- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Her çeşit spor faaliyetini Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından sayan Atatürk, sporun her dalı ile uğraşılması ve başarılı olunmasını Türk milletine tavsiye etmiştir.
Atatürk, Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kıymeti anlaşılmak ve ona kalbten sevgi göstermek, onu vatanî vazife sayma lâzımdır. demek suretiyle, spor konusunda ileri bir seviyeye gelinmesi gerektiğinin mecburiyetini açıkça ifade etmiştir.
Atatürk, genç kuşağın bilimin ışığında ruhen, ahlâken, zihnen ve bedenen çok iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmış, spor faaliyetlerine ve sporculara büyük önem vermiştir.
İnsan bedenine zindelik ve güç katan sporu fırsat buldukça kendiside yapan Atatürkün, en sevdiği spor dalı güreşti. Güreşi her yönüyle teşvik eden büyük önder, güreş müsabakalarını izlemekten büyük keyif alırdı. Özellikle milli güreşçilerin elde ettiği başarılar karşısında çok heyecanlanır, onları tebrik ederek ödüllendirirdi. Bir keresinde ağır siklet dünya şampiyonumuz Çoban Mehmetle bir müsabaka sonrası Floryadaki Cumhurbaşkanlığı Köşkünde şakalaşmış ve ona şöyle demişti:
-Sen herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet, seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?
Çoban Mehmetin cevabı şu şekilde olmuştur:
-Sizi bütün dünya yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?
Çoban Mehmetin bu cevabı karşısında duygulanan Atatürk, onu alnından öperek tebrik etmiştir.
Atatürkün devamlı yaptığı spor dalları, binicilik, yüzme ve zaman zaman kürek sporlarıdır. Yaz aylarında Florya Köşkünde istirahat ettiği günlerde sandala binerek kürek çekmeyi çok sevdiği bilinen bir gerçektir. Bu haliyle gençliğe örnek olan Atatürk, İstanbul Fenerbahçe kıyılarının deniz sporlarıyla uğraşılan bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere verdiği direktifin amacı Türk gençliğini spor yapmaya yönlendirmektir.
Atatürkün Türk sporundaki ilk imzasını henüz 1915 yılında Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği ne atanmasından sonra hükümete sunduğu bir raporda görmekteyiz. Miralay rütbesindeki Mustafa Kemalin Genç Dernekleri Yönetmeni olarak sunmuş olduğu raporunda, yeni neslin fikren ve bedenen gelişimi için; izciliğin ve genç derneklerin ele alınması, beden eğitiminin okullarda programlı olması, beden eğitimi ders saatlerinin artırılması, spor kulüplerinde sağlığın korunması ve spor kulüp başkanlarının siyasetin dışında kalması gerektiğinden bahsetmesi, Onun spora verdiği önemi sergilemesi açısından çok önemlidir. Bu önem Atatürkün sporcu kişiliğinden de kaynaklanmaktadır.
Her alanda olduğu gibi sporda da bilimin ışığından ayrılmamayı tavsiye eden Atatürkün, Türk sporuna olan desteği ve katkısı, sporun bütün yurtta yaygınlaştırılması ve örgütlenmesi yolunda olmuştur. Bunun neticesi olarak Türkiyenin ilk spor teşkilatı olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı 1922de İstanbulda kurulmuş, bu ilk spor cemiyetinin ve federasyonlarının yöneticileri Atatürkün meydana getirdiği ortamla seçimle belirlenmiştir. 16 Ocak 1923 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kamu yararına kurulmuş bir dernek olarak kabul edilmiş ve böylece ilk kez devlet spora ve sporcuya destek ve yardım elini uzatmıştır.
Bütün kaynak sorunu ve imkansızlıklara rağmen, Yeni Türk Devletinin, 1924 Paris Olimpiyatlarına katılma kararı alması takdir edilecek bir durum olup, bu kararın altındaki imzanın Atatürke ait olması ise onun spora verdiği büyük değer açısından ayrıca bir önem arzetmektedir.
1924 yılında yayınlanan köy yasası ile köylerde güreş, cirit ve atıcılık gibi köy oyunlarını özendirici hükümlere yer verilmiş, 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası ile, belediyelere çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletmek gibi yükümlülükler getirilmiştir. 1936da Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakının yerine yarı resmi bir kuruluş olan Türk Spor Kurumu kurulmuştur.
Atatürkün Kurtuluş Savaşını başlatmak ve halkı örgütlemek amacıyla 19 Mayıs 1919da Samsuna çıktığı gün, TBMMnin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edilmiş, alınan bu kararla Türk gençliğine verilen önem ortaya konmuştur.
Türk gençliğinin sporcu bir kimliğe kavuşması için büyük çaba sarfeden Atatürk, Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim diyerek spor yapan kişilerin ahlâken de düzgün bir yapıda olmasını özellikle vurgulamıştır.
Atatürk, sporla ilgili yapılan çalışmalara ara verilmeden devam edilmesi gerektiğini en anlaşılır bir ifadeyle şöyle dile getirmiştir, Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır.
