Adıge (Eski Çeçen) Dini
Adıgeler Kuzey Kafkasya halklarından olup, tarihin bilinen en eski devirlerinden günümüze kadar Kuzey Kafkasya'nm orta ve batı kesimlerinde yaşayan ve Adıge dilini konuşan otohkton halklardan birisidir. Batılılar onların ülkelerine Circassia, kendilerine de Circassien derler. Osmanlı kaynaklarında diğer Kafkas halkları ile birlikte Çerkes-Çerakis tabiri kullanılmaktadır. Araplar ise bunlara Şerkes-Şerakis adını verirler.
Adıgeler bilinen en eski tarihleri içinde hiç bir zaman dinsiz bir dönem geçirmemişlerdir. Tarih boyunca üç önemli dine mensup olmuşlardır. Bunlar eski dinleri, Hıristiyanlık ve Müslümanlıktır. Eski Adıge dini, üç ana grupta incelenebilir. Birincisi inançlar, ikincisi ibadetler, üçüncüsü de ahlaktır. Bunların dışında büyü, sihir, tılsım, fal vb. batıl itikatlar ve kutsal tasavvuru içinde ele alınabilecek tabiattaki çeşitli varlıklarla ilgili kültleri (dağ, ağaç vs.) sayabiliriz.
Tanrı Tha
Eski Adıge inançlarından en önemlisi hiç şüphesiz bütün dinlerde görülen Yüce Tanrı inancıdır. Adıgeler Tanrı'ya "Tha" ismini verirler. O kainatın yaratıcısıdır, bütün mukadderat elindedir, kullarına acıyan, bağışlayan, merhamet eden, sağlık veren ve aynı zamanda cezalandırandır. Tha'ya yüklenen bu sıfatlar, tevhid inancının izlerini taşır. Adıge inançlarında Tha'nın dışında başka tanrılar da mevcuttur. İkinci derecedeki tanrı, Tha'nın insanları terbiye vasıtası olan Yıldırım ilahı Şıble'dir. Bu ikisi dışında başka tanrılar da görülür.
Ahiret, cennet, cehennem, ceza, mükafat, ruhun ölümsüzlüğü, yeniden dirilme, melek, şeytan, cin eski Adıge inançları içinde yerini alır.
İbadet figürleri
Eski Adıge dininde ibadet de önemli bir yer tutar. Adıge ibadetleri dans ve müzik eşliğinde bir takım figürler icra edilerek mabet olarak kullandıkları "kutsal koru"larda yapılırdı. İbadeti Thamade yönetirdi. Diğer dinlerde görülen oruç, kurban, dua vb. ibadetler eski Adıgelerde de mevcuttu. Doğum ve ölüme çok önem verilir, bu iki olayla ilgili yapılan törenler en önemli dini görevlerden sayılırdı.
Bütün bunlar dünyadaki diğer benzer ilkel dinlerde olduğu gıbi dinin ilk kaynağının ilahi olduğu ve tek tanrı inancından, çok tanrı inancına geçildigi şeklindeki tezi desteklemektedir. Çünkü eski Adıge inançların da Tha merkezi bir konumdadır ve herşeyin yaratıcısıdır.
Vı Abıgeba?
Adıgeler üstün ahlaka önem verirler. Adıgeliği insanlıkla bir tutarlardı. Birisi yanlış ve hatalı bir iş yaptığında "Vı Adıgeba?" (Adıge değil misin?) derlerdi. Ahlaki umdeler ferdi ve sosyal hayatın tamamını düzenleyen şifahi kanunlar bütünü Khabze'nin içinde yer alırdı. Khabze kutsal sayılır ve ona uymayanlar Thamadeler kurultayı tarafından cezalandırılır.
