Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları
Bölgenin prehistorik çağları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Prehistorik çağlarda yaşanmış olan buzul ve buzul arası dönemler bölgenin yüksek rakımlı olması, buzul dönemlerinde buzul sınırlarının yurdumuzun kuzey bölgeleri ve yüksek bölgelerinde etkili olması buralarda yerleşimi olanaksız kılmış olabilir.
Bölgenin arkeolojisinde ilçeye 15 km. uzaklıkta Yuvadamı köyünün kuzeyinde bulunan nekropol alanındaki mezarlıklar bilinen en eski tarihi eserleri içermektedir. Mezarlıktaki beş tepeye yayılmış yüzlerce dönümlük alanda saptanan mezarlar volkanik tüflü arazi içerisinde, genelde oval veya basık dikdörtgen planlı yapıda, içi küçük taşlarla örülerek tamamlanmış, yüzeyde çok hafif bir toprak yığını ile belirginleşmiştir.
Mezarlardan çıkan siyah-kırmızı (renkli) teknikte geometrik hatlı seramikler yalnızca o dönemlerde bu bölgede üretilmiştir. Mezar hediyesi olarak bırakılan seramikler yanında mezarlarda ok uçları, bileziklere de rastlanmıştır. Rakımı 2000 metre civarında olan bu bölgede yaşamış insanlar saldırılar ve Kafkaslar'dan gelen yeni göç akımlarından kurtulmak için böylesine yükseklerde yerleşmişlerdir. Bugünkü Yuvadamı köyü yakınlarında saptanan yerleşim alanı 3-4 km'lik bir bölgeye yayılmıştır.
Mezarlıktan çıkan hediyeler M.Ö. 3000 (ilk tunç çağı) ile M.Ö. 1200 (Erken Demir Çağı) arasına tarihlendirilmiştir. İlçenin tarihi dönemlerini aydınlatmak için en önemli belgeler eski Ahlat Kalesi'nde yapılacak arkeolojik kazılarla elde edilecektir. Bu kale, Roma döneminden 1552 yılına kadar aralıksız olarak kullanılmıştır.
Yuvadamı mezarlık alanında yüzey araştırması sonucu toplanan malzemeden M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasındaki durumu hakkında bilgiler elde etmemize rağmen, M.S. 13. Yüzyıla kadar olan uzun bir sürenin arkeolojisi henüz bilinmemektedir. Urartular'ın hakimiyeti altında bulunan bölgelerden biri olan Ahlat'ta Urartular'a ait esere rastlanmaması araştırmaların yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
İlçenin Türkler'ce ele geçirildiği dönemden itibaren tarihi ve eserleri hakkında geniş bilgiye sahibiz. Hiç kuşkusuz dünyanın en büyük tarihi Türk İslam mezarlıklarından olan Selçuklu mezarlığı, mezar tipleri ve mezar taşlarındaki süslemeler ile dikkat çekicidir. Bu mezarlıktaki mezar taşları üzerinde Ayetler, Hadisler, yatan kişi ile ilgili edebi metinler, rumi olarak bilinen Anadolu Selçukluları'nın kullandığı filiz ve yaprak şeklinde üsluplaştırılmış stilize hayvan motiflerinin meydana getirdiği dolaşık tezyinat, arabesk geometrik geçme girift örgüler, Hatai denen kıvrık dallar arasında stilize çiçeklerden oluşan bezemeler, kandil ve lale gibi Selçuklular'ın ölümsüzlük sembolleri, çift başlı ejderha ve çift başlı kurt, Türk milletinin hikayesi ile bağdaşlaştırılan evreni (sonsuzluğu) temsil eden kabartmalar dikkat çekicidir.
Mezarlıkta üç tip mezar yer alır. Şahideli mezarlar, Orta Asya Arkaik Türk heykelleri olan balbalların İslami etki ile değişime uğraşmış örnekleridir. Esasen Türklerin bazı boylarında görülen koç, koyun, at şeklindeki mezar taşları ölüyü öbür dünyaya taşıyan hayvan olarak kabul edilir. Sandukalar, İslamiyette makamlar genelde bu tarzda yapılmışlardır.
