- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
50 Yıl Hapis Yatmış 43 Kişiyi Öldürmüş Abdullah Palaz
Bu hikayede okuyacaklarınız Abdullah Palaz'ın gerçek hayat hikayesidir..
Kırka yakın ceza evinde ve elli yıla yakın yatmış olman Abdullah Palaz(antep canavarı) olarak tanınan abdullah dayıdan iyi kim bilebilir ceza evlerini?toplam 43 kişiyi öldürmüş olan abdullah dayının hayatı gerçekten ibret verici.. çünkü hiç kimse durup dururken bir başkasını öldürmez.. işlenmiş olan yüz cinayetin doksanını inceledegimizde tek suçlunun öldüren olmadıgını görürüz.. insanlara ellerinden gelen her türlü kötülügü yapıp onları madur etmekten zevk alan yeterince namussuzun var oldugunu hepimiz bilmekteyiz..
biz dönelim yine ceza evlerine ve abdullah dayının cezaevlerinde maruz kaldıgı haksızlıklardan bazılarını kendi azından dinleyelim..
SÜRGÜNLER
abdullah dayı
Konya ceza evine geldiiginde namı kendinden önce gelmişti. ardında yedi cinayet vardı.ama onun adına faili mechul cinayetlerde anlatılıyordu. bu durumda abdullah palaz 10-15 kişinin katili olarak görünüyordu ve adı konya ceza evinde "antep canavarı"na çıkmıştı..
konya ceza evi
ağası bol bir ceza evi idi.. yerli mahkumlar ile yabancı mahkumlar arasında oldum olası bir sürtüşme vardı.. yerli mahkumlar yabancılara heme hemen hiç bir hak tanımıyordu.. bu durum abdullahın yapısında olan bir insan için kabul edilecek bir durum degildi.. yerli mahkumlar idare ile de iş birligi yapıyor ve cezaevini cehenneme çeviriyorlardı.. ama abdullah gibi bir mahkumun gelişi yerlileri rahatsız etti.. ondan hem çekiniyorlar hemde ona bir seyler yapıp sindirmek gerektigine inanıyorlardı..
abdullah dayı anlatıyor;
ama benimde bir seyler yapmam gerekiyordu.. yerli konyalı efeler çok kalabalıklar. hepsi aynı koguşta kalıyor
hiç açık vermiorlardı. bundan daha kötüsü ise henüz dışardan hiç bir alet getirtememiştim..
bende silah olarak hiç bir alet yoktu ama
hareketlere hiç aldırmadan günlerimizi geçiriyorduk.. voltaya birlikte çıkıyoruz birlikte oturup birlikte kalkıyoruz.. efelerde durup dururken bize saldıramıyorlar. çünkü namımızı biliyorlardı.. benim silahsız olmayacagıma inanıyorlardı.. onların hesabı beni yanlız sıkıstırıp işimi bitirmekti.. ben ortadan kalkarsam çok ünlü bir mahkum hallettikleri için onların namı artacaktı.. benim hesabım ise onların tümünün işini bitirmekti.. kaç kişilerse kaç kişiler kalabalıklarsa kalabalık..
konyaya gelişimin on beşinci gününde bir gardiyan ile dostluk kurdum.. oradan buradan laflarken sonunda buna çıkarıp elli lira verdim.. "aman agam" dedim. "ne olur bana yedi bıçak birde ateşli silah getir. korkma seni ele vermem
bu silahlar gelince sana ayrıca yüz lira daha veririm.."
biraz nazlandı höngör möngör etti
"yarın silahları elinde bil. ama beni ele vermeyeceksin..senin yigitligine güveniyorum..koskoca antepli abdullah'sın sen.."
hemen ertesi gün silahlar geldi.. yedi anteplinin her biri artık silahlıydı.. bıcaklarımız var dı ki nasıl; her biri sögüt dalı gibi sürmene bıçaklar.. ben daha o gece planı yaptım.. arkadaslara planı anlattım..
