• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Atatürk Hakkında Gizli İngiliz Belgesi

TRWE_2012

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
2 Haz 2020
Konular
3,087
Mesajlar
5,879
MFC Puanı
20,700
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden 15 gün sonra dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine'in Londra'ya özel bir kuryeyle gönderdigi ve üzerine "40 Yıl Boyunca Açıklanmayacak" damgası vurulan mektubun tam metnidir.

(Bu kripto metni ilk kez 10 Kasım 1997 tarihinde Kuvay-i Milliye tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmuştur...)
GİZLİ...

Telgraf No: 608
İngiltere Büyükelçiligi
Ankara, 25 Kasım 1938

Aziz Lordum,

1.Size Mösyö Kemal Atatürk'ün ölümünü bildiren 194 sayılı telgrafı çok derin üzüntüler içinde sunmustum.

2.Bu belgeye ek olarak, Büyükelçiligimiz Müstesarı tarafından hazırlanan ve Kemal Atatürk'ün geçmisteki kariyerini içeren belgeyi sizlere sunma onuru yanında,bu yazımda, Atatürk'ün yaptıgı isleri övmekten çok,onun kisiligi ve bu ülke insanına ne ifade ettigi konusuna deginmeye çalısacagım.Hiç süphesiz toplumbilimciler ve tarihçiler onun çalısma hayatı ve yaptıklarıyla ilgilenip ayrıntılı bir çalısma yapacaklardır. Ancak bunların çok azı, Atatürk'ün gerçek kimligini ögrenmeden hazırlanacaktır ki onu tanımadan yapılacak degerlendirmeler kuskusuz yanlıs olacak ve yanlıs yönlendirmelere neden olacaktır.

3.Bu bilginin toplanmasında, ben belki de ayrıcalıklı bir konuma sahiptim. Her ne kadar, rahmetli Cumhurbaskanı ile çok nadir karsılasmıs olsam da bu görüsmeler diger diplomatik temsilciliklerinkine nazaran daha sık ve daha uzun olmustur. Bütün bunlar bir yana, görevimin ilk günlerinden itibaren Atatürk beni bir dost gibi görmüs, benimle görüsmekten memnun olmus, görüsme fırsatı dogdugunda bundan hosnut kalmıs,karsılıklı konusmalarımız esnasında ilgi ve dikkati asla azalmamıstır. Galiba onun yeteneklerini ortaya çıkartan becerikli yaklasımlarım vardı, bu yüzden olsa gerek görüstügümüz konu hakkındaki fikirlerine ya da o konuyla ilgili sundugu sonuca karsı çıktıgımda benim bu tavrıma direnmezdi. Dolayısıyla, kendi özel kimligini bana,diger yabancılara gösterdiginden daha fazla gösterdigine inanıyorum.

4.Dogrudan edinilen tecrübelerimi saglayan kisisel görüsmelerimiz dısında, onu çok yakın dostlarından ve hatta aramızdaki dostlugu gördükten sonra benimle onun hakkında konusmaya hiç çekinmeyen Kabine'deki bazı Bakanlardan da birçok kez dinleme fırsatım oldu.

5.Atatürk'ün müstesna ve takdire sayan bir sahsiyet oldugunu söylemek pek bir sey ifade etmeyebilir.Ancak gerçekten müstesna ve takdire sayan bir kisiydi,neden bu niteliklere sahip bir sahsiyet oldugunu açıklamaya çalısmalıyım.

6.Sanırım bunu temelde "çift karakterlilik" olarak açıklayabiliriz. Bu ülkede nefret uyandıran ve yasaklanan H.C.Armstrong'un Grey Wolf (Bozkurt)adlı kitabını okuyan çogu insan, çok yetenekli;inatçı bir enerjiye sahip ancak insafsız, itici tavırları olan, serkes mizaçlı, gem vurulmamıs zevkleri, ahlak dısı ihtirasları olan; dahası, dostlugu tanımayan bir adamın portresiyle karsılasmaktadır. Bu tesbiti dogrular görünecek kanıtları toplamak hiç de zor olmayacaktır ancak sahsen ben, bir insanın bu sekilde tanıtılmasını tamamıyla yanıltıcı buluyorum. Gözle görülen bir dizi kural dısılıgı sadece ayrı karakterlilikle anlatabilecegime inanıyorum.

Sadece su veya bu savası kazanarak, su veya bu kanunu çıkararak, harf devrimi yaparak ya da fes giyilmesini yasaklamak veya ülkeyi laik kılarak degil yüzyıllarca acı çekmis,ruh karartıcı yönetimler yasamıs bir ırkın dehasına güvenerek, sadece artık kölelik çekilmemesi gerektigine inandıgı için çok sayıda kuvveti harekete geçirip -bir insanın büyüklügünün ve sıra dısı görüsünün kanıtı sadece iyiligi ile ölçülebilir- on bes yıl gibi kısa bir sürede bu insan bir çok iyi sey yapmıstır. Gerisi ayrıntıdan ibarettir; sadece dedikoducu zihniyetin üzerinde duracagı ancak bir tarihçinin gerektigi kadarını verecegi ayrıntılar.

7.Atatürk'ün dinamik enerjisi üzerinde durmama gerek yok. Bu enerjinin dayanılmaz gücü, Türk ırkının tarihinde simdiden önemli bir sayfa olarak yer almıstır. Ancak ben, pek bilinmeyen bir baska özelligine deginmek istiyorum: Bu da Atatürk'ün dogustan gelen, belki de farkında olmadan tıpkı sütün kaymagını hemen ayıran aletler gibi, faydasızı faydalıdan ayırma yetenegiydi.

