Azgın Kavmin Korkunç Ses ve Zelzele İle Helaki
Hazret-i Sâlih -aleyhisselâm-’ın kavmini ıslâh etmek ve onları içinde bulundukları hazin durumdan kurtarmak için gösterdiği gayretler bir netice vermemiş
فَقَالَ تَمَتَّعُواْ فِي دَارِكُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ ذَلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
“…Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın
Rivâyete göre bu üç gün
“Sâlih bize sihir yapıyor! O’nu ve âilesini öldürelim!” dediler. Onların bu hîlesi âyet-i kerîmede şöyle haber verilmektedir:
قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ
“Allâh’a yemin ederek birbirleriyle şöyle anlaştılar: «Gece O’na ve âilesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velîsine (ona arka çıkacak olan kimselere): Biz (Sâlih) âilesinin yok edilişi sırasında orada değildik
Sâlih peygambere münkirlerin bu hîlesi haber verildi. O da âilesini ve mü’minleri yanına alarak bu şehri terk etti. Böylece hicret hâdisesi de gerçekleşti.
Bu dokuz kişilik azgınlar çetesi
وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
“Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de
فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
“Allâh’ın azâbı onları yakalayıverdi. Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı tuttu. Yurtlarında yüz üstü düşüp öylece kaldılar.” (el-A’râf
Ne kadar inkârcı ve sapkın varsa hepsi de helâk oldu. Şehir bir harâbe hâline döndü.
Sâlih -aleyhisselâm- ve kendisine îmân edenler (tahmînen dört bin kişi) o beldeyi terk ettiler. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
“Emrimiz gelince
وَأَنجَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
“Îmân edip Allâh’a karşı gelmekten sakınanları
Mü’minler beldeyi terk ettikten sonra ikinci gün
فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
“İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.” (en-Neml
Semûd kavmine
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
“Nitekim
وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ
“Zulmedenleri
Semûd kavmi mallarına
(83)فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ
(84)فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
“Onları
Semûd kavmi
(158)فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
(159)وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
“Bunun üzerine azâb onları yakaladı. Doğrusu bunda
Tefsîrlerde bildirildiğine göre bir kısım kavimler sayha ile helâk edilmişlerdir. Sâlih -aleyhisselâm-’ın kavmi Semûd
Kur’ân-ı Kerîm’de kıyâmetin kopuşunun da “Sayhaten vâhideten: Tek bir sayha” ile vukû bulacağı bildirilmektedir. Dolayısıyla zikri geçen kavimlerin helâki
Sâlih -aleyhisselâm- kavminin helâkinden sonra kendisine inananlara şu tavsiyede bulundu:
“Ey kavmim! Şüphe yok ki burası
Bunun üzerine azâb-ı ilâhîden kurtulan mü’minler ihrâma girdiler
Mü’minler bir müddet sonra
Kaynak : Nebiler Silsilesi...
Alıntıdır.