Atatürk'ün bağımsızlıkla ilgili görüşleri
* Hak verilmez, alınır.
* Egemenlik ulusundur.
* Egemenlik verilmez, alınır.
* Düşmanın süngüsü altında ulusal birlik olamaz.
* Milletlerin kalbine hiss-i intikame (intikam hissi) olmalı.
* Kimsenin düşüncesine ve vicdanına egemen olunamaz.
* Ulusların yargılama hakkı, bağımsızlığın ilk koşuludur.
* Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır.
* Her ilerlemenin ve her kurtuluşun anası özgürlüktür.
* Fikirler cebr-ü şiddetle (zorla), top ve tüfekle asla öldürülemez.
* Bilelim ki ulusun egemenliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.
* Bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyi! Bundan dolayı, ya İstiklal ya ölüm!
* Özgürlük uğruna savaşırken esir düşmek insanı alça1tmaz, düşman bile saygı duyar.
* Kişilerin özgürlükleri, devletin egemenlik ve iradesini korumasına bağlıdır.
* Adalet gücü bağımsız olmayan bir ulusun, devlet halinde varlığı kabulolunamaz.
* Egemenlik hiçbir ma na, hiçbir renkte ve hiçbir rehberlikte ortak kabul etmez.
* Rica ile, acınma dilemekle bir ulus ve devletin onuru, bağımsızlığı kurtarılamaz.
* Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası, ulusal egemenliktir.
* Nihayetsiz bir hürriyet tasavvur olunamaz; hakların en büyüğü olan hayat hakkı bile mutlak değildir.
* Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki; onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.
* Hürriyetin de, müsavatın da (eşitliğin), adaletin de nokta-i istinadı Hakimiyet-i milliyedir.
* Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkumdur.
* Ne kadar zengin ve refah sahibi olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, gelişmeler önünde uşak olmaktan öteye bir davranışı hak edemez ...
* Yabancı bir devletin yardım vekoruyuculuğunu kabul etmek, insanlık vasıflarından mahrum olmayı, acizlik ve çaresizliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu dereceye düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmelerine ihtimal verilemez.
* Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan millet insanlık haysiyet ve şerefinin gerektirdiği bütün fedakarlıkları yapmakla teselli olur ve tabii, esaretzincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, haysiyetsiz bir millete nispetle dost ve düşman gözündeki durumu farklı olur.
* Tam bağımsızlık denildiği zaman, tabii ki siyasi, ekonomik adli, askeri, kültürel vs ... her konuda tam bağımsız ve hür olmak demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrum olmak, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrum olması demektir.
* Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal (yok oluş) vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
* Ulusal onuru muz u ve kutsal bildiğimiz her şeyi yabancıların çiğnediği bir vatanda yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim.
* Özgürlük, insanın düşündüğünü ve kesinlikle yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. İnsanlar, bu anlamda, özgürlüğe hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü, bilinmektedir ki, insan doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi de, kesinlikle özgür değildir; evrenin yasalarına bağımlıdır. Bu nedenle insan, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etmenlerine bağlıdır.
* Bireysel özgürlüğü sınırlamak, devletin de temeli ve görevidir. Çünkü devlet, bireysel özgürlüğü sağlayan örgüt olmakla birlikte, aynı zamanda, bütün özel çalışmaları, genel ve ulusal amaçlar için birleştirmekle yükümlüdür.
* En büyük gerçekler ve gelişmeler, düşüncelerin özgür olarak ortaya konması ve karşılıklı alınıp verilmesi ile ortaya çıkar ve yükselir.
* Bir ulusta onurun, üstünlüğün, namusun ve insanlığın oluşması ve kalıcı olabilmesi, kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla sağlanır.
* Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu, bütün manasıyla koruyabilmek, gerekirse son ferdinin son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı örnek ile süslernek! İşte bağımsızlık ile hürriyetin hakiki mahiyetini, geniş manasını, yüksek kıymetini vicdanında kavramış milletler için temel ve ölmez prensip ...
* Bağımsızlıktan mahrum bir millet, ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, medeni insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir muameleye layık olamazdı.
* Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.
* Bir milletin siyasi eğitiminde, sosyal eğitiminde, vatan sevgisinde noksan varsa, öyle bir millet egemenliğini gerektiği derecede kuvvetle elinde tutamaz.
* Bir milletin ki terbiye-i siyasiyesinde (siyasi ahlak), terbiye-i ictimaiyesinde (topluluk ahlakı), hubbu vatanperverisinde (vatan sevgisi) noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumlu derecede kuvvetle elinde tutamaz.
* Bence, bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklaline sahip olmasıyla kaimdir.