8. Atatürk'ün bütün kisiliginde veya en azından mevcut seklinde, bazı çeliskilerle karsılasılmaktadır. İddia edilen acımasızlıgı, onu tanıyanların çok iyi bildigi gibi, vatandaslarına duydugu sevgiyle uyusmamaktadır. Tensel günahlar ve geçici iliskilere duydugu varsayılan zevklere karsın toplumda kadının rolü kavramı, halk devrimlerinde en çarpıcı savunmayı ortaya koydugu kadın hakları ve önemiyle bagdasmamaktadır. Zira bir iki sene içinde çokesliligi yasal olarak ortadan kaldırmıs
ve istedikleri takdirde harem kadınlarına bile devletin liberal mevkilerinin açık oldugunu ortaya koymustur.(Kimi zaman toplum içinde de olsa) Özel hayatını tanımlayan ve göz ardı edilmis resmiyeti, giyiminin kusursuzlugu, olaganüstü tavırları ve resmi görevlerdeki asaleti ile garip bir çeliski yaratmaktadır. Sadece birkaç büyük adam daha rahat ve daha güvenli hissetmenizi saglayabilir; sanırım yok denecek kadar azı da gerektiginde sizi bu kadar rahatsız hissettirebilir.

9. Atatürk, Batı'da "yes-men" ve uzun süredir Türkiye'de "evet efendimci" olarak bilinen tarzdan hoslanmıyor, bu tür insanları asagılıyordu. Ahmak ve dalkavuklara tahammülü yoktu. Aslında belki de en çok sömürücüleri sevmez, açgözlüleri hor görürdü. Bir insanın onun için çalısıyor olması fikrine hos bakmazdı. Kendisi zaten ülkesi, ırkı ve insanları için yasıyor, onlar için düsünüp onlar için çalısıyordu.Digerleri bu sekilde davranmıyorsa görevlerini yerine getiremedikleri kanısına varıyordu.

10. Korkarım gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak aktarılacak.Bunun yanlıs olacagı kanısındayım.Hem savasta, hem barısta evet o büyük bir liderdi ancak gerçek bir diktatör degildi. Ne yazık ki ben, simdiye kadar onu anlatabilecek diktatör kelimesine ait bir tanımımız olduguna inanmıyorum. Ancak Hitler ve Mussolini'nin tersine, devlette idari veya yönetim fonksiyonu bulunmuyordu; af yetkisi yoktu; mahkemelere emir yetkisi yoktu; diplomatik misyon temsilcilerini reddetme hakkına sahip degildi. Bütün bu hususlara teknik gözle bakıp bir kenara iter ve bütün devlet meselelerinde onun isteklerinin hakim oldugu konusunda ısrar edebilirsiniz. Dogru ancak daha çok o konudan sorumlu kisilerin onayının hakimiyeti seklinde karsımıza çıkıyordu.

Olayların gidisi, Atatürk'ün görüs açısının dogrulugunu, verdigi hükümlerin zekice oldugunu ve hata yapmadıgını göstermistir. Dolayısıyla sıkça fikirlerine basvurulması ve memnuniyetle bu fikirlerin uygulanmasını görmek pek de sasırtıcı degil. Ancak onu Mussolini, Hitler veya Primo de Rivera gibi diktatörlerden ayıran belki de en büyük özellik, basından beri isteyerek ve çok emek sarf ederek, kendini yasatacak bir sistem kurmaya çalısmasıdır.

Atatürk'ten sonraki Cumhurbaskanı seçiminin sessizce hallolması ve ölümünden sonra kurdugu rejimin sakince sürmesi bir kriterse evet basarılı olmustur.

11. Atatürk'ün idrak gücünde esrarengiz bir yön vardı; küçük seylere önem vermeyis veya sinsi olamayısında üstün bir yön bulunuyordu; konsantrasyon gücü olaganüstüydü; sefkat ve ilgi bekleyen bilinçaltının etkileyici yanı belki de suurlu amacının buz gibi dimdikliginin bir baska parçasıydı.

12. Müslüman olarak dogmus, ancak yobazlık karsıtı bir kisi olmustu,dogrulugu sevmis, günahtan nefret etmisti; isini iyi bilen, istidak sahibi bir askerdi, savastan nefret ederdi. Bagımsızlıgı elde ettigi andan itibaren barısın pesinde kosmus ve barıs ortamını saglamayı basarmıstı.

Türkiye'nin kaderini elleri arasına aldıgından beri, Kemalist Cumhuriyet'in dostluk elini uzatmadıgı ve aralarında Osmanlı Imparatorlugu'nun düsmanlarının da bulundugu tek bir komsusu dahi yoktur.Uzatılan dostluk eli çogunlukla tutulmus ve sarf edilen çabalar sonunda ülkelerarası sürtüsme azaltılarak, dogunun bu bölgesinde daha genis kapsamlı barıs,dikkat çekici bir biçimde saglanmıstır.

13. Kemal Atatürk yapılması gerektigine inandıgı seyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemisti. Hastalıgının siddetlendigi anlarda ölüme çok yakınlasmıs olsa bile, korku asla ne yüregine ne beynine yerlesmeyi basaramamıstı.

O, Türk Milleti'ne hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı basaramamıstır. İnsanlara hayatlarını, onur ve sereflerini ve insanca yasama yolunu vermis, belki de bütün bunlardan daha önemlisi bu haklarına sahip çıkmalarını saglayacak bagımsızlıgı tattırmıstır.


Lordum, en derin saygılarımla, sizin en sadık ve en mütevazı hizmetkarınız oldugumu bildirmekten seref duyarım.

Percy Loraine

G İ Z L İ
 
Üst