"sabaha karsı bunların kogusunu basacagız.. kapılarını patlatacagız.. dikkatli olun yataklarından kalkmadan bastırmamız gerekiyor.. yanlız ölüm istemiyorum.. parmak işi (santim işi) yapacagız.. göz dagı verecegiz bunlara.. ölüm olursa bizi burdan gene sürerler.. yaralamada kalırsak sürmezler.. onlarda bizim üstünlügümüzü kabul ederler.. iyi bir düzen kurarız içerde kimseyi esdirmeyiz.. kumarı esrarı yasaklarız.. fakirin elinden tutarız.. önden ben dalacagım içeri..siz girinceye kadar ben en efelerinden 3-4nü haklarım..geri kalanlarıda siz içeri girince birlikte yıkarız"
sabaha karsı bizim kogusun kapısını yavasça acıp dısarı çıktık.. bu yerli efelerin yattıgı kogusun önüne geldik.. onlar kendilerini emniyete almışlar
koguş kapısı içerden sürgülü.. benimle birlikte bir arkadas daha gerilip kapıya yüklendik kapı anında patladı.. ilk içeri ben daldım.. kalın deve tüylü paltomu sol koluma doladım.. onunla bir kalkan gibi gögsümü koruyacaktım.. şimdi bu konyalı efeler gafil avlanmışlardı...
daha ne oldugunu anlamadan uyku sersemi bıcagı yiyorlardı.. ben en dipteki ranzaya varıp bir altta bir üstte daldırdım bıçagı.. onlar daha "ah anam yandım" derken bu seferde tam karsı ranzanın üstünde ve altında yatanlar yediler bıçagı.. ama öylesine daldırıyordum bıcagı ölümüne degil.. parmak işi yanı. ben dipte işi bitirirken arkadaslarda içeri dalmışlar. kapı yanındaki ranzadan işe başlamıslar.. onlarda aynı benim gibi parmak işi yapıyorlar.. bacaklarına buduna koluna dalına.. bir bagırtı bir cayırtıki görmeye degerdi yani.. o konyalı efeler kaçacak delik arıyordu.. yaralananlar sanki çok agır yara almış gibi yerlerinden kalkmıyor ölü numarasına yatıyolardı.. bir bıçak daha yememek için bu yola başvuruyorlardı.. iş bittiginde yaralanmayan kimse kalmamıştı.. koluma doladıgım paltomu omzuma attım.. kogusun ortasına geldim.. yaralı konyalı efeler yatakların üzerinde yatıyorlardı.. hiç birisi yerinden kıpırdayamıyordu.. bunlara dönüp;
"bakın" dedim.. "yaptıgınız işler hep yanlıstır.. yoksulu kimsesizi ezersiniz.. idare ile iş birliigi yapar ceza evini cehenneme cevirirsiniz.. bizim gibi yabancılara hiç bir hak tanımak istemezsiniz.. bunlar yanlıstır.. bu size bir ders olsun.. bir dahakine işi böyle ufak bırakmayız.. can alırız bunu iyi bilesiniz.. sonra sunuda unutmayın.. biz buraya camiden gelmedik..bizim hepimizin sırtında idamlar var.. tek durun bundan sonra.. "
sonra arkadaslarımı önden cıkarıp arkadan ben cıktım. bu düelloda yerli efelerin yattıgı kogusta onbeş kişiden onbeşide yaralandı.. bizim hiç birimizde sıyrık bile yoktu..
biz kogusumuza girdigimizde idare kapısı açılıp içeri gardiyanlar ve jandarmalar doldu.. bagırmaların seslerin geldiği yöne dogru kostular.. tabi yaralamaları yapanlar ortada yoktu.. vurulanların ifadesine göre kogustan bizi aldılar.. biz bıçakları çoktan kaybetmiştik.. çiviydi dedik
bıcakları vermedik..
vermedik ama bu davranısımız idarenin üstünde kötü bir tesir yaptı..aletleri vermemeiz onların disiplinini kırdıgı gibi
bu aletler bizde oldukca başka hadiselerde yapacagımızdan korkmuşlardı.. bizde bunu anlamıstık.. bize bir seyler yapacaklardı ama ne?....