Adigelerin Başlıca Tanrıları
Şıble: Yıldırım tanrısı
Tlepş: Ateş ve demir tanrısı
Thağalace: Bereket tanrısı
Mezitha: Orman ve avcıların tanrısı
Wvatha: Gök tanrısı
Amış: Hayvanların koruyucu tanrısı
Debeç: Tlepş'in ustası
Pakue Dame: Yaşlı, çirkin büyücü
Dev nine: Tüm devlerin türedikleri çok yaşlı bir kadın
Kotıj: Adalet tanrısı
Premethaj: Ateş tanrısı
Setenay Guaşe: Yemğazeş Guaşe'nin kızı, bilge, cesur ve güzel Nart annesi
Doğa Güçlerini Simgeleyen Tanrısal Varlıklar
Psetha: Ruhlar tanrısı
Sewıseres: Fırtına tanrısı
Blewus: Yılan tanrı
Merıse: Yılan tanrısı
Psıtha: Sular tanrısı
Aytes: İlkbahar tanrısı
Nart Destanları
Çerkes mitolojisinin ana kaynağını oluşturan anlatımlara Nart destanları adı verilir. Nart destanları sadece Çerkes değil, neredeyse tüm Kuzey Kafkasya halklarının ortak ürünüdür. Nart destanları Adigeler (Çerkes) dışında Karaçay-Malkar Türkleri, Abhaz-Abaza, Oset, Çeçen-İnguş ve Kumuk Türklerinin folklorunda da yer alır. Adige ve Abhazların Nart destanları eski Yunan mitolojisiyle benzerlikler gösterirken, Karaçay-Malkar Türklerinin destanları eski Türk mitolojisine yakındır. Gerçekte kuzey Kafkasyada ya da Adige toplumunda Nart adlı bir soyun olduğuna dair somut bir bilgi olmamasına rağmen, Nartların Çerkesler ve Kuzey Kafkasya halklarının ortak olarak yarattıkları düş gücü kahramanları olduğu günümüz Kafkasya araştırmacıları tarafından kabul edilmektedir.
Çerkes mitolojisinde baş tanrı, evrenin yaratanı olarak tapınılan Thadır. İnanışa göre, insanlara acıyan, onlara yardım eden, sağlık veren Tha dışında daha çok doğa güçlerini simgeleyen yardımcı tanrılar vardır. Çerkes inançlarının önemli bir kısmı diğer tüm coğrafyalarda olduğu gibi animizm (cancılık) ve büyüye dayanırdı. Çerkesler suya, ateşe, bitkilere, ormanlara, kayalara, gök gürültüsüne ve yıldırıma tapmışlardır. Adigeler ibadet, dans ve müzik eşliğindeki bu tapınma eylemlerini, tapınak olarak kullanılan kutsal korularda yaparlardı.
Töreni Tha-made isimli bir rahip yönetir, Khabze kurallarına uymayanlar Tha-madeler tarafından cezalandırılırdı. Tören sırasında Thaya yalvarılır, kurban kesme törenleri yapılırdı. Törene huaho denilen, anlamı olmayan sözler ve yakarışlar eşlik ederdi. Bu yakarış ve ağıtlar veba, çiçek, humma ve benzeri hastalıklardan ve yeni doğan bebeklerin nazardan korunması amaçlıydı.
Kafkas Prometheusu
Kafkasya mitolojisinde devler, kahramanlar ve büyücülerle ilgili hikâyeler önemle yer alır. Kabardey bölgesinde derlenmiş ve Yunanlıların Prometheus öyküsünü hatırlatan bir anlatıma göre; Elbruz dağlarının tepesinde, koni biçiminde büyük bir taş bulunmaktadır. Burada, sakalları ayaklarına kadar uzanan yaşlı bir adam oturur. Bütün vücudu kıllarla kaplı, uzayan el ve ayak tırnakları bir kartal pençesine dönüşmüş ve gözleri akkor kömür gibi kıpkırmızıdır. Boğazı, vücudu, elleri ve ayaklarından kalın bir zincire bağlıdır. Mitolojiye göre bu yaşlı adam bir zamanlar büyük Thanın çok yakınında yaşarken kendisini devirip yerine geçmek istemiş, yenilgiye uğradığında da kendini bu halde bulmuştur.
Yine rivayete göre kendisini görmeyi çok az kişi başarabilir, ikinci kez görme girişiminde bulunanlar ise ölürdü. Çoğunlukla hareketsiz duran adam arada bekçilerine şu soruyu sorarmış: Dünyada hâlâ kamışlar ve koyunlar üremekte midir? Bekçilerin olumlu yanıt vermesi üzerine öfkelenirmiş, çünkü dünyada kamışlar ve koyunlar ürediği sürece cezasının devam edeceğini bilirmiş. Ümitsizliğe kapılarak kayayı parçalamak istediğinde ise yer sarsılır, bağlı bulunduğu zincirler şimşek ve gök gürültüsü yaratır, nefesi fırtınalar oluşturur ve göz yaşları Elbruz Dağının eteğinde kaynayan ve köpürerek akan bir nehre dönüşürmüş.
