- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Rus Edebiyatının Güneş'i Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (Rusça: Алекса́ндр Серге́евич Пу́шкин (26 Mayıs 1799 - 10 Şubat 1837) Rus şair ve yazar. Birçok kişi tarafından en büyük Rus şairi ve Rus edebiyatı'nın kurucusu kabul edilir.
Aleksandr Sergeeviç Puşkin, 1799da Moskovada doğar. Babası Sergey Lvoviç, soylu bir ailenin çocuğudur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibalin ne kadar soylu biri olduğunu söylememiz için ise dedesi Etiyopya'lı Hannibalin Rus Çarı I. Petronun vaftiz çocuğu olduğunu belirtmemiz yeterli olacaktır. Görüldüğü gibi çok soylu bir ailenin üyesidir Puşkin. Annesi ve babası çok kültürlü ve aynı zamanda gösteriş düşkünü insanlardır. Zamanlarının çoğunu balolarda geçirdikleri için Puşkin, anne ve baba şefkatinden uzak bir çocuk olarak büyür. Puşkin, ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinir. Henüz sekiz yaşındayken Fransızcası Rusçası kadar iyidir. On bir yaşına geldiğinde ise özgürlükçü ve alaycı yazarlarına hayran olduğu Fransız Edebiyatını neredeyse ezberlemiştir ve Fransız şiirler ve komediler yazmaya başlamıştır.
Döneminin tanınmış şair ve yazarları, Puşkinin evine gelip gidenler arasındadır. Ancak hiçbiri onu kendisine durmadan tuhaf masallar anlatıp, eski Rus türküleri söyleyen dadısı kadar etkilemez. Yaşlı dadısı Arinanın anlattıkları, Puşkinin çocukluk ruhunda silinmez izler bırakır.
Şiire Başlaması
Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, Rus Çarı I. Aleksandrın Tsarskoye Seloda (Çarın yazlık köyü) açtırdığı okula yazılır ve buradaki altı öğrenim yılı boyunca tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburga gitme izni bile verilmeden adeta dış dünyadan koparılarak eğitim görür.
Puşkinin lise yıllarında yazdığı şiirlerinde bile, gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpar. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri rahatlıkla kullandığı ve canlı, kıvrak bir zekanın izlerinin görüldüğü şiirleriyle Derjavinin dahi dikkatini çekmeyi başarır.
Artık ünlü bir şair sayılmaya başlayan Puşkin, bu sıkıcı okul yıllarından sonra büyük bir eğlence susuzluğu ile, Petersburgun canlı yaşamına dalar. Yazdığı ve birçoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları bu sıralarda dilden dile dolaşmaya başlar. Rus edebiyatı tarihinde şiir, ilk kez olarak, herkes üzerinde hayranlık uyandırır. Yeni doğan ve adeta üzerine titrenen bir çocuk gibi coşku ile büyümeye başlar.
Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasyaya atanır ve burada ünlü Kafkas Esiri ve Bahçesaray adlı destanlarını yazar. Onun edebiyatında ne klâsik şiirin kuralcılığı ne de Romantizmin sahte, fantastik güzellikleri yer alır. O, gerçeği duyumsar, gerçeğin içinden gelir ve onu olduğu gibi anlatmayı ister.
Kafkasyadan dönen Puşkinin Rusyadaki askeri yönetime ulu orta sövmesinden dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklanır ve ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakılır. Hükümet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini canla başla yerine getirir.
Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya başlar. Çingeneler, Peygamber ve Boris Godunov isimli önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazar.
Bu uzun, sıkıcı ve gergin sürgün döneminden sonra Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskovaya çağırılan genç şairin kaleminden çıkan her şey artık çarın sansüründen geçecektir. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkinin yaşamının ayrılmaz parçaları olur.
Evliliği
Puşkin, bir baloda eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaşır ve büyüleyici güzellikteki bu genç kıza aşık olur. Natalya ise edebiyatla hiçbir ilgisi olmayan, Puşkini bir şair olarak umursamayan, aklı fikri kendine rahat bir yaşam sağlayacak bir koca bulmakta olan sıradan biridir ve ailesinin de ondan pek bir farkı yoktur. Puşkin Natalyaya evlenme teklif eder; Natalya ise, şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere erteler. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılır ve Moskovadan uzaklaşmak ister. Bu nedenle de, 1829da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katılır ve Osmanlı topraklarına gelir. Sonradan yazdığı Erzurum Yolculuğu adlı eserinde yol izlenimlerini anlatan Puşkinin, daha başka birçok eserinde de Erzurumdan aldığı esinler yer bulur.