....ben bunun hesabını yapıyordum.. bizim yedimizi birden alıp kapalıya götürürler
orada yıkarlar bizi.. bunu isteseler yapabilirlerdi.. ama yapmıyorlardı..
bir hafta idare bizim üstümüze gelmedi.. bizde hiç gürültü patırtı yapmadan oturuyorduk.. vurdugumuz konyalı efeler ise öteleri bereleri sarılı kimi dolasıyor
kimileri ise(yaraları birazdaha agır olanlar) koguşlarında yatıyordu..
ceza evindeki diger mahkumların bize karsı degişik bir tavırları olmadı. ne yaptıgımızdan ötürü bizi destekleyenler var nede bu yüzden bize kızan..
öyle garip bir durumdaydık yani.. ne olacagını bilemiyorduk..
sonunda ne olacagını gördük.. ben bu konyalı efeleri öldürmezde işi yaralamada bırakırsak bize sürgün çıkmayacagını hesaplamıştım.. sürgün çıkmayıncada yaptıgımız olaydan sonra cezaevinde hakimiyeti elimize alırdık.. ama biz olayda kullandıgımız aletleri vermeyince; şisti şişeydi falan deyince
bize karsı çıkmayan bizlerden yana gözüken beşde konyalı arkadas bizim aramızdaydı..
*************AFYON CEZA EVİ****************
abdullah kendisi ile birlikte sürgüne giden onbir arkadası ile afyonceza evine geldiğinde gördüki afyon ceza evi konyadanda beter.. berbat bir ceza evi. yabancıyı yanlız mahkumlar degil idarede sevmiyor.. haksızlıklar diz boyu olmuş.. yerli mahkum acımasız alabildiğine yabancıları ve yoksulları eziyor.. idare ise abdullah ve arkadaslarına müthiş düşman.. sanki bütün ceza evi bir yana abdullah ve arkadasları bir yana olmuş.. idare tüm disiplinini ve acımasızlıgını onlara gösteriyor.. abdullahsa idarenin gözünde tam bir canavar..
yani bir adam öldürmüşüz adımız canavara çıkmış.. ada neden adam öldürmüşüz soran dinleyen yok.. sanki ceza evlerinde benden başka adam öldüren yokmuş gibi
bende boş durmuyorum tabi.. bende başka hesaplar peşindeyim..çünkü kavga kaçınılmazdı.. bunu biliyorum önemli olan hazırlıksız yakalanmamaktı...
Ceza evinde antepli bir basçavuş vardı. benim adımı duymus e benimle iftihar ediyor.. hemşeriyiz çünkü.. ama yanıma pek sokulamıyor. idareden korkuyor. çünkü idre bana öylesine hasım bir tavır takınmıs ki;idareden birisinin bana slm bile vermesi yasak edilmiş durumda.. buda zulümün baska bir sekli.. ben idam altında yatıyorum. insanlarla konusmaya
nöbetci kulübelerini denetliyordu.. bende voltadayım. hemen yanına gittim..
"selamın aleyküm hemserim"
"aleyküm selam." dedi.. baş çavuş ama yan gözlede etrafı kolaçan ediyor
gören varmı diye..
dedim;"bak hemşerim
Anteplilerin namı ne olur?"
bu iş 1940 yıllarında oluyor. ben ozaman sevimli
imkan tanımak istiyordu. ama korkuyordu..
"bak hemşerim" dedim."bende bir toplu igne bile yok. Öbürleri misellah adamlar. Yabancılara
silahlı bu kadar çok adam tarafından öldürülmesi dogrumu?"
B u sözlerim üzerine baş çavuş yumuşamıştı.. ancak benim param yok istediginiz silahları nerden alayım gibi laflar etti..
"para kolay hemserim" dedim."sana istedigin kadar para veririm. sen bana on iki bıçak birde ateşli silah getir"
ben buna ozamanın parasıyla iki tane onluk birde reşat altını verdim. iki gün sonra da çifte namlulu belçika tabanca ile on bir tane bıçak geldi.. bıçaklar bursa yapısı
hakimdir.. Tanrının buyrugudur.. silahın yüzü soguktur ama sahibine sıcaktır. yavuklu gibidir sahibine..
silahları aldıgımız gece
belki ben bu ceza evinden hiç çıkamayacaktım.. Rabbim neden baa böyle bir yol çizmişti...?