Nart destanlarında anlatılan kahramanların tamamına yakını erkeklerden oluşur. Fakat bu destanlarda anlatılan bir kadın kahraman vardır ki, konumu ve sahip olduğu özellikleri bakımından erkek kahramanların hepsini gölgede bırakır. Bu kahraman, Setenay ya da tam adıyla Setenay Guaşedir. (6)
Anaerkil kültle ilgili olduğu anlaşılan Setenayı Ana Tanrıça olarak anlatan bir metin şu ana kadar elimize geçmiş olmasa da, Çerkes mitolojisi Setenayı güç durumlarda akıl danışılan bilge kişi olarak tanımlar. Setenay, Büyük Nart Kurultayının çözemediği toplumsal sorunları çözer. Doğan çocuklara isim koyar. O yalnızca iyi bir eş ya da âşık olunan güzel bir kadın değildir, aynı zamanda iyi bir ev sahibesidir, kahramanlara yol gösterir, öğütler verir, geleceği görür. Nart destanlarında sık sık karşımıza çıkan diğer figür, tanrı Tlepştir. Önceleri ateş tanrısıyken zamanla demirci tanrı rolü üstlenen Tlepşin, tanrı olmasına rağmen Abazin metinlerinde Setenaya akıl danışması ilginçtir. Bu anlatılara göre, Setenay Tlepşin esin kaynağıdır. Sık sık Tlepşin dökümhanesine gider, yararlı araçlar yapması için onu özendirir.
Doğurmadığı oğlu Sosrıkuaya annelik eder. (7) Aşıwa lehçesindeki Abazin metinlerinde, demirci Tlepşin dökümhanesi ayrıntıları ile anlatılır. Bu anlatılar Çerkeslerin demire verdikleri önemi gösterir.
Önceleri Tlepşin örsü taştan, çekici ağaçtandır. Sık sık Tlepşin dökümhanesine uğrayan Setenay, yeni örs ve çekiç modelleri yapar. Tlepş de bu modellerden yararlanarak örsü ve çekici demirden, çekicin sapını ağaçtan yapar. Yılan yavrularının boyunlarını birbirinin üzerinden geçirerek uyuduklarını gören Setenay, Tlepşe ellerinin yanmaması için yapabileceği bir aracı esinler. Maşa ya da kerpeten böylece Setenay tarafından icat edilir.
Aşıwa lehçesindeki Abazin metinlerine göre, Setenayın büyüttüğü Sosrıkua, Nartlara ateşi getiren kişidir. Rivayete göre, Sosrıkua devin kafasını uçurup evinden ateşi kapar ve Hey koca Nartlar, yürekleri ateşten Nartlar, korkmayınız, canlanınız! İşte size gerçekten, gerçek ateşi getirdim, diyerek insanları tanrılar karşısında cesaretlendirmeye çalışır.
Kabardey anlatımında, daha çok Tlepşin insan tarafı üzerinde durulur: Bunlara göre yaşlı demirci ustası Debeçin körüğü geyik derisinden,körüğün kulpu kızılcık ağacından, ocağı tan güneşinden, kömürü kuru dikendendir. Çekici kıvılcımlar saçar. Demire güç yetirebilecek, ona şekil verecek kendisi gibi güçlü bir çırak arayan Debeçe başvuranTlepş kendisini doğurmayan bir annenin oğlu olarak tanıtır ve demircilik sanatını sürdürmeyi amaçladığını söyler. Tlepş dökümhanede demirlerle konuşur, onları istediği şekle sokar. Çalışırken tıpkı ustası Debeç gibi aksamaktadır. Nart destanlarında anlatılan demirci tanrı Tlepş, pek çok özelliği ile Yunan panteonunda yer alan Anadolu kökenli Hephaistosa benzer.
Bilindiği gibi Hephaistos da demirci tanrıdır ve aksaktır. Tanrılar ve kahramanlar için aletler, saraylar yapar. Zeusun karısı Heranın oğlu olmasına rağmen, Hera tarafından tek başına ortaya çıkarılmıştır. Tlepş de öykülerde kendini anlatırken, doğurmayan ananın oğluyum der. Aşıwa lehçesindeki Abazın metinlerine göre, Setenayın büyüttüğü Sosrıkua (Nasren), Nartlara ateşi getiren kişidir. Bazı kaynaklarda Sosriquo veya Sawsrikua olarak da geçen Sosrıkuanın adı da zaten sıcak çocuk, ateş saçan, yakan erkek çocuk anlamına gelmektedir.
Rivayete göre, Sosrıkua devin kafasını uçurup evinden ateşi kapar ve Hey koca Nartlar, yürekleri ateşten Nartlar, korkmayınız, canlanınız! İşte size gerçekten, gerçek ateşi getirdim, diyerek insanları tanrılar karşısında cesaretlendirmeye çalışır. Aşkarıwva lehçesinde anlatılan Abazin metinlerinde ise, yaşlı ve çirkin büyücü Pakue Dame, Nartların ateşini devlere geri verir.
