MUSEVİLİK VE YAHUDİ TARİHİ
BAR KOHBA İSYANI
Bet-Amikdaş artık yoktu. Yeruşalayim ele geçirilmişti. Roma gücünü göstermiş ve Yahudilerin Büyük İsyanını bastırmıştı. Sükunet geri gelebilirdi. Öyle olmadı. Kendi hallerine bırakılmakla yetinmeyen ve Yahudilerin yaralarına tuz ekmeye kararlı olan Helenistlerin ürettiği şiddetli Antisemitizm Roma İmparatorluğunda hiçbir azalma göstermeden devam etti. (Bu aşırı öldürme ihtiyacı Yahudilerin daha ileriki düşmanlarında da görülecekti. Yahudi cemaatlerinin tümünü ortadan kaldırdıktan sonra, katledecek Yahudi kalmayınca Yahudi mezarlarını kirletecekler ve Yahudilerin cesetlerine saldıracaklardı.) Yahudilere karşı düşmanlığın ve kötü muamelenin düzeyi Roma İmparatorluğunun tamamında artarak dayanılmaz hale geldi. Buna yanıt olarak Yahudiler birçok kez daha başkaldırdı. Her seferinde binlercesi öldürüldü. Bunun sonucunda ortalama Romalı her Yahudiye Romaya düşman gözüyle bakmaya başladı. Yahudiler resmi olarak düşman statüsüne (Latince dediticci) konuldu. Yisrael toprağındaki Yahudiler Büyük İsyan sırasında tamamıyla ezilmişti tabii ve en azından Bet-Amikdaşın yıkılışından hemen sonra- dövüşmeye güçleri yoktu. Ama hatırlamamız gereken bir şey var: o dönemde önemli sayıda Yahudi Yisrael dışında yaşıyordu. Tarihçiler Roma İmparatorluğunda yaşayan Yahudilerin sayısının 6-7 milyon olduğunu tahmin ediyor. Bu sayının en az %60ı Yisrael toprağı dışında bulunuyordu. Mısırda İskenderiye gibi yerlerde (dönemin en kozmopolit kentlerinden biri) Yahudi nüfusu yaklaşık 250.000 idi. Dünyadaki en büyük sinagoga sahip olmakla övünüyorlardı. Bu diaspora Yahudileri (ve Yudeada yaşayanlar da) Trajanın hükümdarlığı sırasında M.S. 116 yılında Partiyalıların Romalılara indirdiği darbelerden cesaret alarak ayaklandı. Romanın yanıtı, bölgedeki Antisemitlerin yardımıyla Yahudileri katletmek oldu. Dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta: Romalılar savaşırken kesinlikle vahşi ve kaba oldukları halde Yahudi halkı tamamıyla yok etmeye yönelik hiçbir politika gütmüyordu. Bunu, 20. yüzyılda sadece Hitler ve Nazilerde görürsünüz. (Gerçekten de jenosit terimi İngilizceye ancak 1940-1945lerde girmiştir.) O dönemde Yahudilerin topyekun katletmek Romalıların çıkarına görünmüyordu. Fethettikleri diğer halklar sıranın kendilerinde olduğunu düşünüp başkaldırabilirdi. Romalılar çok pratik kişilerdi. İstedikleri bu değildi. ADRIANUS Adrianus M.S. 117 yılında güç dizginlerini eline geçirdiğinde bir tolerans havası başlattı, en azından başlangıçta... Yahudilerin Bet-Amikdaşı yeniden inşa etmesine izin vermekten bile söz etti. Helenistler bu teklife şiddetle karşı koydu. Adrianusun bu tutumunu neden değiştirerek Yahudilere düşman olduğu bilinmiyor ama tarihçi Paul Johnson History of the Jews (Yahudilerin tarihi) adlı eserinde, o sıralarda Yunanlıların Yahudilere karşı iftiralarını yaymakla meşgul olan Romalı tarihçi Tacitustan etkilendiğini düşünüyor. Tacitus ve çevresi kendilerini Yunan kültürünün mirasçıları olarak gören bir grup Romalı entelektüel arasında