-
- Üyelik Tarihi
- 3 Haz 2020
-
- Mesajlar
- 6,256
-
- MFC Puanı
- 72,480
BUZDOLABIM BİLE YOK
Gene yaz mevsimi geldi. Yazlığı olanlar çoktan yazlık evlerine geçtiler. Parası olanların önemli bir kısmı daha kış mevsiminden yazın tatile nereye gideceklerini planlayıp rezervasyonlarını yaptılar. Köyü olanlar köylerinde tatillerini geçirip, köyde yetişen ne varsa kışlık olarak hazırlayıp getirme telaşında.
Koca beş katlı, yirmi daireli apartman adeta kapıcı Çetrefil İle bize kaldı. Çetrefil ne binayı doğru düzgün temizliyor Ne de çöp topluyor.
"Herkes tatilde olduğuna göre o da tatilde sayılırmış."
Çetrefil yaz gelince seyyar araba İle satışa gidiyor, eski adı İle hıyar sosyete adı İle badem soyup satıyor, dürüm arası çiğ köfte, evde yapılmış pişi satıyor. Yaz boyunca paraya para demiyormuş, artık paraya Ne diyorsa? Yönetici göz yumuyor onun çalışmasına, ek gelir sağlayınca zam istemezmiş. Külliyen yalan yazın yaptığı işten kâr payı alır bizim paragöz yönetici başka türlü izin vermez, ben bilmez miyim onların Ne olduğunu!
Çetrefil, onun dışarıda çalışmasına karşıyım diye bana surat asıyor. Bazen de.
"Siz ne zaman tatile gideceksiniz?" diye laf sokuyor bana.
Bak sen şu densize bizi paramız yok, bir tatile bile gidemiyoruz diye insan yerine koymuyor besbelli, açıkça söylemediği için umursamaz tavırları İle söylüyor. Zaten anası adamın adına çetrefil verirken onun nasıl birisi olacağını da bilmiş demek ki.
Bizim hanım Raptiye ise bana surat asıyor. Kapıcı bile bizim tatile gidemediğimiz için bize tavır yapıyormuş. Büyük çocuklar da tatil diye tutturunca bizim çadırı daha taksitleri bitmeyen arabanın arkasına yükledim, en yakın sahil beldesine yola çıktık.
Tatil beldesinde önce kalacak pansiyon aradım, bir geceliği benim bir aylık maaşımın dörtte biri kadar, başım döndü hesap yapmaktan. Araba taksidi ev kirası, yeme içme birde dört çocuğun masrafı zaten ay başı bütçe tutmuyor. Tek çare çadırda kalmak bu koşulda, ben başıma geleceği bildiğim için çadırı almıştım yanıma, aklımı seveyim.
Çadırda kalma fikri kimsenin hoşuna gitmedi fakat yapacak bir şey yok. Ya çadırda kalacağız yada eve döneceğiz.
Raptiye "asla geri dönmem, O Çetrefil İle karısı bizimle alay ederler, tatil diye gittiler bir gece bile kalamadılar derler." deyince çadırı kumsala kurmak mecburi oldu. Burada çadır kamping var fakat ona da para ödemek gerek, madem çadırda kalacağız bari para ödemeyelim dedik.
Bir heves çadırı kurduk. Fakat biz altı kişiyiz çadır o kadar büyük değil. Yarımız dışarıda kalıyor, arabada yatsın açıkta kalanlar desek, araba çadıra yakın yerde değil. Aklıma arabayı kumsala çadırın yanına getirmek geldi. Arabayı çadırın yanına getirirken bir evin balkonundan yaşlı bir adam seslendi. Neymiş araba kuma saplanırmış. Duymamazlığa geldim çadırın yanına kadar araba İle gittim, arabanın tekerlekleri kuma gömüldü. Balkondan bakan yaşlı adam bana eliyle akılsız işareti yaptı. Görmemezliğe geldim, gittim ondan akıl istedim. Oğlunun Arazi arabası varmış onunla beni kumdan kurtardılar.
Akşam karanlığı çökerken çocuklar acıktı. Karım diye demiyorum Raptiye bir menemen yapar parmaklarınızı yersiniz. Menemen yedik afiyetle. Sonra çocukların tuvalet gereksinimi oldu. Ortada tuvalet Yok, gündüz denize girmiş oraya yapmışlardı tuvaletlerini, gece olunca Deniz kapkara görünüyor, çocuklar korkuyor. Kuma yaptırdık, çadırdan biraz uzağa, üstünü kedi gibi kumla kapadık. Gece geç vakit bizde aynı işlemi yaptık. Sabah denize girmeye gelenler kumda yürürken bizim dışkılarımıza basıp, öğürerek uzaklaştılar. Hiç oralı olmadık, tuvalet var da biz mi kullanmadık?
