- Konum
- İzmir Kayseri
-
- Üyelik Tarihi
- 1 Eki 2016
-
- Mesajlar
- 340
-
- MFC Puanı
- -5
"İlk Güzellik Yarışması"
Tanrılar bir gün Olimpos dağında bir ziyafet sofrasındalarmış. Ares’in arkadaşı olan Eris ( Nifak) uzlaşmama, sorun çıkarmanın timsaliymiş. Herkesin gülüp eğlenmesini fırsat bilerek, dikkatlerin dağıldığı bir anda, göz önünde bulunmayan Eris , ortalığa nifak tohumlarını saçmak için planını yürürlüğe koymaya karar vermiş. Bir elma alarak, üzerine “en güzel tanrıçaya” şeklinde bir yazı yazarak ortaya atmış. Tabii ki sonuç felaket. Birbirinden güzel üç kadın bu payeye sahip olmak istemiş ve bunu belirlemek için tarafsız bir hakeme gereksinim duyulmuş. Zeus bu durumda karısı Hera , kızı Athena ve denizdeki bembeyaz dalgalardan doğmuş olan Afrodit arasında kalmış. Yani tipik bir aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık vakasıymış durum. Bu nazik durum karşısında Zeus akıllıca hamleyle ateş topunu başkasına atmış. “Gidin, Ida dağında ( Edremit körfezinde bulunan Kazdağları) yaşayıp, sürülerini otlatan çoban Paris’in yanına. O bu soruna bir çözüm bulacaktır.”
Çoban Paris Truva kralı Priamos’un oğluymuş (dikkatinizi çekerim kralın oğlu yani prens çobanlık yaparak sorumluluk üstlenmeye hayatın neresinden başlıyor) .Truva kraliçesi bir gece rüyasında ateş doğurduğunu ve bu ateşin tüm Truva kentini yakıp yıktığını görmüş. Bunun üzerine bu rüya sonrasında kraliçenin doğurduğu bebek, İda Dağı (Kazdağı)’na bırakılmış. Burada bir süre kendisini bulan bir ayı tarafından emzirilmiş.
Paris çok zorlanarak da olsa kararını vermiş.Çoban olarak büyüyen Paris, Afrodit’i en güzel kadın olarak seçmiş, ilk güzellik yarışmasının birincisini Afrodit olarak ilan ederek, elmayı ona vermiş.
Bunun üzerine Afrodit de Paris’i , bir başka güzel Helena’ya yöneltmiş. Ancak Paris Helena’yı tanımamaktayken ve şimdiye dek hiç görmemiş iken onu aramaya başlamış. Bu günkü Çanakkale’den yola çıkarak, Yunanistan’da bulunan Spartalıların sitesine doğru gitmiş. Helena o sitenin kralı Menelaos ile evliymiş. Paris Spartalıların sarayında Helena ile ilk karşılaşmasında onun güzelliği karşısında adeta büyülenmiş. Nereden geldiğini, Afrodit’in kendisine teşekkür kabilinden kendisine Helena’dan bahsedip, Afrodit’in onların kalplerini birleştirdiğini söylediğini anlatmış. Bu durumda kendisinin de bu amaçla buraya gelerek, isterse onu da götürebileceğini söylemiş. Helena da aşk tanrıçasının dediği ve istediğini yapacağını söylemiş. İki aşık Yunanistan’dan kaçıp Anadolu topraklarına girmişler. Sparta şehrinin kralı Menelaos ve onun kardeşi Agamemnon da bunun öcünü almak için Truvalılara savaş açmış. Çok büyük bir donanma ve Agamemnon’un komutasında ilerleyen Spartalılar Truva’ya çıkarma harekatına başlamış. Savaşın ilk yılında Spartalılar Anadolu şehirlerini yakıp yıkarak talan etmişler. Tapınaklarda rahibe olanlar bile köle haline getirilmiş. Anadolu’nun ve Truvalıların koruyucusu tanrısı Apollon imiş. Kendisine ait tapınaklardaki rahibelere yapılan bu çirkin davranışa çok öfkelenerek, Spartalılar üzerinde tüm hiddetini göstermiş.Bu savaşa Anadolu’daki pek çok halk savaşçı yollamıştı.
