahmet Cemil Ertunç
 

Qasem

TevhiD , AdaleT , ÖzgürlüK
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    2 Eyl 2018
  • Mesajlar
    3,421
  • MFC Puanı
    24
Öncelikle çok güzel bir yazı dizisi olacağına eminim...

Sunetullah tamda budur ; Yüce Allah, sadece yaratmakla yetinmemiş; ayrıca, yarattıkları için uymaları gereken yasaları da takdir etmiştir.
İlahi müdahalenin Vahy, uyarılar ve yol levhaları olarak akıllara neşredilecek bir yazı dizisi olacaktır.

Şimdiden eline sağlık.
Merakla devamını bekliyorum...


Bilgi - İnanç - Eylem
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Yüce Allah, tarihe vahiyle doğrudan müdahaleden ayrı olarak, tarihin istikametini etkilemeye yönelik dolaylı müdahalelerde de bulunur. Toplumlar arası veya bir toplumdaki kesimler arası ilişkileri etkileyen olağan dışı gelişmeler, doğa afetleri, salgın hastalıklar vb... dolaylı müdahalenin yaygın biçimlerinden bazılarıdır.


Şu son derece önemlidir ki, vahiyle müdahalenin sonuncusunu Kur'an ve Hz Peygamber oluşturmasına ve böylelikle insanların iradeleriyle teslim olacakları bir modele dönüşmesine karşılık; dolaylı müdahale her an farklı bir biçimde gerçekleşebilir, Sabit bir biçimi ve sona erme durumu söz konusu değildir. Bu iki müdahale tarzının arasında sadece biçim değil, daha çok amaç farkılığı vardır. Dolaylı müdahalede insanın ve toplumun yeni baştan inşası söz konusu değildir. İrade edilen, daha çok, tarihin gidişatında gerçekleşen sapmayı kısmen de olsa asıl güzergahına doğru yönlendirmekten ibarettir. Halbuki, vahiyle müdahalede insanlar için kusursuz bir inanç sistemini bildirme ve hayat tarzı inşa etme amacı vardır.
 

Qasem

TevhiD , AdaleT , ÖzgürlüK
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    2 Eyl 2018
  • Mesajlar
    3,421
  • MFC Puanı
    24
Halbuki, vahiyle müdahalede insanlar için kusursuz bir inanç sistemini bildirme ve hayat tarzı inşa etme amacı vardır.


Yani aslında Vahy yeniden inşaa amacı güder.
Hayatımıza doğrudan müdahale ile sapmalardan bizi çevirmek, amaca uygun bir yaşam biçimi bir rol model üretmemizi ister.

Soğal olaylar daha çok sunettullah çerçevesinde gelişir ve tarihin seyrine doğal bir müdahale olup bizlerin bundan dersler çıkarmamızı, sunetullaha uygun bşr yerleşke çıkarmamızı buna uygun yaşamamızı ister...

Aslında Allahın hayata müdahalesini zihnimizde oturtursak hayatımızda çok şeyin değişeceğine inanıyorum...



Bilgi - İnanç - Eylem
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Bunun yanı sıra, vahiyle müdahalenin tüm örnekleri aynı nitelikte değildir. Aralarında kapsam farklılığı vardır. Sonuncusu hariç diğer hepsi belirli bir zamanla toplumla sınırlıdır. Örneğin "Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik) dedi ki: Ey Kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka ilahınız yoktur..." (7/73), "Ad kavmine de kardeşleri Hud'u (gönderdik). O dedi ki; "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'dan başka ilahınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız?" (7/65) ayetleri bu sınırlılığı vurgular. Vahiyle müdahalenin Kur'an ve Hz Muhammed (s) ile sonlanan biçiminde ise, vahyolunduğu andan sonraki tüm zamanlara ve bu zamanlarda yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlara hitap edilmiş (3/138; 6/19); kusursuz bir birey ve toplum modeli, mükemmel bir hayat tarzı inşa edilmiştir. "Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim" (5/3) ayeti ise bu durumu açıklar. Dolayısıyla, vahyin bu sonuncusu zaman ve mekan sınırlarını aşan ve evrensel boyutu bulunan bir müdahale olarak anlam kazanır.