Dev, ateşi geri getirmeye dağlara giden Nasreni, Pakue Damenin kışkırtmasıyla Elbruza zincirleyip çiviler. Üzerine salınan kartal, Nasrene gün boyu işkence yapar, ciğerini gagalar. Güneş batınca yarayı kanadı ile sıvar, yara kapanır. Güneş doğunca aynı işkence yeniden başlar. Nasreni Peterez kurtaracaktır. (8)
Çerkesler için büyücüler korkulan ve yarı tanrı kişiliğe sahip varlıklardır. Büyücüler kıtlık getirebilir, halkı cezalandırabilir. Adige-Kabardey anlatımlarına göre, kahraman Wuezırmes bir kadının çocukları aç olduğu halde büyücü Pakueye yemek taşıdığını ve Nart halkının da Pakueye yiyecek, içecek ve armağanlar götürdüğünü görür. Wuezırmes, Nartların keçi sakallı, korkak Pakueyi tanrı sayıp armağanlar vermelerini, ona hizmet etmelerini onuruna yediremez. Nartlar ise Pakuenin üstlerine bela yağdırmasından korkar. Wuezırmesin annesi, Setenayın annesi Yemğazeş Guaşeye gider ve Wuezırmesin, Pakuenin başını uçurmaya niyetli olduğunu söyler. Yemğzeş Guaşe, Wuezırmese babasından kalan Beyaz Yeleyi yeraltı ahırından çıkarmasını, eyerini demir kolonu ile almasını söyler ve siyah bir sandıkta da her şeyi biçen kılıcı bulacağını ekler. Wuezırmes Pakueye gider, kılıcını çekip kafasını uçuracakken Pakue zıplayarak uçar, göklere yükselip örümcek ağından bir ev yapar. Yarı tanrı Pakue yağmur yağmasını engeller, yeryüzündeki suları kurutur, ülkede kuraklı k başlar. Zor durumda kalan Wuezırmes, Setenaya koşar. Setenay, beyaz yeleli atın Alp soyundan olduğunu, iyice ısındıktan sonra üç kez kamçı ile vurulduğunda gökyüzüne uçacağını söyler. Wuezırmes, Pakuenin örümcek evine ulaşır. Pakueyi oyuna getiren Wuezırmes kılı- cını çekip başını vurur. Yeryüzünde yedi hafta kanlı yağmur yağar. Toprak eskisi gibi verimli olur, ekinler büyür, ağaçlar meyve verir, yeryüzü yeşile bürünür, kadınlar doğurmaya başlar.
Adigeler için değişik nedenlerle yaptıkları dini törenler çok önemlidir. Çerkesler kuraklık yıllarında Hantso Guaşe şarkısı ile yağmur duası yapar, kaybolan hayvanların kurtlar tarafından parçalanmaması için özel sihirli sözler demek olan Hapeşcıpkhe ile kurtların ağzını bağlamaya çalışırlardı. Bugün bu gelenekler ve yağmur duaları İslami inançla birleştirilmiştir ve bazı Arapça dualar okunarak hâlâ uygulanmaktadır.
Dramatize edilmiş bir diğer tören ise Çapşakuedir. Yaralının veya hastanın uyuması halinde canının onu terk edeceğine inanan Çerkesler ölümü ağır yaralının veya hastanın yanından kovmak için odada bulunan değerli eşyaları çıkarırlar. Odanın girişine, her gelenin birkaç kez çarpacağı biçimde saban demirleri yerleştirilir, ziyaretçiler topluca gelip hastanın yanına girdiklerinde hep birlikte yüksek sesle gürültü yaparlardı. Genç kızlar tören elbiselerini giyip törene katılır, çeşitli dans ve şarkılarla hastanın uyumamasını sağlarlardı. Bugün bu gelenek daha yumuşatılmış bir şekilde hâlâ görülür. Eski Adige ayinleri ve sembolik törenleri arasında, dramatize edilmiş bir temsil olan Ajağafe keçi dansının da önemli bir yeri vardır. Hayvancılık ve tarım takvimine bağlı olan Adige hasat bayramları hayvan hareketlerini taklit eden Ajağafe oyunları ile süslenir.
Yazımızı, korkulan tanrılardan biri olan orman ve avcıların tanrısı Mezithaya adanan bir şarkı ile bitirelim:
Senin adını anıyoruz Mezitha
Bıyıkların kızıl alev
Yakarılarımız da senin için
Kızıl içki (kan) akıtıyoruz
Cömertçe, bolca
Bu ancak sana yaraşır
Albir keçi kurban edildi senin için
Genç ve doğurmamış bir kadın/Önünde diz çökmüş
Ak elli
Sen ki her şeyi bilen!
Güçlü meşe uçlarını yere eğen!
( )
Başını salladığında
Ormanlar uğuldar/Eyvah!
O anda vahşi hayvanlar inlerinde titrer
Bütün yakarılarımız
Mezitha içindir...
