- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Atatürk, bütün sanat dallarına önem verdiği gibi, müziğe de büyük önem vermiştir. 1913 yılında Sofyada askeri ateşe olarak görev yaptığı dönemde, çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamış, klasik müzik konserlerine ve operalara giderek bu tarz müzik türlerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur.
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.
Türk toplumuna evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan Atatürk, Türk musikisinin gücünü ve etkisini hiç bir zaman görmezden gelmemiş, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası olmuştur adeta.
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan türkülerin toplumun bir aynası olduğunu, hüznü ve sevinci içerisinde barındırdığını iyi bilen Büyük Önder, Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir demek suretiyle, müziğin yaşamın ta kendisi olduğunu ifade etmiştir.
Atatürkün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan; Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği şarkı ve türkülerden başka, Atatürkün tren yolculukları sırasında Necip Celal Andelin Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen Yıllar tangosunu dinlemesi, O`nun müziğin her dalı ile yakından ilgilendiğinin göstergesidir.
Atatürkün bir başka türlü sevdiği ve dinlerken duygulandığı Rumeli türkülerini de unutmamak gerekir. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı kitabında, Atatürkün Rumeli türkülerini dinlerken hissettiklerini Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı sözleriyle açıklar.
Şarkı ve türkü dinlemekten büyük keyif alan Atatürk, söylenen şarkı ve türkülere kendiside zaman zaman eşlik etmiş, sahnedeki sanatçılar ile yakından ilgilenmiştir.
Atatürkün müziğe verdiği önem ve müziğin gelişimine dair yaptığı çalışmalar, onun bir sanat aşığı olduğunun ispatıdır adeta.
Atatürkün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları
Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak
Aşk Denilen Cellata
Aman Beyim
Kadın Kıyma Canıma
Çeşmesinin Üstüne
Beni Sevmez Biliyorum
Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde
Ayrılamam Ölsem Bile
Dağları Hep Kar Aldı
Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar
Gözüne Sürme Çekmiş
Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın)
Tam Üç Sene
Beyoğlundan Geçerken
Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal)
Ağlarım Çağlar Gibi
Fırat (Bingöllerden Süzülürsün)
Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın)
Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam
Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neşeler Gelsin
Süzüp Süzüp de Ey Melek
Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın
Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül
Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar
Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır
Leylakların Hayali Salkımların Emeli
Aşkınla Yanan Gönlüme
Delisin Deli Gönlüm
Sabah Yıllardan Beri
Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman)
Cana Rakibi Handan Edersin
Yanık Ömer
Şahane Gözler Şahane
Alişimin Kaşları Kare
Yemen Türküsü
Vardar Ovası
Çanakkale İçinde
Dağlar Dağlar Viran Dağlar
Havada Bulut Yok
Bülbülüm Altın Kafeste
Kırmızı Gülün Alı Var
Atladım Bahçene Girdim
Sarı Zeybek
Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar
Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbuldan başkent Ankaraya getirilerek Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924).
Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924).
Ankarada Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924).
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924).
Müzik öğrenimi için Avrupaya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925).
Halk müziği ezgilerinin derlenmeye başlanması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926).
Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbuldaki Dârülelhanın konservatuvara dönüştürülmesi (1926).
İstanbul Belediye Konservatuvarında geleneksel Türk Sanat Müziği eserlerinin saptanmasıyla görevli Tesbit ve Tasnif Heyetinin kurulması (1926) ve bu eserleri seslendirmek için Konservatuvarda İcra Heyetinin oluşturulması (1927).
Avrupadaki müzik öğrenimini tamamlayarak yurda dönen gençlerin Musiki Muallim Mektebinde görevlendirilmesi (1927-1930).
Çok sesli müziğe temel olmak üzere müzik teorisi kitaplarının yayımlanmaya başlaması (1928)
Balkan Oyunları Müzik Festivalinin düzenlenmesi (1931).
Halkevlerinin kurulması ve halkla bütünleşmek üzere etkinliklerinin başlaması (1932).
Atatürkün ünlü 10. Yıl Söylevinde Türk müzik kültüründe çağdaşlaşma amacını belirtmesi (1933) ve TBMMnin açılış söylevinde evrenselleşmeyi açıkça dile getirip kültürel hedef olarak göstermesi (1934).
İlk Türk operası kabul edilen Öz Soyun Adnan Saygun tarafından bestelenip sahnelenmesi (1934).
Millî Musiki ve Temsil Akademisi Kanununun çıkarılması (1934).
Müzik alanını da kapsayan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün kurulması (1935).
Başta Paul Hindemith olmak üzere, Avrupadan ünlü müzik uzmanlarının davet edilerek görevlendirilmesi (1934-1935-1936).
Ankara Devlet Konservatuvarının kurulması ve öğretime başlaması (1936).
Musiki Muallim Mektebinin Gazi Terbiye Enstitüsüne aktarılarak bağlanması (1937- 1938).
Türkiyede bilimsel yöntemle uygulanan en büyük ve en geniş kapsamlı halk ezgileri derleme çalışmalarının başlaması (1937).
Türkiyenin ilk büyük halk müziği arşivi olarak Ankara Devlet Konservatuvarında Türk Halk Ezgileri Arşivinin kurulması (1937).