Vahiyle tarihe müdahalenin son biçimini teşkil eden Kur'an, elçisinin şahsında ve rehberliğinde insanlık için örnek birey ve toplumu inşa eder. Fakat evrenselliği nedeniyle misyonunu elçisinin şahsında ve zamanında dondurmaz; ilk vahyolunduğu zamanki muhtevasıyla misyonunun aynen devam ettirir. Artık kendisine vahyolunduğu elçisi yoktur, ama elçisine rehberlik yapan, davranışlarında destek olan tüm ilke ve bilgiler hala ilk günkü dinamikliği ile vahyolunduğu insanlık katında muhataplarını beklemektedir. Bu nedenle misyonunun gerçekleşmesi için muhataplarına sık sık çağrıda bulunur: "Andolsun biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?" (54/32) ayeti bu çağrının bir örneğini teşkil eder.
 

Qasem

TevhiD , AdaleT , ÖzgürlüK
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    2 Eyl 2018
  • Mesajlar
    3,421
  • MFC Puanı
    24
Yani bu bize iki şeyi gösteriyor.
1. Nuh A.s 2 Adem değildir. Tufan Nuhun kavmini kapsar. Çünkü diğer seçenek sunetullaha ve vahye aykırıdır. Yaradılışıda sekteye uğratır...

2. Andolsun biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?" (54/32)
Aslında evrendeki herşey insanın öğüt alabilmesi ve evrenin yaradılış amacına uygun şekilde kullanması içindir...
İnsanın kendi öz hedefinw dönmesi ye yaradılış amacına uygun hareket egmesi için vahyi anlaması şarttır.

Bilgi - İnanç - Eylem
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Kur'an bir kez vahyolunmuştur, ancak misyonunu gerçekleştirme yönündeki çağrısı sürekliliğe sahiptir. Herkes bu çağrının muhatabıdır. Onun hitaplarında herkes konumuna ve durumuna göre yerini bulur; Yüce Allah'ın kendisine hitap eden sesini duyar. Dolayısıyla, her ne zaman insanlar içine düştükleri yanlış inançlardan ve sonu azap olan gidişatlardan kurtulup doğru inanç ve sonu esenlik olan hayat tarzını elde etmek isterlerse Kur'an onlar için dosdoğru bir rehber, tutulabilecek en sağlam tutamak (Habullah), doğru inanç ve hayat tarzı için sapasağlam kulp (Urvetü'l Vüska) oluverir, Şu ayetler ise bu özelliğin gereği olarak anlam kazanırlar: "O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir" (2/2) "(Bu kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır" (14/1); "Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir" (17/9).

Kuran ve Bugünün Müsülmanları

Kur'an 1400 yıldır "esenlik yurdu'nun yanıltmaz rehberi, dünyanın ve ahiretin saadet ışığı olarak insanlığa hitap ediyor. Bu süre içerisinde kendisine yünelenleri pişman etmedi, şaşırtmadı, yarı yolda bırakmadı; zihinleri zorlayan karışıklıklara, akılları çaresiz bırakan çözümsüzlüklere sürüklemedi. 1400 yıl öncesi insanlarına hitabındaki canlılığından, getirdiği çözümlerin kesinliğinden ve hayatı en doğru biçimiyle inşa edişinden hiçbirşey kaybetmedi. Ancak buna rağmen, bugünün Müslümanları genellikle uygulamalarında; bireysel ve toplumsal hayatlarının gidişatında ciddi sorunlar yaşıyorlar. Kur'an kendisine tabi olanları esenlik yurduna ulaştıracağı vaadini (45/20) kıyamete kadar korumasına rağmen, Müslümanlar yerkürenin en sorunlu kesimini teşkil ediyorlar. Ssyal, siyasal, ekonomik, kültürel, ahlaki... sorunlar Müslümanları kuşatmış bulunuyor; Her geçen gün hayat daha da çekilmez hale geliyor. Maalesef, Müslümanlar insanca yaşanan bir dünayayı inşa etmede imanlarının kendilerine yüklediği sorumluluğun çok uzağında duruyorlar. Bu, elbette ki, dünyayı ve ahireti esenlik yurdu kılma amacında olan ve bu amacını geçmişte bazı zamanlar gerçekleştirerek söylemini uygulamaya da aktarmış bulunan bir dinin mensupları için son derece acınası bir durumdur.
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Müslümanlar genel manada son derece olumsuz şartlarda bulunuyorlar. Çünkü, Kur'ani söylemlerini hayatlarına aktarmakta kusurlular; doğru yolu biliyorlar, ancak yanlış yolda gitmeyi tercih ediyor veya bu yanlış gidişatlarını doğrultmanın çabasını yeterli düzeyde gösteremiyorlar. Böyle olunca da Kur'an'ın çağrısı, söylemi, vaadi bir türlü hayatta karşılığını bulamıyor. Her bir ayet söz, anlam ve gaye açısından üç aşamada değerlendirilecek olursa, Müslümanlar Kur'an'ın gayesini terk etmiş bulunuyorlar, Artık, ellerindeki ilahi rehberin gayesini düşünmüyorlar. Kur'an'ın anlamaktan da büyük oranda uzaklar; ilahi kelamı anlamak gibi bir kaygıları yok. Müslümanların ekseriyetinin Kur'an'la ilgilisi onu anlamadan ve düşünemeden okumaktan ibaret. Anlamadan okunan Kur'an ile hidayete ermenin, cenneti kazanmanın hayali kuruluyor. Tüm bunların sonucu olarak, Kur'an, rehber kabul edildiği söylenen ancak rehberliğine uyulmayan bir kitaba dönüşmüş ve Peygamberin "Ey Rabbim! Kavmim Kur'an'ı terk etti" (25/30) ayetindeki yakınması gerçeklik kazanmış bulunuyor.

