Kültür tarihimize devlet kuruculuğundan ve istiklâl mücâhidliğinden önce dilbilimci, tarihçi ve halkbilimci olarak geçmiştir. Başkurdistanın Çıgay köyünde 1889da doğmuş ve 1980lerde Ankarada ölmüştür. Sağlığında yalnızca beş eseri yayınlanmıştır. Ölümüne yakın günlerde üç bine yakın makalesinden seçmeler yapılarak yayına hazırlanmış ve ilk cildi yayınlanmıştır. Ölümünden sonraki yıllarda da ikinci cildi yayınlanmıştır. Bunlar bin sahifeye yaklaşan hacmı yanında muhtevası ile de Türk milletinin esas ve temel kaynaklarını araştıran, tetkik eden, yorumlayan yazılmamış ve yazılamayacak kadar derin ve tarihî malzemenin yorumları idi.
Başkurt Türklerinden olan böylece büyük bir Türk kültür tarihçisi durumundadır. Rusyanın Çarlık döneminde Troyitskde Resuliye ve Yüksek Öğretmen Okulunda öğrenim görmüştü (1914). Resuliye Okulu Müdürü Abdurrahman Resuli ve Rusya Türklerinin ünlü yazarı, MUALLİM dergisi yayımcısı Hasan Ali Efendinin özendirmesi ile Türk folkloru konusunda çalışmaya başladı. Öğretmenlik görevini sürdürmeye başladığı sıralarda bu konuda geniş bir zamana ve imkâna da kavuşmuştur (1915-1923).
Rus istilâsına karşı Başkurdistanın bağımsızlığını korumak amacıyla girişilen mücâdeleye etkin bir biçimde katıldı. Bir ara Başkurt Eğitim Bakanlığı Bilim Kurulu üyeliğinde bulundu. Başkurt kadınlarının beşik ninnileri, Ruslarla yapılan mücâdeleleri konu edinen destan parçaları gibi folklor malzemelerini toplarken, Zeki Velidî Toganın tavsiyesi üzerine çalışmalarını bütün Türk boylarının folklorunu kapsayacak genişliğe ulaştırdı. Türk destanları (özellikle Kırgızların Manas Destanı) ve Şaman dini üstüne özgün araştırmalar ortaya koydu. Petrograd (-Leningrad) kitaplıklarında çalışırken pek çok bilimsel kitabı Başkurdistana getirmişti. Bağımsızlık savaşı sonunda Türkistandaki komitenin yardımı ile Zeki Velidî Togan ile birlikde Asyadaki Türklerin yaşadığı bölgeleri dolaştı. İran ve Afganistana, oradan da Hindistana ve Avrupaya geçti (1924).
Paris ve Berlindeki bilimsel çalışmalarına, Türkiyeye geldikten sonra asistan olarak girdiği Türkiyat Enstitüsünde devam etti. Zeki Velidî Togan ile Yeni Türkistan dergisini (1927) çıkardı.
Halk Bilgisi Haberleri (1928) dergisinin yayımına katıldı. Türkiye Halk Bilgisi derneğinin bilimsel komisyonu üyesi iken Erzurum ve Hasankalede folklor araştırmaları yaptı. Birinci ilmî seyahate ait rapor (1930) bu dönemin ürünüdür. Yeni Türk dergisinde ve Azerbaycan Yurtbilgisi ile zamanının hemen bütün Türkçü/Milliyetçi dergilerinde pek çok değerli araştırmaları yayınlanmıştır. Çok verimli bir kalemi ve kafası vardı. Şimdiki Türk Dil Kurumunun ilk şekli olan ve hemen hepsi de büyük Atatürkün istekleri doğrultusunda kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinde vazifeler aldı. Birincisinin ilk umumî kâtibliğini üstlendi. Ruşen Eşref ve Maarif Vekili Reşid Galibin daveti üzerine Ankaraya gitti.
Cemiyette ihtisas kâtibi olarak görev aldı. İlmî komisyon ve kılavuz kolu çalışmaları üyesi iken pek çok defa Atatürk ile görüşmüş, Atatürkün dil konusunda yaptğı toplantılara ve çalışmalara katılmıştı.
Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulurken (1935), Atatürk kendisinden fakültede doğu Türk lehçelerini incelemesini ve bu konuda ders vermesini istedi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 1944e kadar profesörlük yapan , Türk lehçelerinin özellikleri ve tasnifi Türkolojinin tarihçesi, Orhon ve Yenisey yazıtları, Kırgızcanın genel özellikleri ve Manas Destanı gibi konularda dersler verdi. Bu dersleri de Türkoloji ders Hülâsaları adlı kitabında toplayarak yayınladı (1936).
Ayrıca Güneş Dil Teorisi üzerinde de durmuş, bu teorinin temel özelliklerini ve kurallarını açıklamış, bazı Türkçe ve Islavca kelimeleri bu teoriye göre çözümlemişti. 1944 yılında unvan ve kadrosu kaldırılan İnan tercüman ve okutman olarak 1955e kadar görevde kaldı.
Bu arada Türk Dil Kurumunda başuzman olarak da çalışıyordu. Şaman dininin genel özelliklerini belgesel olarak ortaya koyuyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı Danışma Kurulunda çalışırken Kuran-ı Kerimin Türkçe çevirileri üzerinde önemle duran, hurafelerin kökeni üzerinde bir araştırma da yazan İnan, 1964den sonra Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünde uzman olarak çalışmıştır.
Onun 1980lerdeki ölümüne kadar Türk kültür tarihinin çok önemli ve bilinmeyen konularında durmadan çalıştığına arkasında bıraktığı birbirinden emsalsiz eserleri en güçlü tanıklardır. Eserlerinin ve makalelerinin sayısı binleri buluyor.
MİSYONU
Cumhuriyetin kültür temelinde harcı bulunan adam , Cumhuriyetimizin temelleri atılırken kurulan dil ve tarih kurumlarında, üniversitelerimizin kuruluş ve teşkilâtlanmalarında da çok önemli roller almıştır. Atatürkün bir akademi gibi çalışan Çankaya toplantılarının en devamlı ilim adamlarından birisi de o idi.
Aynı zamanda büyük bir istiklâl savaşçısı, devlet adamı ve Türk dili ve kültürü âlimi olan İnan, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminde Atatürkün çevresinde yer alan isimlerdendir. , Cumhuriyetimizin temelleri atılırken kurulan dil ve tarih kurumlarında, üniversitelerimizin kuruluş ve teşkilâtlanmalarında da çok önemli roller almıştır. Atatürkün bir akademi gibi çalışan Çankaya toplantılarının en devamlı ilim adamlarından birisi de o idi.
ABDÜLKADİR İNANIN TEMEL ESERİ: TARİHDE VE BUGÜN ŞAMANİZM
Türk Tarih Kurumu yayınları arasında birkaç kere basılan bu ünlü eser kendi dönemine kadar konu ile ilgili yayınlar arasında başköşeyi alır. Bu eserin de Atatürkün ilgisi ve teşviki ile uzun araştırmalar sonucunda hazırlandığını söylerdi. Türk ve Batı kaynaklarında Şamanizm ile ilgili hemen her eser incelenmiş ve çok iyi bildiği Rusça yanında üç Batı dilindeki literatürü de inceleyerek yazıldığı için bugüne kadar bir benzeri bile yazılamamıştır.
Çünkü rahmetli hoca hiç açık nokta bırakmamacasına konuya hakim bir durumda kalmıştır. Türkçemizde Şamanizm konusunda Atanaş Manofdan M. Türker Acaroğlunun yaptığı ve 1930lu yıllarda rahmetli Yaşar Nabi Nayırın ilk Varlık Yayınları arasında çıkan eserinden başka bir eser bulunmadığı göz önüne alınırsa, ın bu eseri hazırlayıp yayınlamasındaki isabet de ortaya çıkar.
ın eseri bize Türklerin en eski inançlarında ve ibadetlerinde bile İslâma çok yakın ve yatkın bulunduklarını göstermektedir.
