Atatürk Hakkında yapılan araştırmalar
Son zamanlarda, büyük Atatürk ün başardığı muhteşem ve evrensel inkılap, kurduğu ölümsüz Cumhuriyetimiz ve bütün başardıkları üzerinde ciddi ve ilmi araştırmalar yapıldığı; ve her geçen gün, bu konudaki çalışmaların, giderek artmakta olduğu görülmektedir. Bu arada, O nun; lider olarak, başkumandan olarak, devlet adamı olarak ve öteki yönleriyle meşgul olan bilimci ve yazarlarımız da, artmaktadır. özellikle, Atatürk ün doğumunun yüzüncü yıldönümünü anmalarda, bu tür çalışmalar birden yoğunlaşmış oldu. Amerikalı eski bir dostum vardı. Amerika da, Üniversitede, Türk Tarihi okutan bir profösördür. Gerçekten bir Atatürk hayranıdır. Ülkemizdeki Yüzüncü Yıl çalışmalarını, yerinde izlemek için geldiğinde, bana göre şöyle demişti :1938 de Atatürk ün ölümü sırasında, dünyanın en büyük kütüphanesi sayılan, Washington daki Kongre Kütüphanesinde, Atatürk hakkında yazılan kitapların toplamı, 1300 civarında idi. Şimdi Türkiye deki bu çalışmaları gördükten sonra, bu rakamın önüne, en azından bir sıfır rakamı koyulacağını tahmin ediyorum. Artışından çok memnun olduğumuz bu yayınlar, daha ziyade, Atatürk ve O nun çalışmaları üzerindeki araştırmalardır. Yani kısacası, Hep O nun bizler için yaptıkları üzerinde toplanmaktadır. Buna karşılık, çok azımız, Atatürk ün, Tek İnsan olarak, özel kişiliği, mensubu bulunmakla çok onur duyduğu ailesi, aile seceresi (soykütüğü), aile yakınları üzerinde araştırma yapmak gayretine girmekteyiz. İlmi biçimde, bu konu üzerinde, belgelere dayalı olarak elde edilmiş, yeteri kadar bilgilere sahip bulunamadığımızı, itiraf etmeye mecburuz. Bana göre; büyük eksikliğin iki sebebi bulunmaktadır. Bunlardan birisi konuyu aydınlatmaya yarayacak resmi belgelerden yurdumuzda olanların, araştırmacılar için, kolaylıkla incelemeye açık bulunmamasıdır; bunun yanında, Atatürk ün doğduğu Selanik teki Osmanlı Nüfus-Tapu ve öteki resmi kayıtların Balkan Savaşından sonra Yunanlılarca ele geçirilip, akıbetinin ne olduğunun bilinmemesidir. İkincisi de, Atatürk ün ailesinden olup, halen aramızda yaşayanların da, bu konuda hareketli olmayışıdır.
Şurası muhakkaktır ki, Atatürk, bir ailenin ne ilk, ne de sonuncu ferdidir. O, köklü bir Türk soyunun evladıdır. O nun da ataları, geçmiş büyükleri olduğu gibi; baba ve ana tarafından ailesinin bugüne kalan halen aramızda yaşayan aile yakınları olan kimseler de bulunmaktadır. Atatürk gibi tarihin ender yetiştirdiği, her yönü ile en üstün vasıflara sahip bir şahsiyetle, uzaktan dahi olsa, bir yakınlığa, bir ilişkiye ve hatta dostluğa sahip olmak bile, her insan için, şereflerin en büyüğüdür, bahtiyarlıktır. Öyle iken, Atatürk le akraba olan böyle vatandaşlarımızın, halen susmalarını, ancak onların Atatürk e duydukları büyük saygının bir eseri olarak yorumlarım. Netice itibariyle, sebepler ne olursa olsun; bugün Türk çocuğuna, Atatürk ün içinden geldiği Türk ailesinin, ataları ve sonraki nesilleri hakkında, yeterli ve onları duyuracak kadar bilgiyi, sağlamamış durumdayız. Bakınız, üzerinde az durulan bu durum, bizi nereye ve hangi sakıncalı hale getirmektedir. Bunu, elli yılı aşan bir eğitimcilik hayatımın, tecrübeye dayanan gözlemleri ve ürünü olarak dile getireceğim. Bu yarım yüzyıllık süre içerisinde üniformalı, üniformasız; her yaşta, her öğretim düzeyinde, çok değişik mesleklerde, kız ve erkek Türk çocuğuyla iç-içe oldum. Özellikle onların, Atatürk, Atatürkçülük ve İnkılap tarihimiz üzerine bir şeyler vermeye ve almaya çalıştım. Son yıllarda bu konuları Okul Ders Programları içerisinde, yüksek okullar ve üniversitelerimizde ders olarak işledim.
