Güvercinler, kentlerin vazgeçilmez kuşları
Kaya Güvercini (Columba livia) gibi türlerin yaşamak için kentleri seçmelerinden dolayı en tanınan kuşlar arasında birinciliği onlara vermek doğru olacaktır. Güvercinlerin insanla bu denli içli dışlı olması onlara özel anlamlar yüklenmesine de neden olmuştur. Örneğin Eski Yunan mitolojisinde güzellik ve aşk tanrıçası Aphroditeyi (Romada Venüs) güvercin simgeler. Eski Yunancada peristera güvercin anlamına gelir. (Farsçada ise peristodur.) Eski Yunan mitolojisinde peristera, Aphroditenin yanında dolaşan perilerden biridir.
beyaz güvercin
Bir gün Aphrodite ile Eros çiçek toplamak için yarışıyorlardı. Aphrodite Peristeranın yardımı ile yarışı kazandı. Erosun bu müdaheleye canı sıkıldığı için Peristerayı güvercine dönüştürdü. Bu ve benzeri mitoslar Yunan ve Roma mitolojisinde oldukça sık görülür. Dinsel inanışta da güvercinin farklı bir yeri vardır. Üç büyük dinde de güvercin kendini gösterir. Güvercinle ilgili ilk dinsel bilgiler Tevratta yer alır. Nuh Peygamber, tufanın dinip dinmediğini anlamak için bir güvercin uçurur. Güvercinin ağzında yaşamın sürdüğünü müjdeleyen bir zeytin dalıyla dönmesi onun evrensel barış simgesi olmasına yol açmıştır. Benzer biçimde güvercinin Hıristiyanlıkta da önemli bir yeri vardır. İncilde Yahya tarafından vaftiz edilen Hz. İsanın başına Kutsal Ruhun beyaz bir güvercin olarak konduğu anlatılır. Bu nedenle güvercin Kutsal Ruhun temsilcisidir. İslamiyette Hz. Muhammedin Kureyşlilerden kaçarken Sevr Dağında sığındığı mağaranın girişinin örümcekler tarafından ağla kapatıldığı, bir güvercinin de orda yuva yaparak onu kurtardığı aktarılır. İslamiyette aileye bağlılığın simgesi olan güvercin, insanlar arasında gönülden gönüle sevgi taşıyan bir hayvan olarak da bilinir.
Güvercinin bu denli önemle benimsenmesinden dolayı onlara bir çok binada kuş evleri yapılmıştır. Anadoludaki ilk örnekleri 16. yüzyıldan başlayarak İstanbul, Edirne, Amasya, Konya, Kayseri ve Niğdedeki camilerde, köprülerde, kütüphanelerde ve sivil mimarlık yapılarında görülebilir. Genellikle kursaklarına doldurdukları tahıl tanelerini sindirebilmek için sık sık su içme gereksinimi duyduklarından su pınarlarının koruyucu kuşu olarak da anılan güvercinin Anadolu insanı için çok farklı bir yeri daha vardır. Bu önem güvercin gübresinin Anadolu insanı tarafından kullanılmasıdır. Özellikle Kapadokya Bölgesinde görülen binlerce güvercinlik işte bu amaca hizmet eder. Kapadokya Bölgesinde yer alan güvercinlikler genel olarak 19. ve 20.yya ait olmasına karşın ender olarak 18. yyda yapılmış örneklere de rastlama olanağı vardır. Kapadokyadaki güvercinliklerin en küçükleri bile yüzden fazla kuşu barındırabilecek kapasitede ve yedi-sekiz katlı olabilmektedir. Bölgedeki bir başka tip güvercinlik de Bizans Döneminde kilise ve manastır olarak kullanılmış yapıların giriş ve pencere boşluklarının kapatılması ile luşturulanlardır. Bunlar sayesinde kiliselerin duvar resimleri sağlam kalabilmiştir. Çünkü güvercinliklere yılda sadece bir kez güvercin gübresi almak için girilmekte ve daha sonra tekrar bu boşluklar kapatılmaktadır. Güvercinliklerin dış yüzeyleri güvercinlerin yuvaları daha rahat fark edebilmeleri için beyaz renge boyanmıştır.
Bezemeler ise yöre halkının zevkidir. Genellikle geometrik bezekler görülmekle birlikte, hayat ağacı ya da çeşitli hayvanların betimlemeleri de yapılmıştır. Osmanlı döneminde evliliklerde çeyiz olarak verilebilen, halk arasında alınıp satılabilen güvercinler günümüzde de yaygın bir gelenek olan güvercincilik adıyla yapılmaktadır. Güvercincilik bir merakla başlar ama sonra aşırı tutkuya dönüşür, bir alışkanlık halini alır.
