• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Arthur Schopenhauer kimdir?

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
Arthur Schopenhauer




22 Şubat 1788 tarihinde Litvanya Birliği’nde dünyaya gelmiştir.

Schopenhauer, Polonya’nın bölünmesiyle otonomisini kaybeden Danzig’den 1793 senesinde ailesiyle birlikte ayrılır ve Hamburg’a yerleşir. Burada bir işyeri açarlar ve Schopenhauer, babasının desteğiyle Hamburg’daki bir özel okula yazılır. Buradaki eğitimi ile yetinmeyen Schopenhauer, babasından acilen altyapısı daha iyi olan bir liseye onu göndermesini ister. Babasının Avrupa ülkelerinde genel bir eğitim seyahatine çıkmasını önermesi üzerine, Arthur Hollanda, İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, Silezya, Prusya ve İngiltere’ye gider.

1805 senesinde Hamburg’a geri döner ve Jenisch adlı bir şirkette staja başlar.

1807 Haziran’ında Gotha şehrinde Carl Ludwig Fernows’un öğrencisi oldu.

Aynı sene Weimar’ın yakınlarında bir yere nakil oldu ve hayatındaki en önemli eğitmeni olan Franz Passow ile tanıştı.

1809’da Göttingen Üniversitesi’nde tıp öğrenimine başladı ancak kısa bir süre sonra felsefeye geçti.

18 Ekim 1813’te Jena Üniversitesi’nden felsefe doktorasını aldı. İlk okuyucularından biri Johann Wolfgang von Goethe’dir.

1815 senesinde kendi renk bilgisi üzerine yoğunlaşarak yazdığı “Bakmak ve Renk Üzerine” 1816’da yayınlandı. Kitap aynı zamanda Goethe ile aralında bir mektuplaşma olarak nitelendirilmiştir.

En önemli eseri olan “İstenç ve Tasarım Olarak Dünya” kitabı 1819 başında basıldı ve yayımlandı.

Aynı sene İtalya’ya yaptığı bir seyahati, tüm parasını yatırdığı bankanın iflas etmesi sebebiyle yarıda bırakmak zorunda kaldı.

1820’de Berlin Üniversitesi’nde eğitmenlik yapmaya başladı. Bu zamanda Hegel ile olan meşhur kavgası baş gösterdi.

1821’de iflas eden bankadan talep ettiği ödeme gerçekleşince üniversiteyi terk etti ve İtalya seyahatine devam etti. Uzun süren sağlık problemleri sebebiyle 1825’te tekrar Berlin’e dönerek hiçbir büyük beklentisi olmadan tekrar eğitmen olarak çalışmaya başladı.

Uzun bir suskunluğun ardından 1836’da “Tabiattaki İrade Üstüne” adlı eseriyle felsefe dünyasında tekrar var olmaya çalışacaktı.

Schopenhauer, 1837’de Immanuel Kant’ın toplu yazılarına el attı ve “Salt Akıl Anlayışının Eleştirisi” kitabının birinci oluşumunu destekledi.

Arthur Schopenhauer, ilerleyen zamanlarında felsefi çalışmalarına devam ederken, akciğer iltihaplanmasına maruz kaldı.

21 Eylül 1860 tarihinde Frankfurt’ta 16 numaralı güzel görünümlü dairesinde koltuğunda dışarıya bakarken öldü.

TÜKÇEYE ÇEVRİLMİŞ BİRKAÇ ESERİ

Aşkın Metafiziği

Hayatın Anlamı

Aşka ve Kadınlara Dair

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine

Hukuk Ahlak ve Siyaset Üzerine

Edebiyat Dersleri
 

DarkWoman

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
27 Kas 2019
Konular
5,318
Mesajlar
11,488
MFC Puanı
66,370
image
image




Schopenhauer’e göre intihar insanın dünyaya mutlu olmaya geldiği yanılgısından doğar.

Mutluluk anlık, mutsuzluk ise sürekli bir şeydir.


Albert Camus’ya göre intihar bir kaçıştır ve insanın kendi kendisini kandırmasıdır.


Iki kisinin farkli bakis acisi *
 

Brida

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
15 May 2020
Konular
12
Mesajlar
513
MFC Puanı
8,810
Kendisini kadinlari akil yoksunu olarak gören ve yazan aşka ve kadinlara dair adli kitabi ile tanidim, hic sevmedim.
Sonra da kitap amaçlı değil ama 1800 lü yillarda tez amaçlı yazdigi askin metafizigi ile yazari tanimaya devam ettim.
Babasi zengin bir tüccar, annesi de roman yazan bir edebiyatciymis. Anne babasi mutsuz evlilik sürmüş.
Yazar 9 yasindayken babasi catidan atlayarak intihar etmis. Babasina çok bagli oldugu icin, yazarda bu durum travma yaratmis,
arkasindan da annesi tarafindan terkedilince ondan hep nefret etmis bu travmalari uzun yillar atlatamamis. Annesinin cenazesine bile
katilmamistir dusunun oyle bir nefret. Anne nefreti ona kadinlardan da nefret etmeyi saglamis malesef.
Yani aklimda hep kadin dusmani bir filozof olarak kalmistir yazar.
 
Üst