Öte yandan da, son yıllarda, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezi mizin Yıllık Konferanslar planı içerisinde, Ankara dışındaki illerimizde muhtelif meslek kesimlerinde de, konferanslar halinde sundum. Her öğretmen ve konferansçı gibi, benim içinde, bu gibi ders ve konferansların sonundaki, karşılıklı soru ve cevaplama kesimi çok ilginç olmaktadır. Dinleyici, ister herhangi bir yaş ve sınır düzeyinde öğrenciler olsun, isterse çeşitli mesleklerden yetişkinler olsun, sorulan hususlarda, dikkate değer bir benzerlik vardır. Atatürk ün hangi yönünü işlersem işleyeyim yine aynı tipik suallerle karşılaşırım : Türk çocuğunun, yetişkinlerinin, Atatürk için, adeta birleşik sorusu, O nun özel hayatı, kişiliği ve ailesi dir. Benzer çalışmalar yapan sayın meslektaşlarımın da benimle aynı durumda olduklarına inanmaktayım. Yine bir süre önce; ikibinden çok öğrencisi bulunan, ilk-Orta-Lise kompleksi olan Ankara daki bir okulda, okulun bütün sınıflarına ve aynı saatte, özel bir anket uygulamış ve cevaplarını aynı saatlerde almıştır. Sorumuz; Atatürk Hakkında Neler Öğrenmek İstiyorsunuz? idi. Bu ankete alınan bütün cevapları, bir yaz tatilimi kullanarak, bizzat kendim değerlendirdim, tasnif ettim. Netice, çok ilginç olarak tezahür etti. Görüldü ki, Türk çocuğu, Atatürk ü, daha ziyade inkılapları ve olayları yaratan insanın kişiliğini, karakterini, hayatının özelliklerini ve ailesini öğrenmek" arzusundadır. Türk çocuğu bu bilgi susuzluğunu gidermek için, adeta çırpınmaktadır. Bu soruların cevabını verebilecek kaynağı da, bulamamaktır. Bu arzu, herhangi bir ünlü kişiyi, yakından tanımak isteğine de, benzememektedir. Çünkü, ankete verilen cevaplara göre, öğrencilere okul dışından, Atatürk hakkında verilen bazı bilgilerin ve kasıtlı söylentilerin doğruluğuna inanmamakta, adeta bunlara isyan etmektedir; ruhi ve fikri bir çırpınmanın içindedir. Yine tabiidir ki, birtakımı da, az da olsa, bu yanlış ve kasıtlı söylentilerin etkisinden kurtulamamaktadır.
