Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Akupunktur Nedir?

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Akupuntur her hastalıkta, ister fiziksel isterse akli olsun vücudun bazı bölgelerinde hassas noktalar bulunduğu ve bunların hastalığın iyileştirilmesiyle ortadan kaybolduğu prensibi üzerine kurulmuştur. Bunlara akupunktur noktası adı verilir. Hastalar bazen durup dururken noktaların hassasiyetinden şikayet etmekte, bazen de ancak basınç uygulandığında hassaslaştığını belirtmektedirler. Diğer zamanlarda, bu noktalar ancak usta akupunktur pratisyenlerince, zorlukla bulunabilmektedir.

Akupunktur noktası bir düğümcük (daha çok fibrozitte bulunanlar gibi), kasılmış bir kas parçası, veya sadece şişmiş ya da soluklaşmış hassas bir deri sahası olabilir.Çinliler, bazıları ortodoks tıb tarafından bilinse de aynı isimle anılmayan 1000 kadar akupunktur noktası tarif etmektedirler. Doktorlarca iyi bilinir ki bir organda meydana gelen hastalık, o organdan hayli uzak bir alanda ağrı, hassasiyet, hatta deri değişikliğine yol açabilir. Örneğin diyaframdaki bir aksaklık omuzbaşında ağrıya sebep olabilir. Bunun sebebi her iki alanı besleyen sinirlerin kısmen birleşip, beyni, bir noktadan gelen ağrı sinyali sanki öbüründün geliyormuş gibi yanıltmasıdır.

Batı tıbbıyla akupunktur arasındaki fark, ortodoks tıbbın iç hastalıkların bu yüzeysel işaretlerini yalnızca teşhiste kullanmasına karşılık, akupunkturcularm aynı zamanda tedavi için bunlardan faydalanmasmdadır.

Çinliler akupunktur noktalarının büyük bir kısmını oniki ana grupta sınıflandırmışlardır. Oniki gruptan her birine ait olan noktalar vücut yüzeyinde meridyen denen Imyali bir çizgiyle birleştirilmektedir. Oniki ana meridyen,akciğer, kalın bağırsak, mide, dalak, kalp, ince bağırsak, idrar torbası, böbrek, perikard, 'üç ısıtıcı", Safra Kesesi ve karaciğeri kontrol eder. Meridyenler boyunca bütün akupunktur noktalan adı geçen organı etkilerler, fakat bu aynı şekilde olmayabilir. Bir meridyen boyunca dizili akupunktur noktalarının sayısı değişebilir ama, örneğin vücudun her iki yanında, kalbin 9 ve idrar torbasının 67 noktası mevcuttur. Ayrıca merkezî konuma sahip, biri önde biri arkada iki meridyen daha vardır.

Aslında meridyenler bu kadar basit değildir. Çünkü uzantıları doğrultusundaki uyarımlar yalnızca adı geçen organları fakat aynı zamanda embriyolojik olarak beraber geliştikleri organları da etkiler. Ana meridyenlerin hastalanan organa yakın bölgeleri de besleyen kollan vardır.Çinlilere göre bu meridyenler bizlerin vücudunun bütünleşmiş parçalandır. Bizler, Batı'da tesisatçılıkta gerçekten çok iyiyiz ama birçok başka şeyde maalasef yetersiz durumdayız, Çinliler vücudun yaşam kuvvetlerini (Chi) ve meridyenleri nasıl dolaştığım tarif ediyorlar ve bütün hastalıktan bu yaşam kuvvetlerinin dolaşımındaki aksaklık olarak yorumluyorlar.

Maalesef, bu tür bir kavramın Batılı kalın kafalı bilim adamlannca kavranması pek kolay değildir çünkü akupunkturda fiziksel ve metafizik olan arasındaki fark belirsizleşmektedir.

Akupunkturun etki mekanizması üzerine, göreceğimiz gibi, bilimsel açıklamalar artmaktadır. Fakat biz Batılılar in mu kabulde hâlâ isteksiziz. Bunun bir çok nedeni vardır. I Haricisi Eski Çinlilerin bize öğretebilecekleri herhangi bir şey olabileceğine inanamıyoruz, ikincisi, bilimsel olarak neden tedavi ettiğini bilemiyoruz ve üçüncüsü akupunkturcular nasılını ortaya koy amadan yalnızca işe yaradığını açıklamakla iktifa ediyorlar.

Kesin yanıtlara hâlâ sahip değilsek de çağdaş ağn araştırmalan akupunkturun nasıl tedavi ettiği problemine yeni ışıklar tutuyor. Birçok ağn ve akupunktur uzmanı, örneğin akupunktur meridyenlerinin en fazla haritalardaki coğrafi paralel ve meridyenler kadar gerçek olduğunu iddia ediyorlar. Bununla birlikte bir çoğu akupunktur noktalarının varlığını kabul ediyor. Dünyanın seçkin ağn araştırmacılanndan Profesör Ronald Melzack'm Ağrı adlı tıp dergisinde dediği gibi; «bazı noktalardaki basınç özel ağn şekilleriyle ilişkilidir. Kısacası, bu noktalann iğneyle yoğun tahriki bazen uzun süreli ağn kesilmelerini sağlamaktadır.»

