-
- Üyelik Tarihi
- 3 Haz 2020
-
- Mesajlar
- 6,256
-
- MFC Puanı
- 72,460
Yaşlı ve çirkin bir tüccar; karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir hayat kadınına gitmiş... Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış.
Ne var ki tüccar, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş.Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar.
Ancak ne kadar vururlarsa, bu zayıf ve çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin hiç iz bırakmadığını görmüşler...Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler...Ancak en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile tüccara hiç bir şey yapamıyormuş.... Sonunda korkup kaçmışlar....
Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha -ama bu kez aşk adına- tüccarla sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış... Gelgelelim güzel kadının her dokunuşunda tüccarın bedeninde yeni bir yara beliriyormuş.
Dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar... İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda tüccar kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş....
Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor.
o yüzden değil mi, içimizde tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız?
Gabriel Garcia Marquez
Resim : Roberto Ferri
Ne var ki tüccar, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş.Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar.
Ancak ne kadar vururlarsa, bu zayıf ve çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin hiç iz bırakmadığını görmüşler...Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler...Ancak en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile tüccara hiç bir şey yapamıyormuş.... Sonunda korkup kaçmışlar....
Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha -ama bu kez aşk adına- tüccarla sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış... Gelgelelim güzel kadının her dokunuşunda tüccarın bedeninde yeni bir yara beliriyormuş.
Dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar... İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda tüccar kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş....
Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor.
o yüzden değil mi, içimizde tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız?
Gabriel Garcia Marquez
Resim : Roberto Ferri