Bugünkü dünyamızda yalnızca Yakutistanda Şamanizm yaşamaktadır. Şamanizm konusu ve Şamanlık bundan yıllarca önce yalnızca Ziya Gökalpin eserlerinde ve özellikle kısa bir bölüm halinde yer almıştır.
Ayrıca yine ın İslâmiyetdeki batıl inançlar konusunda yaptığı bir başka araştırma da Diyanet Yayınları arasında küçük bir kitap halinde yayınlanmıştı. Bu hacmı küçük ve fakat muhtevası büyük eserin de yeniden yayınlanması bugün için büyük bir ihtiyaç ve zarurettir. Ayrıca yine İnan hocanın Türkçe Kuran tercümeleri konusundaki sistematik, bilimsel eserinin de taşıdığı öneme binaen yeniden basılması lâzımdır.
Bu küçük eser de Diyanet Yayınlarındandır. İlk yayınlanmasının üzerinden otuz yıl kadar uzun bir zaman diliminin geçmesine karşın bu eser de yeniden bir daha yayın sahasına çıkarılmamıştır. Bu esere de çok büyük bir ihtiyaç vardır. İki büyük cilt halinde yayınlanan araştırmalarına gelince: Bu iki cildin de Türk Tarih Kurumu Yayınları arasındaki baskısı çok az bir miktarda basılmıştır. Keza mevcudu da kalmamıştır. Gerek bu iki araştırma kitabının ve gerekse Şamanizmin yeniden yayınlanması çok iyi olacaktır.
Bizden hatırlatması.
Orada Mustafa Kemal Paşa var
Ord. Prof. Dr. Hikmet Bayur rahmetliden dinlemiştim: Atatürkün Çankayadaki akademik sohbetlerinde bulunulduğu sıralarda, konuşmalar çok uzun sürer ve bazen uyuklarmış. Bir defasında Cemal Paşadan konuşulurken de böyle olmuş. Atatürke hazır bulunanların işareti ile uyuklayan Abdülkadir Bey gösterilmiş. Atatürk, kendisine seslenerek:
- Abdülkadir Bey, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Diye sorulunca, hazret birden bire kendine gelir. Hiç bir duraksama yapmadan der ki:
- Ben onun büyüklüğünü Türkistandan bilirim...
Herkes birbirine bakar: Bu adam neler saçmalıyor, diye.
Atatürk ise oralı olmadan devam eder:
- E, ... Anlat bakalım, nasıl?
Abdülkadir Bey devam eder:
- Biz istiklâlimizi ilân etmiş, Ruslarla çarpışıp dururken çıktı geldi. Vara yoğa işimize karışmaya başladı. Biz kendisine çıkıştık:
- Senin buralarda ne işin var? Biz kendi yağımızla kavrulup gidiyoruz. Sen Anadoluya gitsene? Hem orada biliyorsun bir istiklâl savaşı veriliyor. Yunanlılar Kütahya, Afyon ve Bursayı aldılar. Eskişehir de düştü. Türkün son kalesi Ankara üzerine yürümeye hazırlanıyorlar. Ankara da düştü mü, anavatan istiklâlini kaybetti mi Türkistanın, Başkurdistanın istiklâlinin ne kıymeti kalır ki? Senin yerin orasıdır. Türklüğün son mücadelesinin yapıldığı topraklardır!...
İşte bize o çıkışmamız üzerine verdiği cevaptan onun büyüklüğünü anlamıştım. Bize:
- Orada Mustafa Kemal Paşa var!... dedi.
Elbette, huzurda bulunanlar ın bu defa uyumadığını, bütün konuşmaları büyük bir dikkatle izlediğini anlamakla mahcub olmuşlar ve bu arada gözleri yaşarmıştı.
ın büyük bir Türk milliyetçisi olduğunu kaydetmeye lüzum görmüyorum. Fakat aynı zamanda onun büyük bir Türk kültür tarihçisi ve araştırmacısı olduğu noktasında herkes fikir birliği içindedir. Araştırdığı ve yayınladığı konuların hemen her biri Türk millî kültürünün hiç bilinmeyen ya da çok az bilinen bir konusunu aydınlığa çıkarmıştır. Onun Tarihde ve Bugün şamanizm gibi, Manas Destanı gibi pek çok eseri vardır ki hemen her zaman okunan ve aranan eserlerindendir. Ayrıca, metinde zikrettiğimiz gibi iki büyük cilt halinde yayınlanan yüzlerce araştırması da onun adının Türk milleti ile beraber yaşayacağının en güzel kanıtıdır.