İşte bu gibi tecrübeler ve müşahedelerin beni, konuya daha fazla eğilmeye sevk etti. Ayrıca, tarihimizin derinliklerine doğru bakınca, adeta yaygın bir Milli kusurumuz un bulunduğu neticesine de vardım. Geçmişimizde, milli kahramanlar, ilim ve sanatta büyük şahsiyetler bulunmaktadır. Devlet adamı, büyük kumandan, ilim ve sanat eserleri yaratıcılarımız, düşünce ve irfan timsali nice şöhretlerimiz vardır. Bu milli değerlerimizin bazıları, dünyaca da tanınmakta ve gıpta edilmektedir. Ancak, biz onları, sadece, yaptıkları büyük işleri tanımak ve tekrarlamakla yetinmişizdir. Hemen hemen hiçbirinin, Tek insan yapısı ile özelliklerini, aile varlıklarını, biyografilerini bile, yeteri kadar bilmemekteyiz. Mesela; İbn Sina mızı, Nasreddin Hoca mızı, Karagüzümüzü, Yunus umuzu, Oğuznameler i bırakan Dede Korkud umuzu, destan kahramanı Köroğlu muzu ve mimar Sinan ımızı, kişilikleri, özel hayatları ve aileleri ile, ne kadar tanıyabilmekteyiz? Bundan ötürüdür ki, ünlü Türk büyüklerinden bazılarının doğum yerleri bazan birkaç tanedir; ve değişik yerlerde mezarlarına rastlarız. İşte bu neticeler, yukarıda değindiğim, Milli kusurumuz dan kaynaklanır.
Bu genel tutumumuz, cidden hazindir. Yalnızca, yukarıda adlarını verdiğim birkaç Türk Büyüğü ne bile, başka ülkelerin insanları sahip çıkabilmektedirler. Zaman zaman içimde; Bir gün, Atatürk te böyle mi olacaktır? ürpertisi doğar, adeta! Mesela, Lord KINROSS Atatürk adlı meşhur eserinde, Mustafa Kemal den ısrarla, Bir Makedon (yani, Makedonyalı) diye söz eder. 1953 te, askeri bir misyon üyesi olarak Yugoslavya da bulunduğumuz sırada, Mareşal Tito tarafından kabul edilmiştik. Tito, onüç millete mensup askeri heyetler arasında, Türk Heyeti' e özel bir ilgi göstermişti. Görüşmemiz sırasında Tito; Rusya dan Yugoslavya ya geçerken, birkaç ay Üsküdar da gizlendiğini; Türk halkını, çok sevdiğini anlattıktan sonra; Atatürk e olan hayranlığını belirtmiş; ayrıca, hemşehrileri olması dolayısıyla ondan, bir Balkanlı olarak ,iftihar ettiklerini , ilave etmişti.
Balkanlar daki seyahatlerimizde, bu tür Atatürk hayranlığını, özellikle Yugoslavya da görmek ve O nu, biraz kendilerinden saymak temayülünü hissetmek, her zaman mümkündür Milli kahramanlarımız ve Askeri Tarihimizdeki, onların yarattıkları şeref sayfaları, yalnız bize değil, ileri ülkelerin ordularına bile ışık tutmakta, ondan dersler alınmaktadır. İşte sizlere, Birleşik Amerika da Harp Akademisi ve Yüksek Harp Akademisi ve Yüksek Komuta sınıflarında, halen okutulan bir Ders Kitabı nın adını vereceğim. Bu eserde abideleşmiş Türk kahramanlık destanlarının Birleşik Amerika nın müstakbel komutanlarına bir örnekler demeti olarak verildiğini bulursunuz . Öteden beri duya geldiğim bu tür duygu ve sezintiler, beni daima, Atatürk ün, noksan bıraktığımız bu yönleri üzerinde, belki de pek sistemli olmamakla beraber, daima araştırmaya sevk etmiştir. Derim ki: Atatürk ün özellikleri, kişiliği ve bilhassa ailesi hakkında; elinde en ufak belge veya bilgi olan her Türk, bunları ortaya koymalıdır. Bunların birikimi ile bir gün, gelecek kuşaklara, daha sağlam bilgiler ve dayanaklar verebilecek duruma gelebiliriz. İşte bugün, elinize aldığınız bu küçük araştırma; böyle bir inancın, böyle bir amacın ürünüdür. Hepimiz, Atatürk üzerinde çalışma yapan her resmi ve özel kuruluşumuz, her yazar ve öğretim üyemiz, daha geniş olacak her aydınımız, bu alanda elde edilen her bilgiyi değerlendirmeye ve birbirimize aktarmaya açık olmalıyız.
