Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Atatürk'ün İzmir'de İngiliz Amirale Verdiği Ders

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
ATATÜRK'ÜN İZMİR DE İNGİLİZ AMİRALE VERDİĞİ DERS..

*Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor :*

Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir'de geçireceği ilk geceyi
yaşıyordu.

Mustafa Kemal Pasa İzmir'de ilk gecesini çalışarak geçirdi.

Zengin bir sofra hazırlandığı halde ufak tefekle karnını doyurdu ve
geç
vakitlere kadar çalıştı.

Ertesi sabah erkenden uyandık.

Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik.

Vali, İngiliz konsolosu ile konuşuyordu.


Biz gelince vali ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa'yı
tanıştırdı.
Konsolos iyi Türkçe biliyordu.
Pasa valiye sordu:
"Konu nedir ?"
Vali anlattı:
"Sayın konsolos, İngiliz tebası vatandaşlarla Rum ve ermeni azınlığın
güven
altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Ben kendilerine herkesin
güven
altında olduğunu bildirdim".
Mustafa Kemal Pasa konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu, buna rağmen
kendisine valiyi muhatap aldı:
"Ee, peki daha ne istiyormuş ?"
Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi:
"Tebamız için hükümetinizden yazılı teminat istiyorum !"
Pasa:
-"Ne yani, Yunanlılar zamanında siz tebanızı daha emniyette mi
görüyordunuz
?"
Konsolos kasılarak:
-"Evet" dedi, "Yunanlılar buradayken tebamızı daha emniyette
görüyorduk."
-"Öyleyse buyurun, tebanızla birlikte Yunanistan'a gidin, efendim !"
Konsolos sinirlenerek sesini yükseltti:
-"Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz ?"
Pasa:
-"Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben Millet
Meclisinin
başkanı ve Türk orduları başkomutanıyım. Savaş açmaya da barış yapmaya
da
tam yetkiliyim. Peki siz kimsiniz ?! Hükümetiniz adına savaş ve barış
görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa
görüselim.
Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya, efendim !.. "
Konsolos, Mustafa Kemal Paşa'nın son sözleri üzerine sapsarı kesildi
ve tek
bir kelime söylemeden kapıdan çıktı gitti.
Mustafa Kemal Pasa, adamın arkasından valiye dondu:
-"Bunlara yüz vermeyin vali bey! Bir donanma önünde pısacak, bir blöf
karşısında yelkenleri suya indirecek bir devletçik sanıyorlar bizi!
Küstahlık derecesine bakın, bana 'savaş mı açıyorsunuz ?' diye
soruyor.
Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak !.. Savaş halinde
değiliz
sanki !"
Birkaç saat sonra, İngiliz donanması komutanı hükümet konağının
kapısından
girerek Mustafa Kemal Paşa'nın odasına yöneldi. Nazik fakat öfkeli bir
hali
vardı. Ruşen Eşref kendisine ne istediğini sordu.
-"Başkomutan Mustafa Kemal Pasa ile görüşmek istiyorum !.."
Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.
Amiral:
-"Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak
içtenlikle kutlarım. Çanakkale'deki başarınızı rastlantıya borçlu
olmadığınız kanıtlandı böylece. Büyük bir askerle tanıştığım için
memnunum."
diyerek övgüler yağdırmaya başladı.
Pasa, bıkkın bir ifadeyle:
-"Bunları geçin amiral. Çok isimiz var. Asil konuya gelin" dedi..
Amiral bu tavır karşısında bocalayarak konuya girdi:
-"İzmir'de tebamız ve sizin azınlıklarınız Ermeniler, Rumlar var. Yeni
askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir? Güvende
midirler ?"
-"Hiç kuskunuz olmasın amiral. Tebanız ve azınlıklar hükümetimizin
koruması
altındadır. Suç islemeyenler, kendilerini gevende sayabilirler"
-"Peki suç isleyenler ?"
-"Suç isleyenler sayın amiral, muhtemelen sizin ülkenizde de olduğu
gibi,
adaletin huzuruna çıkar. Suçlu olanlar, cezalarını çekerler."
-"Fakat Pasa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan
cesaret alan Rumlar şımarıklık yapmış olabilir. Bugün bu insanlar
yerli
halkın düşmanlığı ile yüz yüzedirler. Ermenilerin biliyorsunuz büyük
bir
bolumu göçe zorlandı ve önemli bir bölümü hayatlarını kaybetti. Bu
ruh
haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı Türklere zor günler
geçirtmiş olabilirler.. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır,
bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler halkın
husumetine
bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır !..."
Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemal
Pasa,"dünyanın
koparacağı gürültü" ile tehdit edilince amiralin sözünü kesti:
-"Üstünlük pozunuzu derhal bir kenara koyunuz amiral! Milletleri
tehdit
etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerinin kıyamet koparıp
koparmayacağını düşünmem bile! Bunlar memleketin dâhili isleridir ve
de
sizin bu islere karışmanıza müsaade etmem.. Majestelerinin devleti
bizim
azınlıklarla uğraşmaktan vazgeçsin. Kim ki bize saygı beslemez, biz
den de
saygı beklemeye hakkı olmaz"
Amiralin yüzü bembeyaz oldu:
-"İngiliz hükümetinin tebasini her yerde koruma hakkı devletler hukuku
teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum
ve
Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa
biz bu
güvenliği sağlayacak güçteyiz..."
Pasa:
-"Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde
görmüş
olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını donanmanıza
kapatıyorum. İsterseniz, tebanizi gemilerinize doldurabilirsiniz.
Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum !"
Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı:
-"İngiltere'ye savaş mi acıyorsunuz ?"
Pasa:
-"Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte
olduğunu
mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık bile. Karşımda serbestçe
oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Fakat nezaketimizi
kötüye
kullanmanıza müsaade edemem. Su anda hukuken "barış antlaşması
yapmamış" iki
devletiz. Savaş hukuku halen yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal
karasularımızdan çekmenizi size tekrar ve son defa ihtar
ediyorum !..."
Bir balmumu heykeline döndü amiral....
Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduğu
sandalyede
küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek:
- "Affedersiniz ! " dedi, yerlere kadar eğilerek geri geri kapıya
gidip
dışarı çıktı.
Olay kısa sure içinde şehirde duyuldu...
İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye
başladılar.
Birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler....
 
Üst Alt