-
- Üyelik Tarihi
- 24 Mar 2017
-
- Mesajlar
- 4,579
-
- MFC Puanı
- 1,437
Ashâb-ı Bedir. EBÛ EYYÛB EL-ENSÂRÎ
Ebû Eyyûb Hazretleri, Ensâr'dan ve Hazrec kabilesindendir. İsmi Hâlid bin Zeyd bin Küleyb en-Neccârî'dir.
Hicretten iki sene kadar önce Hac mevsiminde Mina'da Medînelilerden 73 kişi, canları uğruna Resûlullah Efendimizi (s.a.v.) koruyacaklarına beyat etmişti. İkinci Akabe Beyati denilen bu beyatte Ebû Eyyûb Hazretleri de vardı. Medîne'ye döndüğünde Müslüman olduğunu ilan etti. Onunla birlikte zevcesi Ümmü Eyyûb de Müslüman oldu. İkisinin de Peygamber Efendimize büyük hizmetleri vardır. Peygamberimizin hicretini işitince gelişini beklediler, ona yardımcı olmak için hazırlıklar yaptılar.
Peygamberimiz (s.a.v.) hicrette Medîne'yi teşrîf ettiklerinde Ebû Eyyûb Hazretlerinin evine müsâfir oldu. Mescid-i Nebevî ve hâneleri yapılıncaya kadar (takriben yedi ay) orada kaldılar. Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), Ebû Eyyûb'u (r.a.), Musab bin Umeyr (r.a.) ile kardeş yapmıştı.
Ebû Eyyûb Hazretleri, Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden ve Kur'ân-ı Kerîm tefsîrini, haram ve helâli en iyi bilenlerinden idi. Daima nefsiyle cihâd ederdi. Son derecede mütevâzi idi. Bir vâizin: Muhakkak dirilerin, amelleri, ruhlar âleminde ölülere gösterilir dediğini işitince Âh, -evvelce vefât etmiş olan- Ubâde bin Sâmit ve Sad bin Ubâde amellerimi gördüklerinde nasıl mahcûb olurum dedi. Hâlbuki kendisi Ashâb-ı Kirâm'ın en çok ibâdet edenlerindendi.
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Kostantıniyye surları (yanında) salih bir zat defnolunur' buyurdular. Ebû Eyyûb el-Ensârî bu hadîs-i şerîfi naklettikten sonra: Umulur ki o salih zat ben olurum. demiştir. (Ikdü'l-Ferîd)
Allah yolunda devamlı cihâd ederdi. Bedir'den itibaren Peygamberimizle birlikte bütün gazâlara iştirâk ettiği gibi Hulefâ-yı Râşidîn devirlerinde de birçok gazâlarda bulunmuştur.
Aslâ riyâset peşinde olmamıştır. Şehîd olduğu son İstanbul gazâsına henüz genç yaştaki Yezîd'in kumanda ettiği ordu ile gitmişti. Şöyle derdi: Allâhü Teâlâ yüce kitâbında -meâlen-: Gerek hafif, gerek âğır (hangi halde olursanız olun) Allah yolunda canlarınız ve mallarınızla cihâda çıkın. Bu sizin için daha hayırlıdır.' (Tevbe Sûresi, âyet 41) diye buyuruyor. Ben de bakıyorum, cihâdın kendime bazan hafif, bazan da ağır geldiğini görüyorum ve hep gazâya çıkıyorum.
(Cilâülkulûb ve Keşîül-Kürûb bi-Merâkıb-i Eyyûb)
Ebû Eyyûb Hazretleri, Ensâr'dan ve Hazrec kabilesindendir. İsmi Hâlid bin Zeyd bin Küleyb en-Neccârî'dir.
Hicretten iki sene kadar önce Hac mevsiminde Mina'da Medînelilerden 73 kişi, canları uğruna Resûlullah Efendimizi (s.a.v.) koruyacaklarına beyat etmişti. İkinci Akabe Beyati denilen bu beyatte Ebû Eyyûb Hazretleri de vardı. Medîne'ye döndüğünde Müslüman olduğunu ilan etti. Onunla birlikte zevcesi Ümmü Eyyûb de Müslüman oldu. İkisinin de Peygamber Efendimize büyük hizmetleri vardır. Peygamberimizin hicretini işitince gelişini beklediler, ona yardımcı olmak için hazırlıklar yaptılar.
Peygamberimiz (s.a.v.) hicrette Medîne'yi teşrîf ettiklerinde Ebû Eyyûb Hazretlerinin evine müsâfir oldu. Mescid-i Nebevî ve hâneleri yapılıncaya kadar (takriben yedi ay) orada kaldılar. Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), Ebû Eyyûb'u (r.a.), Musab bin Umeyr (r.a.) ile kardeş yapmıştı.
Ebû Eyyûb Hazretleri, Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden ve Kur'ân-ı Kerîm tefsîrini, haram ve helâli en iyi bilenlerinden idi. Daima nefsiyle cihâd ederdi. Son derecede mütevâzi idi. Bir vâizin: Muhakkak dirilerin, amelleri, ruhlar âleminde ölülere gösterilir dediğini işitince Âh, -evvelce vefât etmiş olan- Ubâde bin Sâmit ve Sad bin Ubâde amellerimi gördüklerinde nasıl mahcûb olurum dedi. Hâlbuki kendisi Ashâb-ı Kirâm'ın en çok ibâdet edenlerindendi.
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Kostantıniyye surları (yanında) salih bir zat defnolunur' buyurdular. Ebû Eyyûb el-Ensârî bu hadîs-i şerîfi naklettikten sonra: Umulur ki o salih zat ben olurum. demiştir. (Ikdü'l-Ferîd)
Allah yolunda devamlı cihâd ederdi. Bedir'den itibaren Peygamberimizle birlikte bütün gazâlara iştirâk ettiği gibi Hulefâ-yı Râşidîn devirlerinde de birçok gazâlarda bulunmuştur.
Aslâ riyâset peşinde olmamıştır. Şehîd olduğu son İstanbul gazâsına henüz genç yaştaki Yezîd'in kumanda ettiği ordu ile gitmişti. Şöyle derdi: Allâhü Teâlâ yüce kitâbında -meâlen-: Gerek hafif, gerek âğır (hangi halde olursanız olun) Allah yolunda canlarınız ve mallarınızla cihâda çıkın. Bu sizin için daha hayırlıdır.' (Tevbe Sûresi, âyet 41) diye buyuruyor. Ben de bakıyorum, cihâdın kendime bazan hafif, bazan da ağır geldiğini görüyorum ve hep gazâya çıkıyorum.
(Cilâülkulûb ve Keşîül-Kürûb bi-Merâkıb-i Eyyûb)