Meslek: akademisyen
Başkurt Türklerinden olan böylece büyük bir Türk kültür tarihçisi durumundadır. Rusyanın Çarlık döneminde Troyitskde Resuliye ve Yüksek Öğretmen Okulunda öğrenim görmüştü (1914). Resuliye Okulu Müdürü Abdurrahman Resuli ve Rusya Türklerinin ünlü yazarı, MUALLİM dergisi yayımcısı Hasan Ali Efendinin özendirmesi ile Türk folkloru konusunda çalışmaya başladı. Öğretmenlik görevini sürdürmeye başladığı sıralarda bu konuda geniş bir zamana ve imkâna da kavuşmuştur (1915-1923).
Rus istilâsına karşı Başkurdistanın bağımsızlığını korumak amacıyla girişilen mücâdeleye etkin bir biçimde katıldı. Bir ara Başkurt Eğitim Bakanlığı Bilim Kurulu üyeliğinde bulundu. Başkurt kadınlarının beşik ninnileri, Ruslarla yapılan mücâdeleleri konu edinen destan parçaları gibi folklor malzemelerini toplarken, Zeki Velidî Toganın tavsiyesi üzerine çalışmalarını bütün Türk boylarının folklorunu kapsayacak genişliğe ulaştırdı. Türk destanları (özellikle Kırgızların Manas Destanı) ve Şaman dini üstüne özgün araştırmalar ortaya koydu. Petrograd (-Leningrad) kitaplıklarında çalışırken pek çok bilimsel kitabı Başkurdistana getirmişti. Bağımsızlık savaşı sonunda Türkistandaki komitenin yardımı ile Zeki Velidî Togan ile birlikde Asyadaki Türklerin yaşadığı bölgeleri dolaştı. İran ve Afganistana, oradan da Hindistana ve Avrupaya geçti (1924).
Paris ve Berlindeki bilimsel çalışmalarına, Türkiyeye geldikten sonra asistan olarak girdiği Türkiyat Enstitüsünde devam etti. Zeki Velidî Togan ile Yeni Türkistan dergisini (1927) çıkardı.
Halk Bilgisi Haberleri (1928) dergisinin yayımına katıldı. Türkiye Halk Bilgisi derneğinin bilimsel komisyonu üyesi iken Erzurum ve Hasankalede folklor araştırmaları yaptı. Birinci ilmî seyahate ait rapor (1930) bu dönemin ürünüdür. Yeni Türk dergisinde ve Azerbaycan Yurtbilgisi ile zamanının hemen bütün Türkçü/Milliyetçi dergilerinde pek çok değerli araştırmaları yayınlanmıştır. Çok verimli bir kalemi ve kafası vardı. Şimdiki Türk Dil Kurumunun ilk şekli olan ve hemen hepsi de büyük Atatürkün istekleri doğrultusunda kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinde vazifeler aldı. Birincisinin ilk umumî kâtibliğini üstlendi. Ruşen Eşref ve Maarif Vekili Reşid Galibin daveti üzerine Ankaraya gitti.
Cemiyette ihtisas kâtibi olarak görev aldı. İlmî komisyon ve kılavuz kolu çalışmaları üyesi iken pek çok defa Atatürk ile görüşmüş, Atatürkün dil konusunda yaptğı toplantılara ve çalışmalara katılmıştı.
Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulurken (1935), Atatürk kendisinden fakültede doğu Türk lehçelerini incelemesini ve bu konuda ders vermesini istedi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 1944e kadar profesörlük yapan , Türk lehçelerinin özellikleri ve tasnifi Türkolojinin tarihçesi, Orhon ve Yenisey yazıtları, Kırgızcanın genel özellikleri ve Manas Destanı gibi konularda dersler verdi. Bu dersleri de Türkoloji ders Hülâsaları adlı kitabında toplayarak yayınladı (1936).
