- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Ashab-ı Kiramın Üstünlüğü
Ashab-ı Kiram efendilerimiz, kıyamete kadar gelecek diğer bütün müslümanlara göre daha faziletli ve daha üstündürler. Ashabın içinde en üstün olanlar da sağlığında cennetle müjdelenen 10 sahabi, yani Aşere-i Mübeşşeredir. Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurmuştur:
İnsanların en hayırlısı benim zamanımda yaşayanlardır. Onlardan sonra ise benim zamanımda yaşayanlardan sonra gelenlerdir. (Buharî; Müslim vd.)
Ashab-ı Kiramın bu üstünlüğü Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.i görmüş olmaları dolayısıyladır. Onlar Allah Rasulü s.a.v.in cemâlini, ahlâkını görmüşler, Onunla sohbet etmişler ve doğrudan nübüvvet nuru ile aydınlanmışlardır.
Onların bu özellikleri, Kuran, Sünnet ve İcma ile sabittir.
Cenab-ı Mevlâ, müberra kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
Siz insanlar için çıkarılmış ümmetlerin en hayırlısı olmak üzere yaratıldınız. İyiliğin yapılmasını emreder, kötülükten men edersiniz ve Allaha inanır, iman edersiniz. (Âl-i İmran, 110)
Müfessirler bu ayetin Ashab-ı Kiram hakkında nazil olduğu üzerine ittifak etmişlerdir.
Yine Cenab-ı Mevlâ şöyle buyurur:
İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Rasulün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. (Bakara, 143)
Yine bir diğer ayet-i kerimede de şöyle buyurulmuştur:
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allahın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün, Allahtan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izleridir. (Fetih, 28-29)
Ashabın fazileti konusunda birçok hadis-i şerif de vardır. Nitekim meşhur hadis kitaplarında Sahabenin Faziletleri diye bölümler ayrılmıştır.
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
Ashabımı kötülemeyin ve onlara düşmanlık etmeyin. Nefsimi kudret elinde tutan Allaha yemin ederim ki, eğer birisi helal malından Uhud dağı kadar sadaka verse ve benim ashabımdan birini kötülese veya düşmanlık etse, vermiş olduğu sadakadan asla sevap alamaz ve mahrum kalır. (Müslim)
Allah Rasulü s.a.v. bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:
Benim ashabımdan herhangi biri her nerede defnedilmişse, Yüce Allah kıyamet gününde o vilayetin kabir ehline nur gönderir ki o nur onların önünde kılavuz olur. Ve hiçbir zorluk görmeden onları cennete götürür. (Tirmizî)
Eskiden beri İslâm alimlerinin ve büyüklerinin uyguladıkları güzel bir gelenek vardır. Müslümanlara vaaz ve nasihat ederken, İslâma dair bir mevzudan bahsederken sözü ashabın hayatıyla süslerler. Çünkü müslümanlar eskiden beri sahabe-i kiramın yapıp ettiklerini ve hallerini sevinçle, tam bir hürmetle kabul eder, onunla amel etmeyi önemserler.
Sahabilerin ittifakla söyledikleri ve yaptıkları bir şeyi İslâm alimleri de ittifakla hüküm olarak kabul etmişlerdir. Onlar bütün müslümanlar için olduğu gibi, alimler için de tartışmasız kılavuzdurlar.
Meşhur hadis alimlerimizden İmam Beyhakî rh.a. şöyle demiştir:
İmam Şafiî rh.a., Risâle adlı eserinde sahabeyi yâd etmiş, çokça övmüş ve şöyle buyurmuştur: İlim, içtihat, akıl ve dindarlık mevzularında ashap bizden daha üstündür. Onların din hakkındaki görüşleri de bizim görüşlerimizden daha iyidir.
Ehl-i Sünnet imamları ve alimleri Ashab-ı Kiramın fazileti konusunda ittifak içindedirler. Özellikle ashaba hürmet gösterilmesine büyük önem vermişlerdir.
İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbanî k.s. hazretleri, Ashab-ı Kiram hakkında ihtilafa düşen ve yer yer ağır sözler edenleri şöyle uyarmaktadır:
Ashab-ı Kiram arasında geçmiş olan çekişmeleri ve savaşları güzel yönlere hamletmek ve yormak gerekir. Bunlarla ilgili nefsimize uymaktan ve taraf tutarak konuşmaktan çekinmek lazımdır. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat alimlerinin de ifade ettiği gibi sahabiler arasındaki ihtilaflar içtihada ve yorum farklılığına dayanmakta olup, şahsî istek ve arzuları için ortaya çıkmış değildir.