ezanla birlikte kalktım.. namazımı kıldım ve sonra öylece
bunlara göz dagı vermek..yanı gene parmak işi gidecegiz.. çok üstümüze gelmişlerdi.. üstlerine gittikleri kişilerin kimler oldugunu ögrenmeleri gerekiyordu..
sabah ezanı okunurken koguşların
başka bir tarafa daldırıyordular.. ayakta olanların isini ilk bastan bitirdigimiz için öbürleri kolay oluyordu..çünkü onlar yataktaydı.. ortalık kan kesilmisti.. ateşli silahı kullanamama gerek bile kalmamıstı.. afyonlu 60 mahkum. beş dakika içinde yere serimişti.. iş bitmişti.. fazla eglenmenin alemi yoktu... "tamam" diye begırdım.."hadi hep birlikte çıkıyoruz.."
.................arkadaslar toparlandı
çarşafı almamıza yardımcı oluyordu.. Konyalı idamlık Mustafa bagırmaya başladı..
"kalksana ulan! kalk geri çekil
çarşafı alacağım."
ama bagırdıgı kişiden ses çıkmıyordu. idamlık öfkelendi:
"kalksana ulan! sana bir tane daha kaktırırsam görürsün ananınkini.. kalksana!"
adamdan gene ses çıkmadı.. idamlık Mustafa'da adamı şöyle eliyle ileri itmek istedi. üst ranzada yatan adamdan gene hiç ses çıkmadı. kıpırdamıyordu da. idamlık Mustafa işi hemen anladı:
"ölmüş bu yahu!" dedi..
O günkü vukuatımız idamlık koca Mustafa'nın parmak işini biraz fazla kaçırması nedeniyle
59 yaralı 1 ölüydü.. bizim arkadaslarda da gene bir çizik bile yoktu. olay zabıtlara böyle geçti. 1940'nda Afyon'da..
o sabah onikimiz birden hücreye konduk
zincire vurulduk.. ancak birbirimizle rahatlıkla konuşabiliyorduk..
"işte böyle olacak" dedim. "gördünüz mü? hiç yara bile almadık. neden? çünkü bizde haklılıgın verdigi güç varda ondan. birde ölümden korku yok bizde. korksak
ölüm korkuyla ortak çalısır.."
ben böyle deyince idamlık koca Mustafa seslendi:
"beni asarlar artık degil mi? herif öldü. bundan sonra ipimi çabuk çekerler."
"asamazlar. bu bir meydan savaşıydı. senin onu vurdugunu kim biliyor ki? meydan muharebesinde ölen öldügüyle kalır. öldüren yırtar işi.. hem sana bir sey söyleyim mi agam?"
"söyle"
"o adamı sen vurmadın. ben kogusa daldıgımda önce o adama dokunmustum. ne malum benim vurmamla ölmedigi? bunu kim ispat edebilir? mermi degil ki bu incelesinler.."
idamlık koca mustafa bu sözüme güldü.
"sen bilirsin yaptıgın işi Abdullah
bıçak kalbine degdi.."
"ha sen ha ben ağam. Rabbialemin bir kez ölüm emrini vermiş. Verdikten sonra
ben olmasakta bir baskası bu işi yapacaktı. çünkü ölüm emri gelmişti bir kere.. onu bozmaya bizim gücümüz yetmez..."
Konya'ın Kayaönü köyünden
bir kişiydi idamlık Mustafa.. babayigit bir arkadastı.. 1.90 boyunda dev gibi bir adamdı.. o gece geç vakitlere kadar hücrede konustuk.. artık yorulmustuk.. hepimiz zincire baglı olarak uyuyup kalmıstık..
59 kişiyi yaralamış
bir kişiyide öldürmüştük..
Abdullah ve arkadsları 59 kişiyi yaralayıp
hücrede olan insanlara dogru bu8 sesler gelince eger ortada kesinlesmiş bir idam cezası yoksa bu sesler sürgün demekti.. idam cezası varsa bu seferde bu sesler idam demekti..
