- Konum
- Mersin
-
- Üyelik Tarihi
- 21 Nis 2013
-
- Mesajlar
- 1,851
-
- MFC Puanı
- 45
Atatürk, geleceği mi görüyordu?
Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi,diansefal dediğimiz ve sempatik sinir sisteminin birleştiği beyin merkezidir.Bu sinir sistemi,Merkezi Sinir Sistemi denilen ve vücut hareketleri yani bilinçli hareketleri kontrol eden sinir sisteminden büsbütün başkadır.Bilginlere göre ,Diansefal,beynin en eski ,yani atalarımızda ilk olarak gelişen beyin kısmıdır.Belki de tarihten önemli insanın içgüdüleri ile hareket etmesini temin eden altıncı his,beynin bu merkezindeydi.
Atatürk, geleceği mi görüyordu?
Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi,diansefal dediğimiz ve sempatik sinir sisteminin birleştiği beyin merkezidir.Bu sinir sistemi,Merkezi Sinir Sistemi denilen ve vücut hareketleri yani bilinçli hareketleri kontrol eden sinir sisteminden büsbütün başkadır.Bilginlere göre ,Diansefal,beynin en eski ,yani atalarımızda ilk olarak gelişen beyin kısmıdır.Belki de tarihten önemli insanın içgüdüleri ile hareket etmesini temin eden altıncı his,beynin bu merkezindeydi.Bugünkü hayatımızda merkezi sinir sistemimizin faaliyeti o kadar fazlaydı ki,diansefal altıncı his ortaya çıkarmıyor.Ancak belli sayıdaki kişilerde kendisini gösterebiliyor.Gelecekten haber alabilmek için yetenekler ise daha ender ortaya çıkıyor.Bu görüş doğruya,Atatürk ,Cayce,Messin gibi duyarlı kişilerde beynin bu bölümünü daha faal olduğu düşünülebilir. Beynin bu bölümünün altıncı his ile irtibatı tama olarak nedir? Atatürkün yaşamında geleceği görme gücünün kanıtları bulunmaktadır.En basit örnek Kurtuluş Savaşında görülmüştür zaten. Örneğin Muhiddin Arabinin gelecekle ilgili yazdığı kitabında,büyük ihtimalle Atatürkü kastettiği anlaşılmaktadır:
Devleti Aliyye yıkılacak.Batıdan uzun boylu,mavi gözlü bir adam gelecek.
Baktığı zaman karşısındaki insanı eritecek.Serbest Fırka kuracak.
Adına da Serbest Cumhuriyet denilecek.
Dünyaya milletini tanıtacak ve 15 sene hükümdarlık sürecek
BULGAR IVAN MANELOFA SÖYLEDİĞİ KEHANETLER:
Mustafa Kemal başından beri Türk Milletinin yaşadığı zor koşullardan sıyırıp çıkaracağını biliyordu.1906da Bulgar Ivan Manelof ile Selanikde yaptığı konuşmalardır:
Bir gün gelecek,ben,hayal olarak kabul ettiğiniz bu inkilapları başaracağım.Mensup olduğum Türk Milleti bana inanacaktır. Düşündüklerim demogoji mahsülü değildir.Bu millet gerçeği görünce arkasından yürür.Saltanat ortadan kalkacaktır.Devlet mütecanis(tek çeşit) bir unsura dayanamayacaktır.Din ve devlet işleri birbirinden ayrılacaktır.Batı medeniyetine döneceğiz.Batı medeniyetine girmemize engel olan yazıyı atarak,Latin kökünden alfabe seçilecektir.Kadın ve erkek arasındaki farklar kalkacaktır.Emin olunuz ki hepsi bir bir olacaktır
Atatürk bu konuşmayı yaptığı sırada Abdülhamit ülkenin tek hakimiydi.Ve padişahlık kuvvetli ve kutsal bir kurumdu.
ÖNCEDEN YAPILAN BİR UYARI AMA
Çanakkale Savaş sırasında Mustafa Kemal Nablus Karargahı nda ikinci defa 7 nci Kolordu Kumandanı olduğu yıllarda yaşanan bu olayı kendisi daha sonra şöyle anlatmıştır:
-Bir gün Erkanı Harbiye Reisi bana o günkü raporlarını okudu.Basit raporlardı,her zamanki gibi Yalnız bu raporlarlar içinde bir nokta dikkatimi çekti
Evet görünürde hiç bir sonuç çıkartılamayacak bu rapordan Mustafa Kemal inanılmaz bir sonuç çıkartmış ve çok değil bir veya iki gün sonra İngilizlerin büyük taaruzu başlamıştır.Bundan sonrası Mustafa Kemalin kendi ağzından:
Yataktan kalktım,giyindim.İş odasına girerek bir muharebe emri yazdım."