Fakat, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, var olan olumlu bir durum umutları canlandırıyor; Kur'an'ın tarihe yön vereceği günlerin çok uzaklarda olmadığının işaretlerini veriyor. Söz konusu olumlu durum, Müslümanların, yaşadıkları sorunların Kur'an'dan değil kendilerinden kaynaklandığının bilincine sahip olmalarıdır. Hiçbir Müslüman, sahip olduğu sorunların sebebini Kur'an'da görmüyor; çünkü biliyor ki sorunlar ilahi çağrıyı duymasına ve teslim olduğunu ifade etmesine rağmen, esasen teslimiyeti gerçekleştirmeyip ikili oynayan kendisindedir. İşte bu, Kur'an'ın insanlığın gidişatına müdahale edip dünyayı esenlik yurdu kılacak bir inşa çalışması için önemli bir imkan ve böylesi bir zamanın yakın olduğuna dair umutları diri tutan önemli bir işarettir. Eğer aksi olsa ve Müslümanlar hatayı kendilerinde değil de Kur'an'da görselerdi, şurası kesindir ki sorunları tamamıyla çözümsüz kalırdı. Dünyada esenliği inşa etmenin umudu, bu inşanın yegane sorumluları olan Müslümanların kalbinde de sönüp giderdi.
 

Qasem

TevhiD , AdaleT , ÖzgürlüK
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    2 Eyl 2018
  • Mesajlar
    3,421
  • MFC Puanı
    24
İlerleyen saatlerde ikisini bir ele alacam üstad :)

Bilgi - İnanç - Eylem
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Elbette ki, sorunların kaynağını doğru teşhis, sorunların çözümü için önemli bir imkandır. Ancak bu imkanın da doğru şekilde işletilmesi gerektiği açıktır. Bunun için yapılması gereken ise birey ve toplumu yeniden inşa etmeden başkası değildir. Bu inşanın doğru gerçekleşmesinin bilgi ve ilkeleri Kur'an'da, bu ilkelerin nasıl işletilip somut bir adıma dönüştürüleceğinin modeli ise Hz Peygamber'inşahsında ve inşa ettiği toplumdadır. Müslümanların öncelikle yapması gereken, Kur'an'ı "ölüler kitabı" olmaktan çıkarıp "dilire kitabına" dönüştürmek; sadece sesini dinlemekle yetinmekten vazgeçip, anlamını öğrenmek ve amacını düşünmektir. Bu gerçekleşince Kur'an'ın tarihte inşa ettiği birey-toplum modelinde kendileri için örnekler bulmakta da zorlanmayacaklardır.

Bu yazı, tüm insanlara esenlik yurdunun yolunu gösteren Kur'an'ın ilk defa kusursuz bir şekilde gerçekleştirdiği model birey ve toplum inşasının bazı önemli yönlerini bugünün "Kur'an'i" söylem ve çabalarının dikkatine surmak amacıyla kaleme alınmıştır. Aşağıda bu amaca yönelik olmak üzere Kur'an'ın ilk kez tarihe müdahalesindeki ilahi yöntemin bazı özellikleri açıklanacaktır.
 

