Tutamadığım ele-veda değilde,
Koskoca bir "elveda" bırakıp ardımdan,
Ardıma bile bakmadan ,
Bakakalmış bir aşk bırakarak,
Son kez Gidiyorum! . . .
Biliyorum ,
Canını acıtmayacak bu gidiş,
Hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın ,
Olmayacağım umurunda . . .
Geçmişim diye çizip üstünü,
Üstlendiğim bir ayrılıkla,
Alnından öpüp gecenin ayazında,
Arazlığımla gidiyorum! . . .
Sen benden uzakta susmaları oynarken,
Ben en senli yanımla,
Ceketimi alıp,
Omzumda yitirilmiş umutlarımı toplayıp,
Senden uzaklara,
Sessiz ve kimsesizliğimle Gidiyorum ! . . .
Bu kadar mı fazlaydım yani sana ?
Bu kadar mı yüktüm bu sevdaya ?
Şimdi hangi şehir alır da basar beni bağrına,
Hangi dildarın yüreğine Aşk diye yazılırım?
Bilmiyorum. . .
Perde çekip bu kimliksiz kaldığım sevdaya,
Sevgisizliğimle , geçip gidiyorum sokağından . . .
Yalnızlığıma,
Sessizce mırıldandığım hicaz bir beste,
ve sağnak sağnak yağan yağmur sesleri eşliğinde,
Duvağı açılmamış hayallerimle ,
Hayatından geçip gidiyorum! . . .
Ardımdan ,
Bir varmış, bir yokmuş masallarına öykü olmayacak bensizlik ile,
Bir varmış , Bir daha yokmuş senliğim ile gidiyorum!
Ve sen hoşkal ,
Kendine iyi bak!
Kendine çok iyi bak
Faruk Yiğit ARAZ