- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Sirâc anlatır: Dedemin yakınlarından birinin bir oğlu vardı. Bu çocuk, yaratılış bakımından ve ahlâk bakımından çok güzel ve kıymetli idi. Bir zaman bu çocuk, çâresi bulunmayan şiddetli bir hastalığa yakalandı. Her ne yapıldı ise derdine devâ bulamadılar. Nihâyet bâzıları bu zâta; Yûsuf-i Kâmitî'ye git! O belki bir çâre bulur. O çok yüksek bir zâttır dediler. O da, kalkıp Yûsuf-i Kâmitînin yanına geldi. Onu kalabalık bir cemâatin ortasında buldu. Orada bulunanlar ona suâller sorup, cevap alıyorlardı. Bu kimse, son tarafta bir yere oturdu. Fakat onun hâlinden haberdar olan Yûsuf-i Kâmitî, eliyle işâret ederek ve ismi ile hitâb ederek; Ey filân! Allahü teâlânın izni ile oğlunuzun yanına varınız. Onu alıp bir ara bize uğrarsınız. buyurdu. O çocuğun babası şöyle anlatır: Yûsuf-i Kâmitî böyle söyleyince hemen geri evime geldim. Oğlumun sapasağlam olduğunu, eski hastalığından bir şey kalmadığını gördüm. Öyle ki, neredeyse onu tanıyamayacaktım. Gözlerime inanamıyordum. Ey oğlum! Allahü teâlâ, Yûsuf-i Kâmitînin bereketi ile bize âfiyet verdi. dedim. Oğlum da; Ben de nasıl iyi olduğumu anlayamadım. Hastalığın verdiği hâlsizlik ile kendimden geçerek uyumuştum. Uyandığımda hiçbir şeyimin kalmadığını hissettim. Şimdi gördüğünüz gibiyim. diyordu. Tanıdıklar ve komşular da gelip bu hâle çok hayret ve teaccüb ettiler.