Qasem

TevhiD , AdaleT , ÖzgürlüK
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    2 Eyl 2018
  • Mesajlar
    3,421
  • MFC Puanı
    24
"O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir" (2/2)

"(Bu kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır" (14/1);

"Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir" (17/9).

Vahy merkezli bir toplumun inşaası ancak Kuranın müdahil olduğu bir toplumdan ve bireyden geçer.
Bilgiyi eyleme aktarma sorumsuzluğumuzdan dolayı bugün bu hallerdeyiz. Zaaflarımıza gem vuramadığımız için prangalarımız bizi çürütüyor...
Evet doğru teşhis için önce sorunlarımızı tespit etmeli ve bu sorunları gidermek için kendimizle yüzleşmeli bilginin eyleme dönüştü fertler olmalıyız. zaaflarımız ın bizi tükettiği bir bireyden çok zaaflarımıza gen vuran bir birey olmalıyız. bireyden topluma doğru bir yürüyüş ancak vahiy merkezli bir toplum açısından faydalı olur sorunlarımızı doğru tahlil ve tetkik edemezsek Doğru cevaplar ve çözümler üretemeyiz. Vahyi anlama yürüyüşümüze kaldığımız yerden daha çok gerikeyerek devam ederiz. Hatalarımızı kabullenerek kendimizle yüzleşmeliyiz, yanlışlarımızı yeni yanlışlar katarakt değil doğrular ekleyerek yol almalıyız. Ancak bu şekilde Yukarıdaki ayetlerin belirttiği ilkeler bize yol göstericiliği gösterir ancak samimi duygularla vahye yaklaşırsak o zaman ondan fayda görebilir ve onun yol gösterici olduğunu deneyim edebiliriz

Bilgi - İnanç - Eylem
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
Hatalarımızı kabullenerek kendimizle yüzleşmeliyiz, yanlışlarımızı yeni yanlışlar katarakt değil doğrular ekleyerek yol almalıyız. Ancak bu şekilde Yukarıdaki ayetlerin belirttiği ilkeler bize yol göstericiliği gösterir ancak samimi duygularla vahye yaklaşırsak o zaman ondan fayda görebilir ve onun yol gösterici olduğunu deneyim edebiliriz

1) Hatamızla yüzleşeceğiz,
2) Yanlışlarımıza doğrular ekleyeceğiz,
3) Samimi olacağız,
4) Vahyin yol göstericiliğini deneyimleyeceğiz. İnş :)
 

Entelekt

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ocak 2019
  • Mesajlar
    27
  • MFC Puanı
    0
İslam, Asıl Olandır

Kur'an'ın tarihe müdahalesinde "İslam" ve "İnsan" biribirinden ayrılmaz ikilidir. Bu ikisi bir olgunun iki farklı noktadan görünümünü ifade eder. Her ikisi de birbirinde anlam kazanırlar. İnsan, İslam olmak için; İslam ise insanda hayat bulmak için vardır. İnsan, varoluş amacını gerçekleştirecek imkanları İslam olarak bulur; İslam, esenlik yurdunun yegane yolu oluşunu insanda açığa vurur. Şu ayet ise burları ifade eder: "Sen yüzünü Allah'ı birleyici olarak dine çevir; Allah'ın yaratma kanununa uygun olanına. Allah insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez" (30/30).

İnsan Adem'le, din İslam'la başlar. Adem İslam'la değer kazanır, İslam Adem'le vücut bulur, insan bozulunca İslam'dan uzaklaşır ve "aşağıların aşağısı" olur (58/20; 95/5). İslam bozulup tevhidi bozutunu kaybettiğinde "şirk", üzeri örtülüp özelliklerinden bir kısmı aslına aykırı şeylerle değiştirildiğinde (örtüldüğünde) ise "küfür" doğar. Tarihi başlangıcı itibarıyla Adem'in şahsında ve her yeni doğan çocukta da fıtrat özelliği olarak insanlık öncelikle İslam'dır; sonra Putperest, Budist, Mecusi, Yahudi, Hıristiyan, Bahai... vs olur.
 
Üst Alt