Antep'ten sürgüne çıkalı daha topu topu 2 ay bile olmamıstı.. bu süre içinde Abdullah bununla birlikte 3.kez sürgüne gidiyordu.. idareler
gürültü çıkaramaz.. sabaha karsı yapılan sürgünler yagdan kıl ceker gibi olur.. peynir ekmek yer gibi iş biter.. idarenin cokta acelesi vardır..
"hadi bakalım. toparlanın
en çok on dakka içinde hazır olmak gerekir..
olmadın mı
jandarma ne yapabilirsin ki?
Abdullah
gelip hücrenin kapısına dayanınca arkadaslarına seslenerek onlarıda uyandırdı..
hücrenin demir kapısının açılması ile birlikte
oradaki esyaları da toparladıktan sonra sürgün yoluna çıkılacakdı..
kogusa gelindiginde
kuvvetle itti ve yüzüne tükürür gibi bagırdı:
"bak başefendi yaptıkların dogru degil. biz elikolu bağlı insanlarız. bizi daha fazla hırpalamayın. bugünün yarınıda var
sorarız sonra hesabını bunun!"
yere düşen başgardiyan
son anda vurmaktan caydı..
jandarma başçavusu da gider ayak gene bir olay çıkmaması için araya girdi..
"hadi bakalım toparlanın gidiyoruz.."
elleri kelepçeli ve sevk zinciri ile birbirine bağlı Abdullah ve arkadaslarının askeri bir cemseye binmesi çok güç oldu. bir sandalyeye basarak cemseye girmek isteyenler
Abdullah bir jandarmaya sordu..
"kardeş nereye gidiyoruz?"
genç delikanlı bir çocuktu jandarma. yutkundu
gözlerini Abdullah'tan kaçırdı.. sonrada "yukarılara doğru" dedi.. "çok yukarılara"
"yukarıların adı yok mu?"
"var.bursaya."
Abdullah buna sevindi. onun aklından sinop geçiyordu.Bursa öyle önemli bir ceza evi degildi. adı duyulmamıstı
şimdiye kadar. bu sevinçle Abdllah bir Antep türküsü tutturdu. yanık yanık söylüyordu. birden beklenmedik bir sey oldu. jandarmalardan biride türküye eşlik etmeye basladı. oda yanık yanık söylüyordu.. türküyü kesti abdullah:
"nerelisin sen kardes?"
"Antep'liyim"
abdullah'ın içinden kalkıp Antep'linin boynuna sarılmak geldi.. tam karsısında oturuyordu Antepli jandarma.ne varki bileklerindeki zinciler yerinden kalmasına degil
deniz kokusu gelen bir yere dogru gidiyordu.. sahi denizide daha görmemisti.. aklına geldi Antepli jandarmaya sordu:
"Bursa'da deniz varmi hemserim?"
hemserisi jandarma güldü:
"denizden sanane hemşerim? olsa ne yazar olmasa ne yazar? sen denişzemi gireceksinde soruyorsun?"
"ögrenelim dedik"
"var sayilir.20-30 kilometre ötesindedir. ama havasi kokusu Bursa'dan duyulur.."
"nerden biliyorsun sen? gittin mi hiç bursaya?"
"okudum
okullarda okudum.."
Abdullah ilkkez cahil oldugunu anladi.utandi bundan. yaptıkların cahilliginden mi diye düşündü. sonrada kendi kendine mırıldandı:
"kader işte
olmasanda olacaktı bu işler.."
birkaç yerde mola vberdiler. jandarmalar da sani çabuk gitmek istemiyorlardı.. molalarda bile zincirleri çözülmüyordu.. yiyeceklerini içeceklerini güçlükle yiyip
jandarması da cezaevinni önüne gelmişti..
Bu hikayede okuyacaklarınız Abdullah Palaz'ın gerçek hayat hikayesidir..
Kırka yakın ceza evinde ve elli yıla yakın yatmış olman Abdullah Palaz(antep canavarı) olarak tanınan abdullah dayıdan iyi kim bilebilir ceza evlerini?toplam 43 kişiyi öldürmüş olan abdullah dayının hayatı gerçekten ibret verici.. çünkü hiç kimse durup dururken bir başkasını öldürmez.. işlenmiş olan yüz cinayetin doksanını inceledegimizde tek suçlunun öldüren olmadıgını görürüz.. insanlara ellerinden gelen her türlü kötülügü yapıp onları madur etmekten zevk alan yeterince namussuzun var oldugunu hepimiz bilmekteyiz..
biz dönelim yine ceza evlerine ve abdullah dayının cezaevlerinde maruz kaldıgı haksızlıklardan bazılarını kendi azından dinleyelim..