Adıgeler Kuzey Kafkasya halklarından olup, tarihin bilinen en eski devirlerinden günümüze kadar Kuzey Kafkasya'nm orta ve batı kesimlerinde yaşayan ve Adıge dilini konuşan otohkton halklardan birisidir. Batılılar onların ülkelerine Circassia, kendilerine de Circassien derler. Osmanlı kaynaklarında diğer Kafkas halkları ile birlikte Çerkes-Çerakis tabiri kullanılmaktadır. Araplar ise bunlara Şerkes-Şerakis adını verirler.
Adıgeler bilinen en eski tarihleri içinde hiç bir zaman dinsiz bir dönem geçirmemişlerdir. Tarih boyunca üç önemli dine mensup olmuşlardır. Bunlar eski dinleri, Hıristiyanlık ve Müslümanlıktır. Eski Adıge dini, üç ana grupta incelenebilir. Birincisi inançlar, ikincisi ibadetler, üçüncüsü de ahlaktır. Bunların dışında büyü, sihir, tılsım, fal vb. batıl itikatlar ve kutsal tasavvuru içinde ele alınabilecek tabiattaki çeşitli varlıklarla ilgili kültleri (dağ, ağaç vs.) sayabiliriz.
Tanrı Tha
Eski Adıge inançlarından en önemlisi hiç şüphesiz bütün dinlerde görülen Yüce Tanrı inancıdır. Adıgeler Tanrı'ya "Tha" ismini verirler. O kainatın yaratıcısıdır, bütün mukadderat elindedir, kullarına acıyan, bağışlayan, merhamet eden, sağlık veren ve aynı zamanda cezalandırandır. Tha'ya yüklenen bu sıfatlar, tevhid inancının izlerini taşır. Adıge inançlarında Tha'nın dışında başka tanrılar da mevcuttur. İkinci derecedeki tanrı, Tha'nın insanları terbiye vasıtası olan Yıldırım ilahı Şıble'dir. Bu ikisi dışında başka tanrılar da görülür.
Ahiret, cennet, cehennem, ceza, mükafat, ruhun ölümsüzlüğü, yeniden dirilme, melek, şeytan, cin eski Adıge inançları içinde yerini alır.
İbadet figürleri
Eski Adıge dininde ibadet de önemli bir yer tutar. Adıge ibadetleri dans ve müzik eşliğinde bir takım figürler icra edilerek mabet olarak kullandıkları "kutsal koru"larda yapılırdı. İbadeti Thamade yönetirdi. Diğer dinlerde görülen oruç, kurban, dua vb. ibadetler eski Adıgelerde de mevcuttu. Doğum ve ölüme çok önem verilir, bu iki olayla ilgili yapılan törenler en önemli dini görevlerden sayılırdı.
Bütün bunlar dünyadaki diğer benzer ilkel dinlerde olduğu gıbi dinin ilk kaynağının ilahi olduğu ve tek tanrı inancından, çok tanrı inancına geçildigi şeklindeki tezi desteklemektedir. Çünkü eski Adıge inançların da Tha merkezi bir konumdadır ve herşeyin yaratıcısıdır.
Vı Abıgeba?
Adıgeler üstün ahlaka önem verirler. Adıgeliği insanlıkla bir tutarlardı. Birisi yanlış ve hatalı bir iş yaptığında "Vı Adıgeba?" (Adıge değil misin?) derlerdi. Ahlaki umdeler ferdi ve sosyal hayatın tamamını düzenleyen şifahi kanunlar bütünü Khabze'nin içinde yer alırdı. Khabze kutsal sayılır ve ona uymayanlar Thamadeler kurultayı tarafından cezalandırılır.