yer alıyordu. (Bazı Romalı asiller kendilerini Yunanlıların gerçek mirasçıları olarak addediyordu ancak bu iddia tarihi bir temele dayanmaz.) Bu grupta Yunan kültürünün bütün özelliklerini benimsemek moda idi. Helenizmin antitezini temsil eden Yahudilerden nefret etmek de buna dahildi. Böylece etkilenen Adrianus 180 derecelik bir dönüş yaptı. Yahudilerin yeniden inşa etmesine izin vermek yerine Yeruşalayimi Yunan polis modeline göre bir pagan şehir devletine dönüştürmek ve Yahudi mabedin alanına, Jüpiter için bir tapınak kurmak üzere bir plan oluşturdu. Yahudilerin gözünde hiçbir şey Yahudi aleminin en kutsal yerine bir Roma tanrısına adanmış bir tapınak oturtulması kadar kötü görünemezdi. Bu yapılabilecek en büyük hakaretti. BAR KOHBA Yahudilerin zulümlere karşı tepkisi Roma dönemindeki en büyük başkaldırıyla sonuçlandı. Şimon Bar Kosiba M.S. 132 yılında tam gücüyle başlayan ayaklanmayı yönetti. Tarihçiler uzun yıllar boyunca Şimon Bar Kosiba hakkında pek bir şey yazmadı. Derken arkeologlar Ölüdeniz yakınlarında Nahal Heverde mektuplarından bazılarını ortaya çıkardı. İsrail Müzesine giderseniz son derece ilginç olan bu mektupları görebilirsiniz. Ordusu tamamıyla dini bir ordu olduğundan mektupların bir kısmı dini konularla ilgilidir. Ancak geniş tarihi olaylar da içerirler. İsyana katılan Yahudilerin mağaralarda saklandığını öğreniriz. (Bu mağaralar da bulundu, Bar Kosibanın adamlarına ait eşyalarla doludurlar. Bunlar çömlekler, ayakkabılar, vb.- İsrael Müzesinde sergilenmektedir. Mağaralar, boş olmakla birlikte, turistlerin ziyaretine açıktır.) Mektuplardan ve diğer tarihi verilerden M.S. 132 yılında Bar Kosibanın geniş bir gerilla ordusu örgütlediğini, Romalıları Yeruşalayim ve Yisraelden kovmayı başardığını ve çok kısa bir süre için de olsa, bağımsız bir Yahudi devleti kurduğunu öğreniyoruz. Bar Kosibanın başarısı birçoklarının aralarında Yisrael rabilerinin en bilge ve kutsallarından biri olan Rabi Akiva da olmak üzere- onun Mesih olduğuna inanmasına yol açtı. Bamidbar kitabındaki bir pasuktan (24:17) esinlenerek Bar Kohba ya da bir yıldızın oğlu diye adlandırıldı: Yaakovdan bir yıldız gelecek. Bu yıldız Mesihe atıf yapmaktadır. Bar Kohbanın Mesih olmadığı anlaşıldı ve daha sonraları rabiler gerçek adının Bar Kosiva, yanı bir yalanın oğlu olduğunu yazdı ve sahte bir Mesih olduğunu vurguladılar. Ne var ki o dönemde Bar Kohba liderlik yeteneği çok yüksekti- bütün Yahudi halkını etrafında birleştirmeyi başardı. Yahudi kaynakları onu, at sürerken bir ağacı kökünden sökebilen, son derece kuvvetli bir adam olarak tanımlar. Bu muhtemelen bir abartma da olsa, çok özel bir lider ve Rabi Akivanın onda gördüğü mesihsel potansiyele sahip olduğu kuşku götürmez. Yahudi kaynaklar Bar Kohbanın ordusunun 100.000 kişiden oluştuğunu bildirir; bunun abartılı olduğunu ve gerçek sayının yarısı kadar olduğunu varsaysak bile, hâlâ büyük bir güçten söz ediyoruz (dört Roma lejyonuna eşit). Birleştiklerinde Yahudiler ciddiye alınması gereken bir kuvvet oluşturuyordu. Romalıları