Tam olarak nasıl çalıştığım bilemiyoruz ama ABD'deki. heyecan verici deney gösterdi ki beyin, akupunktur sonucu ağn kesici endorfinler üretmektedir. Eroin bağımlılarının omurilik sıvısında normalden daha az endorfin bulunmaktadır, bu da akupunkturun bağımlılann tedavisinde nasıl etkili olduğuna dair bir ipucu verebilir. İngiltere, Amerika ve Hong Kong'ta bir çok pratisyen, kulak memesine sokulan bir iğneyle elde edilen devamlı bir uyanmn uyuşturucu bağımlılanmn tedavisinde etkili olduğunu ileri sürmektedirler. Başka bir ilgi çekici bulgu da, bir antinarkotik olan naloxon'un morfin, eroin ve benzeri' uyuşturucuların etkilerini tersine çevirmekle kalmayıp aynı zamanda akupunkturun ağrı
kesici etkisini de engelliyor olmasıdır bu da akupunkturun ve insanoğlu tarafından bilinen en kuvvetli ağrı kesicilerin aynı beyin abalarına etki ettiklerini göstermektedir. Fakat plasebo tabletleri kullanan kişilerin büyük bir bölümünde aynı şekilde endorfin üreterek karşıhk vermesi cevabın göründüğü kadar basit olmadığını göstermektedir. (Plasebo = doktorlar tarafından ilaç diye verilen, fakat aslında ilaç olmayıp, psikolojik olarak iyileşme sağlayan haplar).

Maalesef değerli gözüken bu endorfin teorisi bir darbeyi de akupunkturun ağrıyı anında kesmesini gözlemlediğimizde yemektedir. Bu etkiyi beyinde endorfin üretilmesinin etkisi olarak kabul etmek, araştırmaların endorfin miktarının iğneden ancak yirmi dakika sonra yeterli düzeye çıktığı sonucunu vermesinden sonra zorlaşmaktadır. O halde, bundan, bilinmeyen başka bir mekanizmanın sorumlu olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Dünyanın en seçkin ağrı araştırmacılarından Ronald Melzack ve Patrick Wall un 1965 yılında açıkladıkları bir. teori soruna bazı cevaplar getirebilmektedir. Önerdikleri, omuriliğin her seviyesinde bir tür geçiDin mevcut olabileceğiydi. Bu geçit öyle bir şekilde çalışmaktadır ki kapalı olduğunda beyne ağrı sinyalinin ulaşmasını engellemektedir. Bu teori oldukça karmaşık bir yapısı olmasına, bildiklerimiz arttıkça her an çeşitli değişikliklere uğramasına rağmen kaba hatlarıyla şöyledir: Omurilikteki geçit, biri açmaya, diğeri kapamaya çalışan iki türlü uyarıyla devamlı bombardıman edilmektedir.

Denge, normalde kapatmaya çalışanların lehinde olduğundan çoğu zaman ağrı hissetmeyiz. Geçidin yukardan (akli veya psikolojik faktörler) veya dışardan (ağrı verici uyarı) gelen bir etki sonucu açılması ya da kapanması sağlanabilir. Bunların her ikisi de geçitin ne kadar açılacağını kontrol için birbiriyle bağlantılı olarak hareket ederler. Geçit yukarıdan kapatılabilir, böylece kişi acı vermesi beklenilen şekilde uyarılsa bile acıyı hissetmez (bu hipnozun ağrıyı nasıl bloke ettiğini açıklayabilir) ve bazende geçit yukardan açılıp, gerçekte oturmasına rağmen acı hissedilebilir. (buna psikojenik acı veya ağrı denir).

Akupunktur geçiti kapama veya ağrıyı engelleme yollarını uyararak omurilikteki geçitleri kapatabilir, bu ise kkupunkturun neden hemen gözlemlenebilir . İlk adı geçen etkiler muhtemelen sinir yolaklarıyla (anatomik olarak bildiğimiz manada değil de anatomik gerçekliği olan, fakat vücudun elektrik alanlarındaki değişimle sonucu kıstı süreli olarak ortaya çıkan, enerji ileten yollarla) ve diğerleri ise beyindeki endorfin gibi kimyasal aracılarla iletilir.

Akupunkturun nasıl etkili olduğunu açıklamanın ne kadar zor olduğunu gördükten sonra şimdi de nasıl yapıldığını görelim.


Nasıl etki eder?

Doğrusunu söylemek gerekirse bunu hiç kimse bilmemektedir (en azından Batı'da, bizim anlayabileceğimiz terimlerle). Fakat hiç şüphesiz işe yaramaktadır. Yıllar boyunca akupunktur bir tür hipnoz olarak açıklanmaya çalışılmıştır. İnsanların % 20'sinin akupunktura cevap vermemesi olgusu (Batı'da Doğu'dakinden daha yüksek) bu hipotezi onaylar görünmektedir ama hayvanların da başarıyla tedavi edildiği görüldükten sonra bu hipotez geçerliliğini yitirmektedir. Akupunktur tamamen uyuşturulmuş hastalarda da etkisini sürdürmektedir.

Akupunkturun hipnotik bir fenomen olmadığının inandırıcı kanıtlarına ise kendi akupunktur tedavileri sürerken sonucun ne olması gorektiğini bilen kişilerin eserlerinde rastlanmaktadır. Hastalar akupunkturcuya, iğneyi yanlış yere yerleştirdiğini, bir incin (25,3 mm) onda biri kadar mesafeye dek söyleyebilmektedirler.
 
Üst Alt