Son zamanlarda, büyük Atatürk ün başardığı muhteşem ve evrensel inkılap, kurduğu ölümsüz Cumhuriyetimiz ve bütün başardıkları üzerinde ciddi ve ilmi araştırmalar yapıldığı; ve her geçen gün, bu konudaki çalışmaların, giderek artmakta olduğu görülmektedir. Bu arada, O nun; lider olarak, başkumandan olarak, devlet adamı olarak ve öteki yönleriyle meşgul olan bilimci ve yazarlarımız da, artmaktadır. özellikle, Atatürk ün doğumunun yüzüncü yıldönümünü anmalarda, bu tür çalışmalar birden yoğunlaşmış oldu. Amerikalı eski bir dostum vardı. Amerika da, Üniversitede, Türk Tarihi okutan bir profösördür. Gerçekten bir Atatürk hayranıdır. Ülkemizdeki Yüzüncü Yıl çalışmalarını, yerinde izlemek için geldiğinde, bana göre şöyle demişti :1938 de Atatürk ün ölümü sırasında, dünyanın en büyük kütüphanesi sayılan, Washington daki Kongre Kütüphanesinde, Atatürk hakkında yazılan kitapların toplamı, 1300 civarında idi. Şimdi Türkiye deki bu çalışmaları gördükten sonra, bu rakamın önüne, en azından bir sıfır rakamı koyulacağını tahmin ediyorum. Artışından çok memnun olduğumuz bu yayınlar, daha ziyade, Atatürk ve O nun çalışmaları üzerindeki araştırmalardır. Yani kısacası, Hep O nun bizler için yaptıkları üzerinde toplanmaktadır. Buna karşılık, çok azımız, Atatürk ün, Tek İnsan olarak, özel kişiliği, mensubu bulunmakla çok onur duyduğu ailesi, aile seceresi (soykütüğü), aile yakınları üzerinde araştırma yapmak gayretine girmekteyiz. İlmi biçimde, bu konu üzerinde, belgelere dayalı olarak elde edilmiş, yeteri kadar bilgilere sahip bulunamadığımızı, itiraf etmeye mecburuz. Bana göre; büyük eksikliğin iki sebebi bulunmaktadır. Bunlardan birisi konuyu aydınlatmaya yarayacak resmi belgelerden yurdumuzda olanların, araştırmacılar için, kolaylıkla incelemeye açık bulunmamasıdır; bunun yanında, Atatürk ün doğduğu Selanik teki Osmanlı Nüfus-Tapu ve öteki resmi kayıtların Balkan Savaşından sonra Yunanlılarca ele geçirilip, akıbetinin ne olduğunun bilinmemesidir. İkincisi de, Atatürk ün ailesinden olup, halen aramızda yaşayanların da, bu konuda hareketli olmayışıdır.
Şurası muhakkaktır ki, Atatürk, bir ailenin ne ilk, ne de sonuncu ferdidir. O, köklü bir Türk soyunun evladıdır. O nun da ataları, geçmiş büyükleri olduğu gibi; baba ve ana tarafından ailesinin bugüne kalan halen aramızda yaşayan aile yakınları olan kimseler de bulunmaktadır. Atatürk gibi tarihin ender yetiştirdiği, her yönü ile en üstün vasıflara sahip bir şahsiyetle, uzaktan dahi olsa, bir yakınlığa, bir ilişkiye ve hatta dostluğa sahip olmak bile, her insan için, şereflerin en büyüğüdür, bahtiyarlıktır. Öyle iken, Atatürk le akraba olan böyle vatandaşlarımızın, halen susmalarını, ancak onların Atatürk e duydukları büyük saygının bir eseri olarak yorumlarım. Netice itibariyle, sebepler ne olursa olsun; bugün Türk çocuğuna, Atatürk ün içinden geldiği Türk ailesinin, ataları ve sonraki nesilleri hakkında, yeterli ve onları duyuracak kadar bilgiyi, sağlamamış durumdayız. Bakınız, üzerinde az durulan bu durum, bizi nereye ve hangi sakıncalı hale getirmektedir. Bunu, elli yılı aşan bir eğitimcilik hayatımın, tecrübeye dayanan gözlemleri ve ürünü olarak dile getireceğim. Bu yarım yüzyıllık süre içerisinde üniformalı, üniformasız; her yaşta, her öğretim düzeyinde, çok değişik mesleklerde, kız ve erkek Türk çocuğuyla iç-içe oldum. Özellikle onların, Atatürk, Atatürkçülük ve İnkılap tarihimiz üzerine bir şeyler vermeye ve almaya çalıştım. Son yıllarda bu konuları Okul Ders Programları içerisinde, yüksek okullar ve üniversitelerimizde ders olarak işledim.
