Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Atatürk’ün Dış Politika Anlayışı

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
Atatürk dış politikasında daima gerçekçi davranmıştır. Dinamiktir, gözü pek, ataktır ama maceracı değildir. 1923’de Arifiye’de yaptığı konuşmasında, “Biz kendimizi bilen kimseleriz. Olmayacak isteklerimiz yoktur.” demiştir. Sınırlarımızı Misâk-ı Millî ile çizmiş, Pan-İslam, Pan-Türk ve Turancılık akımlarına kapılmamıştır.

Dış politika hedeflerimizi ulusal gücümüzle sınırlı tutmuş ve bunu Musul sorununda göstermiştir. Sadece kendi gücümüze dayanmış ve güvenmiştir. Diyaloglara her zaman açık kalmış, çok iyi bildiği tarihten dersler çıkartarak gelecek için çok doğru öngörülerde bulunmuştur. II. Dünya Savaşı’nı ve sonuçlarını tahmin etmiş, “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle ülkemizin bu büyük savaşın dışında kalmamızı sağlayıcı temeller atmıştır. Atatürk daha Kurtuluş Savaşı yıllarında, “Hükümetimiz savaşçı ve serüvenci olmaktan uzaktır. Tersine barış ve esenliği tercih ederiz (1921)” derken, savaşı hayatî zorunluluklar olmadıkça reddetmiştir.

1931’de Ankara’da yapılan Balkan Konferansı’nda savaşı insanlık dışı gördüğünü şöyle belirtmiştir: “İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak gayr-ı insanî ve son derece teessüfe şayan bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onları birbirlerini sevdirecek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Cihan sulhu içinde beşeriyetin hakikî saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve muvaffak olmasıyla mümkün olacaktır...”

1937’de Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu’ya söylediği şu sözler ise dünyadaki barışın önemini vurgulamaktadır:

“İnsan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hadim olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır... Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, vuzuh ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur... En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin, bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için beşeriyetin hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün aza müteessir olur”.

Sonuç olarak, Atatürk son derece başarılı bir dış politika ile, hem yeni Türk Devletini saygın, güvenilir bir devlet olarak kabul ettirmiş; hem de barışçı, bağımsız devleti koruyucu çizgisini sürdürmeyi ana hedef olarak benimsemiştir. “Ben askerî sorunları olduğu gibi, siyasî sorunları da haritadan mütalâa ederim” diyen Atatürk, jeopolitik şartların getirdiği zor ama çok önemli konumumuzu büyük bir başarı ile değerlendirmiştir.
 
Üst Alt