* Bir insan belki kendi arzusuyla hürriyet-i şahsiyesini (kişisel hürriyet) bertaraf etmek ister. Fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine iras-ı (verme) millet bu yüzden sönecek ve mahvolacaksa bu teşebbüs hiçbir vakit meşru ve şayan-ı kabul (kabul edilebilir) olamaz.
* Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafından (vasıflarından) mahrumiyeti, acz ve meskeneti (miskinlik, beceriksizlik) itiraftan başka bir şey değildir.
* Eğer şunun bunun teveccühünden kuvvet almağa tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat atiniz (gelecek) çürük olur.
*Fikirler cebrü şiddetle (zorla ve şiddetle) top ve tüfekle asla öldürülemez, hassas bir millete karşı irtikab edilen (işlenen) zalimane muamelelerin onu daha ziyade takviye ettiği mücerrebtir (denenmiş, bilinmiştir).
* Hakimiyet, hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve delalette (şekilde) iştirakeortaklık) kabul etmez ...
* Hürriyeti gasbedilen bir millet ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun mütemeddin (medeni) irisaniyet nazarında bir uşaktan daha iyi muameleye layık değildir.
* Bu alelade bir intikam değil, hayatına, ikbaline, refahına düşman olanların mazzaratlarını (hatalarını) izaleye (giderihnesine) matuf (yönelmiş) kudsi (kutsa!) bir intikamdır.
* Tam bağımsızlık, denildiği zaman, siyaside, maliyede, ekonomide, adalette, askerlikte, kültürde ve bu gibi konularda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir ..
* Bir milletin hakimiyetini idrak edebilmesi ve onu emniyetle koruyabilmesi bir takım hususi vasıflara ve terbiyeye malik olmakla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, içtimai terbiyesinde, vatanseverliğinde noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumu derecede elinde tutamaz.
*Yalnız bir kuvvet vardır, o da Milli Hakimiyettir. Yalnız makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.
*Bir milletin hakimiyetini idrak edebilmesi ve onu emniyetle koruyabilmesi bir takım hususi vasıflara ve terbiyeye malik olmakla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, içtimai terbiyesinde, vatanseverliğinde noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumu derecede elinde tutamaz.
*Bir devletin maliyesi istiklalden mahrum olunca o devletin bütün şuabat-ı hayatiyesinde (hayat işlerinde) isitklal mefluçtur (felç olmuştur). Çünkü her uzv-u devlet (devlet organı) ancak kuvvei maliye (maliye gücü) ile yaşar.
* Hak verilmez, alınır.
* Egemenlik ulusundur.
* Egemenlik verilmez, alınır.
* Düşmanın süngüsü altında ulusal birlik olamaz.
* Milletlerin kalbine hiss-i intikame (intikam hissi) olmalı.
* Kimsenin düşüncesine ve vicdanına egemen olunamaz.
* Ulusların yargılama hakkı, bağımsızlığın ilk koşuludur.
* Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır.
* Her ilerlemenin ve her kurtuluşun anası özgürlüktür.
* Fikirler cebr-ü şiddetle (zorla), top ve tüfekle asla öldürülemez.
* Bilelim ki ulusun egemenliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.
* Bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyi! Bundan dolayı, ya İstiklal ya ölüm!
* Özgürlük uğruna savaşırken esir düşmek insanı alça1tmaz, düşman bile saygı duyar.
* Kişilerin özgürlükleri, devletin egemenlik ve iradesini korumasına bağlıdır.
* Adalet gücü bağımsız olmayan bir ulusun, devlet halinde varlığı kabulolunamaz.
* Egemenlik hiçbir ma na, hiçbir renkte ve hiçbir rehberlikte ortak kabul etmez.
* Rica ile, acınma dilemekle bir ulus ve devletin onuru, bağımsızlığı kurtarılamaz.
* Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası, ulusal egemenliktir.
* Nihayetsiz bir hürriyet tasavvur olunamaz; hakların en büyüğü olan hayat hakkı bile mutlak değildir.
* Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki; onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.
* Hürriyetin de, müsavatın da (eşitliğin), adaletin de nokta-i istinadı Hakimiyet-i milliyedir.
* Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkumdur.
* Ne kadar zengin ve refah sahibi olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, gelişmeler önünde uşak olmaktan öteye bir davranışı hak edemez ...
* Yabancı bir devletin yardım vekoruyuculuğunu kabul etmek, insanlık vasıflarından mahrum olmayı, acizlik ve çaresizliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu dereceye düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmelerine ihtimal verilemez.
* Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan millet insanlık haysiyet ve şerefinin gerektirdiği bütün fedakarlıkları yapmakla teselli olur ve tabii, esaretzincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, haysiyetsiz bir millete nispetle dost ve düşman gözündeki durumu farklı olur.