Emirde şunlar yazıyodu:
Düşmam 19 Eylül akşamı taaruz edecektir. Sonra bu emre alınması gereken tedbirleri ilave ettim.Bu emri Grup kumandanı olan Liman Fon Sanders Paşaya da gönderdimÇok hürmet ettiğim bu zat,benim raporuma gülmüş ve ihtiyattan zarar gelmez diye bana da bir şey söylemeye lüzum görmemiş
19 Eylül gecesi kolordu kumandanları telefon başında çağırarak verdiği emirlerin ve alınması gereken tedbirlerin yerine getirilip getirilmediğini sordu.Kendisine tüm tedbirlerin alındığı bildirildi.Ancak ne yazık ki,kolordu kumandanları da böyle bir emri ciddiye almamışlar ve gerekli hiç bir önlemi almamışlardı. Mustafa Kemal gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını öğrenmek için bir müddet sonra telefon açtı Olayın sonucunu yine Mustafa Kemalden dinleyelim:
Ben daha telefon konuşmamı bitirmeden,düşman topçusu muharebe hattımız üzerine ateş etmeye başladı.Gece muharebe ile geçti.Benim ordumun sağ cenahındaki ordu yarıldı,esir oldu ve boş kalan cepheden geçen düşman süvarileri Leyman Fon Sandersin karargahına bastı.Hakikat anlaşılmıştı.Fakat neye yarar
DÜźMAN DONANMASI İLE İLGİLİ KEHANETİ
Almanya ile birlikte,Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu her şeyini kaybetmiş durumda idi. 30 Ekim 1918de imzaladığı Mondros mütarekesi ile Türk topraklarını kaybettiği gibi yavaş yavaş tarih sahnesinden de silinmeye başlamıştı İstanbulun işgal edildiği günlerde,İstanbula dönen Mustafa Kemal düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğü zaman üzüntüyle:
Geldikleri gibi gidecekler..
Daha sonrasını zaten biliyoruz.Sonuç olarak geldikleri gibi gittiler. İşin ilginç tarafı Nostradamusun da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulumasıdır.Centurien adlı kitabdaki kehanet şu şekildedir:
Kongre başkanını tutan devlet adamları
İşgal kuvvetlerince sürülecek Maltaya
Girilmiş İstanbula alınmış Rodos Adası
Ama geldikleri gibi gidecekler
4 Eylül 1919da hatırlanacağı gibi Sivas Kongresi toplanmıştı.Kongre Başkanlığına, işgal kuvvetlerine karşı açıkça tavır alan Mustafa Kemal seçilmişti.Kurtuluş Savaşını ve Atatürkü destekleyen İstanbuldaki mecliste olan milletvekilleri de işgal kuvvetlerince Malta Adasına sürgüne gönderilmişti.Bu hatırlatmanın ışığında dörtlük bir kere daha okunursa ,durum daha iyi anlaşılacaktır
MUSTAFA SAGİRİN CASUS OLDUÐUNU İLK KONUźMADA BİLMESİ
16 MART 1920de İstanbulun işgal edilmesi üzerine ,Kemalettin Sami Paşa Anadoluya Geçerken gemide bir Hintli ile tanışır.Bu adam Mustafa Sağırdir. Milli Harekete yardım için Hint müslümanlarınının kendisini gönderdiklerini söyler.Böylelikle paşayı etkilemiştir. Ankaraya telgraf çeken Sami Paşa,Mustafa Sagire ilgi gösterilmesini ister. Bir süre sonra Sami Paşa Atatürke Hintliyi anlatır ve görüşmesini rica eder. Ertesi gün Atatürk ,Mustafa Sagiri kabul eder. Bu görüşme uzun sürer.Hintli gönderilir. İki paşa yalnız kalınca Atatürk:
Bana bak Kemal bu adam casus der Sami paşa:Aman paşam siz de çok şüphecisiniz diyerek Atatürke inanmaz. Atatürk konuşmayı keserek yaveri Hayati Beyi çağırır ve şu emri verir:
-Bu Hintli İngiliz Casusu olacak..Kendisini takip etsinler.Mektuplarını da sansürde çok dikkatli okusunlar...
Bundan sonra mektuplar o zamanlar kimya hocası olan Avni Refik Beye verilir.Bir iki tecrübeden sonra gizli yazılar bulunur.Mustafa Sagir yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.
GÖZLE GÖRÜLMEYEN YERİ BİLMESİ
Sakarya Savaşından sonra bir subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemale okuyordu.Kağıttaki notta cephe komutanlarından biri ,Seyit Gazinin kuzey-doğu tarafında bir düşman fırkasının göründüğünden bahsediyordu Bunun üzerinde Mustafa Kemal kaşlarını çatarak:
Hayır..Orada düşman yoktur..İyi baksınlar..
