Cüneyd-i Bağdadî ordu ile bir sefere katılmıştı. Sefer sırasında ordu kumandanı ona mücahitlere dağıtılmak üzere gönüllülerce hibe edilmiş bazı eşyalar gönderdi. O da bu eşyaları kabul edip, asker ve gazilerin muhtaçlarına dağıttı.
Fakat Cüneyd-i Bağdadinin içini bir kınamadır aldı. Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra oturup; Niçin o şeyleri kabul ettim ve dağıttım? Nefsimi kendinden bir şey dağıtıyormuş gibi göstererek gururlandırmış; mücahitleri de cihad esnasında eşyaya boğarak şımartmış olmayayım! diye kendi kendini kınamaya başladı.
O sırada uykusu geldi ve uyudu.
Rüyasında, kendisine çok süslü bir takım köşkler gösterildi.
Bunlar kimin? diye sordu.
Gazilere dağıtılan eşya sahiplerinin denildi.
O anda Hazret-i Cüneydin içinden: Acep bana da bir şey var mı? diye geçmişti ki, derhal ona, köşklerin en güzeli ve en büyüğü gösterildi ve: İşte bu senindir. denildi. Hazret-i Cüneyd: Bana neden daha güzeli ve daha büyüğü verildi? diye sorunca, denildi ki: Onlar mallarını sevap bekleyerek verdiler. Sen ise, o malı kabul etmekle yanlış bir iş yapmaktan korkarak, nefsini sigaya ve hesaba çekerek dağıttın. Allah nefsini sigaya çekenleri sever. İşte nefsini hesaba çekmenden dolayı sana daha güzel bir köşk verildi.
-------------
Aşık Karınca
Vaktiyle Hz. Süleyman, kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi.
"Vaktiyle Hz. Süleyman, kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi. Karıncaların hepsi, tazim etmek üzere huzuruna koştular. Bir an içinde binlerce, hatta daha da fazla karınca huzura vardı.
Fakat bir karınca, hemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı. O tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman, bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nuhun ömrüyle Eyyûbun sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş, senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın.
Karınca dile geldi:
Padişahım! dedi, bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: Sen şu toprak tepeyi dümdüz yol yaparsan ben de senin yolundan bu hicran kayasını kaldırır, seninle düşer kalkarım. Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Bu toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, tepeyi dümdüz bir hale getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölebilirim, ama hiç olmazsa yalan yere bir davaya kalkışmış sayılmam ya!
Aşkı karıncadan öğren! Gözün kıymetini körden belle!