Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Türküsünün Hikayesi

MF-Login

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2013
  • Mesajlar
    2,428
  • MFC Puanı
    21
Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Türküsünün Hikayesi



Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Tükü Hikayesi, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Türküsünün Hikayesi, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Sözleri, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Nota Akoru, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Hangi Yöreye Ait, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Türküsünü Dinle



Çukurova Yöresine Aittir
Büyük bir halk şairi olan Karacaoğlan'ın hayatı üzerine yapılan araştırmalarda kesin bir bilgi yoktur. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ve şiirlerinde yapılan incelemelerden onun 1606 da doğmuş 1670 yılında ölmüş olduğu tahmin edilmektedir. Her nekadar doğduğu yer bilinmiyorsa da öldüğü ve mezarının bulunduğu yer bellidir. Kendisinin Güney Anadolu'da yaşayan Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İçel'li olduğu muhakkaktır.Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi pek çok yer gezmiş,aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, çağının konuşma dili ile öz türkçe olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir.
Bugün kesin olarak bilinen bir şey varsa o da mezarının İçel'in Mut İlçesi'ne bağlı Karacaoğlan Köyü'ndeki Karacaoğlan tepesinde Karacakız tepesi ile karşı karşıya olduğudur.
Mezar 1997 yılında anıt mezar haline getirilerek Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından ziyarete açılmıştır. Karacaoğlan aynı zamanda tarihte heykeli dikilen, bilinen ilk ozandır. İçel'in Mut İlçesine Heykeltraş Prof.Hüseyin GEZER tarafından yapılan heykeli 8 haziran 1973 günü dikilmiştir.Yörede onun şiirlerinden pek çoğu halk arasında söylenir bazıları türküleştirilmiştir.

Çeşitli kaynaklara göre Kozana bağlı Feke İlçesi'nin "Gökçe" köyünde, "Mamalı" da, "Binbuğa"da, "Erzurum"da "Zobular"da, "Gökçeli"de, "Varsak da, hatta "Belgrad"da doğduğu öne sürülmüştür. Fakat, kanımızca en sağlam ve eski kaynak, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defteri olup, inandırıcı delillere da-yanmaktadır. Hamdi Efendi, Varsak köyünde 1876 da hatıra defterine şu satırları kaydetmiştir: "Malum ola ki Karacaoğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas, fakir-el hal olmağla sayd-ü şikarla taayyuş eder olup 1013 (M .1604) tarihinde Kozan dere-beylerinden Hüsa m Beyin sayıl namıyle tut-kap asker devşirdiği hengamda İlyas dahi tutulup götürülerek orada gaip olduğu için lakapları Sayıloğlu kaldığı ve el- yevm karyei mezbur hanedanı Sayılzade Mehmet Efendi'den anlaşılmıştır. Karacaoğlan'ın ismi Hasan olup öksüz büyümüş. Vechen karayağız ve fakir çocuğu olduğu için buna Karacaoğlan denülüp böylece anıldığı. Karacaoğlan delikanlı iken munis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktin karye ağalarından serdengeçti Osman Ağa Karaca Oğlan'ı evlatlık şekliyle diğer fakir bir aile kızıyle teehhül ettirmiş ise de kız hor ve çirkin olduğundan Kara caoğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayup yirmi dört yaşında Varsak'tan firar-la mekanın gaip ederek, encam Maraş'ta Zülgaroğlu (Zülkadir olacak) Hüsam Bey' in himayesinde altı sene teehhül ümidiyle kalıp, teehhül ümidi münkesir olunca ora-dan müfarekatla yine geşt-i diyara başlayıp on dokuz sene sonra vatanına gelmişse de fazla barınamayıp elli beş yaşında Tarsus tarikıyla tekrar geşt-i diyara der-ban oldu-ğu (1)", kayıtlıdır. Han Mahmut adli halk hikayesinde ve diğer bazı anlatımlarda Karacaoğlan'ın Tarsus'ta Karaca Kız adındaki bir yörük beyi'nin kızına aşık olduğu, vermedikleri için kızın, arkasından da Karacaoğlan'ın Kırklar mağarasına, bazı kaynaklara göre de Eshab-ı Kehf Mağarasına çekilerek orada öldüğü rivayet olunur. İshak Refet Işıtman ise, 1933 yılında yayınladığı Karacaoğlan adlı eserinin 33. sayfasında "Şairin menkıbeleri arasında Karaca Kız adlı birisini sevdiği söylenir ve ölünceye kadar bu sevginin devam ettiği, fakat birbirlerine kavuşamadıkları, en sonunda Karacaoğlan'ın bir tepeye, Karaca Kız'ın da onun karşısındaki bir tepeye gömüldükleri anlatılır. Bu tepeler Çukurovada imiş", demektedir. Bizim görüşümüze göre buradaki Çukurova'dan Çukur Köyü'nün anlaşılması gerekir. Zira Çukur köyü (şimdi Karacaoğlan) Karaca Kız ve Karacaoğlan Tepeleri'nin düzlüğündedir. Fuat Köprülü'nün araştırma yaptığı dönemlerdeki ulaşım imkanları dikkate alınırsa, Mut İlçesi dahi belli çevre dışında bilinmezken Çukur köyünün bir araştırmacı için bilinmesi elbette mümkün değildir. Esasen şimdiki Çukur (Karacaoğlan) köyü 1286 yıllarında Sarıkavak beylerinden Hacı Kadir ağa zamanında eski yerinden nakledilmiştir. Karacaoğlan tepesinin birkaç kilometre kuzey batısına düşen eski Çukur içme ve kullanma sularını sarnıçlardan sağlayan bir kıraç yayladır. Sarıkavak beylerinin yaylası olan bu köyün 8 kilometre kadar doğuya nakledilmesinin bir de hikâyesi vardır. Rivayete göre köyün çobanı, sürünün içinden bir tekenin sık sık ayrılarak sakalı ıslanmış şekilde geriye döndüğünü görür ve merakla takip eder. Görür ki şimdiki köyün hemen yakınında bir kaynak vardır ve teke tesadüfen bulduğu bu kaynaktan iç güdüsüyle şaşırmadan gidip, suyunu içtikten sonra dönmektedir o Bundan sonra sadece yazları oturulan eski Çukur su kaynağına yakın yerde yeniden iskân sahası haline getirilir. Köy devamlılık kazandıktan sonra halk Karacaoğlan mezarını adeta ziyaretgâh haline getirmiş, ona evliyalık izafe etmiş, tepenin adına zamanla Erenler Tepesi de denmeye başlanmıştır.



