Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Adem Özköse

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
4893.jpg


Samsun'un Çarşamba ilçesinde doğdu. Babası Mustafa Özköze, annesi Kevser Özköse. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gerçek Hayat ve Akit gazetelerinde çalıştı. Milat gazetesinde köşe yazarı. Gerçek Hayat gazetesinin Ortadoğu Temsilcisi. Evli ve 3 çocuk babası.



HAKINDA YAZILANLAR

Adem: Uzaklara gönderdiğimiz vicdanımız!


Adem’in, belgesel çekimindeyken kaçırıldığı söylenen Suriye karakışından çıkarılması “Bu Ülke”nin boynunun borcudur.

Ahmet Kaya’nın “Beni Bul Anne” şarkısını dinliyordum Asım Gültekin’le telefonda konuşurken. Birden “Adem kaçırılmış!” dedi. “Adem Özköse mi?!” dedim şaşkınlıkla. “Evet. Suriye’ye gitmiş. Dört gündür haber alınamıyormuş.” dediği sırada “iki yanımda iki polis/ellerim kelepçede” diyordu Ahmet Kaya.

Adem Özköse kimdir?

Müslüman adamdır. “Benim olan günahlarımdır; şan ise Allah'a aittir...” diyebilen yürekli ve cürmüne sahip çıkan bir insandır. “Çocukların öldürüldüğü dünyada biz yaşamasak da olur” duyarlılığında, sınır tanımaksızın zulmün olduğu coğrafyalara gidip masum insanların dili olmuş cesur bir gazetecidir.

Adem'den dört gündür haber alınamıyor!
Arap Baharı’nın(!) ulaşmadığı, karakışın geçmediği Suriye’de bir yerlerde.

Adem, zulmün kara yüzünün resmini çeken gazetecilerin öldürüldüğü bir ülkede şimdi nerede?

Fatih’te, At Pazarı Meydanı ve çevresindeki bir çok genç, “Adem Ağabey geliyor!” denildiğinde üstüne başına çeki düzen verir, ayaklarını toplarlar; uzaklardan, kardeşlerden, mağdur ve mazlumlardan haber getiren Adem Ağabeyleri karşısında pür dikkat kesilirler… Şimdi o gençler, “Adem Ağabey şu köşeden çıkıp gelse, 'Suriye’de savaş bitti arkadaşlar!' dese" diye umutla bekliyorlar.

Karşısında bir devlet bile olsa durmadı

“Bir camiye, mescide girdiğimde namaz kılan gençleri seyretmek beni çok mutlu ediyor. Namazına önem veren, bu kirlenmiş çağda günahlara karşı namazı kendine kalkan kılan her gencin alından öpmek gerek...” Bu cümlelerden de anlaşılacağı gibi Adem, topyekûn coşku demek, kardeşlik demektir. Müslümanların günde beş defa gerçekleştirdikleri yenilenme ve arınma eyleminin yanına Adem “sefere çıkma” eylemini de katmış ve her gittiği yerde alnı secdeli genleri, hakikat arayışçılarını, hikmet sevdalılarını bulmuştur. Onun otostopu her zaman için cennete ve cemaate doğruydu. Bu yüzden mi kayboldu? Bilmiyoruz.

Suriye’de katliam haberlerinin ve başkaldırı seslerinin yükselmesiyle birlikte evet, Adem ayağa kalktı ve “mazlum Suriye halkının yanındayım!” dedi. Yazılarında, demeçlerinde, TV programlarında açık bir şekilde “Suriye ordusunun halkına zulmettiğini” yazdı-söyledi. İran düşmanı olmakla suçlandı. Kardeş Suriye devletine karşı kışkırtıcılıkla suçlandı. O, gözü karaydı ve karşısında bir devlet bile olsa durmadı, o devletin tam yanına gitti. Can, Allahındır. Emanettir. O, imanıyla ve kardeşliğe olan, cemaate olan güveniyle yürümekten vazgeçmeyen bir refik. Söylediklerini, birçok köşe yazarı gibi görünmez duvarlar ardında söyleyip saklanmıyor. Bu bir zaaf mı? Hayır, ama bir tedbirsizlik. Mühim değil. Zira bazı tedbirsiz hareketler kaderin ortaya çıkması içindir.

Adem, uzaklara gönderdiğimiz vicdanımızdır, sahip çıkalım

Oriana Fallaci’yi okuyanlar bilenler hatırlayacaktır; gözüpek bir gazeteci ve devrimciydi, 11 Eylül’e kadar. Zaten mühim olan da o tarihe kadar icra ettikleriydi. Mesela şu: Orianna Fallaci Suriye’de bir yerlerde kaybolmuş, haber alınamıyor olsaydı İtalya ya da insan hakları örgütleri ne yapardı? Eminim durdukları yerde durmazlardı. Zira, Orianna sadece bir gazeteci değil; başkalarının kanı için Meksika’da kendi kanının akmasını görendi. Haberci değil; “umut var!” diyen sesti.

Adem, her gittiği yerden “umut” getirmiyor mu bize?!

Mavi Marmara’da şehit olan insanlarımızın kanları Akdeniz’de bir hayalet gibi dolanıp duruyorlar. Sahipsizler mi? Asla. Ama Mersin açıklarından bakarsanız oralarda bir yerlerde birer ışık şavkıması gibi durup durmakta olduklarını, bir şeyleri beklediklerini görürsünüz. O şehitlerin sesleri kesilmez; hatta birçok diriden daha gür çıkmaktadır sesleri. Adem, o gemideki şehitlerin her haliyle kardeşi.

Ölülerimize sahip çıkamıyoruz; Adem’e sahip çıkalım! İyi bir insan olduğu, dertli olduğu, ümmet için kaygılandığı, katledilen masumlar için dilini ve ayaklarını ve yüreğini ve canını ortaya koyduğu için… Yani illa bir sebep mi istiyorsunuz? Adem kaybolursa uzaklardaki mazlumların ve diriliklerin haberlerini getirenler azalacak ve belki bir daha başımızı kaldırıp uzaklardaki kardeşlerimizi ve vicdansızlıkları göremeyeceğimiz için Adem’in belgesel çekimindeyken kaçırıldığı söylenen Suriye karakışından çıkarılması “Bu Ülke”nin boynunun borcudur. Çünkü Adem, uzaklara gönderdiğimiz vicdanımızdır!

Mansur Yılmaz, yüreğini Suriye’de kaybolan kardeşlerinin yanında bıraktı.
 
Üst Alt