Öte yandan da, son yıllarda, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezi mizin Yıllık Konferanslar planı içerisinde, Ankara dışındaki illerimizde muhtelif meslek kesimlerinde de, konferanslar halinde sundum. Her öğretmen ve konferansçı gibi, benim içinde, bu gibi ders ve konferansların sonundaki, karşılıklı soru ve cevaplama kesimi çok ilginç olmaktadır. Dinleyici, ister herhangi bir yaş ve sınır düzeyinde öğrenciler olsun, isterse çeşitli mesleklerden yetişkinler olsun, sorulan hususlarda, dikkate değer bir benzerlik vardır. Atatürk ün hangi yönünü işlersem işleyeyim yine aynı tipik suallerle karşılaşırım : Türk çocuğunun, yetişkinlerinin, Atatürk için, adeta birleşik sorusu, O nun özel hayatı, kişiliği ve ailesi dir. Benzer çalışmalar yapan sayın meslektaşlarımın da benimle aynı durumda olduklarına inanmaktayım. Yine bir süre önce; ikibinden çok öğrencisi bulunan, ilk-Orta-Lise kompleksi olan Ankara daki bir okulda, okulun bütün sınıflarına ve aynı saatte, özel bir anket uygulamış ve cevaplarını aynı saatlerde almıştır. Sorumuz; Atatürk Hakkında Neler Öğrenmek İstiyorsunuz? idi. Bu ankete alınan bütün cevapları, bir yaz tatilimi kullanarak, bizzat kendim değerlendirdim, tasnif ettim. Netice, çok ilginç olarak tezahür etti. Görüldü ki, Türk çocuğu, Atatürk ü, daha ziyade inkılapları ve olayları yaratan insanın kişiliğini, karakterini, hayatının özelliklerini ve ailesini öğrenmek" arzusundadır. Türk çocuğu bu bilgi susuzluğunu gidermek için, adeta çırpınmaktadır. Bu soruların cevabını verebilecek kaynağı da, bulamamaktır. Bu arzu, herhangi bir ünlü kişiyi, yakından tanımak isteğine de, benzememektedir. Çünkü, ankete verilen cevaplara göre, öğrencilere okul dışından, Atatürk hakkında verilen bazı bilgilerin ve kasıtlı söylentilerin doğruluğuna inanmamakta, adeta bunlara isyan etmektedir; ruhi ve fikri bir çırpınmanın içindedir. Yine tabiidir ki, birtakımı da, az da olsa, bu yanlış ve kasıtlı söylentilerin etkisinden kurtulamamaktadır.
