Babam ve Sen
Dün gece ilk kez babamı
gördüm rüyamda
ölümünden buyana
buğday tarlalarındaydık malikanın
her yaz olduğu gibi
elinde orağı demet demet yapardı
hasadın başağını
senden konuşurduk,zaman zaman
orak sesine aldırmadan
gözlerinden ışıltılar saçardı
seni anlattıkça
yağmur bulutları oluşurdu ansızın
gün akşama dönünce
şimşekler çakardı uzaklardan
daha yağmur başlamadan
bozkırlardan gelirdi kokusu
ovanın sise büründüğü akşamlarda
hep seni düşünürdüm
uzun uzadıya
hani hayalini kurduğumuz sevdaların
tükenmeyen güzelliği
gün gibi aklımdadır seninle
anlatıklarım
ne tenha kuytular seçerdik seninle
günışığından bile uzak
bazen yakalanırdık gökmavisine
elimizde olmadan
birden mavileşirdi özlemlerimiz
sevincimiz uçuşurdu derinliklerinde
yüreğimiz bütünleşmiş
tek umudun hayali vardı içimizde
mil dağını da görmeni isterim
duman bürümüş haliyle
böyle zamanlarda sığınağımız olur
rüzgarın uğultusu gelir doruklarından
çobanların kaval sesine karışarak
kuzular meleşirdi yamaçlarında
ilkbaharı andırırdı
yağmur sonrası
toprağın kokusu
özlemle dolardı sevgisi yüreğime
yaşadığım coğrafyanın
babamı da tanımanı isterdim
çok sevecektin benim gibi
sohbetine doyamadan
ölümü bile aniydi
bir akşam namazında
duygulu bir sesin titreyişi vardı
kelimelerinde
bir soluk esiyordu yüreğinden
içten ve dokunaklı
ölümü bekleyen bir ruh haliydi
bakışları kilitlenmişti bir noktaya
yaşadığı kareler geçiyordu gözlerinden
renkten renge giriyordu yüz ifadesi
bir ara gözlerinden ışıltılar belirdi
günışığına gülümser gibi
bir ferahlık duymuştu
tekrar donuklaştı
matlaştı yüzündeki canlılık
ürperdi birden
azraili görür gibi
ölüm uğultusuna kapıldı
sessizlik çökmüştü odaya
bir hüzün sarmıştı arkadaşlarını
hepsi de akranlarıydı
sevinci ve kederi
paylaşmıştı birlikte
yanı başındaydım
elleri avuçlarımdaydı
göz göze geldik birara
babacanca gülümsemesi
yoktu artık
ölüm yolculuğundayı
üzülme oğlum!
insan doğar yaşar ve ölür
yaşamın kanunu budur
kelimeleri
döğümlenmişti boğazına
ifade edemiyordu
hafifçe başımla onayladım
seni anlıyorum dercesine
evet candost!
bir nisan akşamıydı
doğanın canlı
varlıkların üretken olduğu
bir mevsimde yitirdim onu
ve ölümü onunla hisettim
hala yokluğunu yaşıyorum
artık onunla ne esrarlı karanlıklar
ne de bilinmeyen yıldızların
pırıltısı kaldı
ben böyle yaşarım
onsuz geçen zamanı
ve böyle anlatırım kendisini şiirlere
bütün sevdalara uğrak
sevgisine doyamadan
taşırım yüreğimde...
Dün gece ilk kez babamı
gördüm rüyamda
ölümünden buyana
buğday tarlalarındaydık malikanın
her yaz olduğu gibi
elinde orağı demet demet yapardı
hasadın başağını
senden konuşurduk,zaman zaman
orak sesine aldırmadan
gözlerinden ışıltılar saçardı
seni anlattıkça
yağmur bulutları oluşurdu ansızın
gün akşama dönünce
şimşekler çakardı uzaklardan
daha yağmur başlamadan
bozkırlardan gelirdi kokusu
ovanın sise büründüğü akşamlarda
hep seni düşünürdüm
uzun uzadıya
hani hayalini kurduğumuz sevdaların
tükenmeyen güzelliği
gün gibi aklımdadır seninle
anlatıklarım
ne tenha kuytular seçerdik seninle
günışığından bile uzak
bazen yakalanırdık gökmavisine
elimizde olmadan
birden mavileşirdi özlemlerimiz
sevincimiz uçuşurdu derinliklerinde
yüreğimiz bütünleşmiş
tek umudun hayali vardı içimizde
mil dağını da görmeni isterim
duman bürümüş haliyle
böyle zamanlarda sığınağımız olur
rüzgarın uğultusu gelir doruklarından
çobanların kaval sesine karışarak
kuzular meleşirdi yamaçlarında
ilkbaharı andırırdı
yağmur sonrası
toprağın kokusu
özlemle dolardı sevgisi yüreğime
yaşadığım coğrafyanın
babamı da tanımanı isterdim
çok sevecektin benim gibi
sohbetine doyamadan
ölümü bile aniydi
bir akşam namazında
duygulu bir sesin titreyişi vardı
kelimelerinde
bir soluk esiyordu yüreğinden
içten ve dokunaklı
ölümü bekleyen bir ruh haliydi
bakışları kilitlenmişti bir noktaya
yaşadığı kareler geçiyordu gözlerinden
renkten renge giriyordu yüz ifadesi
bir ara gözlerinden ışıltılar belirdi
günışığına gülümser gibi
bir ferahlık duymuştu
tekrar donuklaştı
matlaştı yüzündeki canlılık
ürperdi birden
azraili görür gibi
ölüm uğultusuna kapıldı
sessizlik çökmüştü odaya
bir hüzün sarmıştı arkadaşlarını
hepsi de akranlarıydı
sevinci ve kederi
paylaşmıştı birlikte
yanı başındaydım
elleri avuçlarımdaydı
göz göze geldik birara
babacanca gülümsemesi
yoktu artık
ölüm yolculuğundayı
üzülme oğlum!
insan doğar yaşar ve ölür
yaşamın kanunu budur
kelimeleri
döğümlenmişti boğazına
ifade edemiyordu
hafifçe başımla onayladım
seni anlıyorum dercesine
evet candost!
bir nisan akşamıydı
doğanın canlı
varlıkların üretken olduğu
bir mevsimde yitirdim onu
ve ölümü onunla hisettim
hala yokluğunu yaşıyorum
artık onunla ne esrarlı karanlıklar
ne de bilinmeyen yıldızların
pırıltısı kaldı
ben böyle yaşarım
onsuz geçen zamanı
ve böyle anlatırım kendisini şiirlere
bütün sevdalara uğrak
sevgisine doyamadan
taşırım yüreğimde...