96- ALAK SÛRESİ
Alimlerin icmaı ile Sûre mekkîdir. Kur'ân'dan ilk nazil olandır. Vahyin ilk nüzulünde başından beş âyet-i kerimenin nazil olduğu, Sûrenin kalan kısmının ise daha sonraları Ebu Cehl hakkında nazil olduğu da söylenmiştir.[1]
1. Yaratmış olan Rabbının adıyla oku.
2. Ki O, insanı bir "Alak"tan yarattı.
3. Oku, O senin Rabbın sonsuz bir kerem sahibidir.
4. Ki O, kalemle öğretmiştir.
5. O, insana bilmediğim öğretmiştir.
Yahya ibn Bükeyr kanalıyla Hz. Aişe'den rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'a gelen ilk vahy uyku halinde iken görmüş olduğu sâdık rüya*lardır. Hangi rüyayı görse mutlaka gün aydınlığı gibi aynen çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi, Hıra mağarasına çekilip orada pek çok gece ibadetle geçi*rirdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bitince) Hz. Hadice'nin yanına gelir ve yine azığını alıp tekrar mağaraya dönerdi. Nihayet O Hıra mağarasında iken hakk ona geliverdi. Melek O'na geldi ve: "Oku." dedi. Rasûlullah: "Ben okuyucu değilim (okuma bilmiyorum)." dedi. Hz. Peygamber der ki: "Melek beni aldı ve takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Oku." dedi. Ben yine: "Ben okuyamam." dedim. Beni ikinci kere takatten kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve: "Oku." dedi. Ben yine: "Ben okuyucu değilim." dedim. Beni üçüncü kere yakalayıp takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve: "Yara*tan Rabbının adıyla oku. O, insanı bir alakadan yaratmıştır. Oku, Rabbın niha*yetsiz kerem sahibidir." dedi. Hz. Aişe anlatmaya şöyle devam ediyor: Rasûlullah bununla (CibrîPin kendisine okuduğu vahyle) kalbi titreyerek döndü ve Hz. Hadice bint Huveylid'in yanına girdi, "Beni örtün, beni örtün." dedi. Onun üstünü örttüler. Nihayet korkusu geçince Hadice'ye olanları haber verdi ve "Ey Hadice, bana ne oluyor? Kendimden (bana bir şey olmasından) kork*tum." dedi. Hz. Hadice O'na: "Asla! korkma sana bir şey olmaz. Allah'a yemin ederim ki Allah seni asla rüsvay etmiyecek (seni üzmeyecek)tir. Çünkü sen sıla-i rahimde bulunur, Sözün doğrusunu konuşur, yorulmuşları taşır, yoksullara verir, misafirleri ağırlar, musibete uğrayanlara yardım edersin." deyip onu Hz. Hadice'nin amcası oğlu olan Varaka ibn Nevfl ibn Esed ibn Abdu'l-Uzzâ'ya götürdü. Varaka Câhiliye devrinde hristiyan olmuştu. İbranice kitap yazar ve Allah'ın dilediği miktarda İncil'i İbranice (veya Arapça) yazardı. Çok yaşlanmış ve gözleri kör olmuştu. Hz. Hadice ona: "Ey amcamın oğlu, kardeşin oğlu (Muhammed)'i dinle." dedi. Varaka: "Ey kardeşim oğlu nedir gördüğün?" diye sordu, Hz. Peygamber (sa) de gördüğünün haberini ona haber verdi. Varaka O'na: "Bu (sana gelen) Allah'ın Musa'ya indirmiş olduğu Nâmûs'tur. Keşke genç olsaydım ve kavmin seni (yaşadığın kasabadan) çıkardıklarında hayatta olsaydım." dedi. Hz. Peygamber (sa): "Onlar beni çıkaracaklar mı?" dedi. Vara*ka: "Evet, senin getirdiğini kim getirse mutlaka ona düşmanlık edilir. Eğer ben senin o gününe ulaşacak olursam elbette seni desteklerim." dedi ve fakat çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahy de kesildi. Hz. Peygamber (sa) vahyin ke*silmesine çok üzüldü.
