-
- Üyelik Tarihi
- 24 Mar 2017
-
- Mesajlar
- 4,579
-
- MFC Puanı
- 1,437
Afacan Sincap
Yüksek tepelerin kenarındaki çam ağaçlarının arasındaki köyün birinde bir adam yaşarmış. Bu adamcağız yaşlı mı yaşlı ama o kadar da şen şakrak bir adammış. Devamlı insanlara iyilik yapmayı; doğru söylemeyi ve iyi bir insan olmayı tavsiye edermiş. Kendisi de devamlı böyle olmaya gayret eder, yaşar gidermiş. Bu nedenle de köydeki herkes onu çok severmiş. İnsanların ikiyüzlü olmamalarını tavsiye ederek; özünüz ve sözünüz bir olsun, yalan söylemeyin, insanlara karşı sıcak kanlı cana yakın ve sevimli olun, der de başka bir şey söylemezmiş.
Bu sevecen dedenin güzel bir evi ve birkaç koyunu varmış. Onları alır, sabahtan akşama kadar yeşil çam ağaçlarının arasında otlatırmış.
Bir gün dağda gezerken, telaş içerisinde dolaşan adamlara rastlar:
-Hey, siz niçin telaşlısınız, ne ararsınız ? diye sorar. İçlerinden biri söz alır ve; bizim şu sincapın sevimli yavrusu kaybolmuş da onu ararız, derler.
Bizim ömür adam da, bunda telaşlanacak ne var Sincap, sen merak etme hemen buluruz yavrucuğunu, der ve bir ıslık çalar. Hemen bir cici kuş gelir, bak cici kuş, bizim sincabın sevimli yavrusu kaybolmuş. Şöyle yukarılardan bir bakıver bakalım görebilir misin? der. Kuş:
-Hay hay hemen bakayım, ben size haber veririm, diyerek yükseklere uçmuş gitmiş. Biraz zaman geçmiş ve kuş sevinçle dönmüş:
-Müjde müjde yavru sincapı buldum, gözün aydın anne sincap demiş. Fakat müjdemi isterim. Anne sincap da, o kolay, hele afacan yavrumu bir bulalım, sana hayatında yemediğin kadar lezzetli ceviz ziyafeti çekerim, demiş. Kuş, hemen beni takip edin de sizi afacanın olduğu yere götüreyim, demiş. Hemen yola koyulmuşlar, az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler, birçok ceviz ağacının bulunduğu güzel ağaçlığa gelmişler.
Başlamışlar afacan, afacan diye bağırmaya ve birden ürkek ve korkak bir ses duyulmuş. Efendim, beni bir çağıran mı var acaba? Bu sesi duyan anne sincap ve arkadaşları hemen o yöne doğru yönelmişler, bir de bakmışlar ki bizim afacan kendinden ve zamandan habersiz bir şekilde almış cevizleri, afiyetle yiyip dururmuş. Annesini karşısında gören afacan çok şaşırmış ve korkmuş. Hemen annesinin boynuna sarılarak olan biteni annesine doğruca anlatmış. Annesi de ona, bir daha yapmamak şartıyla bir ceza vermemiş. Ömür Dede de her zaman anlattığı doğruluğu, dürüstlüğü, doğru söylemenin faydasını, saygı ve sevgiyi anlatmış. Afacan da, her zaman bunları aklında tutacağına söz vermiş ve sevinerek evlerinin yolunu tutmuşlar.
Yüksek tepelerin kenarındaki çam ağaçlarının arasındaki köyün birinde bir adam yaşarmış. Bu adamcağız yaşlı mı yaşlı ama o kadar da şen şakrak bir adammış. Devamlı insanlara iyilik yapmayı; doğru söylemeyi ve iyi bir insan olmayı tavsiye edermiş. Kendisi de devamlı böyle olmaya gayret eder, yaşar gidermiş. Bu nedenle de köydeki herkes onu çok severmiş. İnsanların ikiyüzlü olmamalarını tavsiye ederek; özünüz ve sözünüz bir olsun, yalan söylemeyin, insanlara karşı sıcak kanlı cana yakın ve sevimli olun, der de başka bir şey söylemezmiş.
Bu sevecen dedenin güzel bir evi ve birkaç koyunu varmış. Onları alır, sabahtan akşama kadar yeşil çam ağaçlarının arasında otlatırmış.
Bir gün dağda gezerken, telaş içerisinde dolaşan adamlara rastlar:
-Hey, siz niçin telaşlısınız, ne ararsınız ? diye sorar. İçlerinden biri söz alır ve; bizim şu sincapın sevimli yavrusu kaybolmuş da onu ararız, derler.
Bizim ömür adam da, bunda telaşlanacak ne var Sincap, sen merak etme hemen buluruz yavrucuğunu, der ve bir ıslık çalar. Hemen bir cici kuş gelir, bak cici kuş, bizim sincabın sevimli yavrusu kaybolmuş. Şöyle yukarılardan bir bakıver bakalım görebilir misin? der. Kuş:
-Hay hay hemen bakayım, ben size haber veririm, diyerek yükseklere uçmuş gitmiş. Biraz zaman geçmiş ve kuş sevinçle dönmüş:
-Müjde müjde yavru sincapı buldum, gözün aydın anne sincap demiş. Fakat müjdemi isterim. Anne sincap da, o kolay, hele afacan yavrumu bir bulalım, sana hayatında yemediğin kadar lezzetli ceviz ziyafeti çekerim, demiş. Kuş, hemen beni takip edin de sizi afacanın olduğu yere götüreyim, demiş. Hemen yola koyulmuşlar, az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler, birçok ceviz ağacının bulunduğu güzel ağaçlığa gelmişler.
Başlamışlar afacan, afacan diye bağırmaya ve birden ürkek ve korkak bir ses duyulmuş. Efendim, beni bir çağıran mı var acaba? Bu sesi duyan anne sincap ve arkadaşları hemen o yöne doğru yönelmişler, bir de bakmışlar ki bizim afacan kendinden ve zamandan habersiz bir şekilde almış cevizleri, afiyetle yiyip dururmuş. Annesini karşısında gören afacan çok şaşırmış ve korkmuş. Hemen annesinin boynuna sarılarak olan biteni annesine doğruca anlatmış. Annesi de ona, bir daha yapmamak şartıyla bir ceza vermemiş. Ömür Dede de her zaman anlattığı doğruluğu, dürüstlüğü, doğru söylemenin faydasını, saygı ve sevgiyi anlatmış. Afacan da, her zaman bunları aklında tutacağına söz vermiş ve sevinerek evlerinin yolunu tutmuşlar.