yendiler, Yisrael toprağından kovdular, bağımsızlık ilan ettiler, hatta para bastılar. Bu Roma İmparatorluğunun tarihinde benzersiz bir olaydır. ROMANIN YANITI Roma buna izin veremezdi. Böyle bir cüret ezilmeli ve sorumluları sert ve kesin bir şekilde cezalandırılmalıydı. Ne var ki Yahudileri bastırmak kolay değildi. Adrianus Bar Kohba ile dövüşmek üzere Yisraele birbiri ardına birlikler gönderdi. Sonunda Roma ordusunun neredeyse yarısı, tam on iki lejyon Yisraele gelmişti (65 yıl önceki Büyük İsyanı bastırmak için gönderdiklerinin üç misli). Bu devasa gücün başında Romanın en iyi generali Julius Severus vardı. Ancak arkasındaki bütün kuvvete karşın Julius Severius Yahudilerle meydan savaşına girişmekten çekiniyordu. Bu bile çok manidardır çünkü Romalılar meydan savaşında ustaydı. Yahudilerden korkuyorlardı çünkü onların inançları uğruna ölmeye istekli olduklarını görüyorlardı. Romalılar bu zihniyeti intiharla bir tutuyordu. O halde ne oldu? Bunu bize Romalı tarihçi Dio Cassius anlatıyor: Severus sayıları ve umutsuzlukları yüzünden düşmanlarına hiçbir zaman açıkta saldırmaya girişmedi, yalnızca küçük grupların yolunu kesti. Asker ve subaylarının sayısı sayesinde ve düşmanlarını yiyeceksiz bırakıp kıstırarak, yavaş ama emin adımlarla ve nispeten az tehlikeye girerek, onları ezmeyi, yıpratmayı ve yok etmeyi başardı. Pek azı hayatta kalabildi. En önemli karakollarından ellisi ve en ünlü köylerinden 985i yerle bir edildi. 580.000 adam çeşitli baskın ve çarpışmalar sonucunda öldürüldü. Açlık, hastalık ve yangın sonucu ölenlerin sayısı bilinmiyor. Böylece Yudeanın neredeyse tamamı harap edildi. Halk savaştan önce sonucun böyle olacağı konusunda uyarılmıştı. Yahudilerin saygı duyduğu Şlomonun mezarı kendiliğinden parçalanıp yıkıldı. Çok sayıda kurt ve çakal uluyarak şehirlere akın etti. Ancak bu savaşta çok Romalı da can verdi. Bu yüzden senatoya yazarken Adrianus imparatorların genelde yeğlediği açılış cümlesini kullanmadı: Siz ve çocuklarınızın sağlığı yerinde ise iyi, ben ile lejyonlarım da sağlıklı. Deo Cassiusun bu anlatısı sayıları abartıyorsa bile- çok ilginç. İsyanın çok kanlı olduğunu ve çok pahalıya mal olduğunu söylüyor. Gerçekten de Romalılar savaşta bütün bir lejyonu kaybetti. 22. Roma lejyonu pusuya düşürüldü ve öldürüldü. Başkaldırının sonunda Romalılar Yahudileri bastırmak için tüm Roma ordusunun yarısını Yisraele getirmek zorunda kaldı. YAHUDİLER NEDEN KAYBETTİ? Görünürde Yahudiler savaşı kazanmaya çok yaklaştı. Bir ara kazandı da. Öyle ise sonunda neden kaybettiler? Bilgelere göre fazla küstah oldukları için. Zaferi tadınca kohi votsem yadea asiti et a hayal aze bunu gücüm ve değerimle yaptım tavrı takındılar. Bar Kohba da çok küstahlaştı. Kazandığını gördü. Halkın onu Mesih çağırdığını duydu. Rabi Akiva öyle düşündüyse, o halde Yisraelin en yüce lideri olma potansiyeline sahipti. Bütün bunlar başını döndürdü ve çarpışmaları kaybetmeye başladı. Yahudilikte halk çaba sarf ederken, savaşları Tanrının kazandığı öğretilir. Bunu yapan insan kuvveti ya da gücü