ÇENGELLİİĞNE
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 16 Eki 2013
-
- Mesajlar
- 776
-
- MFC Puanı
- 0
Soruyor : Beni seviyor musun?
Gözlerimi aşağı kaçırarak gülümsüyorum. Dudaklarım mezartaşı. Suskun.Bir şey söylemeden çok şey anlatıyorum ona göre... Sevmiyor. Ama bunu söyleyemiyor...
Acaba bunu mu söylemek istiyoru(z)m?
Erkeklersevgi sözcüğünü fazla telaffuz etmediklerinde sevmediklerine mi hükmedilmeli? Bazen evet. Durumun getirdiği konfor, bağlılığı silkinip atmaya engeldir.
Bazen de hayır. Çoğu erkekdoğası gereği işkenceye bile dayanırken, bu soruya dayanamaz. Kimi maçodur, sevgi sözcüklerini yakıştıramaz ağzına. Yapay kalır. Sırıtır. O yüzden en fazla Sevmiyorsak ***** mıyız da beraberiz? Seviyoruz ki evliyiz işte ! Cık cık cık...Allah Allah ! diye söylenir.Onun romantizm dozu da bu kadardır.
Çoğu seviyordur, ama kadının sevgiden anladığının aşk olduğunun farkındadır da, aşkın sorumluluklarının sevginin sorumluluklarından farklı olduğunu bildiğinden, söyleyemez.
Bir kısmı kolayına kaçar benim gibi : Evet canım.
Yetmez. Evet ne?
Sorduğun sorunun yanıtı.
Kaşlar çatılıyor. Aman ne güzel ! Sen beni sevmiyorsun işte !
Seni seviyorum deyip kurtulacağıma akıl oyunları oynuyorum. Aptalın tekiyim çünkü...
Peki, sevmiyorum. Ama öyle mazohistim ki, yıllardır birlikteyim seninle. Belki de korkağım, ya senden sonra birini bulamazsam ?
Pek komiksin!
Gülüyorum. Sen de cevabını bildiğin soruları sık sık teyit ettirmeyi pek seversin.
Kadınlardan çok iyi asker olurdu. Emir tekrarını iyi bilirler çünkü. Ya da noter... Herşeyi onaylatıp kayda geçirmeyi severler. Bazen de işini bilen bir çocuk. Yine öyle yapıyor. Bir kız çocuğu gibi dudaklarını büzüyor : Ne olur yani sen de bir kez söylesen ? Çok inatsın. Hep ben söylüyorum. Sen sorulunca lütfen cevaplıyorsun.
Sanki her söylediğinde onu kastediyor. Sanki her seferinde duygusunu ifade ediyor. Örneğin Seni çok seviyorum. deyip akvaryumdaki balığa gözünü diken kedi gibi bana bakıyor. Anlıyorum. Amaç yanıt almak. İşte en çok bu zamanlarda tutuyor inadım. Ama kızıyor değilim. Öyle tatlı oluyor ki bir isteği olunca...Tüm kadınlar gibi. Ne gariptir ki, biz erkekler karşı taraftan bir isteğimiz kalmayınca, yani tam anlamıyla tatmin olmuşken sevimli olabilirken, kadın cinsi bir isteği olunca en sevimli halini takınır.
Bak, öykünün neresinde kaldığımı unuttum. Kadın milleti böyledir işte, adamın aklını başından alıverir.Derin bir nefes alıyorum. Bu esnada minderin kendime ait olan köşesinde zihin antrenörüm omuzlarıma masaj yaparken maçın kalan kısmı için kulağıma şunları fısıldıyor : Aferin. İyi gidiyorsun. Bu maçı alıcaz. Hep direkt çalışıyor.Sen endirekt oynuyorsun. Yorulmaya başladı. Biraz daha oyala. Ayak oyunları yap ve başına çalış. Kadınların göğsü kuvvetlidir çünkü...
Yapma canıım, hiç mi söylemedim seni sevdiğimi ?
Omuzlarını düşürüyor. Bana bakmadan koltuğun desenlerine paralel çizgiler çiziyor : Eskiden ara sıra da olsa söylerdin.
Tatlı gülümsemem sürüyor. Ama her zaman senin ısrarınla, değil mi? Herkesin sevme biçimi kendisine özeldir. Sen sözle söylersin, ben sen televizyona bakarken usulcacık bakarım yüzüne ya da uyurken soluklarını dinlerim.Babam seni seviyorum demek için bir portakal soyup getirir. Annem ilave bir yastık koyar sırtıma... Sen tüm konsantrasyonunu bana vermişken ben sevgimi senin sevdiğin herkesle ve herşeyle paylaşırım.Seni sevmek, sana ait evreni sevmektir çünkü...
Şaşırıp aklı karışıyor ama yine de son bir kontratak yapıyor: İlk yılımızda dışarıya çıktığımızda gözünü benden ayırmazdın. Şimdi ben hariç her yere bakıyorsun !
Bak, bu doğru. Ama sebebi var : Haklısın canım. Ama ilk zamanlarda da sana pek bakamıyordum. Çünkü böylesine güzel bir kadına gözünü dikip bakan erkeklere tehditkar bakışlar atmaktan fırsat kaldığında sana bakabiliyordum. Sonra ne oldu, biliyor musun?
Gardı düşüyor. Sevdiğinin gözünde kendi resmini görmek onu yumuşattı çünkü. Ne?
Önce kendime şunu sordum: Sen bu kadını taşıyabilecek misin? Cevabım evet oldu. Bu bakışlara alışmak zorundaydım. Senin bedelindi bu. Kısa kaçamak bakışlar elbette olacaktı. Ve zamanla bu derece çekici bir kadınla beraberliğe alıştım.
Teşekkür ederim ama bu bana neden daha az baktığını açıklıyamıyor.
Tam da onu açıklıyor işte. Eskiden senden emin değildim. Seni tanıdım ve bir parçam haline geldin. Artık sen ve ben diye bir şey kalmamıştı. Aşk, her zaman kılık değiştirir. Artık ben seni fizik olarak görmüyorum ki...Kalp olarak görüyorum. Ve senin bir durumda ne düşündüğünü anlamak için de ne konuşmamıza gerek var, ne de bakışmamıza... Artık ben senim, sen de bensin. Birbirimizi ayrı birer varlıktan bir bütüne çevirmişiz. Ancak benden ayrı bir varlığa sık bakarım ki onu tanıyıp anlayabileyim. Kendime ise ancak aynada günde bir iki kez bakarım. Artık sana o kadar bakma ihtiyacı hissetmiyorum. Çünkü sen-ben diye bir şey kalmadı.
Gülüyor. İstediğinin fazlasını aldı. Söylediklerimin doğru olduğunu biliyor.İfade ediş tarzıma ise bayıldı. Ancak saldırıyı şimdilik geri püskürtebildim. Atakları hiç durmayacak. İlkel erkek beynim, hep bir sonraki hücumun korkusuyla kasılmış durumda. Bugün değilse, yarın yine çıkartma yapacak sahillerime. Öldürücü soruları ve tepeleri ele geçiren bakışlarıyla. Tek korkum, bu denli sorgulanmanın bir gün aklıma şüphe düşürmesi... Gerçekten onu seviyor muyum?
HAKAN URGANCI