Tüm Lidya kentleri ( Ege bölgemizdeki antik şehirlerden başlayarak, Akdeniz bölgemizin antik şehirlerini de kapsayan bir alandaki kentlerden) gelenler yanında Karadeniz bölgemizde Samsun civarlarında yaşayan kadınların hakim olduğu bir kavim olan Amazonlara dek tüm Anadolu halkları bu hücuma karşı tek yürek olarak savaşmaktaymış. Onların da savaşta gösterdikleri üstün başarılara rağmen karşılarındaki kuvvetleri durduramamaları diğer Anadolu kavimlerini de hayal kırıklığına düşürmüştü. Bu arada hiç beklenmeyen bir dost eli Anadolu kuvvetlerinin yardımına yetişmiş. Habeş krallığı. Habeş kralı Memnon ve askerleri Truvalıların yanında savaşmışlar. Ancak Spartalıların kahramanlarından Akhilleus Habeş kralını öldürünce , Habeş ordusu dağılmış. Daha sonra da bu Spartalı büyük asker de topuğundan aldığı bir darbe ile kan kaybından ölmüş. Bu ölümü Paris’in ölümü izlemiş. Her iki tarafın orduları ve halkı çok acı çekmiş. Bu sırada Spartalılar hile ile Truvaya sahip olmaya karar vermişler. Dev bir tahta at yapıp, içine askerler koyup, onları orada bırakmak ve sanki geri çekiliyor izlenimi vererek gemilere geri dönmek. Plan aynen işlemiş. Bu atın tanrılardan gönderilen bir hediye olduğu söylenmiş. Her ne kadar Truvalı din adamı Poseidon rahibi Laokoon buna inanılmaması gerektiğini söylemişse de gerekli desteği bulamamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde Truvalılar zaferi kutlarken, Spartalı askerler tahta attan inerek Truvalıları kılıçtan geçirmişler. Truva şehri yakılmış ve küllerle kaplanmış. Bu arada tapınaklarda Truvalı kadınlara yapılan tecavüzler Spartalıların koruyucu tanrısı olan Athena’yı bile çok kızdırmış ve dönüş yolunda müthiş bir fırtına birçok gemilerini batırmış. Tüm bu savaşların sonunda Güzel Helena tekrar eski kocası Menelaos’un yanına getirilmiş.
Tanrılar bir gün Olimpos dağında bir ziyafet sofrasındalarmış. Ares’in arkadaşı olan Eris ( Nifak) uzlaşmama, sorun çıkarmanın timsaliymiş. Herkesin gülüp eğlenmesini fırsat bilerek, dikkatlerin dağıldığı bir anda, göz önünde bulunmayan Eris , ortalığa nifak tohumlarını saçmak için planını yürürlüğe koymaya karar vermiş. Bir elma alarak, üzerine “en güzel tanrıçaya” şeklinde bir yazı yazarak ortaya atmış. Tabii ki sonuç felaket. Birbirinden güzel üç kadın bu payeye sahip olmak istemiş ve bunu belirlemek için tarafsız bir hakeme gereksinim duyulmuş. Zeus bu durumda karısı Hera , kızı Athena ve denizdeki bembeyaz dalgalardan doğmuş olan Afrodit arasında kalmış. Yani tipik bir aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık vakasıymış durum. Bu nazik durum karşısında Zeus akıllıca hamleyle ateş topunu başkasına atmış. “Gidin, Ida dağında ( Edremit körfezinde bulunan Kazdağları) yaşayıp, sürülerini otlatan çoban Paris’in yanına. O bu soruna bir çözüm bulacaktır.”
Çoban Paris Truva kralı Priamos’un oğluymuş (dikkatinizi çekerim kralın oğlu yani prens çobanlık yaparak sorumluluk üstlenmeye hayatın neresinden başlıyor) .Truva kraliçesi bir gece rüyasında ateş doğurduğunu ve bu ateşin tüm Truva kentini yakıp yıktığını görmüş. Bunun üzerine bu rüya sonrasında kraliçenin doğurduğu bebek, İda Dağı (Kazdağı)’na bırakılmış. Burada bir süre kendisini bulan bir ayı tarafından emzirilmiş.
Paris çok zorlanarak da olsa kararını vermiş.Çoban olarak büyüyen Paris, Afrodit’i en güzel kadın olarak seçmiş, ilk güzellik yarışmasının birincisini Afrodit olarak ilan ederek, elmayı ona vermiş.