Sabah erkenden ter içinde uyandık, güneş çadırın içini fırın gibi yapmış. Soğuk meşrubat İle domates, peynir İle kahvaltı yaptık. Baktık kumsalın hemen üzerinde yazlık evler var, en yakın olan evin duvar dibine çadırı taşıdık, ev sahipleri surat astı söylendi, duymamazlığa geldim. Öğlen saatlerinde evinin duvarına çadır kurduğumuz yaşlı çift köfte kızartıp yediler, nasıl koktu anlatamam, çocukların canı çekti. Gittim kasaptan kıyma aldım akşama bizde mangalda köfte pişireceğiz fakat o saate kadar kıyma bozulur, meşrubat ısınır. Bir buzdolabımız bile Yok! Gittim yaşlı çifte durumu anlattım, önce kaşları çatıldı, sonra kadın halimize acıdı, buzdolabına kıymayı ve meşrubatı koydular. Yüzümü eğip, buz istedim, surat asarak buz verdiler.
Akşama köfte, patates ziyafeti çektik hemde çingene mangalında, mangalın dumanından rahatsız oldu yaşlı ev sahipleri fakat yapacak bir şey Yok, katlanacaklar artık Ne yapalım. Siz paranız var diye yazlık alın koca evlerde yaşayın, bize kumsalın üzerindeki çadırı bile çok görün. Dünya hiç adil değil.
Sabah çocuklar deniz suyundan etkilenmiş tatlı su İle duş alamadıkları için kızarmış körpe tenleri. Gene yaşlılara gittik bu seferde banyolarını kullanmak istedik, izin vermediler buna karşılık iki kova musluk suyu verdiler. Çocukları yıkadık, gözleri de kızarıyordu çocukların, denize idrar yapıyordu bizim gibi dışarıdan gelenler ondan mikrop kapıyor olmalıydılar.
Kızım duymuş tedavi için İstanbul'a gideceklermiş yaşlılar, öğleye doğru giyinip, kuşanıp pahalı bir arabaya binip gittiler. Onlar gidince karım Raptiye İle göz göze geldik, hemen çocukları ve eşyaları yaşlıların balkonuna taşıdık. O gece karşılıklı iki salıncakta balkonda uyuduk, çocuklar şişme yatakta en lüks otelden daha rahat uyudular.
Büyük oğlum bir kızla tanışmış o bize takılmadı gün boyunca kız arkadaşı İle bizden uzakta durdu. Akşama gene balkondayız yaşlılar Yok nasılsa. Oğlum kıza ev bizim demiş, yeni aldık demiş. Kızın evi de tepelerde lüks bir sitenin en güzel eviymiş. Mutlu olduk oğlumuz yazlığı olan bir kız buldu diye. Bizde yazlığı olan bir ailenin dünürü olursak misafir kontenjanından faydalanırız diye.
İki gün sonra yaşlı çiftin oğlu geldi hani şu beni kumdan arazi aracı İle kurtaran adam. Komşular telefon etmiş çadırcılar sizin balkonu işgal etti diye, sanki yedik balkonlarını. Geldi iki iri kıyım adamla bizi balkondan attı. Jandarmaya şikayet edecekmiş. Bende ona kızdım, sen kumsala kamuya ait alana ev yap, benim hakkımı gasp et, ben senin balkonunu kullanınca suç olsun! Kıyı kanundan bahsetiyor, ben memurum iyi bilirim kıyı kanununu elli metreye kadar denize yakın ev yapılmaz, bu ev denize taş atsam yirmi metre. Üstelik bu binaların tapusu da yokmuş, kumsalın üzerine kondurmuşlar, kısaca sahipleri gerçek sahibi sayılmaz. Biz tartışırken arbede yaşandı, ev sahibinin oğlu bana silah çekti. Silah elinden düşünce ben kaptım ve ayağına ateş ettim, kurşunun biri de duvardan sekip oğlumun kız arkadaşının elini sıyırdı.
Kapı gibi adam ayağından yediği kurşundan değil kalp krizinden öldü. Ölüme sebebiyet vermekten tutuklandım. Oğlumun kız arkadaşının oturduklarını söyledikleri sitede ailesi bekçiymiş aslında, onu da karakolda öğrendik. Zaten bizde şans olsa bunlar mı yaşanırdı. Bari oğlum yazlığı olan bir kızla evlenebilseydi.