Ayrıca Güneş Dil Teorisi üzerinde de durmuş, bu teorinin temel özelliklerini ve kurallarını açıklamış, bazı Türkçe ve Islavca kelimeleri bu teoriye göre çözümlemişti. 1944 yılında unvan ve kadrosu kaldırılan İnan tercüman ve okutman olarak 1955e kadar görevde kaldı.
Bu arada Türk Dil Kurumunda başuzman olarak da çalışıyordu. Şaman dininin genel özelliklerini belgesel olarak ortaya koyuyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı Danışma Kurulunda çalışırken Kuran-ı Kerimin Türkçe çevirileri üzerinde önemle duran, hurafelerin kökeni üzerinde bir araştırma da yazan İnan, 1964den sonra Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünde uzman olarak çalışmıştır.
Onun 1980lerdeki ölümüne kadar Türk kültür tarihinin çok önemli ve bilinmeyen konularında durmadan çalıştığına arkasında bıraktığı birbirinden emsalsiz eserleri en güçlü tanıklardır. Eserlerinin ve makalelerinin sayısı binleri buluyor.
MİSYONU
Cumhuriyetin kültür temelinde harcı bulunan adam , Cumhuriyetimizin temelleri atılırken kurulan dil ve tarih kurumlarında, üniversitelerimizin kuruluş ve teşkilâtlanmalarında da çok önemli roller almıştır. Atatürkün bir akademi gibi çalışan Çankaya toplantılarının en devamlı ilim adamlarından birisi de o idi.
Aynı zamanda büyük bir istiklâl savaşçısı, devlet adamı ve Türk dili ve kültürü âlimi olan İnan, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminde Atatürkün çevresinde yer alan isimlerdendir. , Cumhuriyetimizin temelleri atılırken kurulan dil ve tarih kurumlarında, üniversitelerimizin kuruluş ve teşkilâtlanmalarında da çok önemli roller almıştır. Atatürkün bir akademi gibi çalışan Çankaya toplantılarının en devamlı ilim adamlarından birisi de o idi.
ABDÜLKADİR İNANIN TEMEL ESERİ: TARİHDE VE BUGÜN ŞAMANİZM
Türk Tarih Kurumu yayınları arasında birkaç kere basılan bu ünlü eser kendi dönemine kadar konu ile ilgili yayınlar arasında başköşeyi alır. Bu eserin de Atatürkün ilgisi ve teşviki ile uzun araştırmalar sonucunda hazırlandığını söylerdi. Türk ve Batı kaynaklarında Şamanizm ile ilgili hemen her eser incelenmiş ve çok iyi bildiği Rusça yanında üç Batı dilindeki literatürü de inceleyerek yazıldığı için bugüne kadar bir benzeri bile yazılamamıştır.
Çünkü rahmetli hoca hiç açık nokta bırakmamacasına konuya hakim bir durumda kalmıştır. Türkçemizde Şamanizm konusunda Atanaş Manofdan M. Türker Acaroğlunun yaptığı ve 1930lu yıllarda rahmetli Yaşar Nabi Nayırın ilk Varlık Yayınları arasında çıkan eserinden başka bir eser bulunmadığı göz önüne alınırsa, ın bu eseri hazırlayıp yayınlamasındaki isabet de ortaya çıkar.
ın eseri bize Türklerin en eski inançlarında ve ibadetlerinde bile İslâma çok yakın ve yatkın bulunduklarını göstermektedir.
Bugünkü dünyamızda yalnızca Yakutistanda Şamanizm yaşamaktadır. Şamanizm konusu ve Şamanlık bundan yıllarca önce yalnızca Ziya Gökalpin eserlerinde ve özellikle kısa bir bölüm halinde yer almıştır.
