- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Yûsuf bin Hüseyin hazretleri seyâhatlerinden birisinde, Arabistanda bir kabîleye uğradı. Kabîle reîsinin kızı, kendisini görüp âşık oldu. Bir yolunu bulup, Yûsuf bin Hüseyin yalnız iken yanına geldi. Yûsuf bin Hüseyin hemen kaçarak başka bir yere gidip oturdu. Başını dizlerine koydu. Çok yorulmuş olduğu için uyuyuverdi. Rüyâsında, benzerini hiç görmediği bir yerde, yeşiller giyinmiş kimseler gördü. Birisi de, pâdişâh misâli taht üzerinde oturuyordu. Kendilerine yaklaşıp kim olduklarını sordu. Onlar, kendisine çok saygı ve hürmet gösterip yol açtılar ve; Bizler melekleriz. Taht üzerinde oturan da Yûsuf aleyhisselâmdır. Yûsuf bin Hüseyini ziyârete geldi. dediler. Yûsuf bin Hüseyin, çok hayret etti ve mahcûb oldu. Ağlamaklı bir ses ile; Hasbünallah! Ben kim oluyorum ki, Allahü teâlânın Peygamberlerinden birisi benim ziyâretime gelsin, olacak şey değil! dedi.
Bu sırada hazret-i Yûsuf, tahttan inip kendisiyle müsâfeha etti ve kendisine sarıldı. Yûsuf bin Hüseyin ona; Ey Allahın peygamberi, ben kim oluyorum ki, bana bu kadar iltifât ediyorsunuz? dedi. Hazret-i Yûsuf buyurdu ki: O kabîle reîsinin güzel kızı, yalnız iken yanına gelince, sen Allahü teâlâdan korkarak ve Allahü teâlâya sığınarak oradan çıkınca, Allahü teâlâ, senin hâlini bana ve meleklere gösterip; "Ey Yûsuf! Bak, senin, Zelîhadan kaçtığın gibi, bu Yûsuf da kabîle reîsinin kızından nasıl kaçtı. buyurdu ve beni bu meleklerle birlikte seni ziyârete gönderip sana söylememi emretti ve buyurdu ki: Her şeyin bir nişânesi vardır. Bu zamânın nişânesi Zünnûn-i Mısrîdir. İsm-i âzam ona verildi. Huzûruna git. Hem de sana şu müjdeyi vermemi emretti ki, (Sen, Allahü teâlânın seçilmiş kullarındansın). buyurdu.
Yûsuf bin Hüseyin uykudan uyandığında aşk-ı ilâhî her tarafını kaplamıştı. Kendisine verilen işâret üzerine Mısıra doğru yola çıktı. Bir an önce Zünnûn-i Mısrî'ye kavuşmak arzusunda idi. Nihâyet Zünnûn-i Mısrînin meclisine gelip oturdu. Beş sene, bu sohbet meclisine devâm etti. Beşinci yıl sonunda hocası kendisini çağırıp; Artık memleketine git. Allah rızâsı için insanlara nasîhat et. Allah için konuş. buyurdu. Peki efendim. deyip ayrıldı. Memleketi olan Rey şehrine gelince bir meclis kurup, insanlara nasîhat etmeye başladı. Bu hâl, elli sene böyle devâm etti. Çok talebe yetiştirdi. İbrâhim-i Havvâs, Yûsuf bin Hüseyinin talebesi olup, bunun sohbeti bereketi ile çok yüksek hâllere ve makamlara kavuştu.