UDAnın İlkeleri
Uygulamalı davranış analizinin ilkeleri ilk olarak 1968 yılında Baer, Wolf ve Risley tarafından Journal of Applied Behavior Analysis(http://seab.envmed.rochester.edu/jaba/) dergisinde yayımlanmıştır. Bu çalışmadan tam 20 yıl sonra yine aynı yazarlar tarafından aynı dergide benzer bir başlıkla bu konu tekrar ele alınarak zaman içinde bu ilkelerde bir değişiklik gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmıştır. Bu tartışmadan çıkarılabilecek sonuç, zaman içinde UDA ilkelerinin sayısal olarak değişiklik göstermediği ancak ilkelerin tanımlanmasında toplumlarda ve bilimde görülen gelişmelere bağlı olarak bazı farklılıkların ortaya çıktığı yönünde ifade edilebilir. Baer ve meslektaşları UDA ilkelerini 7 başlıkta ele almıştır.
Uygulamalılık: Ele alınan davranışların insanın yaşam kalitesini arttıracak nitelikte, sosyal açıdan önemli, olması olarak tanımlanmıştır.
Etkililik: Etkili olmak için, davranıştaki değişim, pratikte değeri olacak kadar büyük olmalıdır. Örneğin; öfke nöbeti geçiren bir çocuğun verileri %90 oranından,%80 oranına düştüğünde, pratikte ailesine bir fayda sağlamayacaktır. Ancak, %90 oranından, %5 oranına düşen öfke nöbetlerindeki değişim, önemli olacaktır. Bununla beraber, davranıştaki değişimin etkili olup olmadığı, sadece değişimin oranı ile ilgili değildir. Aynı zamanda değişimin sosyal geçerliliği ile de ilgilidir. Bu da çocuğun etrafındaki kişilerin, bu değişimden memnun olması ya da memnun olmamasıdır.
Teknolojiklik: Yinelenebilir olmak anlamına gelir. UDAda kullanılan yöntemler vesüreç başkaları tarafından uygulanabilecek açıklıkta rapor edilmelidir. Özellikle, uygulama öncesinde, sırasında ve sonrasında neler yapıldığı, üzerinde çalışılan çocukların özellikleri ayrıntılı biçimde açıklanmalıdır.
Davranışsallık: Ele alınan davranışlar gözlenebilir ve ölçülebilir özelliklerde olmalıdır. Duyusal davranışlar(örn. mutsuz, sinirli, utangaç vb.) davranışların yorumlama ve ölçme ve değerlendirme sırasında kişiden kişiye farklılıklıklar oluşturmaması amacıyla gözlemlenebilir, sayılabilir ve tekrarlanabilir davranış tanımları üzerine yoğunlaşılır.Bu konuda Modül 6: Davranışları Ölçme ve Değerlendirme,Hedef Davranış Belirleme ve Tanımlama alt başlığında açıklamalara yer verilmiştir.
Analitiklik: Neden-sonuç ilişkisinin ortaya konulmasıdır. Bu konuda okumakta olduğunuz Davranışları Yönetmek bölümünün Modül 6: Davranışları Ölçme ve Değerlendirme açıklamalara yer verilmiştir.
Kavramsal bütünlük: UDA teknolojik olmasıyla birlikte davranış ilkeleri ve yöntemlerine ilişkin de bir kavramsal bütünlüğün sağlanması gereklidir. Kavramsal bütünlüğün sağlanması, önerilen uygulamaların anlaşılması nedeniyle çok önemlidir.
Genellenebilirlik: Elde edilen davranış değişikliğinin farklı durum, ortam, koşul ve davranışlara da genellenebilmesidir. Bildiğiniz gibi, UDAda sosyal açıdan önemli davranışlarla çalışılması önemlidir; ancak yeterli değildir. Bu davranışların genellenmesinin sağlanması da son derece önemlidir. Modül 5.
UDAnın Temel Varsayımları
UDAda kullanılan uygulama ve startejiler aşağıda sıralanan varsayımlara dayalı olarak geliştirilmiştir.
Davranışların iletişim işlevleri vardır: Uygun ve uygun olmayan davranışların tümü çocuk tarafından bir amacı karşılamak üzere sergilenir. Örneğin uygun olmayan bir davranış herhangi bir nesne, durum ya da ilgi elde etmek için sergilenebilir ya da hoşlanmadığı bir durumdan kaçmak/kaçınmak için sergilenebilir. Dolayısıyla, UDAda yalnızca uygun olmayan davranışların azaltılması değil aynı zamanda uygun biçimde iletişim kurmaya yönelik davranışların öğretilmesi de planlanır.
Kişinin geçmiş öğrenmeleri ve biyolojik özellikleri halihazırdaki davranışlarına katkıda bulunur: Otizmli çocuklar açısından bu varsayım değerlendirildiğinde isteklerini bağırarak, ağlayarak ya da vurarak bildirmeyi öğrendikleri görülmektedir. Bazı davranışların biyolojik temelleri bile olsa, örneğin depresyon, nöbetler, UDAda kapsamlı programlar hazırlanarak bu gibi durumlara yönelik müdahaleler sunulur.
Uygun ve uygun olmayan davranışların her ikisi de aynı davranış ilkeleriyle yönetilir:Uygun davranışlar ve uygun olmayan davranışların tümü öğrenilen davranışlardır. Dolayısıyla, uygun olmayan davranışların yerine uygun davranışların öğretilmesi mümkündür. Örneğin, ağlayarak nesne elde etmenin yerine mümkünse çocuğa konuşarak, mümkün değilse jest ve mimiklerle ya da bir iletişim aracını kullanarak nesne elde etmeyi istemeyi öğretmek hedeflenmelidir.
Davranışlar içinde bulunulan çevreyle ilişkilidir: Davranış gerçekleştiği çevre ile güçlü bir ilişki içindedir. Çevresel koşulları tanımlamadan, içsel ya da dışsal, davranışı değiştirmeye çalışmak uygun olmayan davranışa katkıda bulunur. Çevresel koşullar öğretim, öğretilen becerinin zorluk düzeyi ve rahatsız edici diğer çevresel koşullar gibi dışsal durumlar olabileceği gibi açlık, uykusuzluk, susuzluk gibi çocuğun kendisinden kaynaklanan ve dikkati yöneltme ve işbirliği kurmayı olumsuz yönde etkileyebilecek içsel koşullar da olabilir. Bu konularla ilgili ayrıntılı açıklamaları Öğretim Ortamı Oluşturma Modülünde bulabilirsiniz.