Oda mezarlar stupa mezarlar olup, Türklerin'in tümülüsü olarak kabul edilir. Oda mezarlarda, oda sayısı bazen bir bazen iç içe iki-üç oda olarak toprak seviyesinden aşağıda, yüzeyden düz ya da tonozlu bir çatı ile belirginleşmiştir. Oda mezarlar kare, dikdörtgen veya dairevi köşeli plan gösterir. Oda mezarlar Orta Asya, Kuzey Hindistan, Çin ve Moğolistan'da 7. ve 8. yüzyıllarda görülen stupaların bir devamıdır. Bazı oda mezarlarında mumyalanarak yapılmış gömü ile birlikte at iskelet parçalarına da rastlanmıştır. Oda mezarların üzerine küçük bir mescit ilave edilmesi ile kümbetler oluşmuştur. Kümbetler Orta Asya çadır tiplerinden kaynaklanmışlardır.
Hiç kuşkusuz arkeolojik belgelerin büyük çoğunluğu mezarlara bırakılan ölü hediyelerinin incelenmesi ile saptanmaktadır. Mezarlar bu bağlamda arkeolojik kazıların yoğunlaştırılması gereken alanlardandır. Ortalama 2000 yıllık bir süreci kapsayan Yuvadamı mezarları; Ahlat ilçesinin tarih öncesinin aydınlatılması için bir an önce arkeolojik kazıların başlatılması gereken alanların başında gelmektedir. Zira insanoğlu paleolitik çağdan beri mezar yapımı ve mezar süsleme, ölüye hediye sunma işlerini devam ettirmiştir. İslami dönem mezarları hariç, bu geleneksel toplumlarda farklılaşarak görülmektedir. Ahlat ilçesinde de bu konuda araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Bölgenin prehistorik çağları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Prehistorik çağlarda yaşanmış olan buzul ve buzul arası dönemler bölgenin yüksek rakımlı olması, buzul dönemlerinde buzul sınırlarının yurdumuzun kuzey bölgeleri ve yüksek bölgelerinde etkili olması buralarda yerleşimi olanaksız kılmış olabilir.
Bölgenin arkeolojisinde ilçeye 15 km. uzaklıkta Yuvadamı köyünün kuzeyinde bulunan nekropol alanındaki mezarlıklar bilinen en eski tarihi eserleri içermektedir. Mezarlıktaki beş tepeye yayılmış yüzlerce dönümlük alanda saptanan mezarlar volkanik tüflü arazi içerisinde, genelde oval veya basık dikdörtgen planlı yapıda, içi küçük taşlarla örülerek tamamlanmış, yüzeyde çok hafif bir toprak yığını ile belirginleşmiştir.
Mezarlardan çıkan siyah-kırmızı (renkli) teknikte geometrik hatlı seramikler yalnızca o dönemlerde bu bölgede üretilmiştir. Mezar hediyesi olarak bırakılan seramikler yanında mezarlarda ok uçları, bileziklere de rastlanmıştır. Rakımı 2000 metre civarında olan bu bölgede yaşamış insanlar saldırılar ve Kafkaslar'dan gelen yeni göç akımlarından kurtulmak için böylesine yükseklerde yerleşmişlerdir. Bugünkü Yuvadamı köyü yakınlarında saptanan yerleşim alanı 3-4 km'lik bir bölgeye yayılmıştır.
Mezarlıktan çıkan hediyeler M.Ö. 3000 (ilk tunç çağı) ile M.Ö. 1200 (Erken Demir Çağı) arasına tarihlendirilmiştir. İlçenin tarihi dönemlerini aydınlatmak için en önemli belgeler eski Ahlat Kalesi'nde yapılacak arkeolojik kazılarla elde edilecektir. Bu kale, Roma döneminden 1552 yılına kadar aralıksız olarak kullanılmıştır.