Tasavvuf yolunun büyükleri de sahabeye hürmet gösterilmesine büyük önem vermişlerdir. Osmanlının son asrında yaşamış olan Nakşibendîliğin Halidî koluna mensup Terzi Baba hazretlerinin Dört Halife hakkındaki şu tavsiyeleri oldukça önemlidir:
Ebu Bekir r.a. ilk olarak halife oldu. Böylece vazife ona intikal etti. Peygamberlerden sonra en faziletli insandır o. Sahabilerin de en faziletlisi odur. Allah Rasulü s.a.v. ona Sıddîk demiştir. O daima Onun sözünü tasdik etmiştir. Hz. Ebu Bekir r.a. doğruluğun, sadakatin şehri olmuştu. Hakkın lütfuna mazhar olmuştu. Hak yol üzereydi daima, Allah Rasulünün de mağara arkadaşıydı. Malını mülkünü Hak yolunda infak etti, kendisine bir şey koymadı. Yüce Mevlâ da onu Kuranda övdü.
Ondan sonra Hz. Ömer r.a. adaletle halifelik yaptı. Alemi adaletle doldurdu, devrinde adaletin kapısı oldu. Allah Rasulü, Hz. Ömere, hakkı bâtıldan ayırdığı için Faruk demişti.
Üçüncü halife Hz. Osman r.a. oldu. İnsanlar ve cinler hayâ ederdi ondan. Onun zamanında Kuran tertip edildi, toplandı. Mana aleminde bakıp, edeple Kuranı sıraladı. Allah Rasulü s.a.v. ona iki kızını verdi, ona iki kez inayet kıldı, yardım etti. Bu yüzden onun lakabı İki Nur Sahibidir. Takvası ile hayâ kapısı...
Onun ardından Hz. Ali r.a. halife oldu. O Allahın arslanıdır. Yüce Mevlâ ona çok ihsanlarda bulunmuştur. Onun eliyle yardım göndermiş herkese. Allah Rasulü ona kızı Fatımayı verdi. Yine ona ilmin usulünü öğretti. O da ilmin kapısı oldu, bölümlerini açıkladı. Bu dört halifeye hürmet ve saygı göstermek gerekir. Her birini mertebesine göre bilmemiz gerekir. Onlar hakikat sırlarının hazinesidir. Nice incelikler onlarda zuhur etmiştir. Onlar Peygamberimizin dostları, doğrulayıcılarıdır.
Onlara hürmet göster ve sakın onların hakkına girme! Allah aşıklarına dil uzatma, onlarda bir kusur arama!
Sahabe-i Kiram efendilerimiz, Fahr-i Kainat Efendimizin dostlarıdır, arkadaşlarıdır. Onlar da Allah Rasulü s.a.v.in yadigârıdır. Şüphesiz bu inceliği bilmemiz, şuurlu davranmamıza vesile olacaktır.
Rabbimizin tevfik ve inayetiyle..
İnsanların en hayırlısı benim zamanımda yaşayanlardır. Onlardan sonra ise benim zamanımda yaşayanlardan sonra gelenlerdir. (Buharî; Müslim vd.)
Ashab-ı Kiramın bu üstünlüğü Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.i görmüş olmaları dolayısıyladır. Onlar Allah Rasulü s.a.v.in cemâlini, ahlâkını görmüşler, Onunla sohbet etmişler ve doğrudan nübüvvet nuru ile aydınlanmışlardır.
Onların bu özellikleri, Kuran, Sünnet ve İcma ile sabittir.
Cenab-ı Mevlâ, müberra kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
Siz insanlar için çıkarılmış ümmetlerin en hayırlısı olmak üzere yaratıldınız. İyiliğin yapılmasını emreder, kötülükten men edersiniz ve Allaha inanır, iman edersiniz. (Âl-i İmran, 110)
Müfessirler bu ayetin Ashab-ı Kiram hakkında nazil olduğu üzerine ittifak etmişlerdir.
Yine Cenab-ı Mevlâ şöyle buyurur:
İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Rasulün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. (Bakara, 143)
Yine bir diğer ayet-i kerimede de şöyle buyurulmuştur:
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allahın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün, Allahtan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izleridir. (Fetih, 28-29)
Ashabın fazileti konusunda birçok hadis-i şerif de vardır. Nitekim meşhur hadis kitaplarında Sahabenin Faziletleri diye bölümler ayrılmıştır.
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
Ashabımı kötülemeyin ve onlara düşmanlık etmeyin. Nefsimi kudret elinde tutan Allaha yemin ederim ki, eğer birisi helal malından Uhud dağı kadar sadaka verse ve benim ashabımdan birini kötülese veya düşmanlık etse, vermiş olduğu sadakadan asla sevap alamaz ve mahrum kalır. (Müslim)
Allah Rasulü s.a.v. bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:
Benim ashabımdan herhangi biri her nerede defnedilmişse, Yüce Allah kıyamet gününde o vilayetin kabir ehline nur gönderir ki o nur onların önünde kılavuz olur. Ve hiçbir zorluk görmeden onları cennete götürür. (Tirmizî)
Eskiden beri İslâm alimlerinin ve büyüklerinin uyguladıkları güzel bir gelenek vardır. Müslümanlara vaaz ve nasihat ederken, İslâma dair bir mevzudan bahsederken sözü ashabın hayatıyla süslerler. Çünkü müslümanlar eskiden beri sahabe-i kiramın yapıp ettiklerini ve hallerini sevinçle, tam bir hürmetle kabul eder, onunla amel etmeyi önemserler.
