Geceden kalma hayallerim var yanımda. Uyuyorlar. Umutlarımı sokak aralarında dağıtmışım kaldırım taşlarına. Sevinçlerime resminden başka kimse ortak olamıyor. Gözlerim kan çanağı. Ruhum boşlukta kaybolmuş. Gözlerimin içi parlamıyor ne zamandır. Ne zamandır ben yoğum. Benim içimde bir sen yaşadı, bir, sen büyüdü. Herkes gibi o da zamanı geldiğinde öldü. Yerini ne kimseye verebildi, ne de yalnızlığıyla avundurabildi kalbim. Anlayacağın koskoca bir sevdada tek kaldı. Günlerce gecelerce resmine bakarak uyukladı. Kulağı hep kapıda, vurulunca sen geldin diye sevindi. Her rüzgâr esişinde kokun yanına sokuldu. Her bahar geldiğinde geleceksin diye bir kez daha ayağa kalktı. Her sonbaharda dağıldı yıkıldı. Bin parçaya ayrıldı.
Aslında dört mevsim değildi kalbim. Yalnızlıktı onun mevsimi. Saat 12de de yalnız, gün doğarken de, çiçekler açarken de, sessiz kışta da. Sen mutluyken de yalnız, ben yanarken de. En çok sabahları üzülür. Her şey rüyaymış da, uyanınca maziyi tekrar yaşayacakmış gibi sevinir. Önce kalkar, saf bir tebessüm olur yüzünde. Gözleri güler. Yeniden doğmuş gibi. Sen yanındaymışsın gibi. Göz resmine takılınca anlar ki ne sen varsın, ne de olacaksın. Sen gitmişsin her şeyini toplayıp. Kol düğmelerin, güneş gözlüğün, parfümlerin hatta kırık anahtarlığın bile tamam. Tamam, da bir şey unutmuşsun sanki. Bir kalp belki de. Bir çift göz, sana muhtaç eller. Şikâyetçi değil yanlış anlama sakın, ama sevilmek istedi. Bir defaya mahsus başrol olmak.
Bir kere şarkılarda kendini okumak. Romanların satır aralarında kendine rastlamak. Hayatında ilk defa bir şeye benim diyebilmek istedi. İlk defa bir insana, bir kalbe benimsin diyebilmek istedi. Birisi için ağlamak, onun için her şeyi yapabilmek istedi. Her gün sabahtan akşama birini özlemek, günlüğünde ona satırlar ayırmak istedi. İlk defa kana kana sevmek istedi. Doğru; sevdi de, ağladı, onun için uykusuz kaldı, günlüğünü onun için yazdı, özledi.
Kendi koyduğu kuralları, hayatını öldürdü bir kalp için. Aşka dair yapılabilecek her türlü fedakârlığı yaptı, bütün acıları çekti. Sonunda Sonunda iki yönlü ayrılık. Ya unutacak, aşkına sadık kalmayacaktı; ya da aşkını en içinde saklayacaktı. Acı tarafı gösterdi pusula. Çıkmaz yol. Harap oldu. Eridi. Tükendi.
Hak etmedi belki. Ama olsun. Öğrendi. Aşkı, sevdayı, kara sevdayı. Geceleri öğrendi. Gecenin dilini. Ayın yalnızlığına yoldaşlık etti. Penceresinin camından hiç ayrılmayan iri gözlerinden yaşlar her gece inci gibi akıverdi.
Aslında dört mevsim değildi kalbim. Yalnızlıktı onun mevsimi. Saat 12de de yalnız, gün doğarken de, çiçekler açarken de, sessiz kışta da. Sen mutluyken de yalnız, ben yanarken de. En çok sabahları üzülür. Her şey rüyaymış da, uyanınca maziyi tekrar yaşayacakmış gibi sevinir. Önce kalkar, saf bir tebessüm olur yüzünde. Gözleri güler. Yeniden doğmuş gibi. Sen yanındaymışsın gibi. Göz resmine takılınca anlar ki ne sen varsın, ne de olacaksın. Sen gitmişsin her şeyini toplayıp. Kol düğmelerin, güneş gözlüğün, parfümlerin hatta kırık anahtarlığın bile tamam. Tamam, da bir şey unutmuşsun sanki. Bir kalp belki de. Bir çift göz, sana muhtaç eller. Şikâyetçi değil yanlış anlama sakın, ama sevilmek istedi. Bir defaya mahsus başrol olmak.
Bir kere şarkılarda kendini okumak. Romanların satır aralarında kendine rastlamak. Hayatında ilk defa bir şeye benim diyebilmek istedi. İlk defa bir insana, bir kalbe benimsin diyebilmek istedi. Birisi için ağlamak, onun için her şeyi yapabilmek istedi. Her gün sabahtan akşama birini özlemek, günlüğünde ona satırlar ayırmak istedi. İlk defa kana kana sevmek istedi. Doğru; sevdi de, ağladı, onun için uykusuz kaldı, günlüğünü onun için yazdı, özledi.
Kendi koyduğu kuralları, hayatını öldürdü bir kalp için. Aşka dair yapılabilecek her türlü fedakârlığı yaptı, bütün acıları çekti. Sonunda Sonunda iki yönlü ayrılık. Ya unutacak, aşkına sadık kalmayacaktı; ya da aşkını en içinde saklayacaktı. Acı tarafı gösterdi pusula. Çıkmaz yol. Harap oldu. Eridi. Tükendi.
Hak etmedi belki. Ama olsun. Öğrendi. Aşkı, sevdayı, kara sevdayı. Geceleri öğrendi. Gecenin dilini. Ayın yalnızlığına yoldaşlık etti. Penceresinin camından hiç ayrılmayan iri gözlerinden yaşlar her gece inci gibi akıverdi.