Adigelerin Başlıca Tanrıları
Şıble: Yıldırım tanrısı
Tlepş: Ateş ve demir tanrısı
Thağalace: Bereket tanrısı
Mezitha: Orman ve avcıların tanrısı
Wvatha: Gök tanrısı
Amış: Hayvanların koruyucu tanrısı
Debeç: Tlepş'in ustası
Pakue Dame: Yaşlı, çirkin büyücü
Dev nine: Tüm devlerin türedikleri çok yaşlı bir kadın
Kotıj: Adalet tanrısı
Premethaj: Ateş tanrısı
Setenay Guaşe: Yemğazeş Guaşe'nin kızı, bilge, cesur ve güzel Nart annesi
Doğa Güçlerini Simgeleyen Tanrısal Varlıklar
Psetha: Ruhlar tanrısı
Sewıseres: Fırtına tanrısı
Blewus: Yılan tanrı
Merıse: Yılan tanrısı
Psıtha: Sular tanrısı
Aytes: İlkbahar tanrısı
Nart Destanları
Çerkes mitolojisinin ana kaynağını oluşturan anlatımlara Nart destanları adı verilir. Nart destanları sadece Çerkes değil, neredeyse tüm Kuzey Kafkasya halklarının ortak ürünüdür. Nart destanları Adigeler (Çerkes) dışında Karaçay-Malkar Türkleri, Abhaz-Abaza, Oset, Çeçen-İnguş ve Kumuk Türklerinin folklorunda da yer alır. Adige ve Abhazların Nart destanları eski Yunan mitolojisiyle benzerlikler gösterirken, Karaçay-Malkar Türklerinin destanları eski Türk mitolojisine yakındır. Gerçekte kuzey Kafkasyada ya da Adige toplumunda Nart adlı bir soyun olduğuna dair somut bir bilgi olmamasına rağmen, Nartların Çerkesler ve Kuzey Kafkasya halklarının ortak olarak yarattıkları düş gücü kahramanları olduğu günümüz Kafkasya araştırmacıları tarafından kabul edilmektedir.
Çerkes mitolojisinde baş tanrı, evrenin yaratanı olarak tapınılan Thadır. İnanışa göre, insanlara acıyan, onlara yardım eden, sağlık veren Tha dışında daha çok doğa güçlerini simgeleyen yardımcı tanrılar vardır. Çerkes inançlarının önemli bir kısmı diğer tüm coğrafyalarda olduğu gibi animizm (cancılık) ve büyüye dayanırdı. Çerkesler suya, ateşe, bitkilere, ormanlara, kayalara, gök gürültüsüne ve yıldırıma tapmışlardır. Adigeler ibadet, dans ve müzik eşliğindeki bu tapınma eylemlerini, tapınak olarak kullanılan kutsal korularda yaparlardı.
Töreni Tha-made isimli bir rahip yönetir, Khabze kurallarına uymayanlar Tha-madeler tarafından cezalandırılırdı. Tören sırasında Thaya yalvarılır, kurban kesme törenleri yapılırdı. Törene huaho denilen, anlamı olmayan sözler ve yakarışlar eşlik ederdi. Bu yakarış ve ağıtlar veba, çiçek, humma ve benzeri hastalıklardan ve yeni doğan bebeklerin nazardan korunması amaçlıydı.
Kafkas Prometheusu
Kafkasya mitolojisinde devler, kahramanlar ve büyücülerle ilgili hikâyeler önemle yer alır. Kabardey bölgesinde derlenmiş ve Yunanlıların Prometheus öyküsünü hatırlatan bir anlatıma göre; Elbruz dağlarının tepesinde, koni biçiminde büyük bir taş bulunmaktadır. Burada, sakalları ayaklarına kadar uzanan yaşlı bir adam oturur. Bütün vücudu kıllarla kaplı, uzayan el ve ayak tırnakları bir kartal pençesine dönüşmüş ve gözleri akkor kömür gibi kıpkırmızıdır. Boğazı, vücudu, elleri ve ayaklarından kalın bir zincire bağlıdır. Mitolojiye göre bu yaşlı adam bir zamanlar büyük Thanın çok yakınında yaşarken kendisini devirip yerine geçmek istemiş, yenilgiye uğradığında da kendini bu halde bulmuştur.
Yine rivayete göre kendisini görmeyi çok az kişi başarabilir, ikinci kez görme girişiminde bulunanlar ise ölürdü. Çoğunlukla hareketsiz duran adam arada bekçilerine şu soruyu sorarmış: Dünyada hâlâ kamışlar ve koyunlar üremekte midir? Bekçilerin olumlu yanıt vermesi üzerine öfkelenirmiş, çünkü dünyada kamışlar ve koyunlar ürediği sürece cezasının devam edeceğini bilirmiş. Ümitsizliğe kapılarak kayayı parçalamak istediğinde ise yer sarsılır, bağlı bulunduğu zincirler şimşek ve gök gürültüsü yaratır, nefesi fırtınalar oluşturur ve göz yaşları Elbruz Dağının eteğinde kaynayan ve köpürerek akan bir nehre dönüşürmüş.