Sahabilerin ittifakla söyledikleri ve yaptıkları bir şeyi İslâm alimleri de ittifakla hüküm olarak kabul etmişlerdir. Onlar bütün müslümanlar için olduğu gibi, alimler için de tartışmasız kılavuzdurlar.
Meşhur hadis alimlerimizden İmam Beyhakî rh.a. şöyle demiştir:
İmam Şafiî rh.a., Risâle adlı eserinde sahabeyi yâd etmiş, çokça övmüş ve şöyle buyurmuştur: İlim, içtihat, akıl ve dindarlık mevzularında ashap bizden daha üstündür. Onların din hakkındaki görüşleri de bizim görüşlerimizden daha iyidir.
Ehl-i Sünnet imamları ve alimleri Ashab-ı Kiramın fazileti konusunda ittifak içindedirler. Özellikle ashaba hürmet gösterilmesine büyük önem vermişlerdir.
İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbanî k.s. hazretleri, Ashab-ı Kiram hakkında ihtilafa düşen ve yer yer ağır sözler edenleri şöyle uyarmaktadır:
Ashab-ı Kiram arasında geçmiş olan çekişmeleri ve savaşları güzel yönlere hamletmek ve yormak gerekir. Bunlarla ilgili nefsimize uymaktan ve taraf tutarak konuşmaktan çekinmek lazımdır. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat alimlerinin de ifade ettiği gibi sahabiler arasındaki ihtilaflar içtihada ve yorum farklılığına dayanmakta olup, şahsî istek ve arzuları için ortaya çıkmış değildir.
Tasavvuf yolunun büyükleri de sahabeye hürmet gösterilmesine büyük önem vermişlerdir. Osmanlının son asrında yaşamış olan Nakşibendîliğin Halidî koluna mensup Terzi Baba hazretlerinin Dört Halife hakkındaki şu tavsiyeleri oldukça önemlidir:
Ebu Bekir r.a. ilk olarak halife oldu. Böylece vazife ona intikal etti. Peygamberlerden sonra en faziletli insandır o. Sahabilerin de en faziletlisi odur. Allah Rasulü s.a.v. ona Sıddîk demiştir. O daima Onun sözünü tasdik etmiştir. Hz. Ebu Bekir r.a. doğruluğun, sadakatin şehri olmuştu. Hakkın lütfuna mazhar olmuştu. Hak yol üzereydi daima, Allah Rasulünün de mağara arkadaşıydı. Malını mülkünü Hak yolunda infak etti, kendisine bir şey koymadı. Yüce Mevlâ da onu Kuranda övdü.
Ondan sonra Hz. Ömer r.a. adaletle halifelik yaptı. Alemi adaletle doldurdu, devrinde adaletin kapısı oldu. Allah Rasulü, Hz. Ömere, hakkı bâtıldan ayırdığı için Faruk demişti.
Üçüncü halife Hz. Osman r.a. oldu. İnsanlar ve cinler hayâ ederdi ondan. Onun zamanında Kuran tertip edildi, toplandı. Mana aleminde bakıp, edeple Kuranı sıraladı. Allah Rasulü s.a.v. ona iki kızını verdi, ona iki kez inayet kıldı, yardım etti. Bu yüzden onun lakabı İki Nur Sahibidir. Takvası ile hayâ kapısı...
Onun ardından Hz. Ali r.a. halife oldu. O Allahın arslanıdır. Yüce Mevlâ ona çok ihsanlarda bulunmuştur. Onun eliyle yardım göndermiş herkese. Allah Rasulü ona kızı Fatımayı verdi. Yine ona ilmin usulünü öğretti. O da ilmin kapısı oldu, bölümlerini açıkladı. Bu dört halifeye hürmet ve saygı göstermek gerekir. Her birini mertebesine göre bilmemiz gerekir. Onlar hakikat sırlarının hazinesidir. Nice incelikler onlarda zuhur etmiştir. Onlar Peygamberimizin dostları, doğrulayıcılarıdır.
Onlara hürmet göster ve sakın onların hakkına girme! Allah aşıklarına dil uzatma, onlarda bir kusur arama!
Sahabe-i Kiram efendilerimiz, Fahr-i Kainat Efendimizin dostlarıdır, arkadaşlarıdır. Onlar da Allah Rasulü s.a.v.in yadigârıdır. Şüphesiz bu inceliği bilmemiz, şuurlu davranmamıza vesile olacaktır.
Rabbimizin tevfik ve inayetiyle..