Atatürk'ün uygarlıkla ilgili görüşleri
* Uygarlık demek bağışlama ve hoşgörü demektir.
* Büyük olaylar, düşüncelerde büyük devrimler yapar.
* İdare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar.
* Birbirimize vereceğimiz işaret şudur: İleri, daima ileri!
* Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, yaşamın koşuludur.
* Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir.
* Ben başkalarının ortaya koyduğu ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.
* Uygarlık öyle bir güçlü ateştir ki ona aldırmaz olanları yakar ve yok eder.
* Ülkeler çeşitlidir. Ama uygarlık birdir. Ve bir ulusun ilerlemesi için uygarlığa katılması gerekir.
* Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişme, gelişme ve yenilenmesi zorunludur.
* Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmağa mahkumdurlar.
* Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki ona bigane (yabancı) olanları yakar, mahveder.
* Kan ile yapılan inkılaplar daha muhkem (sağlam) olur, kansız inkılaplar ebedileştirilemez.
* Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkanlarına nail ederler.
* İnkılabın hedefini kavramış olanlar daima onu muhafazaya muktedir olacaklardır.
* İlerlemede geleneklerin sınır ve koşullarını aşamayan uluslar, yaşamı akla ve gerçeklere uygun olarak göremez.
* Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse o zaman, ancak o zaman gelecek kuşaklar birbirinden basamak basamak yüksek düzeyde bir yükselme grafiği oluşturur ki, insanlığın ilerlemesinin amacı budur.
* Her ulus, devrimini toplumsal çevresinin baskısına ve gereksinimlerine bağlı olan durumuna ve bu devrimin oluş zamanına göre yapar.
* Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Kesin olarak ufkunda ötesini görmesi ve bilmesi gerekir.
* Gerçek devrimciler onlardır ki, ilerleme ve yenilik devrimine yönlendirmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilimine inmesini bilirler.
* Devrimin yasası, varolan yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki akımı bozmadıkça, başladığımız devrim ve yenlik bir an bile durmayacaktır.
* Her ulus, devrimini toplumsal çevresinin baskısına ve gereksinmelerine bağlı olan durumuna ve bu devrimin oluş zamanına göre yapar.
* Devrim hareketlerinde dikkat edilecek nokta, insan toplularının amaçlarını, düşüncelerini öğrendikten sonra, onlara yenilikleri kabul ettirebilmektir.
* Yüksek bir kültür, onun sahibi olan ulusta kalmaz, öteki uluslara da etkisini gösterir. Büyük anakaralara(kıtalara) yayılır. Belki bu bakımdan olacak, kimi uluslar yüksek ve yaygın kültüre uygarlık diyorlar.
* Kültür dediğimiz zaman bir toplumun devlet yaşamında, ekonomi yaşamında yapabilecekleri şeylerin tümünü amaçlıyoruz ki, uygarlık da bundan başka bir şey değildir.
* Sapılan bir yol kolaylıkla bırakılamaz. Her mesleğin gerekleri, görenekleri ve inançları vardır. Bunlara insanlar zorunlu olarak bağımlı olur.
* Ortaçağ anlayışıyla, ilkel boş inançlarla yürümeye çalışan uluslar, yok olmaya, hiç olmazsa tutsak olmaya ve aşağılanmaya mahkumdurlar.
*Hayatta, herhangi bir doğadışı etkenin karışması(müdahalesi) olmaksızın dünya üzerinde doğal ve zorunlu bir kimya ve fizik seyri yoktur.
* Memleketler muhteliftir; fakat uygarlık birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu yegane uygarlığa iştirak etmesi lazımdır.
* Dünyada her milletin varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, ancak gösterdiği ve göstereceği uygar eserlerle orantılıdır.
* Uygar eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum milletler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdur.
*...Kişiler düşünür olmadıkça, haklarını kavramadıkça, yığınlar istenilen yöne, iyi ya da kötü yöne herkesçe yöneltilebilirler.
* Bir milletin namuskar bir mevcudiyet, şayan-ı hürmet bir mevki sahibi olması için o milletin yalnız alim ve mütefennin (teknik bilgi sahibi) bulunması kafi değildir. Her ilmin, her şeyin fevkinde (üst) bir hassaya (nitelik, güç) sahip olması lazımdır ki o da o milletin muayyen (belirli ve müsbete olumlu) bir seciyeye (karakter) malik bulunmasıdır. Böyle bir seciyeye (karakter) malik (sahip) olmayan fertler ve böyle fertlerden mürekkeb(birleşmiş, karışmış) milletler hiçbir dakikil hakiki devlet teşkil edemezler.