değildir. BETARIN DÜŞÜŞÜ Bar Kohbanın son durağı Yeruşalayimin güneybatısındaki Betar kenti oldu. Eski Betar kazısı yapılmadığı halde orayı bugün gezebilirsiniz. Talmud (Gittin 57ada) Betarda olanları şöyle anlatıyor. Betarda erkek bebek doğduğunda bir sedir ağacı, kız bebek doğduğunda ise çam ağacı dikme geleneği vardı. Evlendiklerinde ağacı keser, dallarından düğün kubbesini yaparlardı. Bir gün Sezarın kızı oradan geçerken tahtırevanının şaftı kırıldı. Bir sedir ağacını keserek ona getirdiler. Betar Yahudileri üstlerine yürüdü ve onları dövdü. Sezara Yahudilerin ayaklandığını ve onlara saldırdığını haber verdiler... Kanları Akdenize akıncaya kadar (Yahudi) erkek, kadın ve çocuk öldürdüler... Yahudi olmayanların yedi yıl boyunca gübreye gereksinim duymadan, Yisraeli kanıyla bağlarını yetiştirdiği öğretildi. Şehir Yahudi takviminin en acı gününde düştü: 135 yılının 9 Avı. Birinci ve İkinci Bet-Amikdaşın düştüğü aynı günde. Öfkeli Romalılar Yahudilerin cesetlerinin gömülmesine izin vermek istemedi; açıkta çürümelerini istiyorlardı. Geleneğe göre cesetler aylarca açıkta kaldı ama çürümedi. Bugün Yahudiler yemekten sonra şükrettiğinde, Birkat Amazon, Tanrıya Betardaki bu merhamet eylemi için özel bir şükran (a tov umativ) ekler. Bitkin düşen Romalılar imparatorluk tarihindeki tüm diğer halklardan daha fazla insan gücü ve malzeme kaybına yol açan Yahudilerden bıkmıştı. Adrianus Bar Kohba isyanının sonunda bunun bir daha tekrarlanmamasının yolunun,Yahudileri sevgili ülkelerinden ayırmak olduğuna karar verdi.
BAR KOHBA İSYANI
Bet-Amikdaş artık yoktu. Yeruşalayim ele geçirilmişti. Roma gücünü göstermiş ve Yahudilerin Büyük İsyanını bastırmıştı. Sükunet geri gelebilirdi. Öyle olmadı. Kendi hallerine bırakılmakla yetinmeyen ve Yahudilerin yaralarına tuz ekmeye kararlı olan Helenistlerin ürettiği şiddetli Antisemitizm Roma İmparatorluğunda hiçbir azalma göstermeden devam etti. (Bu aşırı öldürme ihtiyacı Yahudilerin daha ileriki düşmanlarında da görülecekti. Yahudi cemaatlerinin tümünü ortadan kaldırdıktan sonra, katledecek Yahudi kalmayınca Yahudi mezarlarını kirletecekler ve Yahudilerin cesetlerine saldıracaklardı.) Yahudilere karşı düşmanlığın ve kötü muamelenin düzeyi Roma İmparatorluğunun tamamında artarak dayanılmaz hale geldi. Buna yanıt olarak Yahudiler birçok kez daha başkaldırdı. Her seferinde binlercesi öldürüldü. Bunun sonucunda ortalama Romalı her Yahudiye Romaya düşman gözüyle bakmaya başladı. Yahudiler resmi olarak düşman statüsüne (Latince dediticci) konuldu. Yisrael toprağındaki Yahudiler Büyük İsyan sırasında tamamıyla ezilmişti tabii ve en azından Bet-Amikdaşın yıkılışından hemen sonra- dövüşmeye güçleri yoktu. Ama hatırlamamız gereken bir şey var: o dönemde önemli sayıda Yahudi Yisrael dışında yaşıyordu. Tarihçiler Roma İmparatorluğunda yaşayan Yahudilerin sayısının 6-7 milyon olduğunu tahmin ediyor. Bu sayının en az %60ı Yisrael toprağı dışında bulunuyordu. Mısırda İskenderiye gibi yerlerde (dönemin en kozmopolit kentlerinden biri) Yahudi nüfusu yaklaşık 250.000 