İşte bu gibi tecrübeler ve müşahedelerin beni, konuya daha fazla eğilmeye sevk etti. Ayrıca, tarihimizin derinliklerine doğru bakınca, adeta yaygın bir Milli kusurumuz un bulunduğu neticesine de vardım. Geçmişimizde, milli kahramanlar, ilim ve sanatta büyük şahsiyetler bulunmaktadır. Devlet adamı, büyük kumandan, ilim ve sanat eserleri yaratıcılarımız, düşünce ve irfan timsali nice şöhretlerimiz vardır. Bu milli değerlerimizin bazıları, dünyaca da tanınmakta ve gıpta edilmektedir. Ancak, biz onları, sadece, yaptıkları büyük işleri tanımak ve tekrarlamakla yetinmişizdir. Hemen hemen hiçbirinin, Tek insan yapısı ile özelliklerini, aile varlıklarını, biyografilerini bile, yeteri kadar bilmemekteyiz. Mesela; İbn Sina mızı, Nasreddin Hoca mızı, Karagüzümüzü, Yunus umuzu, Oğuznameler i bırakan Dede Korkud umuzu, destan kahramanı Köroğlu muzu ve mimar Sinan ımızı, kişilikleri, özel hayatları ve aileleri ile, ne kadar tanıyabilmekteyiz? Bundan ötürüdür ki, ünlü Türk büyüklerinden bazılarının doğum yerleri bazan birkaç tanedir; ve değişik yerlerde mezarlarına rastlarız. İşte bu neticeler, yukarıda değindiğim, Milli kusurumuz dan kaynaklanır.
Bu genel tutumumuz, cidden hazindir. Yalnızca, yukarıda adlarını verdiğim birkaç Türk Büyüğü ne bile, başka ülkelerin insanları sahip çıkabilmektedirler. Zaman zaman içimde; Bir gün, Atatürk te böyle mi olacaktır? ürpertisi doğar, adeta! Mesela, Lord KINROSS Atatürk adlı meşhur eserinde, Mustafa Kemal den ısrarla, Bir Makedon (yani, Makedonyalı) diye söz eder. 1953 te, askeri bir misyon üyesi olarak Yugoslavya da bulunduğumuz sırada, Mareşal Tito tarafından kabul edilmiştik. Tito, onüç millete mensup askeri heyetler arasında, Türk Heyeti' e özel bir ilgi göstermişti. Görüşmemiz sırasında Tito; Rusya dan Yugoslavya ya geçerken, birkaç ay Üsküdar da gizlendiğini; Türk halkını, çok sevdiğini anlattıktan sonra; Atatürk e olan hayranlığını belirtmiş; ayrıca, hemşehrileri olması dolayısıyla ondan, bir Balkanlı olarak ,iftihar ettiklerini , ilave etmişti.
Balkanlar daki seyahatlerimizde, bu tür Atatürk hayranlığını, özellikle Yugoslavya da görmek ve O nu, biraz kendilerinden saymak temayülünü hissetmek, her zaman mümkündür Milli kahramanlarımız ve Askeri Tarihimizdeki, onların yarattıkları şeref sayfaları, yalnız bize değil, ileri ülkelerin ordularına bile ışık tutmakta, ondan dersler alınmaktadır. İşte sizlere, Birleşik Amerika da Harp Akademisi ve Yüksek Harp Akademisi ve Yüksek Komuta sınıflarında, halen okutulan bir Ders Kitabı nın adını vereceğim. Bu eserde abideleşmiş Türk kahramanlık destanlarının Birleşik Amerika nın müstakbel komutanlarına bir örnekler demeti olarak verildiğini bulursunuz . Öteden beri duya geldiğim bu tür duygu ve sezintiler, beni daima, Atatürk ün, noksan bıraktığımız bu yönleri üzerinde, belki de pek sistemli olmamakla beraber, daima araştırmaya sevk etmiştir. Derim ki: Atatürk ün özellikleri, kişiliği ve bilhassa ailesi hakkında; elinde en ufak belge veya bilgi olan her Türk, bunları ortaya koymalıdır. Bunların birikimi ile bir gün, gelecek kuşaklara, daha sağlam bilgiler ve dayanaklar verebilecek duruma gelebiliriz. İşte bugün, elinize aldığınız bu küçük araştırma; böyle bir inancın, böyle bir amacın ürünüdür. Hepimiz, Atatürk üzerinde çalışma yapan her resmi ve özel kuruluşumuz, her yazar ve öğretim üyemiz, daha geniş olacak her aydınımız, bu alanda elde edilen her bilgiyi değerlendirmeye ve birbirimize aktarmaya açık olmalıyız.