Ala gözlerini sevdiğim dilber
Şay edip aleme bildirme beni
Açıp ak gerdanın durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme beni

Ko dolanıp dursun kolun boynumda
Hiç ölüm korkusu yoktur aynımda
Bir gececik mihman olsam koynunda
Uyan sabah deyu kaldırma beni

Dolandım dağları bu yere düştüm
Yar senin derdinden odlara düştüm
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
Yeter alev alev yandırma beni

Gece gündüz çok ağladım gülmedim
Aradım derdime derman bulmadım

Bunca yıldır bir minnete gelmedim
Kerem eyle mahsun gönderme beni

Dolandım dağları bu yere düştüm
Yar senin derdinden odlara düştüm
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
Yeter alev alev yandırma beni

Dolandım dağları bu yere düştüm
Yar senin derdinden odlara düştüm
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
Yeter alev alev yandırma beni

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Şay edip aleme bildirme beni
Açıp ak gerdanın durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme beni
Ecelimden evvel öldürme beni



Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber Akor



Am F C E Am F C E
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Am F C E Am F C E
Şay edip aleme bildirme beni
Am F C E Am F C E
Açıp ak gerdanın durma karşımda
Am F C E Am F C E
Ecelimden evvel öldürme beni

F G Am G
Dolandım dağları bu yere düştüm
F G Am G
Yar senin derdinden odlara düştüm
F G Am G
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
F G E Am F C E
Yeter alev alev yandırma beni

Am F C E Am F C E
Gece gündüz çok ağladım gülmedim
Am F C E Am F C E
Aradım derdime derman bulmadım
Am F C E Am F C E
Bunca yıldır bir minnete gelmedim
Am F C E Am F C E
Kerem eyle mahsun gönderme beni

F G Am G
Dolandım dağları bu yere düştüm
F G Am G
Yar senin derdinden odlara düştüm
F G Am G
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
F G E Am F C E
Yeter alev alev yandırma beni

F G Am G
Dolandım dağları bu yere düştüm
F G Am G
Yar senin derdinden odlara düştüm
F G Am G
Çaresi bulunmaz dertlere düştüm
F G E Am F C E
Yeter alev alev yandırma beni

Am F C E Am F C E
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Am F C E Am F C E
Şay edip aleme bildirme beni
Am F C E Am F C E
Açıp ak gerdanın durma karşımda
Am F C E Am F C E
Ecelimden evvel öldürme beni
Am F C E Am
Ecelimden evvel öldürme beni

 
Üst Alt