Atatürk, Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kıymeti anlaşılmak ve ona kalbten sevgi göstermek, onu vatanî vazife sayma lâzımdır. demek suretiyle, spor konusunda ileri bir seviyeye gelinmesi gerektiğinin mecburiyetini açıkça ifade etmiştir.
Atatürk, genç kuşağın bilimin ışığında ruhen, ahlâken, zihnen ve bedenen çok iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmış, spor faaliyetlerine ve sporculara büyük önem vermiştir.
İnsan bedenine zindelik ve güç katan sporu fırsat buldukça kendiside yapan Atatürkün, en sevdiği spor dalı güreşti. Güreşi her yönüyle teşvik eden büyük önder, güreş müsabakalarını izlemekten büyük keyif alırdı. Özellikle milli güreşçilerin elde ettiği başarılar karşısında çok heyecanlanır, onları tebrik ederek ödüllendirirdi. Bir keresinde ağır siklet dünya şampiyonumuz Çoban Mehmetle bir müsabaka sonrası Floryadaki Cumhurbaşkanlığı Köşkünde şakalaşmış ve ona şöyle demişti:
-Sen herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet, seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?
Çoban Mehmetin cevabı şu şekilde olmuştur:
-Sizi bütün dünya yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?
Çoban Mehmetin bu cevabı karşısında duygulanan Atatürk, onu alnından öperek tebrik etmiştir.
Atatürkün devamlı yaptığı spor dalları, binicilik, yüzme ve zaman zaman kürek sporlarıdır. Yaz aylarında Florya Köşkünde istirahat ettiği günlerde sandala binerek kürek çekmeyi çok sevdiği bilinen bir gerçektir. Bu haliyle gençliğe örnek olan Atatürk, İstanbul Fenerbahçe kıyılarının deniz sporlarıyla uğraşılan bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere verdiği direktifin amacı Türk gençliğini spor yapmaya yönlendirmektir.
Atatürkün Türk sporundaki ilk imzasını henüz 1915 yılında Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği ne atanmasından sonra hükümete sunduğu bir raporda görmekteyiz. Miralay rütbesindeki Mustafa Kemalin Genç Dernekleri Yönetmeni olarak sunmuş olduğu raporunda, yeni neslin fikren ve bedenen gelişimi için; izciliğin ve genç derneklerin ele alınması, beden eğitiminin okullarda programlı olması, beden eğitimi ders saatlerinin artırılması, spor kulüplerinde sağlığın korunması ve spor kulüp başkanlarının siyasetin dışında kalması gerektiğinden bahsetmesi, Onun spora verdiği önemi sergilemesi açısından çok önemlidir. Bu önem Atatürkün sporcu kişiliğinden de kaynaklanmaktadır.
Her alanda olduğu gibi sporda da bilimin ışığından ayrılmamayı tavsiye eden Atatürkün, Türk sporuna olan desteği ve katkısı, sporun bütün yurtta yaygınlaştırılması ve örgütlenmesi yolunda olmuştur. Bunun neticesi olarak Türkiyenin ilk spor teşkilatı olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı 1922de İstanbulda kurulmuş, bu ilk spor cemiyetinin ve federasyonlarının yöneticileri Atatürkün meydana getirdiği ortamla seçimle belirlenmiştir. 16 Ocak 1923 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kamu yararına kurulmuş bir dernek olarak kabul edilmiş ve böylece ilk kez devlet spora ve sporcuya destek ve yardım elini uzatmıştır.
Bütün kaynak sorunu ve imkansızlıklara rağmen, Yeni Türk Devletinin, 1924 Paris Olimpiyatlarına katılma kararı alması takdir edilecek bir durum olup, bu kararın altındaki imzanın Atatürke ait olması ise onun spora verdiği büyük değer açısından ayrıca bir önem arzetmektedir.
1924 yılında yayınlanan köy yasası ile köylerde güreş, cirit ve atıcılık gibi köy oyunlarını özendirici hükümlere yer verilmiş, 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası ile, belediyelere çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletmek gibi yükümlülükler getirilmiştir. 1936da Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakının yerine yarı resmi bir kuruluş olan Türk Spor Kurumu kurulmuştur.
Atatürkün Kurtuluş Savaşını başlatmak ve halkı örgütlemek amacıyla 19 Mayıs 1919da Samsuna çıktığı gün, TBMMnin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edilmiş, alınan bu kararla Türk gençliğine verilen önem ortaya konmuştur.
Türk gençliğinin sporcu bir kimliğe kavuşması için büyük çaba sarfeden Atatürk, Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim diyerek spor yapan kişilerin ahlâken de düzgün bir yapıda olmasını özellikle vurgulamıştır.
Atatürk, sporla ilgili yapılan çalışmalara ara verilmeden devam edilmesi gerektiğini en anlaşılır bir ifadeyle şöyle dile getirmiştir, Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır.