- Konum
- Cennet Şelaleleri. ♡
-
- Üyelik Tarihi
- 20 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 4,143
-
- MFC Puanı
- 312
HİMAYEYE ALMA NE DEMEK VE HUKUKİ GEREKÇESİ VARMI?
Gençlik Dairelerinin danışmanlık, eğitim desteği gibi diğer görevlerinin yanında en önemli ve en çok tartışılan görevi hiç kuşkusuz çocukların ailelerinden koparılarak himayeye alınmasıdır (Inobhutnahme)....
Gençlik Dairelerinin doğrudan ya da çocuğun talebiyle harekete geçerek çocukları korumaya alması 'himayeye alma (Inobhutnahme)' şeklinde adlandırılır.
'Himayeye alma' Çocuk ve Gençlik Yardım Kanunu'nun (Sozialesgesetzbuch, SGB VIII) 42. Maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre Gençlik Daireleri, sosyal pedagojik bir kriz yönetimi olarak acil durumlarda çocuk ve gençleri geçici tedbirlerle ailelerinden uzaklaştırarak himayeye almaya yetkilidir. Kanun metni incelendiği zaman himayeye almanın 'acil durumlar'da uygulanabilecek 'geçici bir tedbir' olarak öngörüldüğü açıkça anlaşılmaktadır. Maalesef uygulamada bu tedbire idarece çoğunlukla rutin olarak başvurulmakta ve bu geçici tedbir yıllar süren bir asli ilişki tarzına dönüştürülmektedir.Cocuklari genclik daireleri kendi akrabasi dururken, bilerek vede kasten yetimhanelere ve bakici ailelere (evlatlik olarak) teslim ediyor.
42. Maddeye göre çocuk 'selametinin (Kindeswohl) tehlikeye atılması ya da çocuğun bizzat talep etmesi durumunda' himayeye alınır. Uygulamada himayeye alma %90'ı aşan oranda çocuk ve ailenin rızası olmamasına rağmen gerçekleştirilmektedir.
Himayeye alınan çocuk, uygun bir kişi, uygun bir kuruluş ya da başka şekilde teşekkül etmiş barınma yerlerine teslim edilir. Burada seçim hakkı gençlik dairelerinindir.
Yapilan istatistiklere göre, 2008 senesine kadar devletin el koydugu toplam cocuk sayisi 250.000 iken 2008 yilinda 32.300 cocuga daha devlet el koydu 2009 yilinda 33.700 ve her sene maalesef Alman devleti giderek daha fazla cocuga el koymaktadir.
Cocugu devlet zorla ailesinden aldiktan sonra mahkemeler ve Genclik ofisleri davalari sistematik bir sekilde kendi menfaatlerini saglayacak sekilde yürütüyor.
En önemli sorunlardan bir digeride cocuklar su anda nerede, ne durumdalar? Bu sorularin cevablari hicbir yetkiliyi ilgilendirmiyor ve cocugun iyiligi icin karar verilmiyor. Dahada önemli bir mesele ise genclik ofisi ve Mahkeme isbirligi ve zoruyla ailesinden kopartilan oraya buraya dagitilan, heim'lara yerlestirilen bu cocuklarin sonu ne oluyor?
ALMANYADA BIR COCUK TICARETI UYGULANMAKTADIR:
Almanya'da yaşayan binlerce Türk aile aynı feryatta birleşiyor: Gençlik Dairesi el koyduğun evladımı geri ver!..
Alman makamlarının giderek "keyfi" görüntü veren kararlarıyla binlerce Türk çocuğuna el koymaları, bu çocukların, Türk kültürü, ahlak ve din anlayışı ile hiç ilişkisi olmayan aileler tarafından yetiştirilmesi "haklı tepkilerin" doğmasına neden oluyor...
"Devlet", kişinin en doğal hakkı olan "aile kurma" ve "ailesini kendi kültürü içinde geliştirme" hakkına ne oranda müdahale edebilir?
Günümüzde bu sorunun yanıtını araştırırken "devlet müdahalesi" sonucunda yaşanılan "aile dramlarının" izlerini çok iyi takip etmek zorundayız.
Devletin, bir ailede yaşanılan şiddet veya ailenin bireylerinin sağlıklı yaşama olanağını ellerinden alan aşırı fakirlik karşısında devreye girmesi doğal karşılanabilir. Aslında bu tür bir "koruyucu müdahale" devletin "sosyal kimliğinin" de uzantısıdır. Fakat bu müdahalenin mutlaka "herkes tarafından kabul edilebilir" kriterlere sahip olması zorunludur.
Özellikle "kültürel çatışmanın" yaşandığı toplumlarda belirli ve egemen kültürü temsil eden devletin, "azınlık statüsündeki" kültüre bağlı ailelere müdahalesinde mutlaka bu kriterlerin çok önceden ve taraflar arasında uzlaşma ile belirlenmiş olması, uygulamanın "azınlık tarafın" mağduriyeti ile sonlanmaması için azami gayretin gösterilmesi gerekmektedir.
Devlet kurumları tarafından yapılan dış müdahalenin Türkiye'de yaşanmasıyla, Türkiye'nin göç verdiği ülkelerde gerçekleşmesi arasında ciddi derecede farklılıklar söz konusudur. Göçmen aile ekseninde yaşananların sebep-sonuç ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, sorunların öncelikle kendi başına birtakım problemleri içeren göç olgusundan kaynaklandığı görülmektedir. Zira belirli bir dil, din ve kültürün taşıyıcısı olan ailenin farklı dil, din ve kültürü barındıran bir ülkede devlet müdahalesi görmesi, birtakım kültürel, sosyal ve psikolojik ek sorunları beraberinde getirmektedir.
DEVLETIN AİLEYE MÜDAHELE ETME HAKKI VARMI?
Yukarıda değinilen türde aile müdahalesinin söz konusu olduğu ülkelerin başında Türk nüfusunun çoğunluklu yaşadığı Almanya gelmektedir. Her ülkede olduğu gibi Almanya'da da gerek anayasa düzeyinde gerekse de federal ve eyalet düzeyindeki yasal düzenlemelerde aileyi korumaya yönelik hükümler yer almakta, yine bu amaç doğrultusunda ilgili devlet kurumları mevzuat çerçevesinde faaliyet göstermektedir. Bu kurumların başında çocuk ve gençleri korumakla sorumlu Gençlik Dairesi (Jugendamt) gelmektedir. Yerel düzeyde sorunlu ailelerle ilgilenen Gençlik Dairesi yaşanan sorunun aşılması doğrultusunda aileye problem seviyesine göre destekte bulunmaktadır. Aile fertlerinin psikolojik ve fiziki olarak zarar gördüğü aile içi çatışma ortamının bertaraf edilememe ihtimalinde çocuklar mahkeme kararıyla ailesinden alınıp çocuk yurdu veya koruyucu aileye verilmektedir. Ülkedeki yerli yabancı tüm aileleri kapsayan bu uygulamada 2009 yılı itibariyle ülke çapında 35 bin üzerinde çocuğa müdahil olunmuştur.
Ailede tedavi edilemeyecek türde zarar gören çocuğun korunması maksadıyla atılan her adım, şüphesiz ki olumlu karşılanmalıdır. Fakat söz konusu kurumun Türkiye kökenli ailelere yönelik uygulamaları detaylıca incelendiğinde ailelerin aleyhine birtakım olumsuz gelişmelerin de yaşandığı gözlemlenmektedir. Yanlış anlamalardan doğan yanlış teşhisler, yaşanan soruna orantısız yaptırımlar, sorunu aşmada uygulanan yanlış yöntemler, yerel Gençlik Dairelerinin müdahil olduğu süreçte ortaya çıkan hatalardır. Hareket alanı yasal çerçeveye dayanan Gençlik Dairesi memurunun zihin dünyasını besyen kamuoyunda genelde göçmenlerin özelde de Türkiye kökenli kişilerin olumsuz imgelerle konu edildiğini hesaba kattığımızda, ailelerle ilişkide ne gibi yanlış algılamaların gün yüzüne çıkabileceğini düşünmek gerekir. Hataların neden olduğu en vahim sonuç, ailesinden alınan çocuğun yasalara aykırı bir şekilde farklı kültür ve dine sahip aileye verilmesidir. Müslüman-Türk aileden alınan çocuğun Hristiyan-Alman ailesine verilmesi çocuğu dinî ve kültürel asimilasyona götüren bir yoldur.
ÖRNEKLER ACI VERIYOR
Gençlik Dairesinin uygulamalarında var olan sorunlu tarafları, yaşanan somut birkaç vakayla örneklendirebiliriz.