Ankarada Askerî Mızıka Okulunun kurularak öğretime başlaması (1938).
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.
Türk toplumuna evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan Atatürk, Türk musikisinin gücünü ve etkisini hiç bir zaman görmezden gelmemiş, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası olmuştur adeta.
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan türkülerin toplumun bir aynası olduğunu, hüznü ve sevinci içerisinde barındırdığını iyi bilen Büyük Önder, Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir demek suretiyle, müziğin yaşamın ta kendisi olduğunu ifade etmiştir.
Atatürkün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan; Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği şarkı ve türkülerden başka, Atatürkün tren yolculukları sırasında Necip Celal Andelin Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen Yıllar tangosunu dinlemesi, O`nun müziğin her dalı ile yakından ilgilendiğinin göstergesidir.
Atatürkün bir başka türlü sevdiği ve dinlerken duygulandığı Rumeli türkülerini de unutmamak gerekir. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı kitabında, Atatürkün Rumeli türkülerini dinlerken hissettiklerini Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı sözleriyle açıklar.
Şarkı ve türkü dinlemekten büyük keyif alan Atatürk, söylenen şarkı ve türkülere kendiside zaman zaman eşlik etmiş, sahnedeki sanatçılar ile yakından ilgilenmiştir.
Atatürkün müziğe verdiği önem ve müziğin gelişimine dair yaptığı çalışmalar, onun bir sanat aşığı olduğunun ispatıdır adeta.
Atatürkün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları
Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak
Aşk Denilen Cellata
Aman Beyim
Kadın Kıyma Canıma
Çeşmesinin Üstüne
Beni Sevmez Biliyorum
Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde
Ayrılamam Ölsem Bile
Dağları Hep Kar Aldı
Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar
Gözüne Sürme Çekmiş
Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın)
Tam Üç Sene
Beyoğlundan Geçerken
Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal)
Ağlarım Çağlar Gibi
Fırat (Bingöllerden Süzülürsün)
Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın)
Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam
Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neşeler Gelsin
Süzüp Süzüp de Ey Melek
Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın
Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül
Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar
Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır
Leylakların Hayali Salkımların Emeli
Aşkınla Yanan Gönlüme
Delisin Deli Gönlüm
Sabah Yıllardan Beri
Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman)
Cana Rakibi Handan Edersin
Yanık Ömer
Şahane Gözler Şahane
Alişimin Kaşları Kare
Yemen Türküsü
Vardar Ovası
Çanakkale İçinde
Dağlar Dağlar Viran Dağlar
Havada Bulut Yok
Bülbülüm Altın Kafeste
Kırmızı Gülün Alı Var
Atladım Bahçene Girdim
Sarı Zeybek
Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar
Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbuldan başkent Ankaraya getirilerek Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924).
Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924).
Ankarada Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924).
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924).
Müzik öğrenimi için Avrupaya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925).
Halk müziği ezgilerinin derlenmeye başlanması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926).
Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbuldaki Dârülelhanın konservatuvara dönüştürülmesi (1926).
İstanbul Belediye Konservatuvarında geleneksel Türk Sanat Müziği eserlerinin saptanmasıyla görevli Tesbit ve Tasnif Heyetinin kurulması (1926) ve bu eserleri seslendirmek için Konservatuvarda İcra Heyetinin oluşturulması (1927).
Avrupadaki müzik öğrenimini tamamlayarak yurda dönen gençlerin Musiki Muallim Mektebinde görevlendirilmesi (1927-1930).
Çok sesli müziğe temel olmak üzere müzik teorisi kitaplarının yayımlanmaya başlaması (1928)
Balkan Oyunları Müzik Festivalinin düzenlenmesi (1931).
Halkevlerinin kurulması ve halkla bütünleşmek üzere etkinliklerinin başlaması (1932).
Atatürkün ünlü 10. Yıl Söylevinde Türk müzik kültüründe çağdaşlaşma amacını belirtmesi (1933) ve TBMMnin açılış söylevinde evrenselleşmeyi açıkça dile getirip kültürel hedef olarak göstermesi (1934).
İlk Türk operası kabul edilen Öz Soyun Adnan Saygun tarafından bestelenip sahnelenmesi (1934).
Millî Musiki ve Temsil Akademisi Kanununun çıkarılması (1934).
Müzik alanını da kapsayan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün kurulması (1935).
Başta Paul Hindemith olmak üzere, Avrupadan ünlü müzik uzmanlarının davet edilerek görevlendirilmesi (1934-1935-1936).
Ankara Devlet Konservatuvarının kurulması ve öğretime başlaması (1936).
Musiki Muallim Mektebinin Gazi Terbiye Enstitüsüne aktarılarak bağlanması (1937- 1938).
Türkiyede bilimsel yöntemle uygulanan en büyük ve en geniş kapsamlı halk ezgileri derleme çalışmalarının başlaması (1937).
Türkiyenin ilk büyük halk müziği arşivi olarak Ankara Devlet Konservatuvarında Türk Halk Ezgileri Arşivinin kurulması (1937).
Ankarada Askerî Mızıka Okulunun kurularak öğretime başlaması (1938).