Subay öğle yemeğinde geri geldi.Biraz da sıkılarak: -
Haber aldım komutanım.Bahsedilen yerde düşman yoktur.
Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi,diansefal dediğimiz ve sempatik sinir sisteminin birleştiği beyin merkezidir.Bu sinir sistemi,Merkezi Sinir Sistemi denilen ve vücut hareketleri yani bilinçli hareketleri kontrol eden sinir sisteminden büsbütün başkadır.Bilginlere göre ,Diansefal,beynin en eski ,yani atalarımızda ilk olarak gelişen beyin kısmıdır.Belki de tarihten önemli insanın içgüdüleri ile hareket etmesini temin eden altıncı his,beynin bu merkezindeydi.
Atatürk, geleceği mi görüyordu?
Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi,diansefal dediğimiz ve sempatik sinir sisteminin birleştiği beyin merkezidir.Bu sinir sistemi,Merkezi Sinir Sistemi denilen ve vücut hareketleri yani bilinçli hareketleri kontrol eden sinir sisteminden büsbütün başkadır.Bilginlere göre ,Diansefal,beynin en eski ,yani atalarımızda ilk olarak gelişen beyin kısmıdır.Belki de tarihten önemli insanın içgüdüleri ile hareket etmesini temin eden altıncı his,beynin bu merkezindeydi.Bugünkü hayatımızda merkezi sinir sistemimizin faaliyeti o kadar fazlaydı ki,diansefal altıncı his ortaya çıkarmıyor.Ancak belli sayıdaki kişilerde kendisini gösterebiliyor.Gelecekten haber alabilmek için yetenekler ise daha ender ortaya çıkıyor.Bu görüş doğruya,Atatürk ,Cayce,Messin gibi duyarlı kişilerde beynin bu bölümünü daha faal olduğu düşünülebilir. Beynin bu bölümünün altıncı his ile irtibatı tama olarak nedir? Atatürkün yaşamında geleceği görme gücünün kanıtları bulunmaktadır.En basit örnek Kurtuluş Savaşında görülmüştür zaten. Örneğin Muhiddin Arabinin gelecekle ilgili yazdığı kitabında,büyük ihtimalle Atatürkü kastettiği anlaşılmaktadır:
Devleti Aliyye yıkılacak.Batıdan uzun boylu,mavi gözlü bir adam gelecek.
Baktığı zaman karşısındaki insanı eritecek.Serbest Fırka kuracak.
Adına da Serbest Cumhuriyet denilecek.
Dünyaya milletini tanıtacak ve 15 sene hükümdarlık sürecek
BULGAR IVAN MANELOFA SÖYLEDİĞİ KEHANETLER:
Mustafa Kemal başından beri Türk Milletinin yaşadığı zor koşullardan sıyırıp çıkaracağını biliyordu.1906da Bulgar Ivan Manelof ile Selanikde yaptığı konuşmalardır:
Bir gün gelecek,ben,hayal olarak kabul ettiğiniz bu inkilapları başaracağım.Mensup olduğum Türk Milleti bana inanacaktır. Düşündüklerim demogoji mahsülü değildir.Bu millet gerçeği görünce arkasından yürür.Saltanat ortadan kalkacaktır.Devlet mütecanis(tek çeşit) bir unsura dayanamayacaktır.Din ve devlet işleri birbirinden ayrılacaktır.Batı medeniyetine döneceğiz.Batı medeniyetine girmemize engel olan yazıyı atarak,Latin kökünden alfabe seçilecektir.Kadın ve erkek arasındaki farklar kalkacaktır.Emin olunuz ki hepsi bir bir olacaktır
Atatürk bu konuşmayı yaptığı sırada Abdülhamit ülkenin tek hakimiydi.Ve padişahlık kuvvetli ve kutsal bir kurumdu.
ÖNCEDEN YAPILAN BİR UYARI AMA
Çanakkale Savaş sırasında Mustafa Kemal Nablus Karargahı nda ikinci defa 7 nci Kolordu Kumandanı olduğu yıllarda yaşanan bu olayı kendisi daha sonra şöyle anlatmıştır:
-Bir gün Erkanı Harbiye Reisi bana o günkü raporlarını okudu.Basit raporlardı,her zamanki gibi Yalnız bu raporlarlar içinde bir nokta dikkatimi çekti
Evet görünürde hiç bir sonuç çıkartılamayacak bu rapordan Mustafa Kemal inanılmaz bir sonuç çıkartmış ve çok değil bir veya iki gün sonra İngilizlerin büyük taaruzu başlamıştır.Bundan sonrası Mustafa Kemalin kendi ağzından:
Yataktan kalktım,giyindim.İş odasına girerek bir muharebe emri yazdım."