İbn Şihâb kanalıyla Câbir ibn Abdillâh el-Ansarî'den rivayette o vahyin kesilmesinden bahisle naklettiği hadisinde Hz. Peygamber (sa) şöyle anlatır: Ben yürürken gökten bir ses işittim. Gözlerimi göğe çevirdiğimde ne göreyim; bana Hıra'da gelen melek gökle yer arasında bir kürsüye oturmuş. Ondan öyle korktum ki hemen eve dönüp "Beni örtün, beni örtün." diyebildim. İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Kötü şeylerden sakm"a kadar "Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar..." âyetlerini indirdi ve ondan sonra da artık vahy peşpeşe gelmeye devam etti.[2]
İmam Ahmed'in Zührî kanalıyla Hz. Aişe'den rivayetle tahric ettiği bu ha*diste vahyin kesildiği sırada olanlar anlatılırken Hz. Peygamber (sa)'in o devre*de vahyin gelmemesi uzayınca kendini dağların zirvesinden atmaya niyyetlendiği, kendini atmak üzere her bir dağ zirvesine çıkışında Cibril'in ken*disine görünerek "Ey Muhammed sen gerçekten Allah'ın elçisisin." diyerek onu teskin ettiği ayrıntısına da yer verilmiştir.[3]
6. Sakın!, çünkü insan muhakkak azar.
7. Kendisini ihtiyaçtan vareste gördü diye.
8. Şüphesiz dönüş ancak Rabbınadır.
9-10. Bir kulu, namaz kılarken men 'edeni gördün mü?
11. Gördün mü ya o, doğru yol üzerinde ise.
12. Yahut takvayı emrettiyse...
13. Sakın ey hatibim, ona boyun eğme, secde et ve yaklaş.
Ebu Hüreyre'den rivayette o şöyle anlatıyor: Ebu Cehl Hz. Peygamber (sa)'in secde etmesini kastederek: "Muhammed, sizin aranızdayken, sizlerin yanında da yüzünü yere koyuyor mu?" diye sordu. "Evet." dediler. "Lât ve Uzzâ'ya yemin ederim ki onu, bunu yaparken görürsem boynuna basacağım veya yüzünü toprağa bulayacağım." dedi. Bir gün Rasûlullah (sa) namaz kılar*ken geldi, boynuna basabileceğini sandı ama bir de baktık ki elleriyle yüzünü koruyarak geri geri çekiliyor. Ona : "Sana ne oldu?" diye sormuşlar, "Benimle arasında ateşten bir hendek, korku ve kanatlar oluşuverdi." demiş. Allah'ın Rasûlü (sa): "Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu uzuv uzuv parçalıyacaklardı." buyurmuş. Ravi der ki: Bunun üzerine Allah Tealâ "Sakın, ey habibim ona bo*yun eğme, secde et ve yaklaş"a kadar olmak üzere "Sakın!, çünkü insan muhak*kak azar..." âyetlerini indirdi.[4]
Namazın Hz. Peygamber (sa)'e mi'râcda farz kılındığı göz önüne getirilirse ve mi'râc da bi'setin onikinci senesi (Hicretten bir sene kadar önce) meydana geldiğine göre bu âyet-i kerimenin ondan sonra ve en yakın zaman olarak bi'setin onikinci senesi nazil olduğunu söylemek gerekecektir. Yani buna göre Sûrenin başı ile sonunun indirilmesi arasında on iki senelik bir zaman geçmiştir.[5]
17. Öyleyse topluluğunu çağırsın dursın.
18. Biz de zebanileri çağırırız.
İbn Abbâs'tan rivayette o şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (sa) (Mescid-i Haram'da, Makam-ı İbrahim'in yanında) namaz kılıyordu. Ebu Cehl geldi ve: "Ben sana bunu yasaklamadım mı? Ben sana bunu yasaklamadım mı?" dedi. Hz. Peygamber (sa) de oradan ayrılırken Ebu Cehl'e karşı biraz sert bir şeyler söyledi. Bunun üzerine o: "(Beni neyle tehdit ediyorsun?) Sen de çok iyi bili*yorsun ki burada (bu vadide) topluluğu .(taraftarları) benden daha çok kimse yoktur." dedi. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: "Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun. Biz de zebanileri çağıracağız." âyetlerini indirdi. İbn Abbâs der ki: Al*lah'a yemin olsun ki eğer topluluğunu, taraftarlarını çağırmış olsaydı zebaniler onu yakaliyacaklardı.[6]
[1] İbnu'l-Cevzî, age. IX, 175.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/959.
[2] Buhârî, BeduI-Vahy, 3; Tefsîrû'l-Kur'ân, Alak, 96/1; Müslim, İman, 252-256.
[3] Ahmed ibn Hanbel, Müsned, vi,232-233.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/959-960.
[4] Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkîn, 38 Benzer bir rivayet için ayrıca bak: Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, Alak. 96/4; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,248.
[5] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/960-961.
[6] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Alak, 96/2, hadis no: 3349; Taberî, age. XXX,164.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/961.