idi. Dünyadaki en büyük sinagoga sahip olmakla övünüyorlardı. Bu diaspora Yahudileri (ve Yudeada yaşayanlar da) Trajanın hükümdarlığı sırasında M.S. 116 yılında Partiyalıların Romalılara indirdiği darbelerden cesaret alarak ayaklandı. Romanın yanıtı, bölgedeki Antisemitlerin yardımıyla Yahudileri katletmek oldu. Dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta: Romalılar savaşırken kesinlikle vahşi ve kaba oldukları halde Yahudi halkı tamamıyla yok etmeye yönelik hiçbir politika gütmüyordu. Bunu, 20. yüzyılda sadece Hitler ve Nazilerde görürsünüz. (Gerçekten de jenosit terimi İngilizceye ancak 1940-1945lerde girmiştir.) O dönemde Yahudilerin topyekun katletmek Romalıların çıkarına görünmüyordu. Fethettikleri diğer halklar sıranın kendilerinde olduğunu düşünüp başkaldırabilirdi. Romalılar çok pratik kişilerdi. İstedikleri bu değildi. ADRIANUS Adrianus M.S. 117 yılında güç dizginlerini eline geçirdiğinde bir tolerans havası başlattı, en azından başlangıçta... Yahudilerin Bet-Amikdaşı yeniden inşa etmesine izin vermekten bile söz etti. Helenistler bu teklife şiddetle karşı koydu. Adrianusun bu tutumunu neden değiştirerek Yahudilere düşman olduğu bilinmiyor ama tarihçi Paul Johnson History of the Jews (Yahudilerin tarihi) adlı eserinde, o sıralarda Yunanlıların Yahudilere karşı iftiralarını yaymakla meşgul olan Romalı tarihçi Tacitustan etkilendiğini düşünüyor. Tacitus ve çevresi kendilerini Yunan kültürünün mirasçıları olarak gören bir grup Romalı entelektüel arasında yer alıyordu. (Bazı Romalı asiller kendilerini Yunanlıların gerçek mirasçıları olarak addediyordu ancak bu iddia tarihi bir temele dayanmaz.) Bu grupta Yunan kültürünün bütün özelliklerini benimsemek moda idi. Helenizmin antitezini temsil eden Yahudilerden nefret etmek de buna dahildi. Böylece etkilenen Adrianus 180 derecelik bir dönüş yaptı. Yahudilerin yeniden inşa etmesine izin vermek yerine Yeruşalayimi Yunan polis modeline göre bir pagan şehir devletine dönüştürmek ve Yahudi mabedin alanına, Jüpiter için bir tapınak kurmak üzere bir plan oluşturdu. Yahudilerin gözünde hiçbir şey Yahudi aleminin en kutsal yerine bir Roma tanrısına adanmış bir tapınak oturtulması kadar kötü görünemezdi. Bu yapılabilecek en büyük hakaretti. BAR KOHBA Yahudilerin zulümlere karşı tepkisi Roma dönemindeki en büyük başkaldırıyla sonuçlandı. Şimon Bar Kosiba M.S. 132 yılında tam gücüyle başlayan ayaklanmayı yönetti. Tarihçiler uzun yıllar boyunca Şimon Bar Kosiba hakkında pek bir şey yazmadı. Derken arkeologlar Ölüdeniz yakınlarında Nahal Heverde mektuplarından bazılarını ortaya çıkardı. İsrail Müzesine giderseniz son derece ilginç olan bu mektupları görebilirsiniz. Ordusu tamamıyla dini bir ordu olduğundan mektupların bir kısmı dini konularla ilgilidir. Ancak geniş tarihi olaylar da içerirler. İsyana katılan Yahudilerin mağaralarda saklandığını öğreniriz. (Bu mağaralar da bulundu, Bar Kosibanın adamlarına ait eşyalarla doludurlar. Bunlar çömlekler, ayakkabılar, vb.