Bunun üzerine Afrodit de Paris’i , bir başka güzel Helena’ya yöneltmiş. Ancak Paris Helena’yı tanımamaktayken ve şimdiye dek hiç görmemiş iken onu aramaya başlamış. Bu günkü Çanakkale’den yola çıkarak, Yunanistan’da bulunan Spartalıların sitesine doğru gitmiş. Helena o sitenin kralı Menelaos ile evliymiş. Paris Spartalıların sarayında Helena ile ilk karşılaşmasında onun güzelliği karşısında adeta büyülenmiş. Nereden geldiğini, Afrodit’in kendisine teşekkür kabilinden kendisine Helena’dan bahsedip, Afrodit’in onların kalplerini birleştirdiğini söylediğini anlatmış. Bu durumda kendisinin de bu amaçla buraya gelerek, isterse onu da götürebileceğini söylemiş. Helena da aşk tanrıçasının dediği ve istediğini yapacağını söylemiş. İki aşık Yunanistan’dan kaçıp Anadolu topraklarına girmişler. Sparta şehrinin kralı Menelaos ve onun kardeşi Agamemnon da bunun öcünü almak için Truvalılara savaş açmış. Çok büyük bir donanma ve Agamemnon’un komutasında ilerleyen Spartalılar Truva’ya çıkarma harekatına başlamış. Savaşın ilk yılında Spartalılar Anadolu şehirlerini yakıp yıkarak talan etmişler. Tapınaklarda rahibe olanlar bile köle haline getirilmiş. Anadolu’nun ve Truvalıların koruyucusu tanrısı Apollon imiş. Kendisine ait tapınaklardaki rahibelere yapılan bu çirkin davranışa çok öfkelenerek, Spartalılar üzerinde tüm hiddetini göstermiş.Bu savaşa Anadolu’daki pek çok halk savaşçı yollamıştı.
Tüm Lidya kentleri ( Ege bölgemizdeki antik şehirlerden başlayarak, Akdeniz bölgemizin antik şehirlerini de kapsayan bir alandaki kentlerden) gelenler yanında Karadeniz bölgemizde Samsun civarlarında yaşayan kadınların hakim olduğu bir kavim olan Amazonlara dek tüm Anadolu halkları bu hücuma karşı tek yürek olarak savaşmaktaymış. Onların da savaşta gösterdikleri üstün başarılara rağmen karşılarındaki kuvvetleri durduramamaları diğer Anadolu kavimlerini de hayal kırıklığına düşürmüştü. Bu arada hiç beklenmeyen bir dost eli Anadolu kuvvetlerinin yardımına yetişmiş. Habeş krallığı. Habeş kralı Memnon ve askerleri Truvalıların yanında savaşmışlar. Ancak Spartalıların kahramanlarından Akhilleus Habeş kralını öldürünce , Habeş ordusu dağılmış. Daha sonra da bu Spartalı büyük asker de topuğundan aldığı bir darbe ile kan kaybından ölmüş. Bu ölümü Paris’in ölümü izlemiş. Her iki tarafın orduları ve halkı çok acı çekmiş. Bu sırada Spartalılar hile ile Truvaya sahip olmaya karar vermişler. Dev bir tahta at yapıp, içine askerler koyup, onları orada bırakmak ve sanki geri çekiliyor izlenimi vererek gemilere geri dönmek. Plan aynen işlemiş. Bu atın tanrılardan gönderilen bir hediye olduğu söylenmiş. Her ne kadar Truvalı din adamı Poseidon rahibi Laokoon buna inanılmaması gerektiğini söylemişse de gerekli desteği bulamamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde Truvalılar zaferi kutlarken, Spartalı askerler tahta attan inerek Truvalıları kılıçtan geçirmişler. Truva şehri yakılmış ve küllerle kaplanmış. Bu arada tapınaklarda Truvalı kadınlara yapılan tecavüzler Spartalıların koruyucu tanrısı olan Athena’yı bile çok kızdırmış ve dönüş yolunda müthiş bir fırtına birçok gemilerini batırmış. Tüm bu savaşların sonunda Güzel Helena tekrar eski kocası Menelaos’un yanına getirilmiş.