Alimlerin icmaı ile Sûre mekkîdir. Kur'ân'dan ilk nazil olandır. Vahyin ilk nüzulünde başından beş âyet-i kerimenin nazil olduğu, Sûrenin kalan kısmının ise daha sonraları Ebu Cehl hakkında nazil olduğu da söylenmiştir.[1]
1. Yaratmış olan Rabbının adıyla oku.
2. Ki O, insanı bir "Alak"tan yarattı.
3. Oku, O senin Rabbın sonsuz bir kerem sahibidir.
4. Ki O, kalemle öğretmiştir.
5. O, insana bilmediğim öğretmiştir.
Yahya ibn Bükeyr kanalıyla Hz. Aişe'den rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'a gelen ilk vahy uyku halinde iken görmüş olduğu sâdık rüya*lardır. Hangi rüyayı görse mutlaka gün aydınlığı gibi aynen çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi, Hıra mağarasına çekilip orada pek çok gece ibadetle geçi*rirdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bitince) Hz. Hadice'nin yanına gelir ve yine azığını alıp tekrar mağaraya dönerdi. Nihayet O Hıra mağarasında iken hakk ona geliverdi. Melek O'na geldi ve: "Oku." dedi. Rasûlullah: "Ben okuyucu değilim (okuma bilmiyorum)." dedi. Hz. Peygamber der ki: "Melek beni aldı ve takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Oku." dedi. Ben yine: "Ben okuyamam." dedim. Beni ikinci kere takatten kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve: "Oku." dedi. Ben yine: "Ben okuyucu değilim." dedim. Beni üçüncü kere yakalayıp takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve: "Yara*tan Rabbının adıyla oku. O, insanı bir alakadan yaratmıştır. Oku, Rabbın niha*yetsiz kerem sahibidir." dedi. Hz. Aişe anlatmaya şöyle devam ediyor: Rasûlullah bununla (CibrîPin kendisine okuduğu vahyle) kalbi titreyerek döndü ve Hz. Hadice bint Huveylid'in yanına girdi, "Beni örtün, beni örtün." dedi. Onun üstünü örttüler. Nihayet korkusu geçince Hadice'ye olanları haber verdi ve "Ey Hadice, bana ne oluyor? Kendimden (bana bir şey olmasından) kork*tum." dedi. Hz. Hadice O'na: "Asla! korkma sana bir şey olmaz. Allah'a yemin ederim ki Allah seni asla rüsvay etmiyecek (seni üzmeyecek)tir. Çünkü sen sıla-i rahimde bulunur, Sözün doğrusunu konuşur, yorulmuşları taşır, yoksullara verir, misafirleri ağırlar, musibete uğrayanlara yardım edersin." deyip onu Hz. Hadice'nin amcası oğlu olan Varaka ibn Nevfl ibn Esed ibn Abdu'l-Uzzâ'ya götürdü. Varaka Câhiliye devrinde hristiyan olmuştu. İbranice kitap yazar ve Allah'ın dilediği miktarda İncil'i İbranice (veya Arapça) yazardı. Çok yaşlanmış ve gözleri kör olmuştu. Hz. Hadice ona: "Ey amcamın oğlu, kardeşin oğlu (Muhammed)'i dinle." dedi. Varaka: "Ey kardeşim oğlu nedir gördüğün?" diye sordu, Hz. Peygamber (sa) de gördüğünün haberini ona haber verdi. Varaka O'na: "Bu (sana gelen) Allah'ın Musa'ya indirmiş olduğu Nâmûs'tur. Keşke genç olsaydım ve kavmin seni (yaşadığın kasabadan) çıkardıklarında hayatta olsaydım." dedi. Hz. Peygamber (sa): "Onlar beni çıkaracaklar mı?" dedi. Vara*ka: "Evet, senin getirdiğini kim getirse mutlaka ona düşmanlık edilir. Eğer ben senin o gününe ulaşacak olursam elbette seni desteklerim." dedi ve fakat çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahy de kesildi. Hz. Peygamber (sa) vahyin ke*silmesine çok üzüldü.