Ayrıca yine ın İslâmiyetdeki batıl inançlar konusunda yaptığı bir başka araştırma da Diyanet Yayınları arasında küçük bir kitap halinde yayınlanmıştı. Bu hacmı küçük ve fakat muhtevası büyük eserin de yeniden yayınlanması bugün için büyük bir ihtiyaç ve zarurettir. Ayrıca yine İnan hocanın Türkçe Kuran tercümeleri konusundaki sistematik, bilimsel eserinin de taşıdığı öneme binaen yeniden basılması lâzımdır.
Bu küçük eser de Diyanet Yayınlarındandır. İlk yayınlanmasının üzerinden otuz yıl kadar uzun bir zaman diliminin geçmesine karşın bu eser de yeniden bir daha yayın sahasına çıkarılmamıştır. Bu esere de çok büyük bir ihtiyaç vardır. İki büyük cilt halinde yayınlanan araştırmalarına gelince: Bu iki cildin de Türk Tarih Kurumu Yayınları arasındaki baskısı çok az bir miktarda basılmıştır. Keza mevcudu da kalmamıştır. Gerek bu iki araştırma kitabının ve gerekse Şamanizmin yeniden yayınlanması çok iyi olacaktır.
Bizden hatırlatması.
Orada Mustafa Kemal Paşa var
Ord. Prof. Dr. Hikmet Bayur rahmetliden dinlemiştim: Atatürkün Çankayadaki akademik sohbetlerinde bulunulduğu sıralarda, konuşmalar çok uzun sürer ve bazen uyuklarmış. Bir defasında Cemal Paşadan konuşulurken de böyle olmuş. Atatürke hazır bulunanların işareti ile uyuklayan Abdülkadir Bey gösterilmiş. Atatürk, kendisine seslenerek:
- Abdülkadir Bey, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Diye sorulunca, hazret birden bire kendine gelir. Hiç bir duraksama yapmadan der ki:
- Ben onun büyüklüğünü Türkistandan bilirim...
Herkes birbirine bakar: Bu adam neler saçmalıyor, diye.
Atatürk ise oralı olmadan devam eder:
- E, ... Anlat bakalım, nasıl?
Abdülkadir Bey devam eder:
- Biz istiklâlimizi ilân etmiş, Ruslarla çarpışıp dururken çıktı geldi. Vara yoğa işimize karışmaya başladı. Biz kendisine çıkıştık:
- Senin buralarda ne işin var? Biz kendi yağımızla kavrulup gidiyoruz. Sen Anadoluya gitsene? Hem orada biliyorsun bir istiklâl savaşı veriliyor. Yunanlılar Kütahya, Afyon ve Bursayı aldılar. Eskişehir de düştü. Türkün son kalesi Ankara üzerine yürümeye hazırlanıyorlar. Ankara da düştü mü, anavatan istiklâlini kaybetti mi Türkistanın, Başkurdistanın istiklâlinin ne kıymeti kalır ki? Senin yerin orasıdır. Türklüğün son mücadelesinin yapıldığı topraklardır!...
İşte bize o çıkışmamız üzerine verdiği cevaptan onun büyüklüğünü anlamıştım. Bize:
- Orada Mustafa Kemal Paşa var!... dedi.
Elbette, huzurda bulunanlar ın bu defa uyumadığını, bütün konuşmaları büyük bir dikkatle izlediğini anlamakla mahcub olmuşlar ve bu arada gözleri yaşarmıştı.
ın büyük bir Türk milliyetçisi olduğunu kaydetmeye lüzum görmüyorum. Fakat aynı zamanda onun büyük bir Türk kültür tarihçisi ve araştırmacısı olduğu noktasında herkes fikir birliği içindedir. Araştırdığı ve yayınladığı konuların hemen her biri Türk millî kültürünün hiç bilinmeyen ya da çok az bilinen bir konusunu aydınlığa çıkarmıştır. Onun Tarihde ve Bugün şamanizm gibi, Manas Destanı gibi pek çok eseri vardır ki hemen her zaman okunan ve aranan eserlerindendir. Ayrıca, metinde zikrettiğimiz gibi iki büyük cilt halinde yayınlanan yüzlerce araştırması da onun adının Türk milleti ile beraber yaşayacağının en güzel kanıtıdır.
Meslek: akademisyen