- İsrael Müzesinde sergilenmektedir. Mağaralar, boş olmakla birlikte, turistlerin ziyaretine açıktır.) Mektuplardan ve diğer tarihi verilerden M.S. 132 yılında Bar Kosibanın geniş bir gerilla ordusu örgütlediğini, Romalıları Yeruşalayim ve Yisraelden kovmayı başardığını ve çok kısa bir süre için de olsa, bağımsız bir Yahudi devleti kurduğunu öğreniyoruz. Bar Kosibanın başarısı birçoklarının aralarında Yisrael rabilerinin en bilge ve kutsallarından biri olan Rabi Akiva da olmak üzere- onun Mesih olduğuna inanmasına yol açtı. Bamidbar kitabındaki bir pasuktan (24:17) esinlenerek Bar Kohba ya da bir yıldızın oğlu diye adlandırıldı: Yaakovdan bir yıldız gelecek. Bu yıldız Mesihe atıf yapmaktadır. Bar Kohbanın Mesih olmadığı anlaşıldı ve daha sonraları rabiler gerçek adının Bar Kosiva, yanı bir yalanın oğlu olduğunu yazdı ve sahte bir Mesih olduğunu vurguladılar. Ne var ki o dönemde Bar Kohba liderlik yeteneği çok yüksekti- bütün Yahudi halkını etrafında birleştirmeyi başardı. Yahudi kaynakları onu, at sürerken bir ağacı kökünden sökebilen, son derece kuvvetli bir adam olarak tanımlar. Bu muhtemelen bir abartma da olsa, çok özel bir lider ve Rabi Akivanın onda gördüğü mesihsel potansiyele sahip olduğu kuşku götürmez. Yahudi kaynaklar Bar Kohbanın ordusunun 100.000 kişiden oluştuğunu bildirir; bunun abartılı olduğunu ve gerçek sayının yarısı kadar olduğunu varsaysak bile, hâlâ büyük bir güçten söz ediyoruz (dört Roma lejyonuna eşit). Birleştiklerinde Yahudiler ciddiye alınması gereken bir kuvvet oluşturuyordu. Romalıları yendiler, Yisrael toprağından kovdular, bağımsızlık ilan ettiler, hatta para bastılar. Bu Roma İmparatorluğunun tarihinde benzersiz bir olaydır. ROMANIN YANITI Roma buna izin veremezdi. Böyle bir cüret ezilmeli ve sorumluları sert ve kesin bir şekilde cezalandırılmalıydı. Ne var ki Yahudileri bastırmak kolay değildi. Adrianus Bar Kohba ile dövüşmek üzere Yisraele birbiri ardına birlikler gönderdi. Sonunda Roma ordusunun neredeyse yarısı, tam on iki lejyon Yisraele gelmişti (65 yıl önceki Büyük İsyanı bastırmak için gönderdiklerinin üç misli). Bu devasa gücün başında Romanın en iyi generali Julius Severus vardı. Ancak arkasındaki bütün kuvvete karşın Julius Severius Yahudilerle meydan savaşına girişmekten çekiniyordu. Bu bile çok manidardır çünkü Romalılar meydan savaşında ustaydı. Yahudilerden korkuyorlardı çünkü onların inançları uğruna ölmeye istekli olduklarını görüyorlardı. Romalılar bu zihniyeti intiharla bir tutuyordu. O halde ne oldu? Bunu bize Romalı tarihçi Dio Cassius anlatıyor: Severus sayıları ve umutsuzlukları yüzünden düşmanlarına hiçbir zaman açıkta saldırmaya girişmedi, yalnızca küçük grupların yolunu kesti. Asker ve subaylarının sayısı sayesinde ve düşmanlarını yiyeceksiz bırakıp kıstırarak, yavaş ama emin adımlarla ve nispeten az tehlikeye girerek, onları ezmeyi, yıpratmayı ve yok etmeyi başardı. Pek azı hayatta kalabildi. En önemli karakollarından ellisi ve en ünlü köylerinden 985i yerle bir edildi. 