Emirde şunlar yazıyodu:
Düşmam 19 Eylül akşamı taaruz edecektir. Sonra bu emre alınması gereken tedbirleri ilave ettim.Bu emri Grup kumandanı olan Liman Fon Sanders Paşaya da gönderdimÇok hürmet ettiğim bu zat,benim raporuma gülmüş ve ihtiyattan zarar gelmez diye bana da bir şey söylemeye lüzum görmemiş
19 Eylül gecesi kolordu kumandanları telefon başında çağırarak verdiği emirlerin ve alınması gereken tedbirlerin yerine getirilip getirilmediğini sordu.Kendisine tüm tedbirlerin alındığı bildirildi.Ancak ne yazık ki,kolordu kumandanları da böyle bir emri ciddiye almamışlar ve gerekli hiç bir önlemi almamışlardı. Mustafa Kemal gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını öğrenmek için bir müddet sonra telefon açtı Olayın sonucunu yine Mustafa Kemalden dinleyelim:
Ben daha telefon konuşmamı bitirmeden,düşman topçusu muharebe hattımız üzerine ateş etmeye başladı.Gece muharebe ile geçti.Benim ordumun sağ cenahındaki ordu yarıldı,esir oldu ve boş kalan cepheden geçen düşman süvarileri Leyman Fon Sandersin karargahına bastı.Hakikat anlaşılmıştı.Fakat neye yarar
DÜźMAN DONANMASI İLE İLGİLİ KEHANETİ
Almanya ile birlikte,Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu her şeyini kaybetmiş durumda idi. 30 Ekim 1918de imzaladığı Mondros mütarekesi ile Türk topraklarını kaybettiği gibi yavaş yavaş tarih sahnesinden de silinmeye başlamıştı İstanbulun işgal edildiği günlerde,İstanbula dönen Mustafa Kemal düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğü zaman üzüntüyle:
Geldikleri gibi gidecekler..
Daha sonrasını zaten biliyoruz.Sonuç olarak geldikleri gibi gittiler. İşin ilginç tarafı Nostradamusun da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulumasıdır.Centurien adlı kitabdaki kehanet şu şekildedir:
Kongre başkanını tutan devlet adamları
İşgal kuvvetlerince sürülecek Maltaya
Girilmiş İstanbula alınmış Rodos Adası
Ama geldikleri gibi gidecekler
4 Eylül 1919da hatırlanacağı gibi Sivas Kongresi toplanmıştı.Kongre Başkanlığına, işgal kuvvetlerine karşı açıkça tavır alan Mustafa Kemal seçilmişti.Kurtuluş Savaşını ve Atatürkü destekleyen İstanbuldaki mecliste olan milletvekilleri de işgal kuvvetlerince Malta Adasına sürgüne gönderilmişti.Bu hatırlatmanın ışığında dörtlük bir kere daha okunursa ,durum daha iyi anlaşılacaktır
MUSTAFA SAGİRİN CASUS OLDUÐUNU İLK KONUźMADA BİLMESİ
16 MART 1920de İstanbulun işgal edilmesi üzerine ,Kemalettin Sami Paşa Anadoluya Geçerken gemide bir Hintli ile tanışır.Bu adam Mustafa Sağırdir. Milli Harekete yardım için Hint müslümanlarınının kendisini gönderdiklerini söyler.Böylelikle paşayı etkilemiştir. Ankaraya telgraf çeken Sami Paşa,Mustafa Sagire ilgi gösterilmesini ister. Bir süre sonra Sami Paşa Atatürke Hintliyi anlatır ve görüşmesini rica eder. Ertesi gün Atatürk ,Mustafa Sagiri kabul eder. Bu görüşme uzun sürer.Hintli gönderilir. İki paşa yalnız kalınca Atatürk:
Bana bak Kemal bu adam casus der Sami paşa:Aman paşam siz de çok şüphecisiniz diyerek Atatürke inanmaz. Atatürk konuşmayı keserek yaveri Hayati Beyi çağırır ve şu emri verir:
-Bu Hintli İngiliz Casusu olacak..Kendisini takip etsinler.Mektuplarını da sansürde çok dikkatli okusunlar...
Bundan sonra mektuplar o zamanlar kimya hocası olan Avni Refik Beye verilir.Bir iki tecrübeden sonra gizli yazılar bulunur.Mustafa Sagir yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.
GÖZLE GÖRÜLMEYEN YERİ BİLMESİ
Sakarya Savaşından sonra bir subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemale okuyordu.Kağıttaki notta cephe komutanlarından biri ,Seyit Gazinin kuzey-doğu tarafında bir düşman fırkasının göründüğünden bahsediyordu Bunun üzerinde Mustafa Kemal kaşlarını çatarak:
Hayır..Orada düşman yoktur..İyi baksınlar..
Subay öğle yemeğinde geri geldi.Biraz da sıkılarak: -
Haber aldım komutanım.Bahsedilen yerde düşman yoktur.