Moskovaya dönen Puşkin, Natalyaya evlenme teklifini yineler. Uzun çekişmelerden sonra Natalyanın ailesini de ikna etmeyi başarır ve sonunda nişanlanırlar. Natalya ise, bu duruma karşı kayıtsız kalır ve sadece izlemekle yetinir. Natalyanın bu tutumu da sonuna kadar böyle devam eder. Yaşamını çekilmez kılan bir kayınvalidesi ve kusursuz ama yapay bir çiçek olan eşi vardır artık Puşkinin. Tabii bir de gerici polisler... Bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar yüzünden içi büyük bir acıyla dolsa da Puşkin, yazmaya devam eder. Yevgeniy Onegin, Don Juan , Veba Sırasında Ziyafet gibi manzum trajedyalarını ve Dubrovski, Maça Kızı gibi önemli eserlerini bu dönemde yazar. Gogolla olan arkadaşlığı da bu döneme rastlar. Öyle ki, Gogola ünlü Ölü Canlar romanını yazma fikrini Puşkin verir.
Ölümü
Pushkin Bu dönemde hayatına George Charles d'Anthès adında biri girer. Puşkin, o sıralarda yazdığı birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d'Anthès adındaki bu Fransız delikanlısının bayan Natalya Puşkine kur yaptığını, bayan Natalya Puşkinin de d'Anthèse karşı kayıtsız kalmadığını öğrenir. Çok üzülen Puşkin, 1837de d'Anthèsi düelloya çağırır. Bu bir anlamda Puşkinin ölüme meydan okuyuşudur. Çünkü, d'Anthèsin ordunun en iyi nişancılarından olduğu bilinmektedir.
27 Ocak 1837'de St.Petersburg yakınında Kara Dere'nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verilir. Puşkin'in şahidi arkadaşı Danzas'tır. Düello'da kullanacağı silahı almak için gümüşlerini sattığı iddia edilir.
Düelloda Puşkin tarafından omzundan yaralanan d'Anthès, Puşkini karnından yaralamayı başarır. Büyük bir soğukkanlılıkla iki gün boyunca can çekişen Puşkin, Ocak ayının soğuk bir öğleden sonrası hayata gözlerini yumar.
Şairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Oneginin son baskısını kapış kapış tüketen halk, şairin ölümü üzerine neredeyse hükümete karşı bir ayaklanma noktasına gelir. Bu gerekçe ile olayların çıkmasından çekinen polis, bir gece yarısı, şairin tabutunu gizlice kiliseden alır ve Mihaylovskoye köyüne götürerek toprağa verir.
Gogol, Puşkin, olağanüstü bir olaydır. der; Dostoyevski daha mistik bir tavırla Puşkin, bize gelecekten haber veren bir peygamberimizdir. der. Puşkin, modern Rus Edebiyatının oluşmasına en çok katkıda bulunan yazın ve düşün adamıdır. Puşkin, klasik Batı edebiyatını ve Rus halk ruhunu sentezleyerek, Rus Edebiyatında gerçekçilik akımını başlatan liderdir.
Aleksandr Puşkin'in düello günü uğradığı son yer; Peterburg Nevski Prospekt'de Wolf's şekercisidir (şimdi ki Cafe Litteraturnia).Bu cafede Puşkin'in balmumundan bir heykeli vardır.
Eserleri
Ruslan i Lyudmila Ruslan ve Ludmila (1820) (şiir)
Kavkazskiy Plennik Kafkas Esiri (1822) (şiir)
Bakhchisarayskiy Fontan Bahçesaray Selsebili (1824) (şiir)
Tsygany, Çingeneler(öyküsel şiir) (1827)
Poltava (1829)
Küçük Trajediler (1830)
Boris Godunov (1825) (dram)
Papaz ve uşağı Balda'nın hikâyesi (1830) (şiir)
Povesti Pokoynogo Ivana Petrovicha Belkina İvan Petroviç Belkin'in hikâyesi (5 kısa hikâyeden oluşur: Atış, Kar Fırtınası, Cenazeci, Menzil Müdürü ve Bey'in Kızı) (1831) (düzyazı)
Çar Saltan Masalı (1831) (şiir)
Dubrovsky (1832-1833, yayınlandı1841, roman)
Prenses ve 7 Kahraman (1833, şiir)
Pikovaya Dama Maça Kızı (hikâye) (1833) daha sonra operaya uyarlanmıştır.
Altın Horoz (1834, şiir)
Balıkçı ve Altın Balığın Hikayesi (1835, şiir)
Yevgeni Onegin (1825-1832) (şiirsel roman)
Mednyy Vsadnik Bronz Süvari (1833, şiir)
Yemelyan Pugachev isyanının Tarihi (1834, düz yazı)
Kapitanskaya Dochka - Yüzbaşının Kızı (1836, düz yazı)
Kirdzhali Kırcali (kısa hikâye)
Gavriiliada
Istoriya Sela Goryukhina Goryukhino Köyü'nün Hikayesi (bitirilmemiştir)
Stseny iz Rytsarskikh Vremen Şövalye Hikayeleri
Yegipetskiye Nochi Mısır Geceleri (kısa şiirsel hikâye, bitirilmemiştir)
K A.P. Kern AP. Kern'ne (şiir)
Bratya Razboyniki Haydut Kardeşler (oyun)
Arap Petra Velikogo Büyük Petro'nun Arabı (tarihsel roman, bitirilmemiş)
Graf Nulin Kont Nulin
Zimniy vecher Kış akşamı
KLEOPATRA VE ÂŞIKLARI
Saray pırıl pırıl. Şarkıcılar hep bir ağızdan
Destan okuyorlardı, filâvta ve rubabın akışıyla.