Nart destanlarında anlatılan kahramanların tamamına yakını erkeklerden oluşur. Fakat bu destanlarda anlatılan bir kadın kahraman vardır ki, konumu ve sahip olduğu özellikleri bakımından erkek kahramanların hepsini gölgede bırakır. Bu kahraman, Setenay ya da tam adıyla Setenay Guaşedir. (6)
Anaerkil kültle ilgili olduğu anlaşılan Setenayı Ana Tanrıça olarak anlatan bir metin şu ana kadar elimize geçmiş olmasa da, Çerkes mitolojisi Setenayı güç durumlarda akıl danışılan bilge kişi olarak tanımlar. Setenay, Büyük Nart Kurultayının çözemediği toplumsal sorunları çözer. Doğan çocuklara isim koyar. O yalnızca iyi bir eş ya da âşık olunan güzel bir kadın değildir, aynı zamanda iyi bir ev sahibesidir, kahramanlara yol gösterir, öğütler verir, geleceği görür. Nart destanlarında sık sık karşımıza çıkan diğer figür, tanrı Tlepştir. Önceleri ateş tanrısıyken zamanla demirci tanrı rolü üstlenen Tlepşin, tanrı olmasına rağmen Abazin metinlerinde Setenaya akıl danışması ilginçtir. Bu anlatılara göre, Setenay Tlepşin esin kaynağıdır. Sık sık Tlepşin dökümhanesine gider, yararlı araçlar yapması için onu özendirir.
Doğurmadığı oğlu Sosrıkuaya annelik eder. (7) Aşıwa lehçesindeki Abazin metinlerinde, demirci Tlepşin dökümhanesi ayrıntıları ile anlatılır. Bu anlatılar Çerkeslerin demire verdikleri önemi gösterir.
Önceleri Tlepşin örsü taştan, çekici ağaçtandır. Sık sık Tlepşin dökümhanesine uğrayan Setenay, yeni örs ve çekiç modelleri yapar. Tlepş de bu modellerden yararlanarak örsü ve çekici demirden, çekicin sapını ağaçtan yapar. Yılan yavrularının boyunlarını birbirinin üzerinden geçirerek uyuduklarını gören Setenay, Tlepşe ellerinin yanmaması için yapabileceği bir aracı esinler. Maşa ya da kerpeten böylece Setenay tarafından icat edilir.
Aşıwa lehçesindeki Abazin metinlerine göre, Setenayın büyüttüğü Sosrıkua, Nartlara ateşi getiren kişidir. Rivayete göre, Sosrıkua devin kafasını uçurup evinden ateşi kapar ve Hey koca Nartlar, yürekleri ateşten Nartlar, korkmayınız, canlanınız! İşte size gerçekten, gerçek ateşi getirdim, diyerek insanları tanrılar karşısında cesaretlendirmeye çalışır.
Kabardey anlatımında, daha çok Tlepşin insan tarafı üzerinde durulur: Bunlara göre yaşlı demirci ustası Debeçin körüğü geyik derisinden,körüğün kulpu kızılcık ağacından, ocağı tan güneşinden, kömürü kuru dikendendir. Çekici kıvılcımlar saçar. Demire güç yetirebilecek, ona şekil verecek kendisi gibi güçlü bir çırak arayan Debeçe başvuranTlepş kendisini doğurmayan bir annenin oğlu olarak tanıtır ve demircilik sanatını sürdürmeyi amaçladığını söyler. Tlepş dökümhanede demirlerle konuşur, onları istediği şekle sokar. Çalışırken tıpkı ustası Debeç gibi aksamaktadır. Nart destanlarında anlatılan demirci tanrı Tlepş, pek çok özelliği ile Yunan panteonunda yer alan Anadolu kökenli Hephaistosa benzer.
Bilindiği gibi Hephaistos da demirci tanrıdır ve aksaktır. Tanrılar ve kahramanlar için aletler, saraylar yapar. Zeusun karısı Heranın oğlu olmasına rağmen, Hera tarafından tek başına ortaya çıkarılmıştır. Tlepş de öykülerde kendini anlatırken, doğurmayan ananın oğluyum der. Aşıwa lehçesindeki Abazın metinlerine göre, Setenayın büyüttüğü Sosrıkua (Nasren), Nartlara ateşi getiren kişidir. Bazı kaynaklarda Sosriquo veya Sawsrikua olarak da geçen Sosrıkuanın adı da zaten sıcak çocuk, ateş saçan, yakan erkek çocuk anlamına gelmektedir.
Rivayete göre, Sosrıkua devin kafasını uçurup evinden ateşi kapar ve Hey koca Nartlar, yürekleri ateşten Nartlar, korkmayınız, canlanınız! İşte size gerçekten, gerçek ateşi getirdim, diyerek insanları tanrılar karşısında cesaretlendirmeye çalışır. Aşkarıwva lehçesinde anlatılan Abazin metinlerinde ise, yaşlı ve çirkin büyücü Pakue Dame, Nartların ateşini devlere geri verir.
