Bir haftadır hastanede yattığını ve bu arada ameliyat edildiğini söylemişlerdi.
Fazla umursamadan:
-Geçmiş olsun, demiştim. İyileşir inşallah.
Küçük yaşlardan beri onunla arkadaştım. Fakat her nedense fazla üzülmemiştim. Zaten ona son yıllarda sinirleniyor, yolda gördüğüm anda başımı başka tarafa çeviriyordum. Bu konuda kesinlikle haklıydım. Çünkü farklı kitapları okuyor, farklı kişilerle sohbet ediyor, farklı bir siyasi görüşü taşıyordum.
Ondan haber aldığımda:
-Bu arada herkes hasta, diye söylendim. Hem biraz yatarsa aklı başına gelir.
Hastaneyi düşünürken, lise çağlarında geçirdiğim apandisit ameliyatını hatırlamıştım. Çektiğim acıya rağmen, ziyaretime gelenlerin çokluğundan ve bir bebek gibi ilgi görmekten nasıl da hoşlanmıştım.
Peki ya şimdi hastanede yatan arkadaşımın da beni ziyaret ettiğini ne çabuk unutmuştum?
Başucumda saatlerce bekleyen, böylelikle acılarımı hafifleten, o değil miydi? hastaneden çıkınca?
Eksik derslerim için günler boyu bana yardım etmemiş miydi?
Hatıralar gözümde canlanırken, bana çocukluğumu tekrar yaşatıyordu. Ve o günler, şimdi hastanede neden yattığını bilemediğim arkadaşımla dopdoluydum.
Yarabbi, bizlere ne olmuştu? Neden düşman kesilmiştik?
Yoksa ikimiz de, bütün Müslümanlar gibi aynı Allaha ve peygambere inanmıyor muyduk?
Dilimiz, bayrağımız, kıblemiz ve duamız bir değil miydi?
Aynı kin ve nefreti, gerçek düşmanlarımıza karşı neden hissetmiyorduk?
Yattığım yerde kıvranıp duruyor ve bu sorulara bir cevap arıyordum. Ne yazık ki bir türlü bulamadım. Onu mutlaka görmeli ve kendimi affettirmeliydim. Üstelik bir hafta sonra bayram geleceğinden bunu iyi bir sebebe bağlayabilirdim.
Arkadaşımla barışmak için neden yıllarca beklediğimi ve sonunda neden bir hafta geciktiğimi hala bilemiyorum. Fakat kendisini o bayramdan beri her fırsatta ziyaret ediyor ve beni bağışladığını ümit ederek kabri başında Kuran okuyorum.