Melike sesiyle ve bakışıyla
Canlandırıyordu ziyafeti ihtişam içinde.
Gönüller sürükleniyordu onun tahtına doğru
Fakat altın tasın önünde, O, birdenbire daldı derinlere
Mucizeli başını, omuzuna eğip durdu.
Ve şimdi muhteşem ziyafet sanki uyukluyordu,
Davetliler susmuştu. Şarkıcılarda ne ses, ne seda vardı!
Ama işte, eğilen başını O kaldırdı yine,
Işıklı bir yüzle başladı sözlerine
Mutluluğunuz sizin, benim aşkımdadır,
Dinleyin beni, ben dilersem eğer, siz
Benimle bir olabilirsiniz.
İhtiras alışverişine kim giriyor, kim?
Aşkımı satıyorum ben,
Hayatı pahasına bir gecemi benim
Söyleyin, kim satın alacak içinizden?
Sustu ve korku sardı herkesi,
Yürekler burkuldu şehvetle
O, yüzünde soğuk bir cüretle
Dinlemektedir şaşkın mırıltıları
Ve küçümseyen bakışlarını ağır ağır
Hayranlarının üstünde dolaştırmaktadır.
Birden bir insanın çıkışıyla yarıldı kalabalık
Onun peşinden geldi iki kişi daha
Duruşları pervazdı, gözbebekleri ışık.
Melike karşılıyor gelenler ve böylece
Alışveriş bitiyor: satın alınıyor üç gece.
Ölüm odasıdır çağıran onları artık.
Şimdi kutsal kâhinler
Donakalmış davetliler önünde
Uğursuz kâseden
Sıra kurasını çekiyor birer birer.
Birinci Flavius, son Roma bölüğünde
En yırtıcı asker.
Çıldırtabilirdi onu
Katlanmak bir kadının azametine,
O kabul etmişti zevkin meydan okuyuşunu,
Kızgın kavga günlerinde koşar gibi
Düşmanın davetine.
İkinci, Kriton, genç hakim,
Epikür bahçelerindendi,
Kharitelerin, Kıbrısın, Amurun
Şairi ve hayranlarındandı.
Üçüncü, yeni açmış bir bahar çiçeği gibi
Okşuyordu gözü ve kalbi.
Ünlü değildi, adı asırlarda tutmamıştı yer;
Yavaşça gölgeliyordu
Dudaklarını ilk tüyler;
Genç yüreğinde tecrübesiz gücü
Kaynıyor ihtirasla;
Heyecan ışıldıyor gözlerinde.
Mağrur Melike hüzünlü bakışlarını;
Dondurdu onun üzerinde.
-Ant içerim... Ey zevklerin anası,
Mislini görmediğin gibi hizmet edeceğim sana.
Satılık bir cariye gibi gireceğim,
Kandırıcı ihtirasların odasına.
Dinle beni, gücü büyük Kıbrıslı sen,
Ve siz yer altı hükümdarları,
Ey gazaplı Aydanın ilahları,
Yemin ederim ki, sabah şafak sökene kadar
Arzularıma hükmedenleri, ben
Tatlı ihtiraslarla doyuracağım,
Ve bütün esrarlı aşk hünerleriyle
Ve misilsiz bir rehavetle onları yoracağım.
Ama, kızıl sabah ışıklarıyla,
Sökünce ölümsüz şafak,
Yemin ederim ki ölümün baltasıyla
Bu bahtiyar başlar yuvarlanacak
Ve işte artık gün batıyor,
Altın bir yay gibi doğuyordu ay.
Örtüldü baygın gölgelerle
İskenderiyede saray.
Fıskiyeler coşuyor, meşaleler tutuştu.
Buhurdanlar tütüyor ağır ağır, yer yer
Dünya ilâhlarının bekliyor emirlerini
Tatlı, ihtiraslı serinlikler.
Sessiz ve ihtişamlı karanlıkların,
Gönlü çeken mucizeleri arasında,
Ve gölgesinde erguvani perdelerin
Işıldıyordu altın oda..
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çeviri: Nâzım Hikmet
GECE SİSİ KAPLAMIŞ TEPELERİNİ GÜRCİSTAN
Gece sisi kaplamış tepelerini Gürcistan
Karşımda akıyor Aragva uğultulu.
Hem hüzün hem bir hafiflik var içimde; kederliyim,
Seninle dopdolu, aydınlık bir keder bu.
Seninle, sadece seninle Hiçbir şey
Bozmuyor, tedirgin etmiyor üzgünlüğümü,
Ve yürek yeniden tutuşuyor, seviyor yeniden,
Sevmemesi olanaksız çünkü.
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çeviri: Ataol Behramoğlu