İşimden, özgürlüğümden oldum, bir tatil uğruna.
Nejla BILGIN
Gene yaz mevsimi geldi. Yazlığı olanlar çoktan yazlık evlerine geçtiler. Parası olanların önemli bir kısmı daha kış mevsiminden yazın tatile nereye gideceklerini planlayıp rezervasyonlarını yaptılar. Köyü olanlar köylerinde tatillerini geçirip, köyde yetişen ne varsa kışlık olarak hazırlayıp getirme telaşında.
Koca beş katlı, yirmi daireli apartman adeta kapıcı Çetrefil İle bize kaldı. Çetrefil ne binayı doğru düzgün temizliyor Ne de çöp topluyor.
"Herkes tatilde olduğuna göre o da tatilde sayılırmış."
Çetrefil yaz gelince seyyar araba İle satışa gidiyor, eski adı İle hıyar sosyete adı İle badem soyup satıyor, dürüm arası çiğ köfte, evde yapılmış pişi satıyor. Yaz boyunca paraya para demiyormuş, artık paraya Ne diyorsa? Yönetici göz yumuyor onun çalışmasına, ek gelir sağlayınca zam istemezmiş. Külliyen yalan yazın yaptığı işten kâr payı alır bizim paragöz yönetici başka türlü izin vermez, ben bilmez miyim onların Ne olduğunu!
Çetrefil, onun dışarıda çalışmasına karşıyım diye bana surat asıyor. Bazen de.
"Siz ne zaman tatile gideceksiniz?" diye laf sokuyor bana.
Bak sen şu densize bizi paramız yok, bir tatile bile gidemiyoruz diye insan yerine koymuyor besbelli, açıkça söylemediği için umursamaz tavırları İle söylüyor. Zaten anası adamın adına çetrefil verirken onun nasıl birisi olacağını da bilmiş demek ki.
Bizim hanım Raptiye ise bana surat asıyor. Kapıcı bile bizim tatile gidemediğimiz için bize tavır yapıyormuş. Büyük çocuklar da tatil diye tutturunca bizim çadırı daha taksitleri bitmeyen arabanın arkasına yükledim, en yakın sahil beldesine yola çıktık.
Tatil beldesinde önce kalacak pansiyon aradım, bir geceliği benim bir aylık maaşımın dörtte biri kadar, başım döndü hesap yapmaktan. Araba taksidi ev kirası, yeme içme birde dört çocuğun masrafı zaten ay başı bütçe tutmuyor. Tek çare çadırda kalmak bu koşulda, ben başıma geleceği bildiğim için çadırı almıştım yanıma, aklımı seveyim.
Çadırda kalma fikri kimsenin hoşuna gitmedi fakat yapacak bir şey yok. Ya çadırda kalacağız yada eve döneceğiz.
Raptiye "asla geri dönmem, O Çetrefil İle karısı bizimle alay ederler, tatil diye gittiler bir gece bile kalamadılar derler." deyince çadırı kumsala kurmak mecburi oldu. Burada çadır kamping var fakat ona da para ödemek gerek, madem çadırda kalacağız bari para ödemeyelim dedik.
Bir heves çadırı kurduk. Fakat biz altı kişiyiz çadır o kadar büyük değil. Yarımız dışarıda kalıyor, arabada yatsın açıkta kalanlar desek, araba çadıra yakın yerde değil. Aklıma arabayı kumsala çadırın yanına getirmek geldi. Arabayı çadırın yanına getirirken bir evin balkonundan yaşlı bir adam seslendi. Neymiş araba kuma saplanırmış. Duymamazlığa geldim çadırın yanına kadar araba İle gittim, arabanın tekerlekleri kuma gömüldü. Balkondan bakan yaşlı adam bana eliyle akılsız işareti yaptı. Görmemezliğe geldim, gittim ondan akıl istedim. Oğlunun Arazi arabası varmış onunla beni kumdan kurtardılar.
Akşam karanlığı çökerken çocuklar acıktı. Karım diye demiyorum Raptiye bir menemen yapar parmaklarınızı yersiniz. Menemen yedik afiyetle. Sonra çocukların tuvalet gereksinimi oldu. Ortada tuvalet Yok, gündüz denize girmiş oraya yapmışlardı tuvaletlerini, gece olunca Deniz kapkara görünüyor, çocuklar korkuyor. Kuma yaptırdık, çadırdan biraz uzağa, üstünü kedi gibi kumla kapadık. Gece geç vakit bizde aynı işlemi yaptık. Sabah denize girmeye gelenler kumda yürürken bizim dışkılarımıza basıp, öğürerek uzaklaştılar. Hiç oralı olmadık, tuvalet var da biz mi kullanmadık?
Sabah erkenden ter içinde uyandık, güneş çadırın içini fırın gibi yapmış. Soğuk meşrubat İle domates, peynir İle kahvaltı yaptık. Baktık kumsalın hemen üzerinde yazlık evler var, en yakın olan evin duvar dibine çadırı taşıdık, ev sahipleri surat astı söylendi, duymamazlığa geldim. Öğlen saatlerinde evinin duvarına çadır kurduğumuz yaşlı çift köfte kızartıp yediler, nasıl koktu anlatamam, çocukların canı çekti. Gittim kasaptan kıyma aldım akşama bizde mangalda köfte pişireceğiz fakat o saate kadar kıyma bozulur, meşrubat ısınır. Bir buzdolabımız bile Yok! Gittim yaşlı çifte durumu anlattım, önce kaşları çatıldı, sonra kadın halimize acıdı, buzdolabına kıymayı ve meşrubatı koydular. Yüzümü eğip, buz istedim, surat asarak buz verdiler.
Akşama köfte, patates ziyafeti çektik hemde çingene mangalında, mangalın dumanından rahatsız oldu yaşlı ev sahipleri fakat yapacak bir şey Yok, katlanacaklar artık Ne yapalım. Siz paranız var diye yazlık alın koca evlerde yaşayın, bize kumsalın üzerindeki çadırı bile çok görün. Dünya hiç adil değil.
Sabah çocuklar deniz suyundan etkilenmiş tatlı su İle duş alamadıkları için kızarmış körpe tenleri. Gene yaşlılara gittik bu seferde banyolarını kullanmak istedik, izin vermediler buna karşılık iki kova musluk suyu verdiler. Çocukları yıkadık, gözleri de kızarıyordu çocukların, denize idrar yapıyordu bizim gibi dışarıdan gelenler ondan mikrop kapıyor olmalıydılar.
Kızım duymuş tedavi için İstanbul'a gideceklermiş yaşlılar, öğleye doğru giyinip, kuşanıp pahalı bir arabaya binip gittiler. Onlar gidince karım Raptiye İle göz göze geldik, hemen çocukları ve eşyaları yaşlıların balkonuna taşıdık. O gece karşılıklı iki salıncakta balkonda uyuduk, çocuklar şişme yatakta en lüks otelden daha rahat uyudular.
Büyük oğlum bir kızla tanışmış o bize takılmadı gün boyunca kız arkadaşı İle bizden uzakta durdu. Akşama gene balkondayız yaşlılar Yok nasılsa. Oğlum kıza ev bizim demiş, yeni aldık demiş. Kızın evi de tepelerde lüks bir sitenin en güzel eviymiş. Mutlu olduk oğlumuz yazlığı olan bir kız buldu diye. Bizde yazlığı olan bir ailenin dünürü olursak misafir kontenjanından faydalanırız diye.
İki gün sonra yaşlı çiftin oğlu geldi hani şu beni kumdan arazi aracı İle kurtaran adam. Komşular telefon etmiş çadırcılar sizin balkonu işgal etti diye, sanki yedik balkonlarını. Geldi iki iri kıyım adamla bizi balkondan attı. Jandarmaya şikayet edecekmiş. Bende ona kızdım, sen kumsala kamuya ait alana ev yap, benim hakkımı gasp et, ben senin balkonunu kullanınca suç olsun! Kıyı kanundan bahsetiyor, ben memurum iyi bilirim kıyı kanununu elli metreye kadar denize yakın ev yapılmaz, bu ev denize taş atsam yirmi metre. Üstelik bu binaların tapusu da yokmuş, kumsalın üzerine kondurmuşlar, kısaca sahipleri gerçek sahibi sayılmaz. Biz tartışırken arbede yaşandı, ev sahibinin oğlu bana silah çekti. Silah elinden düşünce ben kaptım ve ayağına ateş ettim, kurşunun biri de duvardan sekip oğlumun kız arkadaşının elini sıyırdı.
Kapı gibi adam ayağından yediği kurşundan değil kalp krizinden öldü. Ölüme sebebiyet vermekten tutuklandım. Oğlumun kız arkadaşının oturduklarını söyledikleri sitede ailesi bekçiymiş aslında, onu da karakolda öğrendik. Zaten bizde şans olsa bunlar mı yaşanırdı. Bari oğlum yazlığı olan bir kızla evlenebilseydi.
İşimden, özgürlüğümden oldum, bir tatil uğruna.
Nejla BILGIN