Güvercinler bir çok sanat dalında da sanatçılara esin kaynağı olmuşlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen çini sanatında bir çok güvercin tasviri görülmektedir. Aynı şekilde yine Osmanlı Döneminde cam biblo güvercinler dikkat çekici nitelikler taşırlar.
beyaz güvercin
Bir gün Aphrodite ile Eros çiçek toplamak için yarışıyorlardı. Aphrodite Peristeranın yardımı ile yarışı kazandı. Erosun bu müdaheleye canı sıkıldığı için Peristerayı güvercine dönüştürdü. Bu ve benzeri mitoslar Yunan ve Roma mitolojisinde oldukça sık görülür. Dinsel inanışta da güvercinin farklı bir yeri vardır. Üç büyük dinde de güvercin kendini gösterir. Güvercinle ilgili ilk dinsel bilgiler Tevratta yer alır. Nuh Peygamber, tufanın dinip dinmediğini anlamak için bir güvercin uçurur. Güvercinin ağzında yaşamın sürdüğünü müjdeleyen bir zeytin dalıyla dönmesi onun evrensel barış simgesi olmasına yol açmıştır. Benzer biçimde güvercinin Hıristiyanlıkta da önemli bir yeri vardır. İncilde Yahya tarafından vaftiz edilen Hz. İsanın başına Kutsal Ruhun beyaz bir güvercin olarak konduğu anlatılır. Bu nedenle güvercin Kutsal Ruhun temsilcisidir. İslamiyette Hz. Muhammedin Kureyşlilerden kaçarken Sevr Dağında sığındığı mağaranın girişinin örümcekler tarafından ağla kapatıldığı, bir güvercinin de orda yuva yaparak onu kurtardığı aktarılır. İslamiyette aileye bağlılığın simgesi olan güvercin, insanlar arasında gönülden gönüle sevgi taşıyan bir hayvan olarak da bilinir.
Güvercinin bu denli önemle benimsenmesinden dolayı onlara bir çok binada kuş evleri yapılmıştır. Anadoludaki ilk örnekleri 16. yüzyıldan başlayarak İstanbul, Edirne, Amasya, Konya, Kayseri ve Niğdedeki camilerde, köprülerde, kütüphanelerde ve sivil mimarlık yapılarında görülebilir. Genellikle kursaklarına doldurdukları tahıl tanelerini sindirebilmek için sık sık su içme gereksinimi duyduklarından su pınarlarının koruyucu kuşu olarak da anılan güvercinin Anadolu insanı için çok farklı bir yeri daha vardır. Bu önem güvercin gübresinin Anadolu insanı tarafından kullanılmasıdır. Özellikle Kapadokya Bölgesinde görülen binlerce güvercinlik işte bu amaca hizmet eder. Kapadokya Bölgesinde yer alan güvercinlikler genel olarak 19. ve 20.yya ait olmasına karşın ender olarak 18. yyda yapılmış örneklere de rastlama olanağı vardır. Kapadokyadaki güvercinliklerin en küçükleri bile yüzden fazla kuşu barındırabilecek kapasitede ve yedi-sekiz katlı olabilmektedir. Bölgedeki bir başka tip güvercinlik de Bizans Döneminde kilise ve manastır olarak kullanılmış yapıların giriş ve pencere boşluklarının kapatılması ile luşturulanlardır. Bunlar sayesinde kiliselerin duvar resimleri sağlam kalabilmiştir. Çünkü güvercinliklere yılda sadece bir kez güvercin gübresi almak için girilmekte ve daha sonra tekrar bu boşluklar kapatılmaktadır. Güvercinliklerin dış yüzeyleri güvercinlerin yuvaları daha rahat fark edebilmeleri için beyaz renge boyanmıştır.
Bezemeler ise yöre halkının zevkidir. Genellikle geometrik bezekler görülmekle birlikte, hayat ağacı ya da çeşitli hayvanların betimlemeleri de yapılmıştır. Osmanlı döneminde evliliklerde çeyiz olarak verilebilen, halk arasında alınıp satılabilen güvercinler günümüzde de yaygın bir gelenek olan güvercincilik adıyla yapılmaktadır. Güvercincilik bir merakla başlar ama sonra aşırı tutkuya dönüşür, bir alışkanlık halini alır.
Güvercinler bir çok sanat dalında da sanatçılara esin kaynağı olmuşlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen çini sanatında bir çok güvercin tasviri görülmektedir. Aynı şekilde yine Osmanlı Döneminde cam biblo güvercinler dikkat çekici nitelikler taşırlar.