Yuvadamı mezarlık alanında yüzey araştırması sonucu toplanan malzemeden M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasındaki durumu hakkında bilgiler elde etmemize rağmen, M.S. 13. Yüzyıla kadar olan uzun bir sürenin arkeolojisi henüz bilinmemektedir. Urartular'ın hakimiyeti altında bulunan bölgelerden biri olan Ahlat'ta Urartular'a ait esere rastlanmaması araştırmaların yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
İlçenin Türkler'ce ele geçirildiği dönemden itibaren tarihi ve eserleri hakkında geniş bilgiye sahibiz. Hiç kuşkusuz dünyanın en büyük tarihi Türk İslam mezarlıklarından olan Selçuklu mezarlığı, mezar tipleri ve mezar taşlarındaki süslemeler ile dikkat çekicidir. Bu mezarlıktaki mezar taşları üzerinde Ayetler, Hadisler, yatan kişi ile ilgili edebi metinler, rumi olarak bilinen Anadolu Selçukluları'nın kullandığı filiz ve yaprak şeklinde üsluplaştırılmış stilize hayvan motiflerinin meydana getirdiği dolaşık tezyinat, arabesk geometrik geçme girift örgüler, Hatai denen kıvrık dallar arasında stilize çiçeklerden oluşan bezemeler, kandil ve lale gibi Selçuklular'ın ölümsüzlük sembolleri, çift başlı ejderha ve çift başlı kurt, Türk milletinin hikayesi ile bağdaşlaştırılan evreni (sonsuzluğu) temsil eden kabartmalar dikkat çekicidir.
Mezarlıkta üç tip mezar yer alır. Şahideli mezarlar, Orta Asya Arkaik Türk heykelleri olan balbalların İslami etki ile değişime uğraşmış örnekleridir. Esasen Türklerin bazı boylarında görülen koç, koyun, at şeklindeki mezar taşları ölüyü öbür dünyaya taşıyan hayvan olarak kabul edilir. Sandukalar, İslamiyette makamlar genelde bu tarzda yapılmışlardır.
Oda mezarlar stupa mezarlar olup, Türklerin'in tümülüsü olarak kabul edilir. Oda mezarlarda, oda sayısı bazen bir bazen iç içe iki-üç oda olarak toprak seviyesinden aşağıda, yüzeyden düz ya da tonozlu bir çatı ile belirginleşmiştir. Oda mezarlar kare, dikdörtgen veya dairevi köşeli plan gösterir. Oda mezarlar Orta Asya, Kuzey Hindistan, Çin ve Moğolistan'da 7. ve 8. yüzyıllarda görülen stupaların bir devamıdır. Bazı oda mezarlarında mumyalanarak yapılmış gömü ile birlikte at iskelet parçalarına da rastlanmıştır. Oda mezarların üzerine küçük bir mescit ilave edilmesi ile kümbetler oluşmuştur. Kümbetler Orta Asya çadır tiplerinden kaynaklanmışlardır.
Hiç kuşkusuz arkeolojik belgelerin büyük çoğunluğu mezarlara bırakılan ölü hediyelerinin incelenmesi ile saptanmaktadır. Mezarlar bu bağlamda arkeolojik kazıların yoğunlaştırılması gereken alanlardandır. Ortalama 2000 yıllık bir süreci kapsayan Yuvadamı mezarları; Ahlat ilçesinin tarih öncesinin aydınlatılması için bir an önce arkeolojik kazıların başlatılması gereken alanların başında gelmektedir. Zira insanoğlu paleolitik çağdan beri mezar yapımı ve mezar süsleme, ölüye hediye sunma işlerini devam ettirmiştir. İslami dönem mezarları hariç, bu geleneksel toplumlarda farklılaşarak görülmektedir. Ahlat ilçesinde de bu konuda araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı