Üç karganın bilgelik testi
Her canlının hayatında, olgunlaşacağı ve yetişkinlerin arasında kendine yer edineceği bir gün mutlaka gelir. Kargalar da bu durumun bir istisnası değildir. Bir gün, üç genç karga, kendilerinin yetişkinler ile beraber uçacak kadar olgun olup olmadıklarının kararının verilmesi için, bilge kargalar tarafından yapılan bir teste tabii tutulmuş. Bilge kargaların başı, ilk kargaya sormuş:
“Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?”
Soruyu duyan genç karga biraz düşündükten sonra şu cevabı vermiş: “Bu dünyada yaşayan bir karga için en çok korkulacak şey, bir oktur, çünkü bir ok, bir kargayı tek bir vuruşta öldürebilir“. Bilge kargalar, bu fikri oldukça mantıklı buldular ve mutlu oldular. Kanatlarını havaya kaldırıp, “Aferin sana genç karga, güzel cevap, aramıza hoş geldin” demişler.
Baş karga, daha sonradan ikinci genç kargaya da aynı soruyu sormuş:
“Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?”
Genç karga, “Ben iyi bir okçunun, bir oktan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum” demiş. “Çünkü sadece bir okçu, hedefini ok ile vurabilir. Böylece, okçusu olmayan bir ok, tıpkı şu an üzerinde durduğum bu dal parçası gibi, bir odundan daha fazlası değildir”. Bilge kargalar, bunun şimdiye kadar duydukları en mantıklı cevap olduğuna karar vermiş. Bu genç karganın annesi ve babası, büyük bir mutluluk ile kanatlarını çırpıp, gurur dolu gözler ile oğullarına bakmış. “Çok kıvrak bir zekan var. Seni aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağız” demiş baş karga. Akabinde üçüncü genç kargaya da aynı soruyu sormuş:
“Peki ya sence? Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?“
“Şimdiye kadar söylenenlerin hiçbirinden” demiş üçüncü karga. “En çok korkmamız gereken şey, acemi bir okçudur”. Tüm kargalar bu cevabı şaşkınlıkla karşılamış. Genç karganın cevabından ötürü biraz da utanmışlar. Çoğu, kuşun soruyu bile anlamaya yetecek kadar akıllı olmadığını bile düşünmüş. Baş karga tekrar sormuş: “Ne demek istiyorsun?”
“İkinci arkadaş doğru söyledi; okçusu olmayan bir oktan korkmak için hiçbir sebep yoktur. Ancak, iyi bir okçunun yayından çıkan ok, gitmesi gereken yere elbet gidecektir. Bu nedenle, yaydan çıkan bir okun sesini duyarsanız, ondan kaçmak için sağa ya da sola kaçmak, yapabileceğiniz tek şeydir. Ancak, acemi bir okçunun elinden çıkan bir oku nereye gittiğini asla bilemezsiniz. Ne kadar uzaklaşırsanız, sizi vurma ihtimali de o kadar yükselir. Bu yüzden acemi bir okçunun elinden çıkan oktan kaçmak için, hareket etmek mi yoksa yerinde kalmak mı daha iyi olur, kimse bilemez.“ demiş üçüncü genç karga.
Diğer kargalar bunu duyunca, bu genç karganın gerçek bilgeliğinin farkına varmışlar. Bu genç karga, gerçekten olayların arkasındaki gerçek nedenleri rahatlıkla görebiliyormuş. Onu saygı ve hayranlıkla gruplarına dahil etmişler ve kısa bir süre sonra, ondan grubun yeni lideri olmasını istemişler.
Her canlının hayatında, olgunlaşacağı ve yetişkinlerin arasında kendine yer edineceği bir gün mutlaka gelir. Kargalar da bu durumun bir istisnası değildir. Bir gün, üç genç karga, kendilerinin yetişkinler ile beraber uçacak kadar olgun olup olmadıklarının kararının verilmesi için, bilge kargalar tarafından yapılan bir teste tabii tutulmuş. Bilge kargaların başı, ilk kargaya sormuş:
“Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?”
Soruyu duyan genç karga biraz düşündükten sonra şu cevabı vermiş: “Bu dünyada yaşayan bir karga için en çok korkulacak şey, bir oktur, çünkü bir ok, bir kargayı tek bir vuruşta öldürebilir“. Bilge kargalar, bu fikri oldukça mantıklı buldular ve mutlu oldular. Kanatlarını havaya kaldırıp, “Aferin sana genç karga, güzel cevap, aramıza hoş geldin” demişler.
Baş karga, daha sonradan ikinci genç kargaya da aynı soruyu sormuş:
“Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?”
Genç karga, “Ben iyi bir okçunun, bir oktan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum” demiş. “Çünkü sadece bir okçu, hedefini ok ile vurabilir. Böylece, okçusu olmayan bir ok, tıpkı şu an üzerinde durduğum bu dal parçası gibi, bir odundan daha fazlası değildir”. Bilge kargalar, bunun şimdiye kadar duydukları en mantıklı cevap olduğuna karar vermiş. Bu genç karganın annesi ve babası, büyük bir mutluluk ile kanatlarını çırpıp, gurur dolu gözler ile oğullarına bakmış. “Çok kıvrak bir zekan var. Seni aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağız” demiş baş karga. Akabinde üçüncü genç kargaya da aynı soruyu sormuş:
“Peki ya sence? Kargaların bu dünyada en çok neyden korkmaları gerekir?“
“Şimdiye kadar söylenenlerin hiçbirinden” demiş üçüncü karga. “En çok korkmamız gereken şey, acemi bir okçudur”. Tüm kargalar bu cevabı şaşkınlıkla karşılamış. Genç karganın cevabından ötürü biraz da utanmışlar. Çoğu, kuşun soruyu bile anlamaya yetecek kadar akıllı olmadığını bile düşünmüş. Baş karga tekrar sormuş: “Ne demek istiyorsun?”
“İkinci arkadaş doğru söyledi; okçusu olmayan bir oktan korkmak için hiçbir sebep yoktur. Ancak, iyi bir okçunun yayından çıkan ok, gitmesi gereken yere elbet gidecektir. Bu nedenle, yaydan çıkan bir okun sesini duyarsanız, ondan kaçmak için sağa ya da sola kaçmak, yapabileceğiniz tek şeydir. Ancak, acemi bir okçunun elinden çıkan bir oku nereye gittiğini asla bilemezsiniz. Ne kadar uzaklaşırsanız, sizi vurma ihtimali de o kadar yükselir. Bu yüzden acemi bir okçunun elinden çıkan oktan kaçmak için, hareket etmek mi yoksa yerinde kalmak mı daha iyi olur, kimse bilemez.“ demiş üçüncü genç karga.
Diğer kargalar bunu duyunca, bu genç karganın gerçek bilgeliğinin farkına varmışlar. Bu genç karga, gerçekten olayların arkasındaki gerçek nedenleri rahatlıkla görebiliyormuş. Onu saygı ve hayranlıkla gruplarına dahil etmişler ve kısa bir süre sonra, ondan grubun yeni lideri olmasını istemişler.