SÜRGÜNLER
abdullah dayı
konya ceza evi
abdullah dayı anlatıyor;
ama benimde bir seyler yapmam gerekiyordu.. yerli konyalı efeler çok kalabalıklar. hepsi aynı koguşta kalıyor
bende silah olarak hiç bir alet yoktu ama
konyaya gelişimin on beşinci gününde bir gardiyan ile dostluk kurdum.. oradan buradan laflarken sonunda buna çıkarıp elli lira verdim.. "aman agam" dedim. "ne olur bana yedi bıçak birde ateşli silah getir. korkma seni ele vermem
biraz nazlandı höngör möngör etti
hemen ertesi gün silahlar geldi.. yedi anteplinin her biri artık silahlıydı.. bıcaklarımız var dı ki nasıl; her biri sögüt dalı gibi sürmene bıçaklar.. ben daha o gece planı yaptım.. arkadaslara planı anlattım..
"sabaha karsı bunların kogusunu basacagız.. kapılarını patlatacagız.. dikkatli olun yataklarından kalkmadan bastırmamız gerekiyor.. yanlız ölüm istemiyorum.. parmak işi (santim işi) yapacagız.. göz dagı verecegiz bunlara.. ölüm olursa bizi burdan gene sürerler.. yaralamada kalırsak sürmezler.. onlarda bizim üstünlügümüzü kabul ederler.. iyi bir düzen kurarız içerde kimseyi esdirmeyiz.. kumarı esrarı yasaklarız.. fakirin elinden tutarız.. önden ben dalacagım içeri..siz girinceye kadar ben en efelerinden 3-4nü haklarım..geri kalanlarıda siz içeri girince birlikte yıkarız"
sabaha karsı bizim kogusun kapısını yavasça acıp dısarı çıktık.. bu yerli efelerin yattıgı kogusun önüne geldik.. onlar kendilerini emniyete almışlar
daha ne oldugunu anlamadan uyku sersemi bıcagı yiyorlardı.. ben en dipteki ranzaya varıp bir altta bir üstte daldırdım bıçagı.. onlar daha "ah anam yandım" derken bu seferde tam karsı ranzanın üstünde ve altında yatanlar yediler bıçagı.. ama öylesine daldırıyordum bıcagı ölümüne degil.. parmak işi yanı. ben dipte işi bitirirken arkadaslarda içeri dalmışlar. kapı yanındaki ranzadan işe başlamıslar.. onlarda aynı benim gibi parmak işi yapıyorlar.. bacaklarına buduna koluna dalına.. bir bagırtı bir cayırtıki görmeye degerdi yani.. o konyalı efeler kaçacak delik arıyordu.. yaralananlar sanki çok agır yara almış gibi yerlerinden kalkmıyor ölü numarasına yatıyolardı.. bir bıçak daha yememek için bu yola başvuruyorlardı.. iş bittiginde yaralanmayan kimse kalmamıştı.. koluma doladıgım paltomu omzuma attım.. kogusun ortasına geldim.. yaralı konyalı efeler yatakların üzerinde yatıyorlardı.. hiç birisi yerinden kıpırdayamıyordu.. bunlara dönüp;
"bakın" dedim.. "yaptıgınız işler hep yanlıstır.. yoksulu kimsesizi ezersiniz.. idare ile iş birliigi yapar ceza evini cehenneme cevirirsiniz.. bizim gibi yabancılara hiç bir hak tanımak istemezsiniz.. bunlar yanlıstır.. bu size bir ders olsun.. bir dahakine işi böyle ufak bırakmayız.. can alırız bunu iyi bilesiniz.. sonra sunuda unutmayın.. biz buraya camiden gelmedik..bizim hepimizin sırtında idamlar var.. tek durun bundan sonra.. "
sonra arkadaslarımı önden cıkarıp arkadan ben cıktım. bu düelloda yerli efelerin yattıgı kogusta onbeş kişiden onbeşide yaralandı.. bizim hiç birimizde sıyrık bile yoktu..