* En doğru, en hakiki tarikat (yol) Tarikat-ı medeniyedir (medeniyet yoludur). Ölülerden istimdat etmek (medet ummak) medeni bir heyet-i içtimaiye için şindir (lekedir) .
* Hakiki inkılapçılar onlardı ki terakki ve teceddüd (yenilik) inkılabına sevketmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki temayül-ü hakikiyi (gerçek meyli) tei'ıeffüs etmesini bilirler.
* Herhangi bir muamele telakkiye (kavrayışa) göre müsbet (olumlu) veya menfi (olumsuz) tefsire (açıklamaya) maruz kalabilir.
* Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve istiklallerinden tecrid olunmaya (ayrılmaya) mahkumdurlar.
* Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayat şartıdır. Bu yol üzerinde duranlar veya bu yol üzerinde ileriye değil, geriye beklemek cehalet ve gafletinde bulunanlar umumi medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.
* Medeniyetin bugünkü vesaitini, hatta bugünkü fikriyatını demir yolu haricinde inkişaf (göstermek) ettirebilrnek müteassidir. Demir yolu refah ve umran (medeniyet) yoludur.
* Millet, milletler arası umumi mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın ancak çağdaş medeniyette bulunabileceğini, sabit olmuş bir hakikat diye benimsemiştir.
* Ölüm korkunçtur ama bir anda geçer. Gelenek ise ölümsüzdür. Gelenek insanın her şeyine karşı, ona her yönde işkence eder. Gelenek tutsaklıktır. Bir ulusun ilerlemesine doğru bir ölçü aranırsa bireylerinin geleneğe saygı gösterme derecesine bakılsın.
* Dünyada her toplumun varlığının değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı uygarlıkla orantılıdır. Uygar eserler meydana getirmek yeteneğinden yoksun olan toplumlar, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun edilmeye mahkumdurlar. Uygarlık yolunda yürümek ve başarı kazanmak hayat şartıdır.
* Devlet memleketin asayiş ve müdafaası için, yollarla, demir yollarıyla, limanlarla, deniz vasıtalarıyla, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü nakliye vasıtalarıyla, memleketin umumi servetiyle yakından alakadardır. Memleket idaresinde ve müdafaasında, bu saydıklarımız toptan, tüfekten, her nevi silahtan daha mühimdir.
* Uygarlık demek bağışlama ve hoşgörü demektir.
* Büyük olaylar, düşüncelerde büyük devrimler yapar.
* İdare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar.
* Birbirimize vereceğimiz işaret şudur: İleri, daima ileri!
* Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, yaşamın koşuludur.
* Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir.
* Ben başkalarının ortaya koyduğu ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.
* Uygarlık öyle bir güçlü ateştir ki ona aldırmaz olanları yakar ve yok eder.
* Ülkeler çeşitlidir. Ama uygarlık birdir. Ve bir ulusun ilerlemesi için uygarlığa katılması gerekir.
* Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişme, gelişme ve yenilenmesi zorunludur.
* Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmağa mahkumdurlar.
* Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki ona bigane (yabancı) olanları yakar, mahveder.
* Kan ile yapılan inkılaplar daha muhkem (sağlam) olur, kansız inkılaplar ebedileştirilemez.
* Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkanlarına nail ederler.
* İnkılabın hedefini kavramış olanlar daima onu muhafazaya muktedir olacaklardır.
* İlerlemede geleneklerin sınır ve koşullarını aşamayan uluslar, yaşamı akla ve gerçeklere uygun olarak göremez.
* Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse o zaman, ancak o zaman gelecek kuşaklar birbirinden basamak basamak yüksek düzeyde bir yükselme grafiği oluşturur ki, insanlığın ilerlemesinin amacı budur.
* Her ulus, devrimini toplumsal çevresinin baskısına ve gereksinimlerine bağlı olan durumuna ve bu devrimin oluş zamanına göre yapar.
* Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Kesin olarak ufkunda ötesini görmesi ve bilmesi gerekir.
* Gerçek devrimciler onlardır ki, ilerleme ve yenilik devrimine yönlendirmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilimine inmesini bilirler.
* Devrimin yasası, varolan yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki akımı bozmadıkça, başladığımız devrim ve yenlik bir an bile durmayacaktır.
* Her ulus, devrimini toplumsal çevresinin baskısına ve gereksinmelerine bağlı olan durumuna ve bu devrimin oluş zamanına göre yapar.
* Devrim hareketlerinde dikkat edilecek nokta, insan toplularının amaçlarını, düşüncelerini öğrendikten sonra, onlara yenilikleri kabul ettirebilmektir.