* Tam bağımsızlık denildiği zaman, tabii ki siyasi, ekonomik adli, askeri, kültürel vs ... her konuda tam bağımsız ve hür olmak demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrum olmak, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrum olması demektir.
* Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal (yok oluş) vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
* Ulusal onuru muz u ve kutsal bildiğimiz her şeyi yabancıların çiğnediği bir vatanda yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim.
* Özgürlük, insanın düşündüğünü ve kesinlikle yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. İnsanlar, bu anlamda, özgürlüğe hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü, bilinmektedir ki, insan doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi de, kesinlikle özgür değildir; evrenin yasalarına bağımlıdır. Bu nedenle insan, ilk önce doğa içinde, doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etmenlerine bağlıdır.
* Bireysel özgürlüğü sınırlamak, devletin de temeli ve görevidir. Çünkü devlet, bireysel özgürlüğü sağlayan örgüt olmakla birlikte, aynı zamanda, bütün özel çalışmaları, genel ve ulusal amaçlar için birleştirmekle yükümlüdür.
* En büyük gerçekler ve gelişmeler, düşüncelerin özgür olarak ortaya konması ve karşılıklı alınıp verilmesi ile ortaya çıkar ve yükselir.
* Bir ulusta onurun, üstünlüğün, namusun ve insanlığın oluşması ve kalıcı olabilmesi, kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla sağlanır.
* Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu, bütün manasıyla koruyabilmek, gerekirse son ferdinin son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı örnek ile süslernek! İşte bağımsızlık ile hürriyetin hakiki mahiyetini, geniş manasını, yüksek kıymetini vicdanında kavramış milletler için temel ve ölmez prensip ...
* Bağımsızlıktan mahrum bir millet, ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, medeni insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir muameleye layık olamazdı.
* Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.
* Bir milletin siyasi eğitiminde, sosyal eğitiminde, vatan sevgisinde noksan varsa, öyle bir millet egemenliğini gerektiği derecede kuvvetle elinde tutamaz.
* Bir milletin ki terbiye-i siyasiyesinde (siyasi ahlak), terbiye-i ictimaiyesinde (topluluk ahlakı), hubbu vatanperverisinde (vatan sevgisi) noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumlu derecede kuvvetle elinde tutamaz.
* Bence, bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklaline sahip olmasıyla kaimdir.
* Bir insan belki kendi arzusuyla hürriyet-i şahsiyesini (kişisel hürriyet) bertaraf etmek ister. Fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine iras-ı (verme) millet bu yüzden sönecek ve mahvolacaksa bu teşebbüs hiçbir vakit meşru ve şayan-ı kabul (kabul edilebilir) olamaz.
* Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafından (vasıflarından) mahrumiyeti, acz ve meskeneti (miskinlik, beceriksizlik) itiraftan başka bir şey değildir.
* Eğer şunun bunun teveccühünden kuvvet almağa tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat atiniz (gelecek) çürük olur.
*Fikirler cebrü şiddetle (zorla ve şiddetle) top ve tüfekle asla öldürülemez, hassas bir millete karşı irtikab edilen (işlenen) zalimane muamelelerin onu daha ziyade takviye ettiği mücerrebtir (denenmiş, bilinmiştir).
* Hakimiyet, hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve delalette (şekilde) iştirakeortaklık) kabul etmez ...
* Hürriyeti gasbedilen bir millet ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun mütemeddin (medeni) irisaniyet nazarında bir uşaktan daha iyi muameleye layık değildir.
* Bu alelade bir intikam değil, hayatına, ikbaline, refahına düşman olanların mazzaratlarını (hatalarını) izaleye (giderihnesine) matuf (yönelmiş) kudsi (kutsa!) bir intikamdır.
* Tam bağımsızlık, denildiği zaman, siyaside, maliyede, ekonomide, adalette, askerlikte, kültürde ve bu gibi konularda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir ..
* Bir milletin hakimiyetini idrak edebilmesi ve onu emniyetle koruyabilmesi bir takım hususi vasıflara ve terbiyeye malik olmakla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, içtimai terbiyesinde, vatanseverliğinde noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumu derecede elinde tutamaz.
*Yalnız bir kuvvet vardır, o da Milli Hakimiyettir. Yalnız makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.
*Bir milletin hakimiyetini idrak edebilmesi ve onu emniyetle koruyabilmesi bir takım hususi vasıflara ve terbiyeye malik olmakla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, içtimai terbiyesinde, vatanseverliğinde noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumu derecede elinde tutamaz.
*Bir devletin maliyesi istiklalden mahrum olunca o devletin bütün şuabat-ı hayatiyesinde (hayat işlerinde) isitklal mefluçtur (felç olmuştur). Çünkü her uzv-u devlet (devlet organı) ancak kuvvei maliye (maliye gücü) ile yaşar.