biz kogusumuza girdigimizde idare kapısı açılıp içeri gardiyanlar ve jandarmalar doldu.. bagırmaların seslerin geldiği yöne dogru kostular.. tabi yaralamaları yapanlar ortada yoktu.. vurulanların ifadesine göre kogustan bizi aldılar.. biz bıçakları çoktan kaybetmiştik.. çiviydi dedik
vermedik ama bu davranısımız idarenin üstünde kötü bir tesir yaptı..aletleri vermemeiz onların disiplinini kırdıgı gibi
....ben bunun hesabını yapıyordum.. bizim yedimizi birden alıp kapalıya götürürler
bir hafta idare bizim üstümüze gelmedi.. bizde hiç gürültü patırtı yapmadan oturuyorduk.. vurdugumuz konyalı efeler ise öteleri bereleri sarılı kimi dolasıyor
ceza evindeki diger mahkumların bize karsı degişik bir tavırları olmadı. ne yaptıgımızdan ötürü bizi destekleyenler var nede bu yüzden bize kızan..
öyle garip bir durumdaydık yani.. ne olacagını bilemiyorduk..
sonunda ne olacagını gördük.. ben bu konyalı efeleri öldürmezde işi yaralamada bırakırsak bize sürgün çıkmayacagını hesaplamıştım.. sürgün çıkmayıncada yaptıgımız olaydan sonra cezaevinde hakimiyeti elimize alırdık.. ama biz olayda kullandıgımız aletleri vermeyince; şisti şişeydi falan deyince
*************AFYON CEZA EVİ****************
abdullah kendisi ile birlikte sürgüne giden onbir arkadası ile afyonceza evine geldiğinde gördüki afyon ceza evi konyadanda beter.. berbat bir ceza evi. yabancıyı yanlız mahkumlar degil idarede sevmiyor.. haksızlıklar diz boyu olmuş.. yerli mahkum acımasız alabildiğine yabancıları ve yoksulları eziyor.. idare ise abdullah ve arkadaslarına müthiş düşman.. sanki bütün ceza evi bir yana abdullah ve arkadasları bir yana olmuş.. idare tüm disiplinini ve acımasızlıgını onlara gösteriyor.. abdullahsa idarenin gözünde tam bir canavar..
yani bir adam öldürmüşüz adımız canavara çıkmış.. ada neden adam öldürmüşüz soran dinleyen yok.. sanki ceza evlerinde benden başka adam öldüren yokmuş gibi
Ceza evinde antepli bir basçavuş vardı. benim adımı duymus e benimle iftihar ediyor.. hemşeriyiz çünkü.. ama yanıma pek sokulamıyor. idareden korkuyor. çünkü idre bana öylesine hasım bir tavır takınmıs ki;idareden birisinin bana slm bile vermesi yasak edilmiş durumda.. buda zulümün baska bir sekli.. ben idam altında yatıyorum. insanlarla konusmaya
"selamın aleyküm hemserim"
"aleyküm selam." dedi.. baş çavuş ama yan gözlede etrafı kolaçan ediyor
dedim;"bak hemşerim
bu iş 1940 yıllarında oluyor. ben ozaman sevimli
"bak hemşerim" dedim."bende bir toplu igne bile yok. Öbürleri misellah adamlar. Yabancılara
B u sözlerim üzerine baş çavuş yumuşamıştı.. ancak benim param yok istediginiz silahları nerden alayım gibi laflar etti..
"para kolay hemserim" dedim."sana istedigin kadar para veririm. sen bana on iki bıçak birde ateşli silah getir"
ben buna ozamanın parasıyla iki tane onluk birde reşat altını verdim. iki gün sonra da çifte namlulu belçika tabanca ile on bir tane bıçak geldi.. bıçaklar bursa yapısı
silahları aldıgımız gece
ezanla birlikte kalktım.. namazımı kıldım ve sonra öylece
sabah ezanı okunurken koguşların
.................arkadaslar toparlandı
"kalksana ulan! kalk geri çekil
ama bagırdıgı kişiden ses çıkmıyordu. idamlık öfkelendi:
"kalksana ulan! sana bir tane daha kaktırırsam görürsün ananınkini.. kalksana!"
adamdan gene ses çıkmadı.. idamlık Mustafa'da adamı şöyle eliyle ileri itmek istedi. üst ranzada yatan adamdan gene hiç ses çıkmadı. kıpırdamıyordu da. idamlık Mustafa işi hemen anladı:
"ölmüş bu yahu!" dedi..