* Yüksek bir kültür, onun sahibi olan ulusta kalmaz, öteki uluslara da etkisini gösterir. Büyük anakaralara(kıtalara) yayılır. Belki bu bakımdan olacak, kimi uluslar yüksek ve yaygın kültüre uygarlık diyorlar.
* Kültür dediğimiz zaman bir toplumun devlet yaşamında, ekonomi yaşamında yapabilecekleri şeylerin tümünü amaçlıyoruz ki, uygarlık da bundan başka bir şey değildir.
* Sapılan bir yol kolaylıkla bırakılamaz. Her mesleğin gerekleri, görenekleri ve inançları vardır. Bunlara insanlar zorunlu olarak bağımlı olur.
* Ortaçağ anlayışıyla, ilkel boş inançlarla yürümeye çalışan uluslar, yok olmaya, hiç olmazsa tutsak olmaya ve aşağılanmaya mahkumdurlar.
*Hayatta, herhangi bir doğadışı etkenin karışması(müdahalesi) olmaksızın dünya üzerinde doğal ve zorunlu bir kimya ve fizik seyri yoktur.
* Memleketler muhteliftir; fakat uygarlık birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu yegane uygarlığa iştirak etmesi lazımdır.
* Dünyada her milletin varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, ancak gösterdiği ve göstereceği uygar eserlerle orantılıdır.
* Uygar eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum milletler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdur.
*...Kişiler düşünür olmadıkça, haklarını kavramadıkça, yığınlar istenilen yöne, iyi ya da kötü yöne herkesçe yöneltilebilirler.
* Bir milletin namuskar bir mevcudiyet, şayan-ı hürmet bir mevki sahibi olması için o milletin yalnız alim ve mütefennin (teknik bilgi sahibi) bulunması kafi değildir. Her ilmin, her şeyin fevkinde (üst) bir hassaya (nitelik, güç) sahip olması lazımdır ki o da o milletin muayyen (belirli ve müsbete olumlu) bir seciyeye (karakter) malik bulunmasıdır. Böyle bir seciyeye (karakter) malik (sahip) olmayan fertler ve böyle fertlerden mürekkeb(birleşmiş, karışmış) milletler hiçbir dakikil hakiki devlet teşkil edemezler.
* En doğru, en hakiki tarikat (yol) Tarikat-ı medeniyedir (medeniyet yoludur). Ölülerden istimdat etmek (medet ummak) medeni bir heyet-i içtimaiye için şindir (lekedir) .
* Hakiki inkılapçılar onlardı ki terakki ve teceddüd (yenilik) inkılabına sevketmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki temayül-ü hakikiyi (gerçek meyli) tei'ıeffüs etmesini bilirler.
* Herhangi bir muamele telakkiye (kavrayışa) göre müsbet (olumlu) veya menfi (olumsuz) tefsire (açıklamaya) maruz kalabilir.
* Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve istiklallerinden tecrid olunmaya (ayrılmaya) mahkumdurlar.
* Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayat şartıdır. Bu yol üzerinde duranlar veya bu yol üzerinde ileriye değil, geriye beklemek cehalet ve gafletinde bulunanlar umumi medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.
* Medeniyetin bugünkü vesaitini, hatta bugünkü fikriyatını demir yolu haricinde inkişaf (göstermek) ettirebilrnek müteassidir. Demir yolu refah ve umran (medeniyet) yoludur.
* Millet, milletler arası umumi mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın ancak çağdaş medeniyette bulunabileceğini, sabit olmuş bir hakikat diye benimsemiştir.
* Ölüm korkunçtur ama bir anda geçer. Gelenek ise ölümsüzdür. Gelenek insanın her şeyine karşı, ona her yönde işkence eder. Gelenek tutsaklıktır. Bir ulusun ilerlemesine doğru bir ölçü aranırsa bireylerinin geleneğe saygı gösterme derecesine bakılsın.
* Dünyada her toplumun varlığının değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı uygarlıkla orantılıdır. Uygar eserler meydana getirmek yeteneğinden yoksun olan toplumlar, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun edilmeye mahkumdurlar. Uygarlık yolunda yürümek ve başarı kazanmak hayat şartıdır.
* Devlet memleketin asayiş ve müdafaası için, yollarla, demir yollarıyla, limanlarla, deniz vasıtalarıyla, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü nakliye vasıtalarıyla, memleketin umumi servetiyle yakından alakadardır. Memleket idaresinde ve müdafaasında, bu saydıklarımız toptan, tüfekten, her nevi silahtan daha mühimdir.