İbn Şihâb kanalıyla Câbir ibn Abdillâh el-Ansarî'den rivayette o vahyin kesilmesinden bahisle naklettiği hadisinde Hz. Peygamber (sa) şöyle anlatır: Ben yürürken gökten bir ses işittim. Gözlerimi göğe çevirdiğimde ne göreyim; bana Hıra'da gelen melek gökle yer arasında bir kürsüye oturmuş. Ondan öyle korktum ki hemen eve dönüp "Beni örtün, beni örtün." diyebildim. İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Kötü şeylerden sakm"a kadar "Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar..." âyetlerini indirdi ve ondan sonra da artık vahy peşpeşe gelmeye devam etti.[2]
İmam Ahmed'in Zührî kanalıyla Hz. Aişe'den rivayetle tahric ettiği bu ha*diste vahyin kesildiği sırada olanlar anlatılırken Hz. Peygamber (sa)'in o devre*de vahyin gelmemesi uzayınca kendini dağların zirvesinden atmaya niyyetlendiği, kendini atmak üzere her bir dağ zirvesine çıkışında Cibril'in ken*disine görünerek "Ey Muhammed sen gerçekten Allah'ın elçisisin." diyerek onu teskin ettiği ayrıntısına da yer verilmiştir.[3]
6. Sakın!, çünkü insan muhakkak azar.
7. Kendisini ihtiyaçtan vareste gördü diye.
8. Şüphesiz dönüş ancak Rabbınadır.
9-10. Bir kulu, namaz kılarken men 'edeni gördün mü?
11. Gördün mü ya o, doğru yol üzerinde ise.
12. Yahut takvayı emrettiyse...
13. Sakın ey hatibim, ona boyun eğme, secde et ve yaklaş.
Ebu Hüreyre'den rivayette o şöyle anlatıyor: Ebu Cehl Hz. Peygamber (sa)'in secde etmesini kastederek: "Muhammed, sizin aranızdayken, sizlerin yanında da yüzünü yere koyuyor mu?" diye sordu. "Evet." dediler. "Lât ve Uzzâ'ya yemin ederim ki onu, bunu yaparken görürsem boynuna basacağım veya yüzünü toprağa bulayacağım." dedi. Bir gün Rasûlullah (sa) namaz kılar*ken geldi, boynuna basabileceğini sandı ama bir de baktık ki elleriyle yüzünü koruyarak geri geri çekiliyor. Ona : "Sana ne oldu?" diye sormuşlar, "Benimle arasında ateşten bir hendek, korku ve kanatlar oluşuverdi." demiş. Allah'ın Rasûlü (sa): "Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu uzuv uzuv parçalıyacaklardı." buyurmuş. Ravi der ki: Bunun üzerine Allah Tealâ "Sakın, ey habibim ona bo*yun eğme, secde et ve yaklaş"a kadar olmak üzere "Sakın!, çünkü insan muhak*kak azar..." âyetlerini indirdi.[4]
Namazın Hz. Peygamber (sa)'e mi'râcda farz kılındığı göz önüne getirilirse ve mi'râc da bi'setin onikinci senesi (Hicretten bir sene kadar önce) meydana geldiğine göre bu âyet-i kerimenin ondan sonra ve en yakın zaman olarak bi'setin onikinci senesi nazil olduğunu söylemek gerekecektir. Yani buna göre Sûrenin başı ile sonunun indirilmesi arasında on iki senelik bir zaman geçmiştir.[5]
17. Öyleyse topluluğunu çağırsın dursın.
18. Biz de zebanileri çağırırız.
İbn Abbâs'tan rivayette o şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (sa) (Mescid-i Haram'da, Makam-ı İbrahim'in yanında) namaz kılıyordu. Ebu Cehl geldi ve: "Ben sana bunu yasaklamadım mı? Ben sana bunu yasaklamadım mı?" dedi. Hz. Peygamber (sa) de oradan ayrılırken Ebu Cehl'e karşı biraz sert bir şeyler söyledi. Bunun üzerine o: "(Beni neyle tehdit ediyorsun?) Sen de çok iyi bili*yorsun ki burada (bu vadide) topluluğu .(taraftarları) benden daha çok kimse yoktur." dedi. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: "Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun. Biz de zebanileri çağıracağız." âyetlerini indirdi. İbn Abbâs der ki: Al*lah'a yemin olsun ki eğer topluluğunu, taraftarlarını çağırmış olsaydı zebaniler onu yakaliyacaklardı.[6]
[1] İbnu'l-Cevzî, age. IX, 175.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/959.
[2] Buhârî, BeduI-Vahy, 3; Tefsîrû'l-Kur'ân, Alak, 96/1; Müslim, İman, 252-256.
[3] Ahmed ibn Hanbel, Müsned, vi,232-233.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/959-960.
[4] Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkîn, 38 Benzer bir rivayet için ayrıca bak: Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, Alak. 96/4; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,248.
[5] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/960-961.
[6] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Alak, 96/2, hadis no: 3349; Taberî, age. XXX,164.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/961.