O günkü vukuatımız idamlık koca Mustafa'nın parmak işini biraz fazla kaçırması nedeniyle
o sabah onikimiz birden hücreye konduk
"işte böyle olacak" dedim. "gördünüz mü? hiç yara bile almadık. neden? çünkü bizde haklılıgın verdigi güç varda ondan. birde ölümden korku yok bizde. korksak
ben böyle deyince idamlık koca Mustafa seslendi:
"beni asarlar artık degil mi? herif öldü. bundan sonra ipimi çabuk çekerler."
"asamazlar. bu bir meydan savaşıydı. senin onu vurdugunu kim biliyor ki? meydan muharebesinde ölen öldügüyle kalır. öldüren yırtar işi.. hem sana bir sey söyleyim mi agam?"
"söyle"
"o adamı sen vurmadın. ben kogusa daldıgımda önce o adama dokunmustum. ne malum benim vurmamla ölmedigi? bunu kim ispat edebilir? mermi degil ki bu incelesinler.."
idamlık koca mustafa bu sözüme güldü.
"sen bilirsin yaptıgın işi Abdullah
"ha sen ha ben ağam. Rabbialemin bir kez ölüm emrini vermiş. Verdikten sonra
Konya'ın Kayaönü köyünden
59 kişiyi yaralamış
Abdullah ve arkadsları 59 kişiyi yaralayıp
Antep'ten sürgüne çıkalı daha topu topu 2 ay bile olmamıstı.. bu süre içinde Abdullah bununla birlikte 3.kez sürgüne gidiyordu.. idareler
"hadi bakalım. toparlanın
olmadın mı
Abdullah
hücrenin demir kapısının açılması ile birlikte
kogusa gelindiginde
"bak başefendi yaptıkların dogru degil. biz elikolu bağlı insanlarız. bizi daha fazla hırpalamayın. bugünün yarınıda var
yere düşen başgardiyan
jandarma başçavusu da gider ayak gene bir olay çıkmaması için araya girdi..
"hadi bakalım toparlanın gidiyoruz.."
elleri kelepçeli ve sevk zinciri ile birbirine bağlı Abdullah ve arkadaslarının askeri bir cemseye binmesi çok güç oldu. bir sandalyeye basarak cemseye girmek isteyenler
"kardeş nereye gidiyoruz?"
genç delikanlı bir çocuktu jandarma. yutkundu
"yukarıların adı yok mu?"
"var.bursaya."
Abdullah buna sevindi. onun aklından sinop geçiyordu.Bursa öyle önemli bir ceza evi degildi. adı duyulmamıstı
"nerelisin sen kardes?"
"Antep'liyim"
abdullah'ın içinden kalkıp Antep'linin boynuna sarılmak geldi.. tam karsısında oturuyordu Antepli jandarma.ne varki bileklerindeki zinciler yerinden kalmasına degil
"Bursa'da deniz varmi hemserim?"
hemserisi jandarma güldü:
"denizden sanane hemşerim? olsa ne yazar olmasa ne yazar? sen denişzemi gireceksinde soruyorsun?"
"ögrenelim dedik"
"var sayilir.20-30 kilometre ötesindedir. ama havasi kokusu Bursa'dan duyulur.."
"nerden biliyorsun sen? gittin mi hiç bursaya?"
"okudum
Abdullah ilkkez cahil oldugunu anladi.utandi bundan. yaptıkların cahilliginden mi diye düşündü. sonrada kendi kendine mırıldandı:
"kader işte
birkaç yerde mola vberdiler. jandarmalar da sani çabuk gitmek istemiyorlardı.. molalarda bile zincirleri çözülmüyordu.. yiyeceklerini içeceklerini güçlükle yiyip