Dev, ateşi geri getirmeye dağlara giden Nasreni, Pakue Damenin kışkırtmasıyla Elbruza zincirleyip çiviler. Üzerine salınan kartal, Nasrene gün boyu işkence yapar, ciğerini gagalar. Güneş batınca yarayı kanadı ile sıvar, yara kapanır. Güneş doğunca aynı işkence yeniden başlar. Nasreni Peterez kurtaracaktır. (8)
Çerkesler için büyücüler korkulan ve yarı tanrı kişiliğe sahip varlıklardır. Büyücüler kıtlık getirebilir, halkı cezalandırabilir. Adige-Kabardey anlatımlarına göre, kahraman Wuezırmes bir kadının çocukları aç olduğu halde büyücü Pakueye yemek taşıdığını ve Nart halkının da Pakueye yiyecek, içecek ve armağanlar götürdüğünü görür. Wuezırmes, Nartların keçi sakallı, korkak Pakueyi tanrı sayıp armağanlar vermelerini, ona hizmet etmelerini onuruna yediremez. Nartlar ise Pakuenin üstlerine bela yağdırmasından korkar. Wuezırmesin annesi, Setenayın annesi Yemğazeş Guaşeye gider ve Wuezırmesin, Pakuenin başını uçurmaya niyetli olduğunu söyler. Yemğzeş Guaşe, Wuezırmese babasından kalan Beyaz Yeleyi yeraltı ahırından çıkarmasını, eyerini demir kolonu ile almasını söyler ve siyah bir sandıkta da her şeyi biçen kılıcı bulacağını ekler. Wuezırmes Pakueye gider, kılıcını çekip kafasını uçuracakken Pakue zıplayarak uçar, göklere yükselip örümcek ağından bir ev yapar. Yarı tanrı Pakue yağmur yağmasını engeller, yeryüzündeki suları kurutur, ülkede kuraklı k başlar. Zor durumda kalan Wuezırmes, Setenaya koşar. Setenay, beyaz yeleli atın Alp soyundan olduğunu, iyice ısındıktan sonra üç kez kamçı ile vurulduğunda gökyüzüne uçacağını söyler. Wuezırmes, Pakuenin örümcek evine ulaşır. Pakueyi oyuna getiren Wuezırmes kılı- cını çekip başını vurur. Yeryüzünde yedi hafta kanlı yağmur yağar. Toprak eskisi gibi verimli olur, ekinler büyür, ağaçlar meyve verir, yeryüzü yeşile bürünür, kadınlar doğurmaya başlar.
Adigeler için değişik nedenlerle yaptıkları dini törenler çok önemlidir. Çerkesler kuraklık yıllarında Hantso Guaşe şarkısı ile yağmur duası yapar, kaybolan hayvanların kurtlar tarafından parçalanmaması için özel sihirli sözler demek olan Hapeşcıpkhe ile kurtların ağzını bağlamaya çalışırlardı. Bugün bu gelenekler ve yağmur duaları İslami inançla birleştirilmiştir ve bazı Arapça dualar okunarak hâlâ uygulanmaktadır.
Dramatize edilmiş bir diğer tören ise Çapşakuedir. Yaralının veya hastanın uyuması halinde canının onu terk edeceğine inanan Çerkesler ölümü ağır yaralının veya hastanın yanından kovmak için odada bulunan değerli eşyaları çıkarırlar. Odanın girişine, her gelenin birkaç kez çarpacağı biçimde saban demirleri yerleştirilir, ziyaretçiler topluca gelip hastanın yanına girdiklerinde hep birlikte yüksek sesle gürültü yaparlardı. Genç kızlar tören elbiselerini giyip törene katılır, çeşitli dans ve şarkılarla hastanın uyumamasını sağlarlardı. Bugün bu gelenek daha yumuşatılmış bir şekilde hâlâ görülür. Eski Adige ayinleri ve sembolik törenleri arasında, dramatize edilmiş bir temsil olan Ajağafe keçi dansının da önemli bir yeri vardır. Hayvancılık ve tarım takvimine bağlı olan Adige hasat bayramları hayvan hareketlerini taklit eden Ajağafe oyunları ile süslenir.
Yazımızı, korkulan tanrılardan biri olan orman ve avcıların tanrısı Mezithaya adanan bir şarkı ile bitirelim:
Senin adını anıyoruz Mezitha
Bıyıkların kızıl alev
Yakarılarımız da senin için
Kızıl içki (kan) akıtıyoruz
Cömertçe, bolca
Bu ancak sana yaraşır
Albir keçi kurban edildi senin için
Genç ve doğurmamış bir kadın/Önünde diz çökmüş
Ak elli
Sen ki her şeyi bilen!
Güçlü meşe uçlarını yere eğen!
( )
Başını salladığında
Ormanlar uğuldar/Eyvah!
O anda vahşi hayvanlar inlerinde titrer
Bütün yakarılarımız
Mezitha içindir...