Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Aynalar Diyarı

JuLia

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    20 Haz 2009
  • Mesajlar
    2,228
  • MFC Puanı
    141
Aynalar Diyarı
Aynalar diyarında ıssızlar sarayında varmış güzel bir prenses. Heybetli mi heybetli bir kralla biraz zavallı olan kraliçenin güzel kızlarıymış. Güzel dememize bakmayın varmış kusurları işte bundandır ki küsmüş aynalara. Aynalarsa onla dost olmak için ellerinden geleni yapıyorlarmış. Bazen bir hizmetçinin elinde ona gözükmeye bazen de babasının elinde onla konuşmaya çalışıyorlarmış. Ama nafile işte prensesimiz bir kere küsmüş bu dost aynalara. Ona dost ne demek; düşmanlarmış. Çünkü onun kusurlarını direkt yüzüne gösteriyorlarmış büyük bir cüretle. Annesi de kaçırırmış aynalardan onu; zavallığından dolayı kusursuz yetiştiremediği prensesini. Babaya ne demeli; kızı güçlü olsun diye sürekli aynaları kızının dibine koyarak işte sen böyle kusurlu bir insansın dermiş sürekli.

Prensesimiz kusursuz olması gerekirken aynalarla kusurları arasında kalakalmış koskocaman sarayın içersinde. Çok mutsuzmuş. Ama çok. Acı da çekiyormuş. Acıları kusurlarını kusurları acılarını büyütürken o da onların arasında yaşamaya çalışıyormuş. Bir yandan birşeylerin olmasını ve kurtarılmasını bekliyormuş. Bunun içinde her gece dua ediyormuş. Peki ya aynalar; prensesleriyle barışıp onu ömür boyu mutlu kılabilmek için onlar da tüm güçlerini toplayarak dua ediyorlarmış. Prense***izin duası aynalarımızın duası öyle bir güç oluşturmuş ki; Aynalar Diyarı’nın baş perisi

Ayna Perisi kendini birden prensesimizin başucunda buluvermiş. Sormuş prensesimize; niye küstüğünü aynalara. Prensesimizde hadlerini bilmeyen aynaların küsmeyi hakettiklerini söylemişperiye. Aynalara çıkışmış peri; nasıl bir cüretle koca krallığın mükemmel prensesine hadsiz davranabildiklerine dair.

Aynalar da yine büyük bir cüretle prensese dönerek”Hadsizlik duygusu değil bizim sana vermek istediğimiz; kusurluluğun kusursuzluğu hissini vermek istedik sadece.” Prenses pek birşey anlamamış. Prensesin tek bildiği kusurluysan prensesliği haketmediğinmiş. Bunu söylemiş ısınmaya başladığı aynalara. Yüzleri gülmeye başlayan aynalar da; ”Bize daha dikkatli bak. Biz sadece çerçevelenmiş bildiğin aynalar değiliz. Anneniz babanız hizmetçileriniz; etrafındaki herkesiz. Onların kusurları var ya işte biziz onlar. Sen bizi reddettikçe biz büyüdük ve sarmaladık seni. Çünkü sana göstermek istedik kusursuzluğun kapısını açan anahtarın kusur olduğunu. Kusurlarındır sana güçlü olmayı mücadeleci olmayı istekli komik olmayı öğreten. Bizi reddetmeye devam ederek asıl büyük cüretkarlığı sen gösterip acılı prenses olmaya mı devam edeceksin yoksa hala?” diye prensesi uyarmaya çalışmışlar.

Prenses bir mum yakmış aynalara iyice yaklaştıktan sonra. Burnuna bakmış; şimdiye kadar büyüklüğünden şikayet ettiği burnuna. Bakmış bakmış ve anlamış ki; yüzüne o sempatikliği verenasıl o koca burnuymuş. Dudaklarına bakmış; inceliklerinden küçüklüğünden dert yandığı dudaklarına. Onlar da birden gözüne kibar narin tatlı hoş gelmeye başlamış. Sonra gözlerinin tam içine; ruhuna giden yola doğru bakakalmış. Bakmış bakmış ve ruhunu görmüş. Ruhunda da prensesliğini görmüş. Anlamış ki ister kusurlu olsun ister kusursuz o prenses olmak için doğmuş bu dünyaya. Kusursuzluk da işte tam buymuş; ne olduğunu bilip kabul etmek.
 
Üst Alt