- Konum
- Karpuz Kabuğu
-
- Üyelik Tarihi
- 25 May 2016
-
- Mesajlar
- 5,364
-
- MFC Puanı
- 2,153
Amélie (Özgün adı: Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain, Tr.: Amélie Poulain'in Masalsı Kaderi), Audrey Tautounun başrolünde olduğu, Jean-Pierre Jeunet filmi. Fransız yapımı bu romantik komedi, Jeunet ve Guillaume Laurant tarafından yazılmıştır. Montmartrede geçen film, modern Paris hayatının idealize edilmiş, alaycı bir yorumudur.
Film Nisan 2001de Fransa, Belçika ve Fransızca konuşulan batı İsviçrede gösterime girmiş, pek çok film festivalinde yer almış ve ardından tüm dünyada sinema salonlarında izleyici beğenisine sunulmuştur.
Avrupa Film Ödüllerinde en iyi film ödülünü almış, ikisi En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında olmak üzere dört César Ödülü almış, En İyi Senaryo dalıyla birlikte iki BAFTA Ödülü ile ödüllendirilmiştir ve Akademi Ödüllerine aday gösterilmiştir. Bunların dışında da pek çok ödülün sahibi olmuştur.
Konusu
Amélie Poulain, bir doktor olan babası tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir teşhisidir bu, çünkü Amélienin babasıyla kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı hızlanmaktadır. Amélienin annesiyse, en az babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame Kilisesinin tepesinden atlayan bir kadının üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece babası daha da sessiz ve silik biri olmuş, kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek için, oldukça ilginç ve derin bir hayalgücü geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartreda bir café olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift Değirmende garson olarak çalışmaya başlar. 22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça basittir; kahramanımız birkaç başarısız romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini crème brûléessiyle bir çaykaşığı ile oynamak, gün ışığında Pariste yürüyüşe çıkmak, St. Martins Kanalında taş sektirmek, yüzeyi hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük zevklere adamış ve hayalgücünü tamamen serbest bırakmıştır.
Hayatı, Prenses Diananın öldüğü gün değişmeye başlar. Haberlerden duyduğu şoku takiben yaşadığı bir dizi olay sonucunda, gevşemiş bir banyo fayansının arkasında, bir çocuğun yıllar önce saklamış olduğu metal bir kutu bulur ve bu kutunun sahibini aramaya başlar. Bu arayış içerisinde kendisiyle bir anlaşma yapar; eğer kutunun sahibini bulursa, hayatını iyiliğe adayacaktır. Bulamazsa da Ne yapalım.
Pek çok yanlış tahminin ardından, kendisiyle aynı apartmanda yaşayan kristal adam lakaplı ressam Raymond Dufayelin yardımıyla, kutunun gerçek sahibini bulur ve çeşitli numaralarla kutuyu sahibine iletir. Ardından adamı gözler ve üzerinde yarattığı mutluluğu görünce, diğer insanların hayatında güzel şeyler yapmaya karar verir. Bu Amélieyi gizli bir adalet sağlayıcı ve koruyucu melek yapar hayatına etki ettiği insanların gözünde. Babasının hep hayalinde olan dünya turuna çıkmasını sağlar, iş arkadaşlarına, apartmanın yöneticisine, manavın çırağı Luciene gizlice pek çok iyilik ve sürpriz yapar.
Ancak Amélie diğer insanlarla ilgilenirken, kimse kendisiyle ilgilenmemektedir. Başkalarının mutluluğu yakalaması için uğraşırken, kendi yalnızlığını sorgulamaya başlar. Bu sorgulama, pasaport için fotoğraf çekilen fotoğraf kulübelerinden, kenara atılmış, yabancılara ait vesikalık fotoğrafları toplayan, tuhaf karakter Nino Quincampoix ile olan bağıntısını görünce daha açık ve rahatsız edici olmaya başlar. Her ne kadar Ninoyu kendi yöntemleriyle pek çok dolambaçlı şekilde cezbetmeye çalışsa da, özünde utangaçtır ve Ninoya yaklaşamamaktadır. Ancak Raymondın öğütleri sonunda, başkalarının mutluluğu için uğraşırken kendi mutluluğunu da elde edebileceğini öğrenir...
Eleştiriler
Film ticari ve sanatsal açıdan büyük başarı yakalamıştır. Bununla birlikte les Inrockuptibles yazarı Serge Kaganskinin ağır eleştirilerine maruz kalmıştır. Kaganskiye göre film, Fransız toplumunun realistlikten oldukça uzak, şaaşalı bir betimlemesi, eski, etnik grupların nadir görüldüğü, gizli lepenist [2] bir Fransa kartpostalıdır. Paris çeşitli etnik kökenin bir arada bulunduğu bir şehirdir ve Montmartreın bitişiğinde, siyahi yerleşimlerin bulunduğu ve burada yaşayanların filmde pek az görüldüğü Barbès-Rochechouart bölgesi yer almaktadır. Eleştirmene göre, yönetmen, mükemmel Parisin rüyası bir görüntüsünü yakalamak için, siyahi insanların filmde yer almaması gerektiğini düşünmektedir. İlginç olansa, filmde sadece tren istasyonunda Amélieyi rahatsız etmek için arkasından yürüyen üç serseri için siyahi oyuncu kullanılmış olmasıdır.
David Martin-Castelnau ve Guillaume Bigot gibi diğer eleştirmenlerse, Kaganskinin bu eleştirisini haksız bulmakta ve Kaganskinin iddialarını, bir çeşit elit grubun, filmdeki sıradan insanlara karşı hastalıklı bir aşağılama olarak değerlendirmişlerdir [3]. Filmin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet ise, filmde Lucien rolünü üstlenen Kuzey Afrika kökenli oyuncu Jamel Debbouzeyi örnek göstererek bu eleştirilere karşı çıkmıştır.
Filme getirilebilecek bir eleştiri de, yeniden yapılandırılma aşamasında olan bir bölge olan Montmartreda, Amélie gibi bir garsonun, sadece garsonluktan aldığı parayla herhangi bir ulaşım aracına ihtiyaç duymaksızın nasıl işe gidebildiği, iş yerine nasıl bu denli yakın yaşayabildiği ve iş dışındaki boş vaktinin neden bu kadar çok olduğuna yönelik olabilir.
Oyuncu Kadrosu
- Audrey Tautou - Amélie Poulain
- Mathieu Kassovitz - Nino Quincampoix
- Serge Merlin - Raymond Dufayel
- Rufus - Raphaël Poulain - (Amélie'nin babası)
- Claire Maurier Suzanne
- Yolande Moreau - Madeleine Wallace/Wells (apartman yöneticisi)
- Arthus de Penguern - Hipolito (yazar)
- Jamel Debbouze - Lucien (manavın çırağı)
- Urbain Cancelier - Collignon (manav)
- Dominique Pinon - Joseph
- Isabelle Nanty - Georgette
- Maurice Benichou Dominique Bretodeau
- Clotilde Mollet Gina
- Lorella Cravotta - Amandine Poulain, Amélienin annesi