580.000 adam çeşitli baskın ve çarpışmalar sonucunda öldürüldü. Açlık, hastalık ve yangın sonucu ölenlerin sayısı bilinmiyor. Böylece Yudeanın neredeyse tamamı harap edildi. Halk savaştan önce sonucun böyle olacağı konusunda uyarılmıştı. Yahudilerin saygı duyduğu Şlomonun mezarı kendiliğinden parçalanıp yıkıldı. Çok sayıda kurt ve çakal uluyarak şehirlere akın etti. Ancak bu savaşta çok Romalı da can verdi. Bu yüzden senatoya yazarken Adrianus imparatorların genelde yeğlediği açılış cümlesini kullanmadı: Siz ve çocuklarınızın sağlığı yerinde ise iyi, ben ile lejyonlarım da sağlıklı. Deo Cassiusun bu anlatısı sayıları abartıyorsa bile- çok ilginç. İsyanın çok kanlı olduğunu ve çok pahalıya mal olduğunu söylüyor. Gerçekten de Romalılar savaşta bütün bir lejyonu kaybetti. 22. Roma lejyonu pusuya düşürüldü ve öldürüldü. Başkaldırının sonunda Romalılar Yahudileri bastırmak için tüm Roma ordusunun yarısını Yisraele getirmek zorunda kaldı. YAHUDİLER NEDEN KAYBETTİ? Görünürde Yahudiler savaşı kazanmaya çok yaklaştı. Bir ara kazandı da. Öyle ise sonunda neden kaybettiler? Bilgelere göre fazla küstah oldukları için. Zaferi tadınca kohi votsem yadea asiti et a hayal aze bunu gücüm ve değerimle yaptım tavrı takındılar. Bar Kohba da çok küstahlaştı. Kazandığını gördü. Halkın onu Mesih çağırdığını duydu. Rabi Akiva öyle düşündüyse, o halde Yisraelin en yüce lideri olma potansiyeline sahipti. Bütün bunlar başını döndürdü ve çarpışmaları kaybetmeye başladı. Yahudilikte halk çaba sarf ederken, savaşları Tanrının kazandığı öğretilir. Bunu yapan insan kuvveti ya da gücü değildir. BETARIN DÜŞÜŞÜ Bar Kohbanın son durağı Yeruşalayimin güneybatısındaki Betar kenti oldu. Eski Betar kazısı yapılmadığı halde orayı bugün gezebilirsiniz. Talmud (Gittin 57ada) Betarda olanları şöyle anlatıyor. Betarda erkek bebek doğduğunda bir sedir ağacı, kız bebek doğduğunda ise çam ağacı dikme geleneği vardı. Evlendiklerinde ağacı keser, dallarından düğün kubbesini yaparlardı. Bir gün Sezarın kızı oradan geçerken tahtırevanının şaftı kırıldı. Bir sedir ağacını keserek ona getirdiler. Betar Yahudileri üstlerine yürüdü ve onları dövdü. Sezara Yahudilerin ayaklandığını ve onlara saldırdığını haber verdiler... Kanları Akdenize akıncaya kadar (Yahudi) erkek, kadın ve çocuk öldürdüler... Yahudi olmayanların yedi yıl boyunca gübreye gereksinim duymadan, Yisraeli kanıyla bağlarını yetiştirdiği öğretildi. Şehir Yahudi takviminin en acı gününde düştü: 135 yılının 9 Avı. Birinci ve İkinci Bet-Amikdaşın düştüğü aynı günde. Öfkeli Romalılar Yahudilerin cesetlerinin gömülmesine izin vermek istemedi; açıkta çürümelerini istiyorlardı. Geleneğe göre cesetler aylarca açıkta kaldı ama çürümedi. Bugün Yahudiler yemekten sonra şükrettiğinde, Birkat Amazon, Tanrıya Betardaki bu merhamet eylemi için özel bir şükran (a tov umativ) ekler. Bitkin düşen Romalılar imparatorluk tarihindeki tüm diğer halklardan daha fazla insan gücü ve malzeme kaybına yol açan Yahudilerden bıkmıştı. Adrianus Bar Kohba isyanının sonunda bunun bir daha tekrarlanmamasının yolunun,Yahudileri sevgili ülkelerinden ayırmak olduğuna karar verdi.