Almanya'nın Frankfurt şehri yakınlarında ikamet eden İ.A.'nın beş çocuğu tehlike altında oldukları gerekçesiyle mahkeme kararıyla 2005 yılında aileden alınmış, adli sürecin sonunda çocukların dördü aileye geri verilirken en küçük ve o dönemde 6 aylık olan F.A. Hristiyan-Alman bakıcı aileye verilmiştir. Şu an 7 yaşında olan çocuk adli girişimlere rağmen aileye hâlâ geri verilmemiştir. Gençlik Dairesi bu duruma gerekçe olarak çocuğun koruyucu aileye alıştığını, asıl ailesine alışmada zorlanacağını iddia etmektedir. Buna karşın çocuğun içinde bulunduğu aile kimliği krizi, aile bütünlüğü, ebeveynin çocuk üzerindeki temel hakkı gibi faktörler bu konulardaki yasal hükümlere rağmen kurum tarafından ciddiye alınmamaktadır. F.A. doğduğu ailenin dini, dili ve kültüründen koparılmış bir şekilde büyümektedir.
ÇOCUĞA EL KOYMAK NE DEMEK?
Bir başka olay da kendisi de gençlik dairesinin gözetiminde büyüyen K.B.'nin başına gelmiştir. K.B. bir proje kapsamında Türkiye'ye gönderilirken çocuğuna hamiledir. Doğumu Almanya'da gerçekleştirdikten sonra yeni doğan oğlu ile beraber tekrar Türkiye'ye gelir. 5 ay sonra Gençlik Dairesi tarafından Almanya'ya çağırılır. Kurum K.B.'nin oğlunu almak istemektedir. Gerekçe K.B.'nin Türkiye'deki hayat şartlarının rahat ve güvenilir olmadığıdır. Bu durumun iyileşmesi hâlinde çocuğunun kendisine geri verileceği bildirilir. K.B. çocuğunu vermek zorunda kalır. Daha sonra Türkiye'de evlenir. Eşi ile birlikte rahat, güvenilir ve ekonomik şartların yerinde olduğu bir hayat kurarlar. Bu arada dört çocukları olmuştur ve hepsi okulda başarılıdır. K.B. oğlunu geri almak için başvuruda bulunur. Fakat talebine olumlu yanıt alamaz. Diğer tartaftan eşinin Almanya'daki kız kardeşi çocuğun koruyucu ailesi olmayı talep etmiştir. Ancak bu imkân dikkate alınmamaktadır. Çocuk Hristiyan-Alman koruyucu ailede hayatını sürdürmektedir.
İKİ ÇOCUĞUM ELİMDEN ALINDI!
İki çocuğu elinden alınarak yurda verilen S.E. Gençlik Dairesinin sergilediği tutarsızlığı şu sözlerle ifade etmektedir:
''Çocukların birtakım sorunlarını aşmak için gençlik dairesi bize yardımcı olacaktı. Eve gelip baktılar, bize iyi davrandılar ve her şeyin iyi olacağını söylediler fakat daha sonra olumsuz yazıyla mahkemeye başvurdular ve çocuklarımı elimden aldılar.'' Bir aileyi parçalayan ve aile fertlerinde psikolojik yaralar açan Gençlik Dairesinin bu tutarsız ve orantısız müdahalesi hatalara yeni hatalar ekleyerek devam eder. Yurtta dayak yediklerini fakat sorumluların ilgilenmediklerini söyleyen çocuklar çareyi yurttan kaçmakta bulurlar. Fakat bu kaçış çocukların adeta cezalandırılmasına neden olur. Polis tarafından bulunan çocuklar daha sonra annelerinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki iki ayrı yurda sevkedilirler. Çocuklarla ilgili mahkeme süreci devam etmektedir.
Ana hatlarıyla sergilenen bu üç örnek Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli aileleri ilgilendiren, sözde çözüm maksatlı Gençlik Dairesi müdahalesinin ne gibi sorunlara neden olduğunu ortaya koymaktadır. Her üç örnekte de çocukların ailelerle olan ilişkilerine yönelik hassasiyet dikkate alınmadan ailelerinden koparılmış oldukları açıkça gözükmektedir. Bu tip sorumsuz yaklaşımlar, Gençlik Dairesinin göçmen ailelere yönelik uygulamalarında farklı amaçlar mı güdülüyor sorusunu akla getirmektedir.
Çocuk Tıcaretıne Hayır dıyorum Ve bUnu paylasıyorum !!!